22 Şubat 2011 Salı

dilsiz hüzünler..



                  Televizyon, evimin en az kullanılan eşyası.. Haftada sadece üç gün saat 20.30 – 23.oo arası açılan bir kara kutu! O süreyi bile hakkını vererek değerlendirmeyi beceremem... Filmin,  ya da dizinin bittiğini benim kurgularım bittikten sonra fark ederim.
         Bu gece, seyretmesem de olur diye göz gezdirdiğim o dizide, tüm evlerin kapıları önünde  çöp poşetleri olan o daracık sokakta, tahta kapıya sarılan sarmaşık güle takılı kaldım. 
O kadar güzeldi ki, o çirkinliği fakirliği pisliği bir anda yok etmesinin mucizesini, bir çiçeğin benim yalnızlığımda yarattığı mucizelerle kıyasladım..         

         Sonra köşeden dönen bir adamın tanımakta zorluk çektiği sokağa girişini ve kapıdaki o sarmaşık gülü görünce tereddütlerinin kayboluşunu seyrettim peşinden.. Bir süre seyrettiği  bu tahta kapıya çekinerek  tak-tak vurduğunda, sanki dün çıkmış gibiydi evden!…

        Kapıyı açan kadın, elini uzatıp dokunmak istedi ama yapamadı..inanmak için gelenin oğlu olduğuna!.. Sonra, içeri girenin peşinden gidip dizi dibine ilişiverdi. “aç mısın?” diye sordu.. Halbuki kapıyı açtığında zor tanımıştı oğlunu.. Kokusunu ona belli etmeden içine çekip sordu.. “sobayı yakem mi?”.. orada koptum filimden!.. Film bittiğinde ben hâlâ o soğuk, karanlık, rutubetli duvarlarında yılların kirli izi duran odadaydım..
          Hep böyle oluyor nedense bir kitap okurken kitabı göğsüme kapatıp başımı arkaya yasladım mı o kitabı bir de ben yazıyorum kaldığım takıldığım yerden!! Genç kızlığın kavak yellerine meydan okuduğu o yıllarda da, kardeşimle beraber okuduğumuz romanların sonlarını beğenmezsek ayrı ayrı kağıtlara kendi kurguladığımız sonları yazar romanın son sayfasına yapıştırırdık!    

          Şimdilerde ise, çoğu zaman, “nasıldı film ama anne?” diye beğenisine tasdik bekleyerek soran oğluma tam “ne filmi?” diye soracakken, bir film seyrettiğimizi hatırlayıp, “güzeldi gerçekten” diye cevapladığımda.. yalanımdan utanıyorum!.             
          Bugünlerde,  içimdeki, hep bir ağızdan konuşan kalabalığı susturmakta zorlanmaktayım..
Yazmaktan korktuklarım var!..  Kımıl kımıl sıraya girerek kalemimin ucunda biriken.         


Rahatsız edici bir uğultuyla 
yaklaşmakta hüzünlerim!. Çok uzaklardan duyulan bir boğuk ses gibi. Vapurların sis düdüğüne, ya da, her duyduğumda beni geçmişe götürüp orada bırakan tren sesine benziyor.. Sonra çok uzaklardan gitgide yaklaşan bir çığlıkla gelip, suratıma vuran bir şamara dönüşüyor  dilsiz hüzünlerim.


34 yorum:

Adsız dedi ki...

Kapıları kapatıp kilitleri sürgüleyin ki dışarıda kalsın hüzünler.

gülsen VAROL dedi ki...

sen,.. öyle mi yapıyorsun? Şirvan?

Asortik Krep dedi ki...

Aslında bir şey yazmadan gidecektim ama o kadar yakışmış ki yazı ile fotoğraf söylemeden gidemeyeceğim. :)

gülsen VAROL dedi ki...

dokunduracağını biliyordum sevgili asortik krep:)) ama izinliyim ben!! yoksa unuttun mu??

Esin Bozdemir dedi ki...

Sevgili Gülsen Hocam,

Sihirli bir değnek olsa elimde...gökyüzüne doğru uzatsam ve dokunsam parlayan bir yıldıza...sonra da size de doğru süzülerek kayan bir yıldız konuverse damınıza:)

hüzünler yerini, sevinçlere bırakarak..tıpkı o sarmaşık çiçekler gibi! gelincik tarlalarında gezdirse sizi...

Sevgilerimle...

gülsen VAROL dedi ki...

Söylediklerin mutlu etti beni. Mutlu olunca da ağlanır mı sevgili Esin?? Eskiden engel olurdum acizlik gibi gelirdi ağlamak.. Şimdi bana yarenlik eden tek dost!

ayferbilici dedi ki...

Nefesi, rüzgarı farklıdır hüznün.
Sanki bir 'mecburen vazgeçiş' vardır hikayesinde. Azıcık küskünlük taşıyor olsa da sırtında, bu yük beraberinde dinginlik verir sahibine. Olgunluk verir, güzellik verir.

Tutulmasa da kalemin ucunda biriken güzellikler hocam..pıtır pıtır damlayıverse kağıtlara özgürce, acaba yaklaşmakta olan gürültü tatlı nağmelere dönüşemez mi?
Ne dersiniz?

Asortik Krep dedi ki...

İzin ne demek gurur duyarım ve çok mutlu oldum, gerçekten :)

Asortik Krep dedi ki...

ve unutmadım :)

gülsen VAROL dedi ki...

Keşke kalemin ucunda birikenler hep güzel olsa sevgili Lodoscum.. Yapma.. yaklaşan uğultunun nağmelere çevrilebileceğini düşünmen bile yaralar beni..

ayferbilici dedi ki...

Birikimin sizi hırpalamasına bir parça engel olur belki diye sanatın dönüştürücülüğüne ve sizin üretken yüreğinize işaret etmek istemiştim ben...

Hiç insan incitmekten korktuğu sevdiğini yaralamak ister mi hocam?

Böyle üzdüğüm için sizi, çok ama çok üzüldüm.....

Akgül Çubukçu dedi ki...

Hüzün benim ruhumun ayrılmaz bir parçası olmuştur yıllar boyunca. Ama hiç böylesine sanat eseri gibi ince ince dokunmuş ifadelerle tanımlanmış halini düşünmemiştim. "Dilsiz hüzünler" çok yorucu oluyor Gülsen öğretmenim, gerçekten taşıması zor. Hele de dilsiz hüzünler örnek alınıp, dilsizleşiyorsa insan, çok daha zor. :(
Dilsiz hüzünlerinize galip gelmeniz dileklerimle, sevgiler, saygılar.

gülsen VAROL dedi ki...

Dostların, o dilsiz hüzünleri benim yerime dile getirmesi, en güzel teselli sevgili Anjelika..

Sabırlı dedi ki...
Bu yorum bir blog yöneticisi tarafından silindi.
Newbahar dedi ki...

Kalemin ucundaysa,
Sıraya girmişlerse eğer, dökülecekler muhakkak.

O zamanı siz biliyorsunuz elbet.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Sevgili arkadaşım,
yazını okurken fotoğrafa o kadar takılı kaldım ki! yazını ikinci kez okumam gerekti, çok eskilere gidecek ve çok şey düşündürecek kadar güzel.

Işıl'ı beklemek zor de olsa sabırla bekliyeceğim. Uzak kaldığım bir süre inan ki günü geldiğinde Işıl'ı okumak için can attım ama bu güne kısmet oldu. Beklemek biraz buruklukda yaratsa sabırla bekliyeceğim.
Sevgiler ve iyi geceler

novella / विश्व dedi ki...

bazı haftalar hiç açılmaz televizyonum. varlığı kaba bir kütle olarak doldurur salonumu. sonra bir gece aklıma düşer. ne var ne yok diye. saatlerce dolanırım oradan oraya. bulamam izleyecek bir şey. bir yerde durur kumandanın tuşu. ne ileri ne geri. o oradan seslenir durur. bir bakarım uyku gelmiş dayanmış başıma. kendi kendine konuşan kütleyi kapatırım. kafamdakileri döktüğüm defterleri kapatır, kendimi bile uunutmak istediğim bir uykuya dalarım. sabah nasıl olur da onca biriken hüznü dağıtıverir güneşin bir kolu bilmem. ama ne yapar eder gelir bulur beni. güne hep gülümseyerek başlarım. koca kütle yansın derdine. konuşsun sabahtan akşama kendi kendine. ben gülümserim hüzünlerime. bir makas alır yanaklarından karışırım güne.

gülsen VAROL dedi ki...

Dökülmemeleri gerekiyor sevgili Newbahar.. içlerinde tekrarlanamayacak kadar acı, anlatılamayacak kadar özel olanlar var çünki..

gülsen VAROL dedi ki...

eğer güllere takılı kaldıysan, sebep olan asortik kreptir!!! :)))onun o muhteşem güzelliklerle dolu dünyasından taşıdım sayfama.. (özel izinli olarak!! :).. )
eğer diğer resme takılı kaldıysan sevgili yaşamın kıyısında, evet haklısın.. herkesi geçmişinde seyahate davet ettiğinin farkındayım..

gülsen VAROL dedi ki...

Hüzünlerinin yanaklarından mı, benim yanaklarımdan mı alındı o makas güne karışırken sevgili Evrim??? aslında aynı kapıya çıkar ikisi de!!
Dilerim, hep gülümseyebileceğin hüzünler çeşni olsun mutluluklarına.

nihansu dedi ki...

Eğer o hüzünleriniz dışa vurulduğunda daha fazla hüzün yaşatacaksa size bırakın şimdilik dilsiz kalsınlar. Ben size hüznü hiç yakıştıramıyorum, profil fotoğrafınızdaki gibi dünyaya meydan okuyan o şen kahkahanızla düşünüyorum sizi hep.

gülsen VAROL dedi ki...

O nedenle hep erteliyorum "I'll cry tomorrow" filmindeki gibi.. Sonra .. dilsiz hüzünler dile geliyor Nihan'ım..
Beni ilk gördüğün gün, hakkımda yazdığın tanıtım yazındaki ifadeni hatırladım şimdi..

didem dedi ki...

Kitaplarin sonunu kendinize gore degistirmeniz, dizileri kendi hayal dunyanizda renklendirmek falan hep mukemmelliyetcilikten geliyor bence.

Film seyretmeyi severim ama o diziler beni de bitiriyor. Bir de matah birseymis gibi sira sira sayiyorlar da benim izlemedigimi duyunca hafif suratlar eksiyor o zaman cok komik oluyor. Tv acmamakla hicbirsey kaybetmiyor aksine kazaniyorsunuz bence.
Sevgilerimle

gülsen VAROL dedi ki...

"ZAMANI DEĞERLENDİRMEK" denince akla gelenlerle, bir kitap yazılabilir.. Ve bunların başında da maalesef TV seyretmek gelir sevgili Didem.. Bilgilenmek adına değil şüphesiz!!

düşünce bahçesi dedi ki...

merhaba sevgili hocam,
televizyonu bende çok az izlerim.
bence birinci kuvvet. insanlara kendi istediklerini veriyorlar ve yönlendiriyorlar..
hüznün baş kahramanını oynayan bu camı kırmayı çok isterdim.
sihirli değneği olan var mı?

tufan dedi ki...

Bir yanın hüzün,bir yanın fırtına boran,bunca yükü nasıl taşıyorsun Sevgili hocam..
Olmuyor hocam,olmuyor,hayatı şekillendirmeye gücümüz yetmiyor çoğu zaman ve içimize attıklarımız dert olup dikiliyor karşımıza her an..
Adı dilsiz hüzünler,ya birde içeriyi görseler..Değil mi hocam..

Saygılar sevgiler.

gülsen VAROL dedi ki...

sihirli değneğim olsa... ah... onu bulabilsem sevgili Zeynep, ortadan kalkması gereken ve her gün günümü zehir eden başka görüntüleri yok ederim!

gülsen VAROL dedi ki...

Ben öylesi yükleri taşıdıkça, daha güçlendiğimi hissediyorum sevgili Tufan.. daha insan kıymeti bilen.. daha sevgiye saygılı..
Bunları sen de biliyorsun zaten yüreği güzel dostum!

bilge dedi ki...

Hüzün dolu uğultulara kulaklarımızı tıkasakta kapımızı kapatsakta bir yol buluyor oturuveriyor tüm haşmetiyle yüreğimize..

gülsen VAROL dedi ki...

anladığına hiç şüphem yok sevgili Bilge.. teşekkürler canım.

Unknown dedi ki...

Yazı okumaya,resim seyretmeye siz ise her şeye değersiniz sevgili sevgili gülsen hanım.

gülsen VAROL dedi ki...

NE MUTLU BANA.. GERÇEKTEN!
SAĞOL SEVGİLİ HÜSEYİN USTAM SAĞOL..

nalan dedi ki...

Yine bana;geldim ,okudum anladım,
gidiyorum demek düştü...

gülsen VAROL dedi ki...

sevgili Nalân senin okuduğun her bir satırımın hakkını vererek anladığından asla şüpheye düşemem..