Bazı günler annemin gözlerindeki kızarıklık dikkatimizi çektiğinde, böcek/sinek falan kaçtı zannederdik.. sonra dayanamayıp sorardık ne oldu gözlerine anne diye.. “fasıl kurdum” derdi . Anlamazdık! Bizim bildiğimiz fasıl, annemin piyanosuna anneannemin udu ile eşlik edip, birlikte çaldıkları saz semailerine iştirak eden konu komşu/ eş dostun söylediği şarkılar idi.. O nedenle sormazdık fazla.. Zaten o yaşlarda o an için hangi arkadaşımızın geleceği, nerede oyun kuracağımız veya nereye gideceğimiz daha önemliydi..
Annem için, fasıl kurmanın, sıkıntısını hiç kimse ile paylaşmadan, tek başına içli içli ağlayıp tanrı ile dertleşmek olduğunu YILLAR sonra öğrendim..
**
O gün üst kattaki odamda derin derin düşünüyordum nasıl söyleyeceğimi.. Biraz sonra aşağı kata yemeğe inecektim.. Henüz bahçenin demir kapısı açılıp kapanmamıştı.. babam gelmemişti daha.. güneşin battığını seyretmiştim terastan ağlaya ağlaya nasıl söyleyeceğimi düşünüp.. sonunda, yemekte, masaya oturduktan sonra, babam da varken söylemeye karar verdim.. Ne olacaksa olsun diye düşünmüştüm. Eğer önümüzdeki hafta Bursa’da olmazsam, imtihana giremezsem geometriden sınıfta kalacaktım.. O zamanki maarifin, hangi akla hizmet ettiği bilinmeyen eğitim kanunu böyle idi. Tek dersten ikmale kalırsan… ikmalde de imtihanı geçemezsen sınıfta kalınıyordu.. Ve leyli meccani (parasız yatılı) okullarda bu, bir alt sınıfta bir yıl daha okumak anlamından çok, velinin de o yıl için devlete bedel ödemesi anlamına geliyordu..
Tam o an açıldı demir kapı ve çok gürültülü ses çıkarttı kapanırken.. eyvah! dedim içimden babam sinirli! Tam anlatmaktan vaz geçmiştim ki aşağıdan çok yüksek kahkahalar… hayret içeren çığlıklar gelmeye başladı.. Ne olduğunu anlayamadan, gelenler annemin peşinden, elleri bavul ve paket dolu üst kata çıkmaya başladı.. ve annem doğru bizim odanın kapısını açıp “geçin geçin yerleşin” dedi.. sonra birden beni fark etti.. Işığı yaktı.. kızmaya niyetlendiği yüzünün kasları birden dümdüz oldu.. yanıma geldi bir eli omuzumda diğer eli yanağımda “fasıl mı kurdun sen annem?” diyerek elimi tuttu ve odadaki güruha “yarım saat sonra yemekte buluşalım” dedi .. Omuzumdan tutarak bana sarılmış durumda aşağı kata inerken “yemekten sonra bana niye fasıl kurduğunu anlatacaksın şimdi susma zamanı” dedi..
Anlatsam inanmazsınız.. o kadar kalabalıktık ki, devasa yemek masası hepimizi almamıştı ve biz 9 çocuk ve genç mutfaktaki masaya oturmuştuk.. Uğultu şeklinde yükselen gürültüyü babamın gevrek kahkahaları bastırmaktaydı.. Yendi içildi.. O zamanlar, televizyonun adı bilinmezdi ve haberlerin haricinde radyo bile dinlenmezdi.. annem, ısrar karşısında piyanoya geçti bir iki parça bir şey çaldı ama gelenler dinlemekten çok konuşmayı tercih edince kalktı piyanonun başından ve ellerini çırpıp “hadi bakalım herkes odasına..” dedi..
Babam kahvesini ve gazetelerini alıp balkona çıktı.. misafirler üst kata çıktı.. bizler tam bulaşıkları yıkayıp kurulamıştık ki annem mutfağa geldi ve “gülsen sen benim odaya” dedi..
Odasına beraber girdik.. "sen pek kolay fasıl kurmazsın ne oldu kızım.. önemli olsa gerek hadi anlat bana" dedi çok içten otoriter sesi ile.. Ben de mümkün olduğunca kısa anlattım durumumu ve “terasa her çıktığımda atlamayı düşünüyorum anne” dedim sonunda.. Saçlarımı karıştırdı ama konuşmadı.. derin ve kararlı düşüncelere dalmıştı.. Hadi git yat kızım ben bir çözüm bulmaya çalışacağım dedi.. ki bu, annemin mutlaka çözüm bulacağının kesin ifadesi idi.
Sabah kalktığımda, herkes bahçedeki kameriyenin altında idi.. üstelik konu komşu da gelmişti.. herkes gelirken getirdiği yiyecekleri masaya dizmişti.. bir curcunadır gidiyordu.. derken annem sanki çok doğal bir şeyden bahseder gibi “valla başıma devlet kuşu kondu.. babamız Bursa’ya mal almaya gidecekti hafta sonu Gülsen'in imtihanı olduğunu duyunca hadi siz de gelin araba nasıl olsa boş” dedi.. biz fazla kalamayız zaten kızı okuluna bırakıp ertesi gün döneceğiz.. Bursa' yı merak eder dururdum.. İşte size kocaman ev.. yardımcılar ..eş.. dost.. gezin tozun” dedi.. O kadar şaşırmıştım ki “ağzını kapat” ikazını bile önce anlayamamıştım.. Sonra bir fırsat bulup “anne nasıl becerdin” diye sorduğumda, “fasıl kurmana dayanamadım” demişti yeşil gözlerinin içi gülerken.. "Baban girilecek bu imtihanın tüm öğrenciler için geçerli olduğunu zannediyor.. ona göre" demişti sonra..
Sonra... Bursa'da annem ablam ve kardeşimle felekten bin güne bedel bir gün çalmıştık.. Unutulmayan!
**** Bugünlerde oldukça sık fasıl kurduğumdan mı nedir bilemem... Hicazdan girmek istiyorum ama bamtellerim hep hüzzam vuruyor!!

8 yorum:
Ah canım Mamim, yine gözlerim doldu yine çok etkilendim. Sanki bütün yazılarınıza aynı yorumu yazıyormuşum gibi hissediyorum bazen, çünki kalakalıyorum, ne yazsam az kalıyormuş hissine kapılıyorum.
"Fasıl kurmak" bu nasıl eşsiz bir tanımlamadır, bayıldım yazınıza ve anneniz... Nurlar içinde uyusun, ne asil ne zeki ne mükemmel bir anneymiş, siz aile yönünden nasıl şanslıymışsınız, genlerinize hayranlığımı bilmiyorum kaçıncı kez dile getiriyorum.
Bugünlerde ben de sıkça fasıl kurar oldum, ne dersiniz bir arada beraber mi kursak? Ya da en iyisi biz sadece çay içerek saatlerce konuşsak mı?
ÇOK ŞÜKÜR ki yorum yayınlanma sorunu burası için geçerli değil.. Yoksa ben bu duygu yüklü satırları kesip buraya yapıştırırdım..:)) Az önce dakikalar süren (neredeyse saatler!!) konuşmamızın tınısı hâlâ kulaklarımda Nihan.. Sen gel yeter ki.. fasıl da kurarız.. sonra birbirimize bakıp kahkaha da atarız!! tatlı kaçık olmak ne güzel :)))
Annem gerçekten komple bir kadındı Allah rahmetini esirgemesin.. Bu mükemmellik senin ailen için de geçerli. Gel yeter ki.. çay da içeriz kahve de!!! :(
Kendi kendine ağlamak, sizin anneden miras tanımınızla "Fasıl Kurmak", insanın içinde biriken acı ve zehirleri dışa akıtmanın sağlıklı bir yolu aslında Gülsen hocam, ama yapabilen için. Ben hiç öğrenemedim. Yıllar boyunca duyguları, olayları veya üzüntüleri, kimse duymasın, bilmesin, anlamasın ya da sormasın diye içe atıp da kat kat derinlere gömmek de farklı bir disiplin. Zamanla iyice yerleşen bu alışkanlık sonucu artık en altlara inmek de mümkün olmuyor. Aslında unutulması gerekenlerle, unutulmaması gerekenler de aynı kabın içinde karışıp, eriyip, yok olup gidiyor. Unutmak, beynin bir savunma mekanizması. Zaten sonuçta, en iyisi altta kalanları hiç karıştırmamak deyip, üstüne daha da fazla yük almama içgüdüsü baskın çıkıyor. Ne yaparsınız, bu da böyle, işe yaramaz bir karakter işte. Ama sizin için iyi ki Nihan var diyeceğim, aynı frekansta oluşunuz nedeniyle. :)) Dilerim fasıl kurmak için değil, kahkahalarla gülmek için bir araya gelirsiniz, ikinize de sevgiler gönderiyorum.
Yorum mu?... Sitem mi???.. Naz mı? karar veremedim yazdıklarına.. BEN, benim için iyi ki dostlarım var diyorum Akgül'üm tıpkı senin gibi.
''Fasıl kurmak''
Sadece bu iki kelime üzerinde saatlerce düşünülür. Benim canim hocam yazinizi okurken yine bircok duyguyu beraber yasadim. Burnumun direği sızlarken gülümsedim,
gülümserken gözlerim yaşardı ve muhtesem bir aileye ve anılara sahip olduğunuz icin ne kadar şansli oldugunuzu dusundum. Yüreğinize sağlik
Aile bağının ve muhabbetinin ne olduğunu çok iyi bilen dostum ..kızım.. Nazlım.. içten ilgine teşekkür ederim.
Sayenizde daha önce hiç duymadığım bir deyimi öğrendim. Çok da güzel oldu:)
Sevgiler Gülsen Hanım...
Teşekkürler sevgili Sezer.. sayfalarımda gezindiğini bilmek beni memnun ediyor..
Yorum Gönder