=2006=
Dicle üniversitesinde..
"Osmanlı' dan günümüze Şiir" gecesinde.
"Önceleri sessiz
sonraları arsız arsız gelip yerleştiler
gelin teli gibi aklar
hiç gelin teli takmadığım başıma.."
diye başladığım"gelin telleri" isimli şiirime ödül verildiği ve Sayın Nurettin Özdemir'in alnımdan öperek sahnede beni kutladığı gece..
Ama bir de, "bir ömre bedel anılar" vardır..
Sen gelip geçersin .. o geçmez!!
Zaman zaman dile getiriyorum anılarımı.. umarım sıkılmıyorsunuz, diye soracağımı zannettiyseniz yanıldınız!!! :))) Sıkılan okumaz!. Benim bile tekrarından sıkıldığım anılarım var.. okuyan ya da dinleyen neden sıkılmasın diye düşünürüm..
Şair Cemâl Sâfi
Ben ilkokul 1. sınıfta iken
5. sınıf abisi olmasının,
ayrıca ağabeyimin de arkadaşı olmasının
rahatlığı içinde!..
Uluslararası IV. düzenlenen Hazar Şiir ve Musiki Geceleri şiir yarışmasında,
diye başlıyordu şiirim.. "hoşça kalın dün'lerim" isimli şiirime ödül verildiği gece, dünlerini özleyen ne çok insan varmış diye düşünmüştüm!.
"her yeni gün,
yarınımla dünümü düğümlüyorum,
ama her yarın geldiğinde
dünümü özlüyorum"
Şair Halil Soyuer
Aziz Nesine benzediği için kaç kere yakalanıp
yaka paça karakola götürüldüğünü
ve onun için seve seve ceza çekeceğini anlatan
bir beyefendi şair..
Şair dostlarım geldi aklıma.. onlarla paylaştığım güzel, heyecanı dorukta günleri yâdettim.. Yurt içinde ve dışında, değişik pek çok şehirlerde yaptığımız gezilerde, yarışmalarda paylaştığımız anıların bazılarını paylaştığımı hatırlıyorum.. Tekrarından zarar gelmeyeceğini düşündüklerim de var, şimdi ilk kez paylaşacaklarım da..
Yol boyunca, gidilecek ilk durak Elazığ Harput' taki "600" altıyüzyıllık "arap baba" türbesinden, mumyalama gibi bir olay olmadan parmak aralarındaki derilere varana kadar yatırın hiç bozulmadan kalışından ve de türbesi başında istenen dilenen ne olursa gerçekleştiğinden bahsetmiştim..
İlk durak arap baba türbesi olmuştu!!! :)
Şair arkadaşlarla arap baba türbesi önünde
Şair Bekir Sıtkı Erdoğan,
Prof.Sadık Tural ve şair Bülent Bâkiler ile Urfa'da
Bir "şiir geceleri" ne doğru Urfa' ya yaptığımız uçak yolculuğunda ortalarında oturduğum kişilerin, (ki ne kadar kaba bir adam bana cam kenarındaki yerini verebilirdi diye düşündüğüm) solumda oturan Semih Sergen, sağımda oturan ise Bekir Sıtkı Erdoğan idi..
Aynı sıranın iki kişilik koltuğunda, "hançer-i aşkınla ey yar gönlüm üzre vurma hiç" diyen Halil Soyuer, yanında, "sensiz cennet bile sürgün sayılır" diyen Vurgun'un şairi Cemâl Sâfi.. Ön koltukta Türk dil tarih kurumu Başkanı Profesör Sadık Tural, Kültür Bakanlığı Müşaviri ve CHP milletvekili "zaman ve Aşk" kitabındaki şiirleri ile okuyanları büyüleyen Nurettin Özdemir.. Onun yanında da tarzını daha o zamandan beğenmediğim Bülent Bâkiler!..
Urfa' nın çok meşhur "Sıra Geceleri" ..
Herkesin, etkisinden kurtulamadığı bir anısını anlattığı gece..
Benim anlattığım olayın etkisinden
dinleyenlerin hâlâ kutulamadığına eminim.
Benim anlattığım olayın etkisinden
dinleyenlerin hâlâ kutulamadığına eminim.
Uçaktan biraz ürkmeme rağmen, bana uçakta olduğumuzu unutturan güzel bir sohbete daldık Bekir Sıtkı Erdoğan' la..
Elinde, benim 'Hasret Senfonileri' isimli şiir kitabım vardı.. Bana şiir yazmakla şiir okumanın apayrı tanrı vergisi olduğunu söylemişti ve zannederim biraz da imtihan etmek istediğinden, kitabımı uzatıp,
"bana bir şiirini oku da, kulaklarımda sesin kalsın" diye eklemişti. Okuduğum "faili meçhul bir gölgedir zaman" diye biten "zaman" şiirimi de, sesimi de beğendiğini söylemişti sonra.. İçimden acaba ben de bir şiirini okumasını istesem mi diye geçirdiğim halde vaz geçmiştim..
Bir süre sessiz bekledikten sonra elindeki sümen tipindeki dosyasının içinden pembe bir kağıt çıkarttı ve oraya dolmakalemiyle bir şiirini yazdı.. "ben şiirlerimi pek okumam.. ama bunu senin okumanı isterim.." diyerek kâğıdı bana uzattı.. şaşırdım.. ve daha çok imtihandaki bir öğrenci gibi heyecanlandım.. konuşmalarımızı dinleyenlerin birbirlerini uyarmaları ile ön ve arka koltuktakiler sustu.. ve ben orada, bana yazıp verdiği pembe kağıttaki şiiri okudum..
Elimi öptü ve "teşekkür ederim yaşını kaybeden şair" dedi. Güldüm.. şiiri kitabımın arasına yerleştirirken, "Kimbilir kime yazılmıştı" diye yüksek sesle düşünmüş olmalıyım..ki, "şiir ne yazana, ne de yazılmasına sebep olana aittir. Çünki şiir, hissederek okuduğunda, etkisinde kalana aittir.." dedi..
9 Eylül 1926
yılında Karaman’da doğan Bekir Sıtkı Erdoğan, Karaman ilk ve ortaokullarından sonra; Kuleli
Askeri Lisesi’ni,ve Harp Okulunu bitirmiş, daha sonra on yıl kıt’a hizmeti yapmış
ve yine asker olarak Dil ve Tarih- Coğrafya fakültesini de bitirip Astsubay ve Heybeli ada Deniz Harp Okulunda uzun süre
edebiyat öğretmenliği yapmıştır.
26 yorum:
Emeğin geri dönüşü olduğunu düşünüyorum. Güzel anlarınızın çok olmasını dilerim.
O anıları yaşayanın kendisi "şiir gibi" olunca, anılar da bu tatta oluyor şüphesiz.
O anıları yaşayan, yaşadıklarını şiirsi ifade etmese şiirden de geriye ne kalır ki...
Siz, çok değerlisiniz.
Anılarınız da.
Ve tabi ki böylece, şiirler de.
Herkes için geçerli olmasını dilediğim temennine teşekkür ederim sevgili Alizafer.
Nasıl yorumlamalı bu güzelliği?
Kıskanmamak elde değil sözün doğrusu.
Lise yıllarımızdaki hocalarımızın, istikbalimizi kazanmamızda çok emekleri var ama,
keşke geçim telaşının o şiddetli esintisine kapılmaktan, dolayısı ile Anadolu gençleri arasında genel akım olan mühendislik branşlarına yönelmekten bizleri alıkoysalardı.
Edebiyatın güzelliklerine yöneltselerdi.
Bu yaştan sonra noktalama işaretlerinin doğrusunu öğrenmeye çalışmazdık, anlatılan bu güzel anıların bir benzerinin parçası olurduk belki.
Ne demeli?
Kader...
Biz olamadık ama, çocuğumuzu edebiyatçı yaptık.
Şanslı insansınız hocam!...
Sevgili güzel Ecem, yüreğinin dürüstlüğü yüzüne yansayan ışığa, çok ender insanda rastladım. O nedenle söylediklerine, bayramda cepleri şeker dolu bir çocuk gibi seviniyorum.. :)
Şiir gibi anıların şiir gibi anlatımı... Ne kadar dolu ve ne kadar zengin zamanlar geçirmişsiniz. Herkes zamanı tüketir de bir de o zamanı böylesi güzel anılarla tüketmek var. Yaşanmışlıklarınız paylaştığınızda size olan hayranlığım daha da artıyor. Pembe bir kağıda yazılmış şiir, fotoğraflar hepsi nasıl da duygu yüklü... Şiir tadında bir Pazar sundunuz bizlere canım Mamy'im, teşekkürler...
Sevgili uzakdost, bana göre GEN mirasıdır edebiyat.. o nedenle insanın ruhunda yeşerip büyür.. Ben edebiyatçı değilim. Öğretmenim. ve bildiğiniz gibi öğretmen, sadece bildiğini öğretendir yani branşını. branşım da ingilizce ve müzik..
Sizin gerek hatasız anlatımlarınız
gerekse kızınızın edebiyata yönelmesi de GEN lerinizden sizin mirasınıza da çok pay düştüğünü ispatlamakta..
Size, hem kuytular'daki şiirime hem de burada yaptınız değerlendirme için sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum..
Nihanım.. pazarlarımı güzel yapan sizlersiniz.. Derdi, zevki ve de zaman zaman sitemi paylaşacak dostlar olmasa ne işe yarar pazar'la başlayan günler?
Tiryakilikle! kahvemi alıp ta şiir denizi içine ' gelin telleri' ile düşeceğimi...aşağılara indikçe, kendini bir akvaryumda hapsolmuş hayalleriyle okyanusu görüp, dönüp dolaşıp açılamayan, devamlı cama toslayan bir balık gibi hissedeceğimi nereden bilebilirdim bu Pazar günü sevgili hocam?!
Artık size teşekkür etmek istemiyorum, şu an bildiğim tek şey, tekrar tekrar okumak ve konuşan o fotoğrafların anılarında kaybolmak...
Sevgi ve saygılarımla...
Sevgili Öğretmenim iyi pazarlar.Bu anılarınızın çok azını dinlemiş olsam da yazıdan okumak da çok güzel ve doyumsuz...Dinledikçe,okudukça hayranım yine hayranım size.Sevgiler.
Ve bitti satırlar, ben bakakaldım!
Her biten paylaşımınız ardından sayfayı çevirip gerisini okuyasım geliyor.
Hiç bitmesin dediğim kitapsınız ve hiç gitmesin dediğim...
Newbaharım.. çok samimi olarak diyebilirim ki tanımayı ve sarılmayı isteğim ender insanlar içindesin.. Ve bu gerçekleşene kadar GİTMEYE hiç niyetim
yok!!! :))
Hem face'te hem de blog'ta yorumları paylaşıyorum artık.
Yayınlanmayan anıları da paylaşmıştım seninle Arzu nasıl unuturum???.. Hatta o asırlık anneannemin nota kitabının resmi, içimde bir ukde olarak durmakta hâlâ..
Yorumlarına cevap vermekte zorlandığım ender insanlar içindesin Mehmet.. Halbuki ben gerçekten, olumlu ya da olumsuz duygularımı yazmakta hiç zorlanmam..
Etkisinde çok kaldığım edebiyat hocam, "Kişi, çok değerli bulduğu bir insanın gözünde yüceldikçe, kendi değerlerini sorgular" demişti.. Kitabım için yaptığın olağanüstü tanıtım ve de yorumların kendimi sorgulatıyor bana..
Ben, sana teşekkür ederim sevgili Mehmet!!
"Hoşçakalın dün'lerim" böylesi hoş, böylesi değerli anıları ne güzel ifade etmiş bir cümle, acısıyla, güzellikleriyle hoş kalmalı tüm anılar..
Sizi tanımanın sonu yok, her geçen gün bundan emin oluyorum sevgili hocam, ve her paylaşımınıza ortak olma hissi mutluluk veriyor insana..
Pazarımıza yine keyif kattınız bu çok değerli anılarınızla, teşekkür ediyorum..
Saygılar sevgiler...
Ben de böylece sizleri dostları tanıyorum sevgili Tufan.. Her birinizin bana ayrı ayrı neler kattığınızı bir bilseniz.. Bazen öyle oluyor ki tek bir satırınızın derinliğinde yok olabiliyorum. ve o derinlikten neler neler toplayıp satha çıktığımı anlatmam mümkün değil.
Pazar günlerimin neşesi olduğunuz için ben sizlere teşekkür ederim.
Şu cümleye vuruldum resmen..""Kimbilir kime yazılmıştı" diye yüksek sesle düşünmüş olmalıyım..ki, "şiir ne yazana, ne de yazılmasına sebep olana aittir. Çünkü şiir, hissederek okuduğunda, etkisinde kalana aittir.." dedi.." Siz olmasaydınız asla bunu öğrenemeyecektim ve Rüzgar Saatleri şiirini.Teşekkürlerimle :))
"ve her kavşakta seni bulup bulup kaybediyorum.."
Sevgili asortik krepim yazılan duygusal her söz, okunan her şiir bilirim insana aşk'ı çağrıştırır. Normali de budur.
Ben yıllarca... yıllarca .. kavşaklarda gördüğüm ve gözden kaybettiğim her güzeli, giden güzel varlığıma benzettiğim için ve onu bulup bulup yeniden kaybettiğim için, okuduğum ve yazdığım neredeyse her şiirde aklıma ilk gelen o olur..
Orada da, o nedenle idi yine yüksek sesle düşünüşüm..
Beni anladığını zaten biliyorum güzel krepim izaha ne gerek?
Çok güzeldi sadece okudum bu sefer, yorumlamamıştım :))
senin yorumun olmadığında, tarifsiz bir huzursuzluk ve eksiklik ya da tam tersi.. duyuyorum.. :)
Anılarınızı anlatmanızı, paylaşmanızı çok seviyorum. Değeri neyle ölçülebilir, bu bir daha asla geri gelmeyecek, yaşanmayacak anıların hiç bilmiyorum?
Tarihten günümüze miras kalmış eski eserlere hayranımdır ben. Eşya olsun, yapı olsun... Onlardaki yaşanmışlığı, üstlerine eklenen anıları, kendilerine ait manevi, duygusal yoğunluğu hissederim. Çok etkilenirim.
Sizin anılarınız o kadar eski değil elbette, ama çok özel, çok değerli. Sanki eskilerden bir çeyiz sandığını açıp da, o özenle saklanmış el işi, göz nuru eserleri, zarar vermeye korkarcasına tek tek elime alıp inceliyormuşum gibi hissediyorum. Bir daha tekrarı olmayacak o anların çünki. Çok heyecanlandırıyor beni bu anılara ortak olmak. Sıkılmak ne kelime?
Paylaşımlarınız için yürekten teşekkür ediyorum Gülsen hocam, yüreğinize sağlık.
Sevgilerimle...
Gülsenciğim, '''Şiir Gibi Anılar''' da.... Şiir gibi yaşanmış.. ödüllerle taçlandırılmış, onurlu.. gururlu bir şairin yaşamından kesitler tadına doyum olmayan bir uslupla anlatılmış..
Okurken ılık bir yaz meltemi gibi bitmesini hiç istemediğim bir hüzün kapladı içimi. Bu ruhumu besleyen, rahatlatan bir duyguydu...''Hoşca kalın dünlerim'''....''Gelin Telleri '' ve daha niceleri ne kadar nahif ..içli.. insanın yüreğini acıtan satırlar...
Sn.Bekir Sıtkı Erdoğan ne güzel ifade etmiş...'Şiir ne yazana ...ne de yazılmasına sebep olana aitdir..çünki şiir hissederek okuduğunda etkisinde kalana aittir'.. 'Hoşca Kalın Dünlerim', ne kadar evrensel gerçekçi bir duyguyu dile getiriyor... Bu bir çok insanın duyumsayıp da dile getiremediği duyguları senin gibi yüce yürekli...yaşını kaybeden bir şairin kaleminden okumak büyük bir zevk aynı zamanda da bir ayrıcalık ..
Teşekkürler ...sevgiler...
Leyal...
Davet edildiğim bir televizyon programında, yanımdaki hanım şiirini 7 ayda tamamlayabildiğini söylemişti.. Nasıl üzülüp komplekse kapılmıştım anlatamam.. Çünki ben aklıma geldiği an yazarım şiirlerimi. yani "O AN" .. yazarım biter.. hatta bazı şiirlerimi yıllar sonra bulduğumda şaşırıp kalırım..
Program canlı yayındı ve sunucu bu anlattığıma çok şaşırmış hatta inanmamıştı. telefonla programa katılan bir bayan, sakız çiğner gibi, "yaani şimdi siz şu an bir şiir yazın o zaman da inanalım" dediğinde, "ben, kâğıtlı nane şekerine mâni yazmıyorum hanımefendi.. zaten kimseyi inandırmak zorunda da değilim" demiştim KİBARCA!! canlı yayın olduğundan :))))..
Leyâl.. benim üstün meziyetli dostum arkadaşım, bana atfettiğin güzel ve değerli sözleri hak ettiğimi hayâl etmek ne güzel bilsen..
Şimdi anladım bana olan hayranlığının sebebini sevgili Anjelika!!! :)))
Zaman zaman sessizce gelip şiir, görsel ve müzik dinletisi içinde huzur bulduğum sayfanıza bu kez acizane yorum bırakma gafletinde bulunuyorum sevgili hocam.
İyi günler, aydınlık geceler sizlerin olsun...
bu sözleri duymamış olayım diyemiyorum.. okumamış olayım da diyemem... !! en iyisi bunu bir öğrencisinin öğretmenine nazlanması olarak kabul etmek :)))
Yorum Gönder