Yaşam yolunda yürürken kaderin bize sundukları akıl ve yüreğimizin duygularını katarak yaşıyoruz.Ve bu yolda öğrendiğim iyi şeylerden biri çocuklarımın hayatına karışmamak... Bu bölümü okuyunca,bir kısmının bana düşündürdüğü bu oldu,Gülsen öğretmenim.Ailesi ile bir sevdiğini bile paylaşamayan çocuklarım olmadığı için şükür,dedim.Sevgiyle kalın...
Oof! Of! Yine bir nefeste okudum. Nihan'ın durumu ve duyguları içimi acıttı. Öykünün içine girdik işte. Ayrıntılar ortaya çıktıkça, mutlulukları, mutsuzlukları ta yüreğimde hissediyorum. Sonu bilip de başa dönmek acı verici. :(( Devamını aynı heyecanla ve merakla bekliyorum. Sevgilerimle.
Bana bir telefon konuşmamızda isminin "Cehennem Deresi" olduğunu söylediğinizde nedendir bilmem kafamda çok farklı bir kurgu belirmişti. Ve itiraf ediyorum özellikle ilk bölümü okuduğumda nasıl şaşırmış, hiç beklemediğim bir kurgunun içerisinde bulmuştum kendimi.
Ve sonra "4. bölümde çığlık atabilirsin" dediğinizde de bunu romanın gidişatı ile ilgili çok şaşırtıcı bir duruma yormuştum. Ta ki şu ana kadar, evet bilgisayarın başında çığlık attım çünki bu bölüm "Nihan" ismiyle başlıyordu. Benimle aynı isme sahip bir roman kahramanını insan çok farklı duygularla okuyor.
Herkes kendince ya da kendine göre hassas olduğu noktaları yakalayıp yorumluyor yazdıklarınızı. Ben ise okuyorum, sadece okuyorum, bütünü görmeden ya da daha sonraki bölümlerde ne gibi sürprizlerin yaşanacağını bilemeden içerik ile ilgili pek fazla yorum yapamıyorum.
Diğer yandan eğer sizin tekniğiniz ya da seçtiğiniz sözcükler veya dili kullanışınız üzerine ise tüm samimiyetimle söyleyecek veya ekleyecek birşey bulamıyorum. Su gibi yazıyorsunuz, tadı damağımızda kalarak, bir sonraki bölümü heyecanla bekleterek.. Ve her bölümün içerisinde sonraki bölümlerde ortaya çıkacak gizli anahtarlar veya minik şifreler olduğunu hissedebiliyorum. Belki bu sebeple içerikle ilgili yorumlarımı şimdilik kendime saklıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim; önce gizemli bir şekilde bize tanıştırılan kahramanların geriye dönerek hayatlarının anlatılması hep ilgimi çeken bir teknik olmuştur. Nihan'ı şehitlikteki gizemli kız olarak biliyorduk, bugün O'nun hakkında bilmediklerimizi de öğrendik. Ya da Ercan'ın hayatına ilişkin, bir şehit olmasının ötesinde de öğrendiklerimiz çoğalıyor gün be gün.
Bir yandan Karadeniz'i duyumsuyorum yazdıklarınızla diğer yandan sınırın öteki tarafını.. Böylesi karşıtlıklarla veya üzeri kapalı ama anlayabilenin son derece kolayca yorumlayabileceği gizli mesajları da hissediyorum.
Ve ben yine kendi payıma bir sonraki Cuma'yı sabırsızlıkla bekliyorum, en azından kafamda kurduğum acaba böyle mi olacak dediğim tüm sorularıma bir yanıt alabilmek, keşfettiğim gizli anahtarların doğru kapıyı açıp açmadığını öğrenebilmek adına...
Merhaba sevgili dostlarım.. Yazımı okuyanlar, Yorum bırakanlar yorum yapmasalar da defalarca okuduklarını bildiklerim.. ve okuyacak olanlar!!!
Sevgili Nehire'me.. Nazlıgül'üme..Anjelika'ma... Asortik Krep'ime gösterdikleri ilgi ve yazdıkları yorumları için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Ben bir kitaba bir hikâyeye ya da her hangi bir anlatıya başladığımda, önce orada yazmak istediklerimi film halinde seyrederim aklımdan .. sonra karatahta başındaki bir öğretmen gibi, elimde silgi, hoşuma gitmeyen veya yürümeyen sahnelerı silerim zihnimden.. sonra o seyrettiklerimi yazmaya başlarım..
Buradaki kadın kahramana gelince sevgili Nihan, seyrettim önce onun yaşadıklarını.. daha doğrusu ona rol verdim o da oynadı!! :)) O kadar akıllı ve öylesine sabırlı idi ki.. güzelliği titizliği ile ve daha pek çok meziyetleri ile ona rol verdiğimde, hiç bir sahnesiyle ve de kişiliğiyle seninle bağdaştırılamayacağı halde, sanki seni seyretmeye başladım zihnimde.. ve adının Nihan olması gerektiğine karar verdim. Hepsi bu!
Devamını yayınlamaya devam edip etmeme konusunda karasız kaldığımda "cuma-ertesi" isteğini hatırlayacağımdan emin olabilirsiniz. :))
Bu gün sonuncu okuyan olduğumdan utansam da aylardır çıkmadığım Batıkent'ten taaa Hamamönü'ne gitmeyi becerdiğimi söylersem affolunurum herhalde:) Bu bölümü de beğeniyle okudum. Nihan sürprizini de gülümseyerek farkettim. Yorumları okuyunca baktım ki bana ekleyecek tek şey kalmış;seni seviyorum dostum... Kalemine,gönlüne ve nefesine sağlık.
YORUMLARA CEVAP VERMEMEYİ DÜŞÜNÜYORDUM BUNDAN BÖYLE.. YANİ BU ANLATI SÜRESİNCE.. AMA FARKETTİM Kİ (bunu söyleyen; yazan; defalarca tekrarlayanlara inanarak) BENİM YORUMLARA VERDİĞİM CEVAPLAR DA YAZILANLARA SEVİNCİMİ, YAZANA SEVGİMİ İLETEN DOĞALLIĞINDAN OLSA GEREK, YAZDIĞIM YAZI KADAR OKUNMAKTA...
ŞİMDİ BU CEVABI DA,... ÖZELLİKLE BUNU, KISACIK CÜMLELERİNE DERİN ANLAMLAR YÜKLEYEN ALİZAFERİN YORUMUNDA DA BELİRTMESİ NEDENİYLE VE NALAN'IN YAZDIĞI YORUMUN ÇOCUKLUĞUNA(!) VERİLMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜM İÇİN YAZIYORUM..:)) BİLİNSİN Kİ SEVGİLİ MESLEKDAŞIM DOSTUM GÜZEL ARKADAŞIM NALAN, YAPILAN VE YAPILACAK YORUMLARDA ÖNCELİĞİN DİĞERLERİNE ORANLA ÖNEM KAZANMASI VEYA KAYBETMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL..
Aylardan sonra ilk kez bloguma giriyorum ve dost bloglarda şöyle bir gezinip çıkacakken takılıp kaldım blogunuzda.
Çok güzel, akıcı ama konusu bakımından bir o kadar da buruk, acı gelişmelere gebe olduğu izlenimi edindiğim romanınızın yeni bölümlerini merakla bekliyorum.
Nihan ve Ercan'ın başrol aldıkları öykü inanılmaz derecede akıcı ve bir o kadar da merak sınırlarını zorlayarak hayat akışına devam ediyor sevgili Gülsen hocam.
Ama ben, biz, hepimiz her Cuma gününü dört gözle beklemek zorunda mıyız.:)
SAĞOL SEVGİLİ DOST MEHMET.. CUMAYI BEKLEMEK ZOR GELİYORSA BAŞKA GÜNE DE AKTARABİLİRİM :)))))) ANCAK BEN DAHA KİTABI BİTİRME AŞAMASINA BİLE GELMEDİM.. OKUYANLARI SÜKûTU HAYâLE UĞRATMAMA VE DE VERDİĞİM BİLGİLERİN GERÇEĞE YAKIN OLMASI ÇABALARI İÇİNDEYİM.. GÜÇ SİZLERDE!!!!
Gülsen Hocam, Benim için tatil dönüşü öylesine güzel bir bayram şekeri oldu ki yeni romanınızdan paylaşmış olduğunuz bölümler.Her bir bölümü abartısız son derece etkilenerek ve bir çırpıda okudum!.
Tasvirleriniz, akıcı uslubunuz ve kurgudaki başarılı anlatımlarınızla, gözümde canlandı kare kare her sahne!..devamını sabırsızlıkla bekliyorum...
Ben de sizi ve yazılarınızı özlemişim...
Usta kaleminize ve emeklerinize sağlık Gülsen Hocam...Size özlemle sarıldım..İyi haftasonları dilerim..
Teşekkürler güzel dileklerine ve sunduğun güzelliklere sevgili Esin.. Ben de Blogda eksikliğini çok fazla hissettiğim yazılarına yeniden kavuştum.. bir çocuk sevinci ile okudum yazdıklarını ve tanıdık mekanları!!
Yarın pazar, yani haftanın son gününe pazar derler genelde ama bizim oralarda eskiden pazar günlerine de "cuma" derlermiş,nedeni ise cuma mübarek gün olduğundan aslında her gün mübarek günmüş,böylece her gün aslında cuma gibiymiş, özellikle pazara cuma denmesinin sebebi bu olsa gerek :D :D :D Belki sizin oralarda da pazar gününe "cuma" diyenler vardır diye bir hatırlatmak istedim.. Gülsen Hocam :)))) Bilmem anlatabildim mi..? Hem bana her seferinde bana kısa yorum yazıyorsun diye beni başınıza sarmak istemezsiniz aslında diye size hatırlatma yapıyorum.Yani ben aslında hiç farkettirmem ama kötü bir bela olabilirim bazen çok konuşurum,aslında size hiç denk gelmedi ama gerçekten çok da yazabilirim,sayfalar dolusu,konuşur gibi yazarım.Hem yarın cuma, bizim oralarda pazara cuma derler... Size demiştim di mi ..? :)) :D Bir gün size uzun bir yorum yazabilirim, bu sadece alıştırma oldu bence, sevgiler...
çOK GÜLDÜM... ÇOK DA MUTLU OLDUM.. SANA BİR PAZAR NAMESİ YOLLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM ÖZEL OLARAK!! BOĞALARI (maalesef) İYİ TANIRIM.. CANLARI İSTEDİĞİNDE NE GÜZEL VE NE KADAR RAHATLATICI KONUŞTUKLARINI İYİ BİLİRİM.. ALLAH SUSKUNLUKLARINA DENK GETİRMESİN :)))
Yaşamlar bazen benzeşir ucundan kıyısından, ya kendimizle ya da tanıdıklarımızla özdeştiririz bazı hikayeleri, ben bu serüveni sabırsızlıkla merak etmekteyim, okurken o kadar çok yaşanmışlık geçiyorki gözlerimin önünden inanamazsınız sevgili hocam..
Evet, Nihan ortaya çıkınca Ercanın nasıl Şehit olduğu benim ilgi odağım oldu şimdi, bilirsiniz kurcalamayı severim..
Yazın hocam, size de bizede iyi geliyor, siz yazın..
Yazmak... öyle enteresan bir boşalım ki Tufan.. bazen hiç ilgisiz bir kelime, uzun zamanımı alan aradığım ama ulaşamadığım görüntüyü getirip gözlerimin önüne seriveriyor.. o zaman bana sadece o görüntüyü yazmak düşüyor.. Hiç tanımadığım, bir tanıdığımın yakını olarak evime gelen bir hanım duvarımdaki çok eski bir aile fotoğrafına baktı..baktı.. "şu aşağılar sanki cehennem deresine benziyor" dedi.. Kahpe kurşunların yaktığı yürekleri kaleme almayı düşünürken, keskin bir virajı cızırdıya cızırdaya dönen araba gibi geri dönüp kurguyu iki cehennem deresi arasında yaptım.. Bu yüzden biraz gel-git akıllıyım zannederim :)))
Seni yeniden sayfalarda görmenin sevincidir bu uzun sohbet bilesin..
Gülsen hocam, bir konuya tekrar değinme ihtiyacı duydum. Kendimden bahsedersem, yazmayı becerebiliyorum ama biliyorsunuz, blog yazma konusunda süreklilik gösteremiyorum. Nedenlerine inmeye pek gerek yok. Ama sizin sayfanıza, yazdıklarınıza yorum yazmaya gelince, zaman zaman açılıp dökülüyorum, gerçekten ilginç. Tabi burada karşımda sizin olmanız en önemli faktör.
Sadece yazılarınızı değil, özellikle yorumlara yazdığınız cevapları okumak çok keyif veriyor bana. Bu konuda da inanılmaz derecede başarılısınız. İnanın özellikle yorumlardan sonra cevaplarınızı arıyorum. Bana ya da başkasına yazmış olmanızın önemi yok. Sizin cevaplamış olmanız önemli. Farklı bir durum, basit bir teşekkür cevabı değil, karşılıklı duygu, fikir alışverişi gibi bir şey, kelimelerle tamamlıyorsunuz insanı.
Sonuç olarak, bazı yazılarınızdan sonra, yorumlara cevap yazmaya gerek olmadığını düşündüğünüzde bir eksiklik hissediyorum ben. Belki yüzsüzlük olacak ama, bu duygumu da tekrar belirtmek istedim. :)))
Senin bu zeki dürtüşlerine bayılıyorum Anjelikam.. Dayanamayıp cevap yazacağımı keşfedeli bu masum dürtmelerin hoşuma gidiyor.. Şimdi daha detaylı (gerek olmasa da) anlatayım.. Söylediğin çok doğru, bu cevaplar tam anlamı ile fikir paylaşımı ve üretimi.. Çok arkadaştan duydum ve okudum bu senin yazdığın gibi yorum cevaplarına olan beğeniyi ve beklentiyi.. Ancak yine soru ve istek içinde zaten cevabını da verdiğin gerçeği tekrarlamak istiyorum şimdi.. Bazı yazılar, yorum yapanlarla (veya sadece okuyup, yüreğindeki yorumu yazmayanlarla) başbaşa kalmalı diye düşündüklerim.. O zaman o yorumlara cevap gerekmiyor.. Yani, duygusallığın dozu, dozunda kalmalı diye düşünürsem eğer, veya yapılan yorumlar, içinde gizli sorular içermiyorsa.. Ben senin yazılı ifadene oldum olası hayranım... çok az kişi bu kadar düzgün ve net ve de hatasız ifade edebilir düşünce ve duygularını.. bu nedenle de zaten blog dünyasında yeri olması gerekenlerin başında iken neden sonunda bile olmadığını merak eder dururum.. VE ÜZÜLÜRÜM!!
Ve bazen de susmak, en etkili konuşmadan daha etkili olabiliyor.
25 yorum:
Yaşam yolunda yürürken kaderin bize sundukları akıl ve yüreğimizin duygularını katarak yaşıyoruz.Ve bu yolda öğrendiğim iyi şeylerden biri çocuklarımın hayatına karışmamak...
Bu bölümü okuyunca,bir kısmının bana düşündürdüğü bu oldu,Gülsen öğretmenim.Ailesi ile bir sevdiğini bile paylaşamayan çocuklarım olmadığı için şükür,dedim.Sevgiyle kalın...
'tadı damağında kalmak' deyimi bu olsa gerek....
Oof! Of! Yine bir nefeste okudum. Nihan'ın durumu ve duyguları içimi acıttı. Öykünün içine girdik işte. Ayrıntılar ortaya çıktıkça, mutlulukları, mutsuzlukları ta yüreğimde hissediyorum. Sonu bilip de başa dönmek acı verici. :(( Devamını aynı heyecanla ve merakla bekliyorum.
Sevgilerimle.
Yarın cumartesi,yani cuma ertesi, yarım doz daha yazı hakkımız olabilir mi..? ;)
Sevgili Asortik Krep'e can-ı gönülden katılıyorummmmmm:))))
Bana bir telefon konuşmamızda isminin "Cehennem Deresi" olduğunu söylediğinizde nedendir bilmem kafamda çok farklı bir kurgu belirmişti. Ve itiraf ediyorum özellikle ilk bölümü okuduğumda nasıl şaşırmış, hiç beklemediğim bir kurgunun içerisinde bulmuştum kendimi.
Ve sonra "4. bölümde çığlık atabilirsin" dediğinizde de bunu romanın gidişatı ile ilgili çok şaşırtıcı bir duruma yormuştum. Ta ki şu ana kadar, evet bilgisayarın başında çığlık attım çünki bu bölüm "Nihan" ismiyle başlıyordu. Benimle aynı isme sahip bir roman kahramanını insan çok farklı duygularla okuyor.
Herkes kendince ya da kendine göre hassas olduğu noktaları yakalayıp yorumluyor yazdıklarınızı. Ben ise okuyorum, sadece okuyorum, bütünü görmeden ya da daha sonraki bölümlerde ne gibi sürprizlerin yaşanacağını bilemeden içerik ile ilgili pek fazla yorum yapamıyorum.
Diğer yandan eğer sizin tekniğiniz ya da seçtiğiniz sözcükler veya dili kullanışınız üzerine ise tüm samimiyetimle söyleyecek veya ekleyecek birşey bulamıyorum. Su gibi yazıyorsunuz, tadı damağımızda kalarak, bir sonraki bölümü heyecanla bekleterek.. Ve her bölümün içerisinde sonraki bölümlerde ortaya çıkacak gizli anahtarlar veya minik şifreler olduğunu hissedebiliyorum. Belki bu sebeple içerikle ilgili yorumlarımı şimdilik kendime saklıyorum. Sadece şunu söyleyebilirim; önce gizemli bir şekilde bize tanıştırılan kahramanların geriye dönerek hayatlarının anlatılması hep ilgimi çeken bir teknik olmuştur. Nihan'ı şehitlikteki gizemli kız olarak biliyorduk, bugün O'nun hakkında bilmediklerimizi de öğrendik. Ya da Ercan'ın hayatına ilişkin, bir şehit olmasının ötesinde de öğrendiklerimiz çoğalıyor gün be gün.
Bir yandan Karadeniz'i duyumsuyorum yazdıklarınızla diğer yandan sınırın öteki tarafını.. Böylesi karşıtlıklarla veya üzeri kapalı ama anlayabilenin son derece kolayca yorumlayabileceği gizli mesajları da hissediyorum.
Ve ben yine kendi payıma bir sonraki Cuma'yı sabırsızlıkla bekliyorum, en azından kafamda kurduğum acaba böyle mi olacak dediğim tüm sorularıma bir yanıt alabilmek, keşfettiğim gizli anahtarların doğru kapıyı açıp açmadığını öğrenebilmek adına...
Merhaba sevgili dostlarım..
Yazımı okuyanlar,
Yorum bırakanlar
yorum yapmasalar da defalarca okuduklarını bildiklerim..
ve okuyacak olanlar!!!
Sevgili Nehire'me.. Nazlıgül'üme..Anjelika'ma... Asortik Krep'ime gösterdikleri ilgi ve yazdıkları yorumları için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.
Ben bir kitaba bir hikâyeye ya da her hangi bir anlatıya başladığımda, önce orada yazmak istediklerimi film halinde seyrederim aklımdan .. sonra karatahta başındaki bir öğretmen gibi, elimde silgi, hoşuma gitmeyen veya yürümeyen sahnelerı silerim zihnimden.. sonra o seyrettiklerimi yazmaya başlarım..
Buradaki kadın kahramana gelince sevgili Nihan, seyrettim önce onun yaşadıklarını.. daha doğrusu ona rol verdim o da oynadı!! :))
O kadar akıllı ve öylesine sabırlı idi ki.. güzelliği titizliği ile ve daha pek çok meziyetleri ile ona rol verdiğimde, hiç bir sahnesiyle ve de kişiliğiyle seninle bağdaştırılamayacağı halde, sanki seni seyretmeye başladım zihnimde..
ve adının Nihan olması gerektiğine karar verdim. Hepsi bu!
Devamını yayınlamaya devam edip etmeme konusunda karasız kaldığımda "cuma-ertesi" isteğini hatırlayacağımdan emin olabilirsiniz. :))
Bu gün sonuncu okuyan olduğumdan utansam da aylardır çıkmadığım Batıkent'ten taaa Hamamönü'ne gitmeyi becerdiğimi söylersem affolunurum herhalde:)
Bu bölümü de beğeniyle okudum. Nihan sürprizini de gülümseyerek farkettim.
Yorumları okuyunca baktım ki bana ekleyecek tek şey kalmış;seni seviyorum dostum...
Kalemine,gönlüne ve nefesine sağlık.
Yazınız, yazınıza bırakılan yorumlar, yorumlara cevabınız hepsi çok güzel.
YORUMLARA CEVAP VERMEMEYİ DÜŞÜNÜYORDUM BUNDAN BÖYLE.. YANİ BU ANLATI SÜRESİNCE..
AMA FARKETTİM Kİ (bunu söyleyen; yazan; defalarca tekrarlayanlara inanarak) BENİM YORUMLARA VERDİĞİM CEVAPLAR DA YAZILANLARA SEVİNCİMİ, YAZANA SEVGİMİ İLETEN DOĞALLIĞINDAN OLSA GEREK, YAZDIĞIM YAZI KADAR OKUNMAKTA...
ŞİMDİ BU CEVABI DA,... ÖZELLİKLE BUNU, KISACIK CÜMLELERİNE DERİN ANLAMLAR YÜKLEYEN ALİZAFERİN YORUMUNDA DA BELİRTMESİ NEDENİYLE VE NALAN'IN YAZDIĞI YORUMUN ÇOCUKLUĞUNA(!) VERİLMESİ GEREKTİĞİNİ DÜŞÜNDÜĞÜM İÇİN YAZIYORUM..:)) BİLİNSİN Kİ SEVGİLİ MESLEKDAŞIM DOSTUM GÜZEL ARKADAŞIM NALAN, YAPILAN VE YAPILACAK YORUMLARDA ÖNCELİĞİN DİĞERLERİNE ORANLA ÖNEM KAZANMASI VEYA KAYBETMESİ SÖZ KONUSU DEĞİL..
Gulsen hocam,
Bana harika bir haber verdiniz. Yeni kitabi sabirsizlikla bekliyorum. Nolur cabuk bitirin.
Not: Bana yazdiginiz yorumlarin hepsi tamamdir. Ben bazi yorumlari onayda birakmisim, ondan gozukmemis.
Cok tesekkur!
Aylardan sonra ilk kez bloguma giriyorum ve dost bloglarda şöyle bir gezinip çıkacakken takılıp kaldım blogunuzda.
Çok güzel, akıcı ama konusu bakımından bir o kadar da buruk, acı gelişmelere gebe olduğu izlenimi edindiğim romanınızın yeni bölümlerini merakla bekliyorum.
Kaleminize sağlık
Sevgiler Gülsen Hoca'm
bittiğinde ve de basıldığında mıutlaka haberin olacak sevgili Didem.. posta kutunda!!
GECEMİ GÜZEL BİTİREN HABER!!!
HOŞGELDİN ÇINAR...
VE FAKAT... HESAP VERECEKSİN BU DENLİ, ÖZLETME HAKKINI NERDEN BULDUN?? :))
Nihan ve Ercan'ın başrol aldıkları öykü inanılmaz derecede akıcı ve bir o kadar da merak sınırlarını zorlayarak hayat akışına devam ediyor sevgili Gülsen hocam.
Ama ben, biz, hepimiz her Cuma gününü dört gözle beklemek zorunda mıyız.:)
1 Eylül Dünya Barış Günü'müz Kutlu olsun.
Sevgi ve dostlukla...
SAĞOL SEVGİLİ DOST MEHMET.. CUMAYI BEKLEMEK ZOR GELİYORSA BAŞKA GÜNE DE AKTARABİLİRİM :))))))
ANCAK BEN DAHA KİTABI BİTİRME AŞAMASINA BİLE GELMEDİM.. OKUYANLARI SÜKûTU HAYâLE UĞRATMAMA VE DE VERDİĞİM BİLGİLERİN GERÇEĞE YAKIN OLMASI ÇABALARI İÇİNDEYİM..
GÜÇ SİZLERDE!!!!
Gülsen Hocam,
Benim için tatil dönüşü öylesine güzel bir bayram şekeri oldu ki yeni romanınızdan paylaşmış olduğunuz bölümler.Her bir bölümü abartısız son derece etkilenerek ve bir çırpıda okudum!.
Tasvirleriniz, akıcı uslubunuz ve kurgudaki başarılı anlatımlarınızla, gözümde canlandı kare kare her sahne!..devamını sabırsızlıkla bekliyorum...
Ben de sizi ve yazılarınızı özlemişim...
Usta kaleminize ve emeklerinize sağlık Gülsen Hocam...Size özlemle sarıldım..İyi haftasonları dilerim..
Sevgi ve saygılarımla...
Teşekkürler güzel dileklerine ve sunduğun güzelliklere sevgili Esin..
Ben de Blogda eksikliğini çok fazla hissettiğim yazılarına yeniden kavuştum.. bir çocuk sevinci ile okudum yazdıklarını ve tanıdık mekanları!!
Yarın pazar, yani haftanın son gününe pazar derler genelde ama bizim oralarda eskiden pazar günlerine de "cuma" derlermiş,nedeni ise cuma mübarek gün olduğundan aslında her gün mübarek günmüş,böylece her gün aslında cuma gibiymiş, özellikle pazara cuma denmesinin sebebi bu olsa gerek :D :D :D
Belki sizin oralarda da pazar gününe "cuma" diyenler vardır diye bir hatırlatmak istedim.. Gülsen Hocam :)))) Bilmem anlatabildim mi..?
Hem bana her seferinde bana kısa yorum yazıyorsun diye beni başınıza sarmak istemezsiniz aslında diye size hatırlatma yapıyorum.Yani ben aslında hiç farkettirmem ama kötü bir bela olabilirim bazen çok konuşurum,aslında size hiç denk gelmedi ama gerçekten çok da yazabilirim,sayfalar dolusu,konuşur gibi yazarım.Hem yarın cuma, bizim oralarda pazara cuma derler... Size demiştim di mi ..? :)) :D
Bir gün size uzun bir yorum yazabilirim, bu sadece alıştırma oldu bence, sevgiler...
çOK GÜLDÜM... ÇOK DA MUTLU OLDUM.. SANA BİR PAZAR NAMESİ YOLLAMAYI DÜŞÜNÜYORUM ÖZEL OLARAK!!
BOĞALARI (maalesef) İYİ TANIRIM.. CANLARI İSTEDİĞİNDE NE GÜZEL VE NE KADAR RAHATLATICI KONUŞTUKLARINI İYİ BİLİRİM..
ALLAH SUSKUNLUKLARINA DENK GETİRMESİN :)))
Canım Gülsen Hoca'm, özlendiğimi duymak ne güzell !!!
Ben de çok özledim tüm blog dostlarımı, yazılarınızı. Ama henüz dönmüş sayılmam biraz daha zamana ihtiyacım var.
Döndüğümde hesap vermeye de hazır olacağım, söz :)
Sevgiler
Yaşamlar bazen benzeşir ucundan kıyısından, ya kendimizle ya da tanıdıklarımızla özdeştiririz bazı hikayeleri, ben bu serüveni sabırsızlıkla merak etmekteyim, okurken o kadar çok yaşanmışlık geçiyorki gözlerimin önünden inanamazsınız sevgili hocam..
Evet, Nihan ortaya çıkınca Ercanın nasıl Şehit olduğu benim ilgi odağım oldu şimdi, bilirsiniz kurcalamayı severim..
Yazın hocam, size de bizede iyi geliyor, siz yazın..
Saygılar sevgiler...
Yazmak... öyle enteresan bir boşalım ki Tufan.. bazen hiç ilgisiz bir kelime, uzun zamanımı alan aradığım ama ulaşamadığım görüntüyü getirip gözlerimin önüne seriveriyor.. o zaman bana sadece o görüntüyü yazmak düşüyor..
Hiç tanımadığım, bir tanıdığımın yakını olarak evime gelen bir hanım duvarımdaki çok eski bir aile fotoğrafına baktı..baktı..
"şu aşağılar sanki cehennem deresine benziyor" dedi..
Kahpe kurşunların yaktığı yürekleri kaleme almayı düşünürken, keskin bir virajı cızırdıya cızırdaya dönen araba gibi geri dönüp kurguyu iki cehennem deresi arasında yaptım..
Bu yüzden biraz gel-git akıllıyım zannederim :)))
Seni yeniden sayfalarda görmenin sevincidir bu uzun sohbet bilesin..
Gülsen hocam, bir konuya tekrar değinme ihtiyacı duydum. Kendimden bahsedersem, yazmayı becerebiliyorum ama biliyorsunuz, blog yazma konusunda süreklilik gösteremiyorum. Nedenlerine inmeye pek gerek yok. Ama sizin sayfanıza, yazdıklarınıza yorum yazmaya gelince, zaman zaman açılıp dökülüyorum, gerçekten ilginç. Tabi burada karşımda sizin olmanız en önemli faktör.
Sadece yazılarınızı değil, özellikle yorumlara yazdığınız cevapları okumak çok keyif veriyor bana. Bu konuda da inanılmaz derecede başarılısınız. İnanın özellikle yorumlardan sonra cevaplarınızı arıyorum. Bana ya da başkasına yazmış olmanızın önemi yok. Sizin cevaplamış olmanız önemli. Farklı bir durum, basit bir teşekkür cevabı değil, karşılıklı duygu, fikir alışverişi gibi bir şey, kelimelerle tamamlıyorsunuz insanı.
Sonuç olarak, bazı yazılarınızdan sonra, yorumlara cevap yazmaya gerek olmadığını düşündüğünüzde bir eksiklik hissediyorum ben. Belki yüzsüzlük olacak ama, bu duygumu da tekrar belirtmek istedim. :)))
Saygı ve sevgilerimle...
Senin bu zeki dürtüşlerine bayılıyorum Anjelikam.. Dayanamayıp cevap yazacağımı keşfedeli bu masum dürtmelerin hoşuma gidiyor.. Şimdi daha detaylı (gerek olmasa da) anlatayım.. Söylediğin çok doğru, bu cevaplar tam anlamı ile fikir paylaşımı ve üretimi.. Çok arkadaştan duydum ve okudum bu senin yazdığın gibi yorum cevaplarına olan beğeniyi ve beklentiyi.. Ancak yine soru ve istek içinde zaten cevabını da verdiğin gerçeği tekrarlamak istiyorum şimdi..
Bazı yazılar, yorum yapanlarla (veya sadece okuyup, yüreğindeki yorumu yazmayanlarla) başbaşa kalmalı diye düşündüklerim.. O zaman o yorumlara cevap gerekmiyor.. Yani, duygusallığın dozu, dozunda kalmalı diye düşünürsem eğer, veya yapılan yorumlar, içinde gizli sorular içermiyorsa..
Ben senin yazılı ifadene oldum olası hayranım... çok az kişi bu kadar düzgün ve net ve de hatasız ifade edebilir düşünce ve duygularını.. bu nedenle de zaten blog dünyasında yeri olması gerekenlerin başında iken neden sonunda bile olmadığını merak eder dururum.. VE ÜZÜLÜRÜM!!
Ve bazen de susmak, en etkili konuşmadan daha etkili olabiliyor.
Bilmeeeemm anlatabiliyorrr.. muyuuummmm???? :))))
Yorum Gönder