20 Şubat 2014 Perşembe

Kilisenin çanları..



Samsun'da evimiz kiliseye yakındı.. Zaten oturduğumuz ev de kiliseden bozma bir evdi.. Zaman zaman o evde geçen çocukluğumu,  genç kızlığımı.. bahçesindeki düğünümü.. ve  ailemi anlattım sizlere..
Ben sizleri gerçekten seviyorum.. Yoksa değerli onca hazinemi niye paylaşayım sizlerle?
Kilise çanlarının saati haber verdiğini de çok sonraları öğrenmiştim.. Sonra bir gün "aa.. vakitsiz çaldılar çanı anneee" diye yırtınınca, "eşraftan biri vefat etti demek ki" diye cevap almıştım..
 
Bugün, adını 'belki' koyduğum bavulun içinde, belki buraya koymuşumdur, belki bulurum diye çok önemli bir röntgeni ve raporu ararken, eski püskü bir defter buldum. Aklım yarın doktora göstermek zorunda olduğum tahlillerde ve raporda olduğundan kitaplığın kenarına koyuverdim onu.. Ortalık darmadağın oldu ama aradığımı buldum.. ve işimi hallettim..
 
Akşam geç saatte döndüm evime yorgundum ve canım demli bir çay içmek istiyordu.. yasak arzu doğurduğu için değil, çay yaşam manifestosu olduğu için!.. İlk yudumu almadan,  bana sevgili teninin kokusu gibi gelen deminin kokusunu içime çekerken, kitaplığa iliştirdiğim kapağı olmayan yaprakları sapsarı küçük defteri gördüm.. Eğreti bir tutuşla ucundan, bomboş defterin ikinci sayfasındaki yazıyı okudum.. Tarih 1954!.. "eşraf neye denir acaba?.. aileler zengin olunca eşraf mı oluyor acaba?.. Ne olur allahım biz eşraf olmayalım.. kilisenin çanları annem babam için çalmasın" ..
 
Tutamadım kendimi,  sebep arayan gözlerime sundum sebebi.. Sonra sayfanın altındaki ok işaretini gördüm . ve sayfayı çevirdim..
 
Pazar, gece yarısı
Kilisenin gongu 1 kere vurdu.
Yeni gün
pazartesi’ yi kucaklarken.

Dedim ki içimden,
Keşke hatırlatmasa biten ömrü
‘dün’ olurken,
İnsanlar tam uykuya dalarken .
 
Önce şaşırdım.. yok,, önce güldüm.. yoksa önce güldüm de sonra mı şaşkınlığım arttı ?? Gülüşüm, yazdığım çocukça duyguların el değmemiş masumiyetine idi. Şaşkınlığım, ortaokulda iken şiir denemesi yaptığımı hiç ama hiç hatırlamayışıma idi..
 
Biraz da sizler  gülün istedim.. veya, bu da şiir mi yani diye şaşırın.

 
 

36 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Sabah sabah iyi bir müzik, iyi bir anlatım, masum bir şiir ve şu sözler:
"kilisenin çanları annem babam için çalmasın"
Teşekkürler.

Mehmet Bilgehan Merki dedi ki...

Oncacık yaşınızda bunları yazdığınıza göre ışığınız parlamış daha o zaman. Umarım hiç sönmez.

ELİF dedi ki...

Çocukluk güzeldir.Çünkü kötülük yoktur icinde ve hep sevgi barındırır yüreği.
Çocuk şiirinde cok güzelmiş
.Samsun da ki o kiliseyi biliyorum.Samsun da okurken bir gün arkadaşlarla toplanıp gitmiştik.Hayatta hic bir şey insanın bıraktığı gibi kalmıyor.
Sevgimle
Elif'in...

Makbule Abalı dedi ki...

"Keşke hatırlatmasa biten ömrü 'dün' olurken"... Çocuk algılamasıyla ne güzel, ne anlamlı. Çocuklar o yaşlarda hep sevdiklerini(anne-babalarını kaybetmekten endişe ediyorlar.
Eski sandıkları, eski anıları arada sırada karıştırmak iyi oluyor. Geçmişteki sesleri, kokuları, renkleri yeniden yaşantımıza katıyoruz.
Çanlar daha hızlı çalıyor ve bizi gerçek hayata daha sıkı bağlarla bağlıyor.
Selamlar-sevgiler.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Eskiden o gonk vuruşları ile sela seslerinin birbirine karıştığı günleri anımsattı bu naif yazınız. Ancak röntgen konusunu çok kısa geçmişsiniz, iyi haberlerinizi bekleyerek güzel akşamlara...

Esin Bozdemir dedi ki...

Kilise çanlarından, çocukluk anılarına yolculuğunuz.. hele ki o çocuk masumiyetinizin dizelere yansıması nasıl da duygulu..

İyi haberler, sağlık ve esenlik dolu güzel günler dilerim Gülsen Hoca'm..Sevgi ve saygılarımla...

Arzu Sarıyer dedi ki...

Anılarınızı okumak çok güzeldi yine ,o günlerden belli imiş güçlü dizelerin geleceği...Sağlığınızı merak ediyorum sevgili Öğretmenim ,dilerim herşey iyi gidiyordur.Selam ve sevgiler.

Nihansu dedi ki...

Geçmişin güzel, masum koridorları... Hep sevdim dolaşmayı ve hep sinen o kokuları duyumsamayı ve dokunmayı o anılara... Bu kez de böyle oldu. Sanki sizinle o yıllara çocukluğun masumiyetine gittim. Hüzünlensem de mutlu döndüm.

gülsen VAROL dedi ki...


Sevgili Alizafer, face de paylaştığım an bu yazımı, senin yorumunla beraber yayınlandı.. Yorumların her zaman tercih ettiğim düzeyde, ancak, "tek tercih" gibi olmaması için silmek istedim ama beceremedim. Her zaman mesafeli duruşlara hayran olmuşumdur, her ne kadar çok ileri samimi hitaplarım olsa da.. :)
Gerçek anlamda bir çocuğun duygularını katıksız güzel bulmana sevindim..

gülsen VAROL dedi ki...

Elif'im.. çocuklaşıyor insanlar yaşlandıkça demek ki.. imzana eklediğin "in" takısı tıpkı o çanların çalmaması için dua eden çocuk gibi sevindirdi beni. :)

gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili Makbule, her ne kadar seni sayfalarımda yeni yeni görüp tanısam da, içimde bir köşe hâtıralarımı karıştırıyor.. ve ben geçmişte senin yüzünü arıyorum. Sanki hayata daha sıkı sarılmak için :))

gülsen VAROL dedi ki...

Dost dediğin böyle olur dedim, iki satır içine sığdırdığın dipsiz ilgini okuyunca sevgili Mehmet. Anlattığım konu gerçekti kurgu olmadığı için oluşma sebebine de değinmek zorunda kaldım. Bu şekilde ilgi çekmek hiç hoş olmasa da.. yine de bir dostun sağlık konusundaki hassasiyeti duygulandırdı beni.. Teşekkür ederim. 4 gün süren sıkıntılı süreçten bu akşam endişelerime yüz vermeden döndüm.. :))

gülsen VAROL dedi ki...

Esin'im.. bir yanım "sarışınım" diye seslenmek istiyor sana.. diğer yanım "şşşş...hocanım ciddi ol.." diyor.. Ama olsun, böyle yazmamış gibi yaparak yazmak da güzel!! Yavaş yavaş.. bundan böyle .. artık hep o doyumsuz güzellikteki sayfalarındayım.

gülsen VAROL dedi ki...

İnanıyorum ki sen de diğer arkadaşlar gibi yorumlara verdiğim cevapları okuyorsun Arzu'm.. Ve sana verdiğim cevabı okuyana kadar, istemeden dostlarımı düşürdüğüm endişe için verdiğim cevabı da okudun..
Ben yine de senin boynuna sarılarak teşekkür ediyorum ilgine ve iyiyim diyorum.

gülsen VAROL dedi ki...

Hüzünlü gidip mutlu dönülen çocukluk.. Bunun tersini de yaşıyorum ben Nihan'ım.. zaman zaman mutlu gittiğim geçmişten perişan bir hüzünle döndüğüm çok oluyor.
Koridorlar her zaman masum değil!!

gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili Mehmet Bilgehan.. zaman zaman oluyordu ama bu aralar sık tekrarlamaya başladı.. yazdığım yorumlar kendiliğinden siliniyor. tekrar yazıyorum bu defa aynı yorum 3.er 5.er yayınlanıyor birini silince hepsi siliniyor.
Ya da, en önce yazan bir dostun yorumu rötarlı geliyor!! sizin yorumunuz gibi.. Yani.. Cevaplama sırasının bozulmasında, o şiiri yazdığım zamanki kadar masumum..:)))

NzlGl dedi ki...

O derin duygular o kocaman yurege o
yillarda yerlesmis belli ki Gülsen hocam

Ozlemler endiseler korkular hayatimizin her devresinde bizimle beraberler. Zaman zaman tasimak cok zor oldugu gibi bazen bu duygular bizi hasta da ediyor.
iyi olmaniza cok sevindim. Lutfen bizim icin benim icin tum sevdikleriniz ve sizi sevenler icin
kendinize iyi bakin.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

İyisin dimi arkadaşım, aman iyi ol,lütfen.
Gülmedim aksine hüzünlendim masum ve çocukça dediğin şiirine "dün olurken"

maviye iz süren dedi ki...

Zaman, “ben”imizin varlığına bağlı bir koşuldur. Zaman bizi besleyen bir atmosferdir. Varlık ve varlık koşulları arasındaki bağ kopunca kişi ve onunla birlikte kişisel zaman ölünce, zaman da ölür.
varlık ve varlıklar arasındaki bağımız zamanı sonsuz kılıyor.
kilisenin çanları çalıyor hayat bitişleri getiriyor bittikçe yeniden şekillenen benimizi büyütüyor. farklı çağrışımlara götüren değerli bir yazı:)
sarıyorum sonsuz sevginizden:)

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam, gülmek ne demek, duygulandım, hüzünlendim ben. :( O yaşlarda, o satırlardaki duygu ve düşüncelerinizi hissettim adeta. Ne kadar güzel ve dokunaklı, ne kadar sevgi dolu ve duygusal, ne kadar saf ve içten küçücük bir şiir. Bana taa çocukluğumdaki aynı konudaki korkularımı anımsattı. Ve taa o zamanlardan belliymiş ileride bugünki harika şiirlerinizi yazacağınız. Geleceğin ayak sesleri o zamandan duyulmuş bile. Bu kadar az kelimeyle, bu kadar çok duyguyu anlatabilmek özel bir yetenek.. Diyecek söz yok.

Bu arada tahlil sonuçları ve doktorun ne dediğini de merak ettim, iyisinizdir umarım...
Sevgilerimle..


gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili Nazlı'm.. İnsanlar yaşlandıkça egoist olur diyenlere hâlâ hak vermeme mücadelemi sürdürüyorum.. ama kanun bu .. üstelik doğa denen gücün kanunu! Yani insan önce kendisi için yaşamını güçlü kalarak sürdürmek zorunda. Tıpkı şu devredeki duygularım gibi.
Tablo "ego" patlaması gibi görünür gençlere ama, o egonun içinde aslında sadece evlatların, yakınların ve sevdiklerin düşünüldüğü fark edilmez. Ve böyle gelmiiiş böyle gider!!

gülsen VAROL dedi ki...

Yaşamın kıyısında tutunacak bir yer bulmanın iç huzuru içindeyim sevgili Yaşamın kıyısında. Dost ilgisinin ve güzel dileklerinin gücü ile doluyum Nur'um. Bloğuna dönmüş olman sevindirici..

gülsen VAROL dedi ki...

Satırlarını okurken, bundan yıllar önce annem/babam için çalacağından endişe duyduğum çanların, evladım için verilen selâ ile karışarak çaldığında, benim için duran zamanı hatırladım Maviizim..

gülsen VAROL dedi ki...

Hüzünlenmek ve gülmek.. ağlamanın kardeşidir gülmek diyen büyükleri haklı kılıyor sevgili Anjelika'm.
Sorduğun sorunun cevabı şimdilik müsbet.. Kapıdan baktı gitti bir gölge!! Beni mi beğenmedi yoksa daha acil işi mi vardı bilemem :))))

Leyâl ÖZKAN dedi ki...

Gülsenciğim merhaba,
Seni özlemle , sevgiyle izleyen, bırakmayan dostlarına o güzel ifadenle yazdığın, özenle seçilmiş kelimelerinle oya gibi işlediğin yorumları okumak benim için ayrı bir zevk. Bana yazdığın yorumun son cümlesi aklıma takıldı.. beni bir hayli düşündürdü.. 'Romanı okuyanlar o cehennemi bana mı layık görecekler sonunda' diye bitiriyorsun. Bu tek cümleyle roman, etkisini, ağırlığını , gizemini inceden inceye hissettirmeye başladı bile..Senin deyişinle 'cennet ve cehennemi' yaşayan kahramanların öykülerini anlattığın bu romanı okuyanlar, romanın sonunda sana cehennemi değil gönüllerinde kurduğun saygı, sevgi,hayranlık tahtını layık görecekler.. Sevgiler...
Leyal....

gülsen VAROL dedi ki...

Yorumuna nasıl cevap versem diye düşünüyorum Leyal.. Yani kitabın yayınevine gitmesiyle geri gelmesinin bir olduğunu mu??? Yoksa, ilk defa babacan ve kararının izahını doğru ve dürüstçe yapan bir kişiye hiç kızamadığı mı anlatsam?
Neyse.. biraz daha zaman alabilir kafasız bir kafayı toparlamak!:)
Ama şuna inanıyorum ki yapılan tüm yorumların bir seruma dönüşüp ruhuma akması kendime geliş sürecini kısaltacak..

hikayelerdirgeriyekalan dedi ki...

Ben de geçmişten esintiler diyorum bu ve benzeri paylaşımlarınızı..okurken yüzümde hoş bir tebessümle bir o kadar da hüzünle..sağlığınızla ilgili, en içten dileklerimi gönderiyorum.lütfen,kendinizi çok iyi bakın..değerli zamanınıza,kaleminize sağlık..Sevgiyle esen kalın Saygılar

Asortik Krep dedi ki...

İnsanın bam teline her yaşta dokunabiliyormuşsunuz demek.. :)

Hüseyin Güzel dedi ki...

Gülsen öğretmenim öncelikle sağlığınıza kavuşmanız ve doktorsuz hastanesiz sağlıklı bir yaşam sürmeniz dileğiyle sevgi ve saygılarımı gönderiyorum.
İnsan işte...Geçmişini asla unutmaz.
Bazen de bir sarı defter yaprağı insanı hüzünlendirir.
Saygıyla.

gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili Asortik krepim.. yorumun bana gelmedi zira ben "Google+1" denen ve pespaye bulduğum sayfamı kapattım.. hükmetme ve idare etme kumandası tamamen Google da olan bir sistem bu.. inşallah silebilmişimdir çok uğraştım.
Bu gece de bir tesadüf eseri taslakları düzenlerken "onay bekleyen yorumlar" gördüm ve senin ve Hüseyin hocamın yorumunuzu buldum.. Senden ricam ve bu yorumu okuyan herkesten ricam (google+1) sayfasına rağbet etmemeleri ve bana yazacakları yorumları gmail adresime yollamaları..

İnsanın bam teline dokunmayı becerdiğimi zannetmenin çok büyük bir hata olduğunu anladığımda, zaten tel kopmuştu Krepim.. :)

gülsen VAROL dedi ki...

Merhaba Hüseyin hocam.. Bilgisayarı "1993 yılından bu yana kullanıyorum. Öyle olduğu halde hiç bir bilgi sahibi değilim düzenlenmesi veya sistem konusunda. hatta nasıl isimlendirildiğini bile bilmem. O nedenle bir üstteki yorumumda Asortik krep'e de anlattığım gibi senin yorumun da saklı kalmış Google +1 ile yollandığı için.. Gecikmiş olmamın masum özrünü sunmak istedim. Sağlık konusundaki duyarlılığına ve temennine candan teşekkürlerimi iletmekte gecikmezdim yoksa..
Ve evet herkesin bir sarı .. ya da sararmış defteri vardır mutlaka :)

gülsen VAROL dedi ki...

Hikâyem.. senin yorumun da Google nin azizliğine uğramış ne hikmetse.. Halbuki diğer arkadaşlarımın da, ve de senin yorumlarınız daha önceleri hiç buradan yollanmazdı.. belki de böyle iletildiğinden haberiniz bile yok.. Google +1 e kayıt olduysan hemen sil..
Beni merak eden içten duygularına teşekkür ederim..

tufan dedi ki...

Ben tekerleme derdim alt alta sıraladığım dizelere, bir anlamı olmasa da olurdu o yaşlarda, yeter ki kafiyesi tutsun diye düşünürdüm sokaktan geçen destancının yanık sesini dinlerken..

Eski defterleri karıştırıp o gün yazdıklarımıza bu gün gülerken, bazen de, bu gün bile kelimelere dökemediğimiz duygular sözcükler olarak çıkar karşımıza sevgili hocam..

Benim çocukluğum Ankara kalesinde geçti, at pazarındaki saat kulesinin Çan'ı mı desem, yoksa gonk mu bilemiyorum, ama hafızama yer eden o kulenin dibinde kurulan darağaçlarının hikayesi idi..

Her ne olursa olsun, o günlerdeki duyguların bakirliğini bu günün zenginliğine asla değişmem sevgili hocam..

Saygılar sevgiler..

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Oturma odasında asılı annemle babamın resmine bakıp, onlar ölürlerse ben ne yaparım diye ilk defa gözyaşı döktüğümde sanırım ilkokula gidiyordum. Şiirinizi okurken bunu anımsadım ve hala ara ara yaşadığım kaybetme sendromlarımı :)

gülsen VAROL dedi ki...

Tufan, senin gibi duygusal olan ve tüm gücüyle duygusallığını saklamaya çalışan veya ulu orta sergilemeyen insanlar, şiirin hasını yazarlar.. yeter ki sisli bir dağın ardında da olsa, yazdıracak biri olsun!..
Senin çok güzel şiirlerini okuduğumu hatırladım şimdi. sonra sildiğin!!!

gülsen VAROL dedi ki...

Bu anlattığın özellikle o yaşlarda her çocuğun rüyalarındaki kabustur çoban yıldızım.. Seni tanımıyorum ama dokunsam incinecekmişsin kadar zarif görüntüne ne zaman baksam, aile bağlarının gücünü taa buralardan hissedebiliyorum..