Aradan geçen yıllar, ne çok şeyi değiştiriyor Tanrım..
Günlerdir hiç bir şey düşünmeden penceremden dışarısını seyrediyorum.. Bomboş bir kafa ile!! Sanki elimde bir silgi var ve aklıma takılan ne varsa hemen anında siliveriyorum görüntüyü. Silmek uzun sürünce de yırtıp atıveriyorum hepsini hayalimde seyrettiğim denize!...
O sırada bir gemi geçiyor uzaklardan sisin altından zar-zor seçtiğim... VE, sanki o an bir fırtına kopuyor anılarımın denizinde.. dalgalar kabarıp yırtıp attığım sayfaları suratıma geri fırlatıyor ıslak ıslak!..
Bakıyorum böyle olmayacak, önce geçiyorum piyanomun başına.. deli gibi rast gele doğru/yanlış aklıma ne gelirse pedalın sonuna kadar basıp çalıyorum.. sonra, her birini yeniden okumak için, buruşturduğum, göz yaşlarımdan ıslanmış sayfaları düzenleyip yeniden okuyorum kaldırmadan ya da gerçekten yırtmadan önce...
Ama .. O DA NE??? Yok hayır!!.. ben.. ben yazmış olamam bunları.. diye düşünüyorum O AN bana hiç bir şey ifade etmeyen bu yazılanlar için!..
Sonra... hiç etkilenmeden sanki bir başka kalemin dile getirdiği yazılar gibi düşünüp yeniden okuyorum arada bazı imlâ hataları görerek üstelik!! Dudaklarıma az bir şey, çarpık hüzünlü bir tebessüm yapışıp kalıyor.
Yıllar !! elinde kazma kürekle beklemiyor insanı .. ama o sınırsız sanılan duygulara vurdu mu kazmasını.. kürüyüp atıveriyor geçmişin çöpüne küreğiyle hepsini..
İnanın edebiyat parçalamıyorum.. En ufak bir duygusallık yaratmak çabası içinde değilim. Zaman zaman blog sayfalarımın geçmişine ziyarette bulunuyorum.. Yazdıklarımı aradan en az 6 - 7 yıl geçtikten sonra yeniden okumak ve öğrenmenin yaşının olmadığını ama unutmanın yaşa bağlı olduğunu yeniden öğrenmek hoşuma gidiyor..
Zira ZAMAN denen kahpe, insanın sadece bedenine indirmiyor balyozunu.. duygularını da törpülüyor .. anılarını savuruveriyor.. arada sırada yapmaman gerekenler geldiğinde aklına suratına tükürüyor..
Aynaya baktığın an ise, onun, "zamanın" en mutlu olduğu an!.. Çünki sadece o zaman onunla yüz-yüze gelebiliyor insan.. O nedenle bazı yazılarımda salaklığıma kızsam da, bazı şeylerin oluşacağını önceden hissedebilmiş olduğuma seviniyorum.
Ancak... çok ender olarak tam 7 yıl önce yazdığım bir yazımı sanki dün yazmışım gibi hissedince, aradaki duygu farkını "varsa eğer" yazan hariç, okuyan fark edeceği için sizlere yeniden sunmaya karar verdim.
***
Dikkat ettim, sınırsız coşkular ya da derin, dipsiz acılar yaşamayan insanların hayatında büyük çöküşler olmuyor. Yani, yaşamayı sadece bir görev olarak kabul edip çizdiği ya da çizilen sınırlar içinde kalan ve kuralların hepsine sorgusuz sualsiz uyan insanlar için coşku ile delilik arasında pek bir fark yok..
"Huzur" denince, genelde nedense akla çarşaf gibi denizde süzülen beyaz bir yelkenli gelir.. İz bile bırakmadan süzülen bir sessizlik!! Eğer batma tehlikesi yaşamamış, dalgalarla boğuşmamış, korkunun elini tutmamış ve acıyı göğüslememiş iseniz, bilin ki, o görüntü, sadece bir manzaradır. Huzurun ne olduğunu gerçekten bilen ise, dümende olandır, o fırtınayı yaşayan ve atlatandır. Yani hak edendir!.
Akıl yaşta değil baştadır diyenler eminim kendilerince haklıdırlar.. Benim de haklı olduklarını düşündüğüm zamanlar yok değil. Ama çelişkilerim var.(her konuda olduğu gibi!!) Gün be gün azalacağına artmakta üstelik! Biliyorsunuz, hata yapmak, insana yol-su- elektrik olarak olmasa da tecrübe olarak geri dönüyor!.. Onun için hatalarından dolayı insanın kendini küçük görmesi de söz konusu olmuyor bu nedenle..
Amma velâkin bazı erdemleri vardır insanın, bozulmadan saklanmasına özen gösterilen.. Feragat sayfasına hiç not düşülmemiş olan.. Ben onlardan bahsediyorum. Yoksa, insan kendi görgüsünden, kalitesinden ve insanlık düzeyinden ödün verirse ancak, bu onun kendi gözünde küçülmesine sebep olabilir.
Bu nedenle bugünlerde yaşamakta olduğum çelişkilerimde çok zorlandığımı hissediyorum.. ve bu derece yıpratıcı üzülüşüme katlanamıyorum..
Ama bir tesellim var... Yok hayır orhan babanın şarkısından bahsetmiyorum!! Gerçekten bir teselli bu.
Size de öğüt olsun!
Bir şey yitirilmişse, hiç üzülmeyin..
Çünki artık hiç eskimeyecektir!
Ve tek tesellisi budur!

18 yorum:
Senin çelişkilerin bir hayat dersi okuyucuya sevgili Hasretsenfonileri... Bu yazılanları okuyup da dersler almamak mümkün mü?
Sevgiler ve saygılar...
elinize sağlık hocam, sizin yazılarınızı okurken kendimi "çekirge" gibi hissediyorum:)ama bildiğimiz çekirge değil hani ustasından felsefi dersler alan çekirge:))
Sevgili hasretsenfonileri, hangimizin çelişkileri yok ki ?Bu hayat denizinde bata çıka yaşıyoruz.Bir latin özdeyişi vardır "dalgalarda savrulur ama batmaz"Ve geldiğimiz nokta huzur aramak oluyor.Huzur hüzne yakındır,belki de bazı kaybedişleri kabullenmektir.Ama ,yine de, radyodan gelen müziği, tavşan kanı bir bardak çaya katık edip hala bir şeyleri düşleyebilmektir.
Sevgiyle...
Sevgili öğretmenim, duygusal takılmalarda çok benziyoruz birbirimize.Ben öyle duyumsuyorum.
verdiğiniz öğüt çok düşündürdü beni.Evet yitirdiklerimiz hiç eskimiyecek.Güzel teselli.
Geçen yıl verdiğiniz bir öğüdü anımsadım "Yarın ağlamıyacağım" Ağlamak istediğim her an akılıma geliyor.Size söz vermiştim.Bazan sözümü tutamıyorum öğretmenim. Bağışlayın lütfen...
Selam,saygı ve sevgiler.
Huzuru fark etmek sizin de belirttiğiniz gibi fırtınalardan beri gelmeyi gerektiriyor...
Yaşamı anlama çevirmeye çalışanlar bu zıtlıkları görüyor,yaşıyor,algılıyor. Böylece şekilleniyor yada gardını alıyor.. Hata yada yanlış yapmaktan hep korkanların, deneyemeyenlerin yaşamla ilgili düşüncelerinin olacağını sanmıyorum hocam..
Sıkıntılar gelişmenin işaretleri.. Rahat insanlarda gelişme tükeniyor.Geçmişteki tüm üst medeniyetler neden çöktü sorusu bu noktada bence önemli!!. Çelişkilerimiz hep vardı hep de olacak.. Yoksa kendi gözünde küçülmeler onu yok edecek..
Yazınız düşündürücü zevkle okudum hocam.. Selamlar - saygılar..
Dünyada'ki en güzel mutluluğun huzur olduğunu,en büyük servetinde itibar olduğunu onca fırtınanın ardından,kırkımdan sonra öğrendim sevgili hocam.
Evet,yitirilenlerle yaşamak çökertiyor insanı,çok geç kalmadan çizgiyi çekmek lazım ve hayatın ipine sıkıca sarılmalı yeniden.
Bu değerli hayat dersinizi özellikle genç kuşakların çok iyi süzmesi lazım,çok kıymetli yıllar kazanabilirler.
Saygılar sevgiler .
Yaş ilerlese de çelişkiler yaştan bağımsız ters orantılı olarak da artabiliyor. Bunun yaş ile ilgili olduğunu pek sanmıyorum. Kişinin yapısı, derin düşüncesi ve olayları ya da durumları algılayışı ile orantılı. Bakmak ve görmek farklı iki kavram bilirsiniz, kimisi sadece bakıyor ama sizin gibi görenler de çelişki yaşayıp kendi içinde hesaplaşmalarda bulunabiliyor. Ne mutlu ki size bunu açık yüreklilikle "benim çelişkilerim" var diye dile getirebiliyorsunuz, çoğu insan bunu bile yapmıyor, farkında ya da değil. Her ne çelişki olursa olsun veya derecesi üzücü bile olsa derinden bakmayı ve görmeyi tercih edenlerdenim. Farkındasınız sanırım bu çelişkilerdir sizi bunca zenginleştiren...
Ne tuhaf aslında, ferâgât defterim cilt cilt doldu hem de.Bunun adına tecrübe diyoruz değil mi? Ondan sonra da bir çocuk saflığında ve berraklığında olduğumuzu hissetmeye çalışıyoruz. Kendimizi iyi hissetmek adına kendimizden geçiyoruz ve adına "yaşam" diyoruz.
Öyle derin yazmışsın ki, insan hayata dair en duygusal taraflarıyla bir yolculuğa çıkıyor. Ben sana oradan el sallıyorum şimdi.
Sevgilerimle...
Hayatın akış yolunu kapamamak için, yitene güle güle demek ve böylece gelecek olana yer açmak en iyi çözüm sanırım.
Derin çelişkiler içindeyken sıkıntıların dipsiz kuyusunda çırpına çırpına bir şey öğrendim Hocam: Önce kaptırıyorum kendimi bir mengeneye (öğrenmek için bu şart galiba)..ve bir süre canım acıyor haliyle. Hatta süreç uzamışsa iş çığırından da çıkıyor bazen. İşte o zaman "DUR" diye emrediyorum kendime, en otoriter içsesimle:) Dur diyebilmeyi başardıktan sonra ne olduğumu, ne yaptığımı görüyorum. Sonra kendimle biraz sohbet ediyorum ki bu inanılmaz iyi geliyor. Artık içimden neler dökülürse.."Hiçbir şey seni bu denli üzmeye değmez. AYAKTA KALMAK İÇİN kendini sevmeli, kendini düşünmelisin herşeyden önce....."
Biraz şefkatin dindirmeyeceğı sıkıntı bilmiyorum ben hocam.
hayatın kendisi çelişkidir huzur ise o çelişkileri harmanlayarak güzellikler katarak içsel savaşlarımızı yaparak güzel bakmak güzel görmek değilmidir..dostlukla
Yazılarınızı okudukça, huzur buluyorum, sevgili öğretmenim.
Hasretsenfonileri başlı başına bir huzur gemisi sanki..
Hele son cümlenizdeki teselli, herşeyi anlatıyor.
Hata yapan kaybetmiyor. Tecrübe kazanıyor. Bu kazanılan tecrübe yazıya döküldükçe, kazananlar da çoğalacaktır. Saygılarımla...
kimi hayatı yaşıyor...
kimi sürüklüyor hatta sündürüyor...
bu sürükleyen/sündürenler...
sizin dediğiniz gibi sorgusuz sualsiz kabullenicilerden,suya sabuna bulaşmayanlardan çıktığı gibi...
en doğru-en iyi-en mükemmel...
kısacası ''en'' olmaya çalışanlardanda fazla miktarda çıkıyor :)
iyi denizci dalganın açısını,hızını kestirip...
dalgayı mümkün olduğunca iyi karşılayandır...
he tekne batmaz mı...
başka bir yerde sorun vardır batabilir...
yinede dalga doğru karşılanmıştır...
onun verdiği huzur yeter :)
sevgiyle...
Benzer şekilde dilekolay 7 yıl önce bu yorumu ben mi yazmışım diye okudum az önce... o kadar büyük keyifle ve hayranlıkla okudum ki yazınızı hele o "zaman denen kahpe" cümlesinde acı bir gülümseme yerleşti yüzüme... çok mu klişe olur zaman ne kadar da hızlı geçti desem, 7 yıl önce konuştuklarımızı paylaştıklarımızı hatırlayınca...Bu zamanın bize bir oyunu olsa gerek... Değişmeyen tek şey ise sizin o muhteşem kaleminiz...
Değişmeyen ?? yok orkidem inan kalemim de değişti.. yani ifade şekli.. çünki hissediş, romantizmi artık hissettirmiyor.. daha realist duygularda ise romantizm?? neysss- se :)) aynı şeyleri hissettiğimizi bilmenin huzuru içinde geçen 7 yıla selam olsun diyorum.. O yedi yılın içince gidenlere de uğurlar olsunnnnn ..... diyecektim ki vaz geçtim. aman bana ne.. ne olursa olsun.. Ben seni tanımanın huzurunun sarhoşuyum hâlâ orkidem..
7 yıl önce hiç cevap vermemişim yorumlara mesela.. ama bak şimdi destanlar yazasım var :))))))...
Yıllar önce yazdığınız, sizin "eski" dediğiniz ama okuyanlar için hiç eskimeyen yazılarınızı zevkle okuyorum sevgili Gülsen Öğretmenim.
Her cümleyi düşünerek, kendimce mantık ve duygu terazisinde dengelemeye çalışarak okudum. Deneyimlerinizden öğrenilecek ne çok şey var.
İçtenlikle katıldığım bir nokta var; Büyük acılar yaşayan insanlar daha dayanıklı oluyorlar, hayatlarında büyük çöküntüler olmuyor. Belki dayanmayı öğrenmişler.
Gülsen Öğretmenim eski yorumlar hep daha farklı geliyor bana. Çok içten, kaliteli, yazım kurallarına uygun yorumlar bunlar. Yorumları da okumakla mutlu oluyorum.
Lütfen yazın, bizleri yazılarınızı okuma zevkinden mahrum etmeyin.
Esenlikler diliyorum. Selam-sevgiler...
Ben aslında yorumlara cevap vermeyi seviyorum Makbule'm. Bu sanki karşılıklı duygu alışverişi gibi geliyor bana.. Yani al gülüm ver gülüm gibi değil hiç olmadı da zaten.. Zaman zaman ters düşsek de yorum yazanla, bu daha da hoşuma gidiyor.. Yani o zaman yazdıklarının her daim beğenileceğini uman ve buna alışan bir kişi olma durumundan kurtulduğumu düşünüyorum.. Yıllar önce "ne yani şimdi bu şiir mi?" diye sormuştu bir kişi okuduğu şiirime.. Ve o şiire verilen bir ödül vardı .. ben de o ödülü yayınlayıp bu soruyu bu ödülü verenlere sormak gerekir.. diye cevaplamıştım.. "Atışmak" sınırları sabit olduğu sürece çok sevdiğim bir yarışmadır.. Ama dediğin gibi artık yorum yapmaya da üşeniyor insanımız.. Ya da okumuyor.. veya okuduğunu anlayamıyor artık.. Veya.. neyse uzatmamalıyım.. Seni kendime her zaman ÇOK yakın bulduğum için çenem düştü!!! :)))
7 yıl aradan sonra tekrar yorum yapılır mı bilemedim ama aynı lezzeti aldım okurken...
iŞTE BU! Ecelerimin ecesi... bu zaten istediğim.. Ben nasıl kendi fikirlerimle boğuşuyorsam.. ölü/deli değiştirmez fikrinden yola çıkıyorsam... yorum yapan dostların da kendi düşüncelerinde oluşması mümkün değişiklikleri görmesini ve paylaşmasını istiyorum..
Yorum Gönder