22 Nisan 2013 Pazartesi

'MASAL ŞEHRİ' ne yolculuk...

Sizlere,
bir masal anlatmak istiyorum bugün.. 
Masalın adı,
PRAHA..

Uçaktan feci tırsmama rağmen, gidilecek masal ülkesinin heyecanı ve ondan daha çok ön koltukta oturan bir meleğin elimi tutması ve  oğlumun yanımda oluşu, beni işte böyle pişmiş kelle görünümünde rahatlattı üç saat boyunca!!
Hoşgörünüze sığınıyorum
çünki çok uzun olabilir anlatacaklarım .
 
Bir varmış bir yokmuş..
Adı, gerçekten "masal şehri" olan
bir kent varmış.. 


Çek Cumhuriyeti'nin başkenti ve en büyük şehri... Geçmişte Çekoslowakya’nın da başkenti olan... Vltava nehri üzerinde 1.2 milyon nüfuslu.. 300 bin kişinin resmi kaydı olmaksızın yaşamakta olduğu... II. Dünya savaşında pek zarar görmeyen; “altın şehir” “Doksanların Sol bankası” “Masal şehri” “Şehirlerin anası” ve “Avrupa’nın kalbi” gibi isimlerle anılan PRAG !..

Benim için ise, PRAG, hayırlı evlât turu' nun yapıldığı rüya gibi bir yer..! :) Oğlumun A’dan Z’ye kılı kırk yararak hazırladığı ve mükemmel bir programı uyguladığı, sürprizlerle dolu, unutulması mümkün olmayan bir gezi.
Old Town’da muhteşem kelimesinin sönük kalacağı bir apartotelin en üst katındayız.. üç odalı, muhteşem banyo ve mutfağı olan ve içinde yok, yok! olan bir evde kalıyoruz.. Yaşadığımız evi ve gezdiğimiz yerleri sizlere resimleri ile anlatmak en iyisi..
 
 
Burası  5.katta bir çatı katı. Odaya ilk girdiğimde beni en şaşırtan, tavanların 4m. yüksek oluşu ve pencerelerin de tavanda oluşu idi.
Eve giriş buradan



Salon
imgeyle benim yatak odamız..

çocuklar ve yaşlıların(!) yorulup
pestil gibi yatağa yapıştığı diğer yatak odası!.:)
(allahtan benim görüntümü çekmeyi akıl eden olmadı)
benim evimde olmayan
her türlü elektronik aletin olduğu Mutfak
ve duvarları yere kadar ayna olan Banyo!!
ve etrafımda krizantemler!!..
En çok ilgimi çeken yerden başlamak istemiştim anlatmaya ama, aman allahım bir kavga bir gürültü koptu kafamın içinde.. Biri “ben” diyor.. diğeri “geri dur” diye öne geçmeye çalışıyor.. En iyisi ayırım ve sıralama yapmadan, gezme sıramıza göre anlatmak..

 
Prag denince akla gelenlerin başında ve de hemen evimizin yanıbaşında olan Astronomik Saat le başlamak istiyorum. Burası, “Astronomik Saat Kulesi” veya tam adı ile “The Prague Astronomical Clock, or Prague Orloj”

Burası da, saat kulesinin tepesi..

Hikâyeye göre Charles Üniversitesi’nde profesör olan Hunuş Usta yapmış bu saati. Amacı, Kutna Hora şehrindeki Kemikli Kilise’de olduğu gibi insanlara bir mesaj vermekmiş.  “Herkes bir gün geldiği yere geri dönecek yani bir gün toprakla özleşip ölecek!” miş mesajı!..

Saati yapar yapmaz dünyanın en önemli adamı haline gelmiş. Kral’dan daha fazla adı duyulmaya başlamış çünki, Avrupa’nın her yerinden insanlar Prag’a sadece ve sadece saati görmek için gelmeye başlamış. Zamanla Hunuş Usta’ya başka ülkelerden de teklifler gelmiş fakat Hunuş usta bu teklifleri reddetmiş. Bu teklifler Kral’ın kulağına kadar gidince de, Kral, Hunuş Usta’nın saati başka bir Ülkeye de yapmasını önlemek için onun gözlerine mil çektirmiş!.



Kör olan Hunuş Usta da kendini kulenin tepesinden iç kısımdaki saatin mekanizması içine atıp intihar etmiş.
Amacı saati bozmakmış ve saatin tüm aksamını parçalayıp bozarak intikamını almış. Saati 50 yıl kadar çalıştıramamışlar. Daha sonra başka bir saat ustası onarmaya muvaffak olmuş.
Hunuş Usta’nın saati, Güneş’in, Dünya’nın ve Ay’ın konumlarını gösteren astronomik bir saat. Saatin dış tarafındaki rakamlar İbranice. Bu, Babil saatini göstermekte. Hunuş Usta, (saati Eski Şehir Meydanı’na yaptığından, meydanın bir paraleli de Yahudi mahallesi olduğundan) Yahudilerin nüfusunun fazla olduğu bir bölgede onları ezmemiş, onlara da bir jest yapmış ve Babil saatini de kendi saatine eklemiş.

Saatin etrafında ikisi sol tarafta ikisi sağda 4 tane kukla var. Bu kuklalar insanlara neleri yapmamaları gerektiğini anlatıyor. Soldan en baştaki, devamlı olarak elindeki aynada kendine bakıp, “kendini beğenmişliği sembolize ediyor. Onun yanındaki kukla, elinde altın torbası olan bir Yahudi “cimriliği” sembolize ediyor. Öbür taraftaki kukla ise bir iskelet; elindeki çanı çalarak herkesin bir gün öleceğini söylüyor ve “yaşama karşı isteksizliği” anlatıyor. Sonuncu kukla, elinde mandoline benzer bir müzik aleti bulunan ve Osmanlı yeniçerisine benzetilen adam da; “gece hayatına ve sefahate düşkünlüğü” anlatıyor. Kısacası bu kuklalar, kendini beğenmiş, cimri, yaşama karşı isteksiz ve sefahate düşkün olmayın diyorlarmış.

Saatin altında da insanlara yapmaları gerekenleri anlatan 4 kukla daha var. Bu kuklalar da, bilime, adalete, astronomiye ve eğitime önem verme konusunda insanları uyarıyorlarmış.

Her saat başı, İsa’nın 12 havarisi de saatin sol ve sağ tarafında bulunan iki pencerenin önünden geçerek ufak bir gösteri yapıyor ve horozun ötmesiyle gösteri bitip yeni bir saat başlıyor.
             kuleden bakınca da  şehir böyle görünüyor..

 Müzeler..

                                               Franz Kafka müzesi
 
                                                  Çikolata müzesi

 
            sex müzesi                   balmumu heykel müzesi

                                             işkence müzesi

Köprüler… 
Mimarı Peter Parler olan Karlův Köprüsü, Kral IV. Karl tarafından yaptırılmış. Yapımı 1357-1400 yılları arasında tamamlanmış. 516 m uzunluğunda, 10 m genişliğindeki köprü, yaya trafiğine açık ve şehrin turistler tarafından en çok ilgi gören yeri. Charles Köprüsü Çek cumhuriyeti'nin Prag şehrinde ve Vitava nehri üzerinde. Köprü 16 adet kemer kalkan üzerine oturtulmuş.Üç köprü kulesi tarafından korunuyormuş.
 
Barok stilinde olan 30 heykel ve heykelcik ile dekore edilmiş. Köprünün iki ucunda birer kule ve köprünün üstünde 30 tane heykel var. Aziz John Nepomuk heykeli, en ünlü olanı.



köprünün üç kulesinden biri.

ve  ünlü Charles köprüsü
botların ve teknelerin altından geçerken 
birbirlerini  geçme yarışı yaptığı köprü.
 kanallar
venediği anımsatıyor..
 
 üzerinden tramvayların geçtiği demir köprü
charles köprüsünün nehirden görünüşü
 demir köprünün yakın görüntüsü

Kale..

Charles köprüsünün son kulesi..
Ve kaleye giriş..
 
 
Prag Kalesi de (Çekçe: Pražský hrad), Çek Cumhuriyeti’nin başkenti Prag’da yer alan bir kale. Bohemya ve Kutsal Roma İmparatorluğu kralları gibi, Çekoslovakya ve Çek Cumhuriyeti devlet başkanları da bu mekânda ofisler bulunduruyorlar.

Dünya’nın en büyük kalelerinden birisi olan Prag Kalesi, Guinness Rekorlar Kitabı’na göre de dünyanın en büyük antik kalesi olan Prag kalesi, 570 metre uzunluğunda ve 130 metre genişliğinde.

1918 yılında bu kale yeni kurulan Çekoslovakya Cumhuriyeti’nin devlet başkanlığı sarayı olmuş. Kraliyet Sarayı ve bahçeler Slovenyalı mimar Joze Plecnik tarafından restore edilmeye başlanmış, 1936 yılından itibaren bu görevi Pavel Janak üstlenmiş.



 
İkinci Dünya Savaşı sırasında Nazilerin Çekoslovakya’yı işgal etmesinin ardından bu kale işgal kuvvetleri komutanı Reinhard Heydrich’in idare merkezi olmuş; işgalin sona ermesinden sonra Soğuk Savaş boyunca komünist hükümetin idare ofisleri olarak kullanılmış. Çekoslovakya'nın dağılmasından sonra da bu kale Çek Cumhuriyeti’nin Devlet Başkanlığı Sarayı olarak kullanılmaya başlanmış.


Kaleye yürürken geçilen küçük Mahallerde, eskiden adres tarif ederken evlerin üzerinde kullanılan semboller göze çarpıyor. o semboller içinde oturan kişinin mesleğine göre seçilirmiş. 




 
 
 
                   

   Katedraller.

Fotoğrafların güzel olanları oğlumun çekimi..  Bunlar ve daha pek çokları gibi.. Arada benim çektimlerimi de fark edebilirsiniz.. boynuz/kulak ilişkisini hatırlayarak!! :)
Burası katedralin içi. Kaledeki katedralleri gezerken insan gözlerine inanamıyor.. Pek çok yerlerde sadece seyredip hayale dalıp fotoğraf çekmeyi unuttuğum oldu.. Katedral’in içindeki vitraylara da hayran kalmamak mümkün değil. Hristiyanlar, dini hikâyelerini resmetmek için bu sanatı geliştirmişler. Yasak, günah demeden Tanrısal sevgiyi sanat yoluyla dile getirmek zaten başlıbaşına bir sanat!.

Hem de... nüfusunun %65'i  ateist olan bir ülkede..
tavandaki avizenin Burak gözüyle sunulması..
 
Viladislâv Sarayı



 
Saf gümüşten işlenerek yapılan
Aziz Jan Nepomucky' nın mezarı
Kilise orgunun çalışıp çalışmadığını bilmiyorum..
Ama görüntü muhteşem.
katedraldeki mezarlardan biri..
kafam hep böyle havada..
 rahibe teresa mı demeli...
meryem mami mi??
 sandukadaki azizin kemikleri!!..
insanlara bir mesaj vermek istenmiş
ne olacakları hakkında..
acaba girsem mi diye düşündüm..yediğim her haltı anlatsam!!! yiyemediklerimi, aklımda kalanları da eklesem???? Nasıl olsa ne dediğimi anlamaz diye düşünüp..
Sonra, perde aralığından papazın suratını görünce vazgeçtim!! :)
 Hani söyleyecek söz bulamaz ya insan
 çok mutlu olduğunda.. İşte ben de öyle..
Bırakın duygularımı anlatmayı,
görüntüye bile yazabilecek kelime bulamıyorum..
Öylesine muhteşem herşey..
Boynumun ağrıması çok doğal!

 
   Geberdik yorgunluktan ama daha gezecek çook yer var..
Kale içinde "deli kuyusu".. herkes adak adayıp taş atıyor.. Ben atmadım.. adağım olmadığı için değil.. bir tek benim adağım olur da dünya çapında tescilli bir deli olurum diye korktum.. ne olsa şu an "yen" içinde!! :)
ve katedralden çıkıyoruz..
Ama kale içinde çok çok enteresan olaylar gördük..
kare kare  resmettik..
Daha sırada onlar var..
kale içi
şimdi biraz mola!! 
 
Burası Oyuncak Müzesinin girişindeki büyük bahçe.. Sağlı sollu çay bahçeleri var. İmge annesiyle 5 katlı müzeyi gezmeye gittiler. Biz de bu heykelin karşısında bir boş masa bulup oturduk.. Kimininki 'altın' olsa da kıymeti bilinmiyor kiminin de 'teneke'sine sürülecek aklı yok ama ülke idare ediyor diye konuşup gülüştük dünürümle..
Derken.. bir kalabalık grup geldi..
 
A-aaA-A-Aaa o da ne???
 her gelen..
 "aman allahım"
pozundaki erkeklere aldırmadan..
 yüzünü kapatıp..
bazıları sadece "elini" tutup..
bazıları alenen mutlu pozlar veriyor.. Sonra anladık ki burası bir adak yeri.. çocuğu olmayanlar.. ve tabii çocuk sahibi olmalarını sağlayacak organı bulamayanlar gelip bu çeşmede,  ay pardon bu heykelde adak adıyorlarmış!!..
Kimi sadece elini tuttu.. kimi "altın" olanı!! kimi yüzünü kapattı kimi gözünü.. etraftaki erkeklerin bazıları çenesini sıka sıka geçti gitti.. bazıları "başıma gelenler" diye kafasını tuttu. Çoğu görmemezliğe geldi.
Ben de (çenemi tutamayıp)  o sırada poz veren çok ÇOK çirkin bir kıza bakıp,  elinle değil ağzınla .. kuş tutsan bu suratla koca bulamazsın dedim.. Birden önümüzde oturan yaşlı bir karı kocanın attığı kahkahalar ortalığı çınlattı.. gülenlerin sayısı artınca diğer grubun Türk olduğunu anladım.. ve ortalıktan toz olan oğlumu aramaya koyuldum :))))

SANAT...
Prag'da kuklacılık
çok önem verilen bir sanat dalı.
kuklalarla sunulan tiyatro
ve yine kuklalarla icra edilen opera


İmge nin istediği ve beğendiği tek oyuncak da bir kukla oldu.. Yol boyu onun saçlarını taradı dans ettirdi ..


Heykeller...




Prag'ta heykelin olmadığı hemen hemen hiç bir yer yok.. Sokaklar.. her köşe başı.. bütün evlerin çatıları.. binaların girişi .. köprü üstleri.. bahçeler.. sarayların her tarafı.. hatta son derece sıradan bir çay bahçesi bile heykellerle bezenmiş süslenmiş..
Böyle sanatın içine tüküren, suratına tükürülecek bir kişi olmadığı için de bu ülkede, heykeltraşların sanat gösteri merkezi olmuş Prag..
Franz Kafka heykeli
Şair Neruda heykeli
 
Ünlü Çek müzisyen
Antonia Dovorjak
 
Hemen hemen tüm evlerin kapıları damları balkonları duvarları heykelle süslenmiş.. Ve pek çoğu üryan!! İ nokta gelse Prag'a  caddeler tükürükten geçilmez diye düşünürken Recebin rahibesi ile buraya geldiğini hatırladım.. "neuuzubillah..." !!Tam kâfir ülkesi.. ateist... bi de üstelik!.. adama sormazlar mı o zaman ne işin var bu ülkede diye???
 
 

 
              
Bu da, heykellere can verecek olan güzel ! 
 
        VLTAVA nehrinde
        tekne gezintisi

Herkes teknenin üst katını tercih etti.. Alt salonda tek kişi yok barmenden başka.. Tam bana göre.. Ne, car car avazları çıktığı kadar bağırarak konuşan İtalyanlara ne de esen rüzgâra tahammülüm var.. Teknenin burnu tamamen cam.. Bazen aklıma gelenleri uzaklaştırana kadar, fotoğraf çekemeden uzaklaşan görüntüler oldu.. Yakalayabildiklerim bunlar..
                   
 


köprünün altından geçerken,
köprülerin altından akan sulara ilişti gözüm!!




         
                    
 
 

bisikletleri ile gelip kaçamak yapan gençlik!
ve onları seyreden kuğular!




                        



 çaktırmadan beni kontrole gelen oğluma
 
 enteresan bulduğum yerleri gösteriyorum..
O, beni enteresan buluyor!!Haksız da sayılmaz bu yaşta böylesine öğrenme isteği ile dolu yorulmayan bir beyin!..
 
benim çifte kumrularım..
 
Şerefinize!
 
                  PRAG Pazarı..
Yol trafiğe kapalı demek oluyor bu beton çiçeklikler yola konduğunda.. Çünki bu yolun sonunda "pazar" var..
Ben gerek ülkemde, gerekse gidebildiğim yurt dışı gezilerimde bu kadar temiz bir şehir görmedim.. İnsan bir tek çöp görmez mi sokakta? Üstelik ne çöpçü ne çöp arabası ne de koku var... çirkin ve pis olan hiç bir şey yok.. araba da yok.. tek tük geçenlerin haricinde.. Korna sesi duymadım hiç. trafik polisi de yok zaten.. görevli pozunda, ya da kıyafetinde bir allahın kuluna rastlamadık.
Pazarda ürünlerini satmak için bağıran da yok!! :) Yerlerin temizliğine hayran olduk.. pazar kurulmuş ne ararsan var ama çöp yok!!
Ben, insandan eşyaya kadar çarpık olanlardan rahatsız olurum. Oğluma kalsa bende simetri hastalığı varmış..  Düzeni ve düzgün olanı sevmenin neresi hastalık??
Şu meyvelerin sunuluşuna bakın. Sebzeler bile sıralanmış olarak duruyor tezgahta.
 
 kültür ne kadar önemli insan topluluğunda..
Oldum olası, pazar ları sevemedim..
Yani bu zamana kadar pazara gidişim 3-4 keredir 
tüm gezdiğim şehirlerde..
Zaten burası da açık hava müzesi gibi!! :)
 
 


Sokakları arşınlama..

Bu sabah yağmur var... İstanbul'da..
değil Prag'da!
 




kendimizi bir kafeye attıp yağmurdan kaçışanları seyrederek
güne tatlı başlayalım dedik!!





 
 Böyle herkes kendi aleminde oturup saatin 12 olmasını   beklerken(astronomik saatin marifetlerini görebilmek için) Oğlum sürprizlerine bir yenisini ekleyip kayınvalidesinin yaş gününü hatırlayarak ona sembolik bir pasta ısmarladı.




altta, "hele bi benimkini unut" bakışı!!!
:))  
 
Yorulunca şehir turu yapılıyor bu arabalarla.. hem dinleniyorsun hem de gidemeyeceğin yerleri görmen mümkün oluyor..
Her cadde her meydan hatta her sokakta bile muhteşem müzik yapan sokak müzisyenleri var.. şaşmamak mümkün değil.. cazdan bluesa kadar.. yerel müzikten klâsik müziğe kadar.. Hak ettiklerini düşündüğüm kadar olmasa da hepsinin çorbasına bir tutam tuz ektim.. :)  
 Bu iskoç beni 30 yıl öncesine götürdü..
gözlerim buğulu dinledim..
30 yıl önce yine iskoçların müziğini dinlemiştim..
Yılların bariz tahribatı değil gözlerimin isyanına sebep..
O güzel yılları tahrip edene tahammül etmiş olmam! 
 en iyisi kötü anıların önüne bir duvar çekmek!
Bu duvar, orijinal bir boyama tekniği ile
kabartma görünümü verilen bir duvar..
 
 Birden, pencereler dikkatimi çekti. Daha doğrusu Prag'daki evlerin tüm penceleri önündeki çiviler!!
Sonra öğrendik ki bu, güvercinlerin ve diğer kuşların pencere içlerine konmasını önlemek içinmiş.. 
Zaten, güvercinlere yem vermek veya yediğin bir şeyden koparıp atmak da yasak.. 
 
Ben boy sırası dedim.. İmge, "bremen mızıkacıları" dedi.. Aayy sen horozsun o zaman dediğimde "hayııııııııır" diye tepki verdi.. Sebebini sordum, "o zaman annem eşek olur" diye yanıtladı.. Çocukların dünyalarına bayılıyorum!! :))
 
Artık tramvaya binme zamanı..
Tramvaylar parasız!
 
 Beni vitrindekiler değil duvardaki ilgilendiriyor..
Bir anormallik olduğu kesin! 
 Fotoğrafımı çekerken haber ver dediğim halde
yine habersiz çekmiş.. Bana, "manzara güzeldi" dedi..
üstüme aldım!! :)
Gelin!! kimsenin ilgilendiği yok..
Pişmanlıklar olmasın yaşamınızda
diye dua ettim ateistlere!!
 
Tam, nihayet bir trafik polisine rastladım diyecektim ki... bunun bir kaldırım WC si olduğunu fark ettim..
biraz ileride muhteşem bir klâsik müzik dinledik ..
Sonra yorgunluğumuzu giderecek bir yer aradık..
BULDUK!
Burası kuzey/güney dizisinde filme konu olan
"makara"yı yapan yer!!


 Ömrümde bu kadar lezzetsiz,
tatlımsı şey yememiştim..
Millet niye kuyruk oluşturup
sıra bekler anlayamadık!
 
 
Yaptığım benzetmelere ve üstü açık anlatılarıma dünürümün sinirleri bozuldu.. Sonun da ikimiz de makaraları koyverdik!!!ı
Artık eve dönme zamanı hava karardı..
Yarın metro ile tur atacağız...

M E T R O
 
wawwwwww...
merdivenlerin yürümediği koştuğu bir metro..
4 kat metroyu bir dakikada çıkıyormuş merdiveneler
  
 
 ve
sokakta eğlence.. sabun balonları!!
Ben bu kadar çok ama bu kadar kaliteli dilenci görmedim.. Aslında hepsi ufak-tefek sanatlarını sergiliyorlar.. ve hepsinin önünde ters konmuş bir şapka var!
 
Etkilendiğim manzaralar.. 

 karnaval...
 gerek mimari gerekse görünüm olarak
orijinal evler burağın objektifinden..

 Ulaşım...

Her yöne ve her zaman
ulaşım kolaylığı olan bir şehir Prag..
METRO, çok güzel.. dakik.. temiz ve ucuz!
TRAMVAY, değişik bir tur zevki sunuyor..
         TROLEYBÜS, özellikle metro istasyonları arası    ücretsiz.. biz hiç bilet almadık
bilet alanı da görmedik..
            TAKSİ, Enayiler aracı.. bindiğimiz için biliyorum..  mesafe olarak Kadıköy/acıbadem arasına
    50 TL karşılığı kron ödemek zorunda kaldık..
VE...
PAYTON..
Leydilerin kullandığı tertemiz.. atların ortalığı HİÇ kokutmadığı hem zevkli hem nezih bir tur..
 
Başınızı şişirdiysem affola..
Görmemişin oğlu ile bir ilişki kurmadığınızı umarım..
Çünki Prag, gördüklerim içinde en güzel ve görülmeye değecek olanı.. 
 
 


TEŞEKKÜRLER OĞLUM 
ÖMRÜN UZUN,
BAŞARILARIN SINIRSIZ,
MUTLULUĞUN SONSUZ OLSUN..
 

nisan/2013
 
 



Hepimizin, içimizdeki
çocuğun bayramı kutlu olsun!


34 yorum:

Arzu Sarıyer dedi ki...

Muhteşem görüntüler ve siz Sevgili Öğretmenim...Fotoğraflara bakarken büyülendim ,herşey çok güzel.İyi ki gitmişsiniz ,mutluluğunuz daim olsun.Selam ve sevgiler.

gülsen VAROL dedi ki...

SAĞOL ARZU'M SAĞOL AMA SENİ GÖREMEDİM İÇİME UKDE OLDU..

Newbahar dedi ki...

Muhteşem bir gezi olmuş. Sayenizde bizde gezdik gördük, hayran kaldık. Ve bu güzelliklere güzellik katan Siz ve aileniz... Harikasınız..

gülsen VAROL dedi ki...

Güzel olanı ve mutluluk veren olayları, insanın sevdikleri ile paylaşması gerçekten harika Newbaharım..

ali zafer sapci dedi ki...

Güzel günlerinizin hep sürmesini dilerim. Çok hoştu. Teşekkürler.

gülsen VAROL dedi ki...

Teşekkür ederim sevgili Alizafer..
Hepimiz için .. güzel ve huzurlu.
Sayfandaki cümlenin etkisi ile derim ki,"Aynı yolu beraber yürüdüğümüzü sandığımız insanlar,bize sadece gidecekleri yere kadar değil, gideceğimiz yere kadar eşlik etsinler Mark Twain'e inat!! :)

nihansu dedi ki...

Okunur, bir daha okunur, bir daha okunur bu belgesel, bu masal... Fotoğraflara defalarca baktım, hepsi birbirinden muhteşem.. Anlatım ise... diyebilecek bir söz yok. Bazı yerlerde sandalyemden yuvarlanıyordum:)) Sizin adınıza ne kadar sevindim ve ne kadar mutlu oldum bilemezsiniz, bu şehri görmeyi ne kadar çok istediğinizi biliyordum Mamy'im. O zaman yürekten bir teşekkür de benden oğlunuza, sizin adınıza...
Dilerim hep böyle makaraları koy verdiğiniz andaki gibi gülüşleriniz ve bu fotoğraflara yansıyan mutlu aile tablolarınız olur yaşamınızda.

NzlGl dedi ki...

'Hayırlı evlat turu' nu okumaya başlarken yaşaran gözlerim, zaman zaman attığım kahkahalar , hem sizin hem o 'hayırlı evladın' objektifinden yansıyanlarla bu güzel şehri gezdik:)

Sağlık, huzur dolu ve güzel ailenizle beraber geçireceğiniz bol geziler diliyorum.....

gülsen VAROL dedi ki...

Evet çok doğru Nihanım masal gibi bir belgesel.. Nerelerde düşme tehlikesi geçirdiğini tahmin edebiliyorum :))Dileklerine içten teşekkürler. şu ana kadar senin de yaptığın ve bundan sonra en az 20 yıl daha yapacağın sevgi ve sabır yüklü fedakarlığın geri dönüşümüdür bu..

gülsen VAROL dedi ki...

Senin ziyarete(!) gidişini engelleyen ama kendisi gidip çiçeklerin açtığını sana müjdeleyen bir hayırlı evlat annesi olarak, ne demek istediğimi anlayanlar içinde olduğunu hissedebiliyorum Nazlı'm..

tufan dedi ki...

Her zaman söylerim ya, öncelikle sizin adınıza çok mutlu oluyorum, bu geziden çok keyif aldığınızı hissetmemek mümkün değil sevgili hocam, ucundan kıyısından en azından bende sebeplendim bu seyahatten, bilmenin öğrenmenin hiç sonu yok, o saat kulesi hep hafızamda vardı, vardı da nerede olduğunu hiç hatırlayamazdım, demek ki okurken ve öğrenirken yarım gözle bakmayacaksın..

Resimler arasında gezinirken ince Esprileri atladığımı sanmayın, hepsi güzeldi..

Muhteşem bir şehir gerçekten, hele temiz oldu mu benim canımı alıyor, imreniyorum böyle yerlere, hiç ucundan kıyısından bulaşmaz mı bizlere!

İnanın çok mutlu oldum hocam, Burak kardeşime de selamlar sevgiler böylesi güzelliklere vesile olduğu için..

Saygılar sevgiler..

gülsen VAROL dedi ki...

"YORUM" KELİMESİNİN TAM ANLAMI İLE HAKKINI VEREN DOSTUM TUFAN.. SENİN OKUDUĞUN, HELE HELE İLGİNİ ÇEKEN HİÇ BİR ŞEYE YARIM GÖZLE BAKMAYACAĞINA ADIM KADAR EMİNİM..
İNCE ESPRİLERİM ZAMAN ZAMAN KALIN OLABİLİYOR İSE HOŞ GÖRÜLE!! :) :)
BURAĞA SELAMLARINI İLETECEĞİM.

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam, muhteşemsiniz gerçekten. Öncelikle sizin adınıza çok sevindiğimi belirtmek istiyorum. Çok güzel ve mutlu bir gezi yaşadığınız anlaşılıyor. En güzeli de yaşadığını güzellikleri, o enfes üslubunuzla bizlerle paylaşmanız. Çok, çok keyifliydi anlatımınız.

Fotoğraflarınız sanki birer pencereydi PRAG'a açılan, oraları hep birlikte gezmişiz gibi hissettim. Çoook teşekkürler.

En içten sevgilerimle...

gülsen VAROL dedi ki...

Bazen düşünürüm sevgili Anjelika, hatta hayâl kurduğum olur... Sanalda ya da sonradan gerçeğe dönüşen tanışmalarda, aklına fikrine yatkın, yüreğinle aynı lisanı kullanan kişilerle, yani DOSTLARLA, bir seyahate çıkılsa diye.... Benimle geçinmek oldukça zor olmasına rağmen!! Burada da her enteresan bulduğum olaylarda.. müzelerde...gemimsi teknede köprülerin altından geçerken!!! hep aklımda bu vardı inan. Kimbilir??

Nurgün Özer ÇETİNBAĞ dedi ki...

Valla Gülsen Hocam şurda gezdim burda gezdim diye yazıp çizip fotoğraf koyanlar bana çok antipatik gelirdi siz bunu öyle bir edebiyat eseri haline getiriyorsunuz ki sanki seyahatname okuyormuşum gibi keyif alıyorum.Demek ki içinde sanat olduğunda hiçbirşey antipatik olamazmış diyorum.Yine gezi yazınız bir kültür belgeseli olmuş.Çok keyif aldım okurken...

gülsen VAROL dedi ki...

Haber bıraktım face de yorumunu buraya taşıyacağıma dair.. Çünki birebir benim düşüncelerimi dile getirmişsin,yaptıkları gezilerle ilgili anlatılar hakkında.. Ayrıca, hakedip etmediğim konusunda çelişkiye düştüğüm bu güzel yorumun blogda da okunsun istedim.. Teşekkürler..

Ecehan dedi ki...

Geçen ay ben de oradaydım, saat, katedral, evler, heykeller, Kafka...Çok beğendiğim bu yeri bir de sizden görmek Mamim, harikaydı.

gülsen VAROL dedi ki...

Şaşkınım Ecem.. gerçekten şaşkınım! gönül bağı bu olsa gerek.. 1-2-3 başla! dense, bu kadar isabet ettiremezdik.. Aynı dakikada sen bana ben sana yazarsak ve bunun saniye saniye denk düşüşü ispatlı olursa bunun adı "karşılıklı sevgi" dir.. Nice güzel yıllara bitanem..

I am Bad dedi ki...

Valla bu yazı bizim seyahatten daha güzel olmuş, eline sağlık :) Darısı üçüncü turumuza...

Not: tramvay biletlerini ben alıp, en arkadan fırt fırt siz geçtikçe sayaca soktuğum için görmemiş olabilirsiniz :) 75 dakika boyunca her türlü ulaşım aracında geçerli bu biletler. Bize hiç denk gelmedi ama kontrol ediliyor, kontrol esnasında eski biletle ya da biletsiz yakalanırsan cezası 750 kron yani yaklaşık 75 TL.

gülsen VAROL dedi ki...

"DARISI 3.TURUN BAŞINA" kısmı ile yakînen ilgiliyim!!! artık Roma'mı oluuur Londra'mı... bilemem :) Allah seni nazarlardan esirgesin oğlum..

Esin Bozdemir dedi ki...

Harika bir Prag gezisini, sizin o içten anlatımlarınız, esprileriniz, fotoğraflarınız ve önemli detay bilgilerinizle... yeniden yaşamak çok güzeldi Gülsen Hoca'm. Çok beğendiğim Prag'ı hafızamda bir kez daha canlandırmama neden oldu bu görsel sunum ve anlatımınız. Sizin adınıza çok mutlu oldum. Bu kadar güzel bir evlat yetiştirdiğiniz için de hem sizi hem de ailesine ve annesine değer veren Burak'ı tebrik ederim.

Sağlıkla ve huzurla dolu... Sevdiklerinizle birlikte nice güzel anlarınız-anılarınız olsun..Sevgilerimle..

gülsen VAROL dedi ki...

Sağol güzel Esin'im.. Takdirlerin ve mutluluğuma iştirak edişin için..

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Sislerin ardında kaybolup, dakikalardır çok sevdiğim o Prag gezisine, kâh gülerek, kâh düşünerek, sizle tekrar çıktım ve düşünmeden edemedim, blog arkadaşım oğlum Tolga ve ikizi Melis de üniversiteyi bitirip, iyi bir iş edindikten sonra Burak abileri gibi vefalı çıkıp, biz emeklileri bu tür turlara götürecekler mi...

Olağanüstü görseller, her zamanki gibi olağanüstü tanıtım yazısıyla birleşince, o güzelim kenti tekrar gezmiş kadar mutlu oldum sevgili dostum. Bu cömert paylaşım için çok teşekkür ederim.

Sağlık, huzur ve mutlulukla nice güzel masalımsı geziler dilerim... iyi bir hafta sonu dileklerimle sevgiler...

gülsen VAROL dedi ki...

KIZIN MELİS'E FOTOĞRAFINDAKİ O DİMDİK, AZ BİŞEY İNATÇI AMA DAHA ÇOK KARARLI DURUŞU İLE HAYRAN OLMUŞTUM.. DAMARINA BASMAZSAN SENİ SIRTINDA TAŞIYACAK KADAR DA VEFALI BİR EVLAT OLDUĞUA EMİNİM..İKİZİNİ İSE, KİTABIMI SANA ULAŞTIRDIĞI İÇİN FOTOĞTAFINI BİLE GÖRMEDEN SEVİYORUM ZATEN. :))
çOCUKLARIMIZIN GÜZEL GÜNLERİYLE BAŞARILARIYLA VE BÖYLE HAYIRLI EVLAT TURLARI İLE MUTLU GÜNLER YAŞAMAYI DİLİYORUM SEVGİLİ MEHMET.

nalan dedi ki...

Seni uzun bir süreden sonra görmek,beraber Prag gezisi yapmak ne güzel geldi bana sevgili Gülsen Öğretmenim.
Ben de aynı günlerden beri Antalyadayım sanıyordum ama meğer Pragdaymışız. Adeta yanında soluğunu duyarak okudum.Beraber gezdik sanki...
Yok sanki değil öyle oldu.Sağol.Kocaman kucaklıyorum seni,koskocaman.

gülsen VAROL dedi ki...

NALâN'ım nasıl içten nasıl doğaçlama bir yorumdur bu?? Daha bu sabah resim dalında başarılı olacağına inandığım torunumun, senin kaatı sanatıyla ilgili duvarımı süsleyen resminle ilgili sorduğu soruları yanıtlamakta zorluk çekince kulaklarını çınlatmıştım.. ben de sana sımsıkı sarılıyorum özlem yüklü..

hikayelerdirgeriyekalan dedi ki...

Günaydın:)Sizi,mutlu görmek inanın beni daha da mutlu etti..o kadar hoş kareler ki bu mutlululuğu görmemek mümkün değil..Hep Böyle Kalın Sevgiyle Mutlulukla..Saygılarımla

gülsen VAROL dedi ki...

Sağolasın benim güzel Hikâyem.. Adettendir belki ama ben daha çok, içten söyleyeyim, daha güzel kareler içinde yer almanı dilediğimi.

HASAN GÜLER dedi ki...

HASRET SENFONİLERİ

Çok iyi bir üslup kullanılarak yazılmış, bu gezi yazısında faydalı bilgiler var. En çok etkilendiğim ise, aşağıdaki paragraf oldu.
Çok teşekkür ederim Gülsen Varol Hanım.
Hasan Güler..
gurbetdeyazmak.blogcu.com

İŞTE EN BEĞENDİĞİM PARAGRAF:
“Saatin etrafında ikisi sol tarafta ikisi sağda 4 tane kukla var. Bu kuklalar insanlara neleri yapmamaları gerektiğini anlatıyor. Soldan en baştaki, devamlı olarak elindeki aynada kendine bakıp, “kendini beğenmişliği sembolize ediyor. Onun yanındaki kukla, elinde altın torbası olan bir Yahudi “cimriliği” sembolize ediyor. Öbür taraftaki kukla ise bir iskelet; elindeki çanı çalarak herkesin bir gün öleceğini söylüyor ve “yaşama karşı isteksizliği” anlatıyor. Sonuncu kukla, elinde mandoline benzer bir müzik aleti bulunan ve Osmanlı yeniçerisine benzetilen adam da; “gece hayatına ve sefahate düşkünlüğü” anlatıyor. Kısacası bu kuklalar, kendini beğenmiş, cimri, yaşama karşı isteksiz ve sefahate düşkün olmayın diyorlarmış.

Saatin altında da insanlara yapmaları gerekenleri anlatan 4 kukla daha var. Bu kuklalar da, bilime, adalete, astronomiye ve eğitime önem verme konusunda insanları uyarıyorlarmış.”

gülsen VAROL dedi ki...

Herkesin etkilenmesi gereken bir paragrafa değinmişsiniz Hasan bey.. Zamanımızın padişah bozuntularının da imrenerek seyrettiği ve özendiği o geçmişte; ister padişah ister Kral olsun, menfaatleri için dünyanın hayran olduğu tek alimin gözüne mil çektirebiliyormuş cehalet!..

yildiz dedi ki...

Gülse Ögretmenim,Prag gezinize bayildim.
Encok da otel yerine Ev seciminiz hosuma gitti.......
Insallah benim Oglusumda ilerde beni gezdirir...
Güzel günler diliyorum.....

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

HARİKA BİR MÜZİK EŞLİĞİNDE , MUHTEŞEM YERLER VE O KARELERİ DOLDURAN GÜZEL AİLEYLE BİRLİKTE PRAG ANCAK BU KADAR GÜZEL GEZİLİRDİ...

HER KAREYE DEFALARCA BAKTIM. HUZUR VE MUTLULUK SİZ VE AİLENİZDEN EKSİK OLMASIN!!!

SEVGİLERİM SİZE..

gülsen VAROL dedi ki...

"ileride" dediğin GÜN, bir de bakıyorsun yarın gelivermiş sevgili Yıldız.. :)) Ama sen yine de "oğluş" lu günlerin kıymetini bil onu sen gezdirirken!!

gülsen VAROL dedi ki...

Aynı dileklerimle.. Teşekkürler ediyorum aydınlık yüzlü Çobanyıldızım..