16 Haziran 2016 Perşembe

Konuşan fotoğraf..



 
Kim bilir kimler çaldı bu kapıyı .. kimler dönüp geldi gurbetten?.. Hâlâ sağlam duran paslı merdiveninden koşarak çıkıp hasreti bitirdi, kaç kişi??.. diye düşünerek çekerken fotoğrafını kırık kapının,  bir ses duydum sanki!..
 
“Şu yaslanıp düşmekten kurtulduğum ağaç var ya, beraber dikmişlerdi küçük sahiplerim beni .. Şu kırık kapımın arkasından görünen, sağlam kalan tek pencereden seyretmişti anne ve babası endişe içinde bir yerlerine bir şey olmasın diye..
Kaç kişi çıktı merdivenimden söylesem korkarsın. Bir ev değil, bir aşk yuvasıydım ben.. Kimi eşinin elinden tutup uçarak indi gitti merdivenlerimden.. Kimi, tahta bir kutu içinde ağıtlar yakılarak uğurlandı. 
Kiminin gönlü müjde dolu koşar adım çıktı merdivenlerimden, kiminin elinde kara haber!..

"Tarihi eser"  yazdılar duvarıma, tarihimi bilmeyenler..”




15 yorum:

NUR Akın AKSU dedi ki...

Aynı viran olan kalbim gibi, konuşmaz mı hiç geçmişi özlemle, konuşur tabi.. :)

Güliz Kaya KIRKPUNAR dedi ki...

Bu kadar viran olmasaydı bu kadar çok şey anlatabilir miydi? Ve duyabilir miydik her kırık dökük parçanın sancısını!.. Hissedebilir miydik! Ne güzel olurdu basamaklarda oturup (belki dost ile belki sevgili) iyi gelirdi Gülsen hocam.

Makbule Abalı dedi ki...

Eşyalar da, yapılar da eskiyor, yılların ardından tıpkı insanlar gibi. Geride sadece yaşanmışlığın kanıtı izler kalıyor.
İyi ki onları görüp o iç sesleri duyabilenler var. Belki değerlerini yitirmeyişleri de bu yüzden. Hep yıkmaya alışınca, yapmak-onarmak da akla gelmiyor.
O merdiven ve kapı ile ilgili ben de yeni öyküler oluşturdum kafamda.
Teşekkürler düşündürdüğünüz için...

Hüseyin Güzel dedi ki...

Yaşam...
İşte böyle bir şey...
Saygılar Gülsen öğretmenim.

nalan dedi ki...

Ben böylesi güzelliklerde hep yaşama sevinci ,zamana meydan okuma görürüm.
Beni kucaklar gel der...Gel sen de dokumu okşa,kokumu duy.
O upuzun mevsimleri doyasıya yaşayan dertleri de zevkleri de hakkıyla duyumsayan eski zaman insanlarının kumaşından bir anlığına kuşan. Ve unut gitsin herşeyi.Sırtında bir bahar güneşinin tatlı sıcağını hisset ve geçmiş zamanlardan bir baharı yaşa...
Çağrıya uyup basamağa oturdum.Dinledim,duydum ,yaşadım . Sevgili Gülsen Öğretmenimden gelen bu karenin içinde kayboldum.

Akgül Çubukçu dedi ki...

Ne güzel canlandırmışsınız bir fotoğraftaki kapının öyküsünü Gülsen hocam... Hayat böyle işte, acımasız, her hanlı için olduğu kadar, her eşya için de durum aynı. hayatın doğal gelişimi böyle, elden ne gelir? :(

O kapının, o evin, ağzı dili olsa da anlatsalar...

maviye iz süren dedi ki...

zamanın acımasızlığını anımsatan bir kare..
eşyalar, nesneler ve dünya kalıyor insanlar yaşanmışlıklar gelip geçiyor yalan oluyor..

sevgilerimle!

A-H dedi ki...

Bir fotografi böyle güzel anlamlandirmak ancak sizin kaleminizle mümkün olurdu sanirim :)
Uzun zamandir ugrayamaz olmustum bir ses vereyim istedim, iyisiniz umarim Gülsen hocam.
sevgiler

ELİF dedi ki...

Tarihi eser yazdılar duvarıma tarihimi bilmeyenler.
Ne kadar dolu dolu bir cümle ve icinde her duygu var ama kimse göremiyor degil mı?
Sevgimle

tufan dedi ki...

"Tarihi eser yazdılar duvarıma tarihimi bilmeyenler..”

Garip bir ülkede yaşıyoruz, Tarihi eser yazıp çürümeye terk ediyoruz tarihi!

Bu gün sordu birisi, Şehzade Mustafa senaryo gereği böyle öldürüldü değil mi diyerek!

Tarihi bilmeyenler mi dediniz sevgili hocam!..

Saygılar sevgiler..

gülsen VAROL dedi ki...


SAYFAMA GELEN,GEZİNEN YORUM YAPAN HATTA YAPMAYAN HERKESE MERHABA..

Bu konuşan demeyeyim de konuştuğunu hissettiğim virane fotoğrafı ben çekmiştim. Geçen yaz Ağustosta, nasıl yandığı anlaşılamayan ama niye yandığı net bilinen Maltepe' deki SÜREYYAPAŞA Hastanesinin arka orman gibi bahçesinin uzaklarında bir yerlerde..
Yanımdaki doktorlar endişeliydi açılan ve dibi görünmeyen kuyular nedeniyle. Üzerlerine öylesine rastgele dandik kalaslar atılmıştı pek çoğunun.
Bu konuşan(!) ev, ve bunun gibi anlatamayacağım kadar muhteşem bir doğa içinde yer alan binalar işte böyle "tarihi eser" olarak işaretlenmişti. Kimse elleyemesin sahiplenemesin ve gerektiği zaman kendileri bir kaza neticesinde yıkılan veya yanan(!) yerlerin topraklarına sahip olunsun diye.

Sevgili Dostlarım.. kiminizi öğrencim gibi kiminizi evlattan öte.. pek çoğunuzu dosttan ileri sevdiğimi sakın unutmayın.
Yaptığınız ve yapılacağından hiç şüpheye düşmediğim yorumlarınız için teşekkür ederim.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Viran olması önemli değil, halâ sağlam gözükmesi önemli. Viranlığı tecrübelerdir benim nezdimde.

Sevgiler dostum...

ali zafer sapci dedi ki...

Nedenini bilmiyorum ama merdivenler, balkonlar ve kapılar çok ilgimi çekiyor. Buralarda kimler yaşadı, ne zorlukları atlattılar, ne güzel anıları oldu kim bilir!

Nihansu dedi ki...

Çok güzel seslendi fotoğraf... Bana da " kimbilir kaç çocuk merdivenlerde oturup geleceğe dair hayaller kurdu?" dedirtti bu güzel biraz da hüzünlü fotoğraf. Güzelliği gören gözlerinize ve onun konuşturan kaleminize sağlık....

Esin Bozdemir dedi ki...

Kimi, tarihi eserleri gözü gibi korur, değerini bilir! kimi de, kadir kıymet bilmez, onu terk edilmişliğin hiçliğinde viran bırakır böyle.

Fotoğrafın fısıltılarını sizin usta kaleminizden dinlerken, hayata dair neler neler düşünmez ki insan!. Çok iyi bir bakış açısı ile öylesine doğru bir kare yakalamışsınız ki, bakan gözlerinize, fotoğrafı yorumlayan yüreğinize sağlık Gülsen Hoca'm. Saygı ve sevgilerimle...