Sanki hayâl ürünleri rafından yeni inmişçesine roman tadındadır.. Her bir satır bir ok olarak, her nerede olursa olsun sahibinin kalbine odaklanmıştır ve hedefi mutlaka bulacaktır.. Bazen, hedefi bulsa bile, ortada bir kalp bulamayan ve darmadağın olan satırlar da vardır.. sahipsiz.. kırık.. ortalığa düşmüş!!
Yine de günlüğünün, bloğunun ya da yüreğinin içindekilerini, yüzüne söyleme cesaretini bulamayan veya söyleyeceklerini söyleyecek yüzü bulamayan hemen hemen herkes, böyle anneye babaya sığınıp yazar dururlar.. anlayan anlar.. anlamayan?..
... Anlamayan; o "mektuplar" ın romana dönüşmesine
sebep olur!..
***
...cd çalarda Candan Erçetin’in son şarkısı çalıyordu devamlı.. bitip bitip başlıyordu şarkı.. “Bitti buraya kadarmış!!...” diyordu .. içli ağlamaklı!.. “ne yaptım biliyor musun?” diye soruyordu, ne yaptığını sormayana!! Anlatıyordu yaptıklarını feryat figan!! "yalnızlık çektim.. pişman oldum.. kimseye söylemedim.. avuttum kendimi".. Sonra yarı mahcup ”Sigaraya başladım yeniden” diyordu!!
Kalktı camı açtı.. karanlık ve hava, birbiri ile yarışa yarışa doldu duman dolu odaya.. dönene kadar açık bırakmaya karar verdi pencereyi. Dönene kadar?? Birden, henüz hiçbir yere gitmediğini sadece gitmek istediğini hatırladı!
Camın önünde durup karanlığı seyretti bir süre, hani “yangında ilk kurtarılacak” yazar ya bazı resmi dairelerde, çalışanları anadan doğma enayi kabul ettiklerinden; canını kurtarmak varken dolaptakilerini kurtaracak bir bahtı kara var mıdır diye düşündü durup dururken… nerden aklına gelmişti şimdi bu? Düşüncesine güldü! Sonra, “ben gittikten sonra açılmadan yakılacak” yazsam, bu cildi kırık eski kalın defterimin üstüne… acaba kaç kişi yarış ede ede okur birbiriyle diye düşündüğünü hatırladı!.. yine güldü!!
Ve o güne kadar her aklına geldiğinde, her aklına geleni yazdığı mektuplara, bir yenisini eklemek için eğilip kalın eski ve ağır o ciltli defteri dolabın altından çıkarttı..

(1. mazruf)
Vakit artık çok geç anne ...
Zor durumdayım anne.. ve yalnızım. Bu sefer gerçekten yalnızım. Ve bu sefer gerçekten zor durumdayım.. Unuttuğum çaresizliğin yüzünde, kendi yüzümü seyrediyorum.. Korkuyorum anne.. Ben.. Evet ben korkuyorum! Hiç bu kadar senin yokluğunu içimde hissetmemiştim. Sen gideli kaç yıl oldu unuttum.. Seni kaç bin kere hatırlayıp aradım.. onu da unuttum.. Ama seni hiç unutmadım anne.. senin sevgini, gücünü, aklını, mantığını, iradeni.. o görünmeyen bagetini!! Şimdi belki de ilk defa benim onlara ihtiyacım var, benim sana ihtiyacım var anne!.. Sen, “ne zaman istersen bana yaz” demiştin..hatırladın mı? 16 yaşındaydım.. ve sen yüreklerimizi bura bura gittiğinde de 36 ..
Ben sana sen gittikten sonra da yazdım.. Bugüne kadar sana yüzlerce mektup yazıp anlattım.. sonra kitap haline getirdim sana anlattıklarımı, kimsenin okumayacağı!!.. Dünyadaki en kalın, yazılanların içine sığmadığı bir kitap.. Hep sana anlattım... hep sordum... ama sen sorduklarıma cevap vermedin hiç.. senin yerine, “annem ne cevap verirdi acaba?” diye düşünmekten beynimde ur oluştu anne..
Nelerle başa çıktım.. neler başıma iş açtı.. Hangisi onulmazdı hangisi unutulmaz?.. hepsini açık açık anlattım sana.. "sen bana benziyorsun, her güçlüğü yenersin o nedenle seni fazla merak etmiyorum" derdin.. ağlardım.. gücüme giderdi.. merak et beni isterdim!..
Ne çok yıl geçti üstünden.. bir ömür geçti .. ve ben sana benzediğimi hiç unutmadım. Şimdi tıpkı senin gibi her akşam güneş battıktan sonra alacakaranlıkta piyanomun başına geçiyorum.. o çaldığım, o kalın ciltli notalardaki her bir çevirdiğim sayfa, ruhuna yolladığım dualarım benim..
Ama şimdi sen yoksun ve ben ilk defa sana benzemenin yolundaki kavşakları karıştırdım .. sen olsan, hangisinden dönerdin anne??
Yazacaklarımı da karıştırıyorum ilk kez.. Kendime anlatamadıklarımı sana nasıl anlatayım?.. Anladın mı neden zor durumdayım anne?.. Eriyorum ben!.. Taşımakta zorlanıyorum artık itiraf etmekte zorlandıklarımı!.. Ağır gelenler ağrıma gidiyor anne.. Kendimle barışık değilim artık. Hiç tanımadığım bir ülkede bilmediğim bir adres arıyor gibiyim.. ayıpladıklarımı niye ayıpladığımı sorguluyorum.. yok hayır bu doğru değil anne.. onların pek çoğunu şimdi ben yaptığım için kendimi sorguluyorum .. yargılıyorum .. mahkûm ediyorum kendimi anne ama hiç bir duvar hapsedemiyor beni..
Acı çekiyorum..
Ben, bu değilim.. Bana yardım et.. .. çağır beni!

54 yorum:
Gülsen.
Yeni bir roman?
Eğer öyle ise, tepkimi biliyorsun başka yoruma hacet yok.
Anlarsın sen.
yazmak ve yazabilmek ne güzel bir olay sevgili gülsen hocam ben anneme yazamıyorum özlemlerimi ona gittikçe benzeyerek gideriyorum sanırım çünkü çocuklarım öyle diyor ..keşke yazabilseydim..sevgiler..
"evet yeni bir roman".. diyemem.. Ama "hayır değil" de diyemem sevgili ecelerimin ecesi..
Zaten bundan öncekinin de "roman" olmadığını düşünürsek, yazılanları hangi kategoride isimlendirmek gerekir bilemiyorum..
Zaman zaman paylaşmayı düşündüğüm yılların birikmişlerini, rüya ve gerçekleri birbirine karıştıran bir beynin oyunları gibi sunmayı düşünüyorum..
Anlaşılabilirliğinden emin olmak için paylaşmak istedim..
İlk ikazın yine senden gelmesi çok hoş!! ayrıca sen benim uğurumsun biliyorsun!! :))
Bu "keşke" -yazsaydım da okusaydı- anlamındaysa, bil ki, bu ve bu tür mektuplar hiç bir zaman hitap edilen tarafından okunmamıştır sevgili Bilge'm.. Ama eğer o "keşke" duyguları tuşlara basarak ifade edebilmek ise, o zaman kendine çok büyük bir haksızlık etmiş olursun..
"başlamak" hiç bir şey için GEÇ değildir!
sevgili gülsen hocam deneyeceğim biraz acı olacak yazacaklarım ama siz beni yüreklendirdiniz sevgilermle..
Gönderemeyeceğimi bildiğim halde yazdığım mektuplar geldi aklıma... Yazarken yaşadığım yok ederken öldüğüm...
gönderilecek olsaydı o yazılanlar, gönderdiğinin ölümüne sebep olacaksa eğer, yazarken yaşadığını kâr bilip yok ederek ölmek daha adilce diye düşünüyorum sevgili oyumben!
Ne mutlu bana mimarım.. sevgili Bilge'm.. bir güzelliğin ortaya çıkmasında teşvik edici olduğum için..
İlk okuyan olmak istediğimi söylesem???
Yorum altı yanıtlarınızı okuyunca, başka yöne baktığımı anladım ve kurgu ile yaşanmışlık harmanlandığında, yorum maksadıyla hazırladığımı sümen altına toplamalı dedim:)
Ama yine de şu kadarını söylemekten alıkoyamadım kendimi: Bu mektuplar, pek çok yürekten sessiz çığlıklar yükseltecek hocam..
Zaten en zoru yaşanmışlığı kurgu gibi sunmak sevgili Lodoscum..
Ama, geçmişi şöyle bir seyreyleyince, gördüm ki hepsi kurgu gibi olmuş!.. Kimseyi inandırmak mümkün değil onların yaşandığına.. O zaman bunların da, kurgu olduğuna inanmasalar da olur diye düşündüm!! (ya da yaşandığına)
Yani demem o ki, sümen altındakinin güncelliğini muhafaza et!!!!!!
Düşündüm de ne zaman çaresiz kaldığımı hissetsem, hiçbir çıkış yolu kalmadığını duyumsasam ve tüm bunları biri ile paylaşmak istesem nedense ilk aklıma annem gelir. Ağladığımda onun yanımda olmasını istemek gibi. Ben de sayısız mektup yazdım anneme kimi ulaştı ona kimi de benim tarafımdan sonradan yok edildi.
İşte bu nedenle o kadar tanıdık, bildik geldi ki satırlar. Anneme ithafen yazdığım ve kendimi onun karşısında yargıladığım bir yazımda siz "hem sanık hem tanık hem de yargıç olduğunu söylediğin o mahkemede, o satırları okurken, senin hemen yanıbaşında dik kırmızı yakalı avukatlık cüppesiyle, aydınlık ve güzel yüzlü anneni görür gibi oldum.. Seni, sana ve cümle aleme karşı müdafaa etmeye hazır!!!" diye yorumda bulunmuştunuz. Her ne olursa olsun anne kabullenir, anne anlar, affeder bu nedenle değil midir ki hep onunla dertleşmek istemeler, ona adanan yazılar veya sizin yaptığınız gibi onun için çalınan notalar.
Çok ama çok beğendim yazdıklarınızı, her satırında kendimden birşeyler bularak okudum. Devamının gelmesini diliyorum sevgili MAMY'im...
yazdığım yorumu hatırlayamadım ama dile getirdiğim o cübbeli avukatın duyguları benimle birebir aynı sevgili nihansum!
O nedenle "Mamy kardeşliği"ne kabul edildin zaten!!! :)
Devamı???
kelimelere yansıyan sözler vurucu ve oldukça etkiliydi sevgili Gülsen Öğretmenim.
"rüya ve gerçekleri birbirine karıştıran bir beynin oyunları" diyorsunuz ya hani! öylesine gerçek-miş gibi yazıyorsunuz ki! Kurgular ve gerçekler iç içe gibi! bu duyguyu bize çok iyi aktarıyorsunuz, samimiyetiniz kelimelere de yansıyor.Çok etkileyici bir mektuptu, hüznün kollarında gezindim durdum...
benimde bir zamanlar içimi döktüğüm mektuplarım vardı; yazılanlar, gönderilip sonra hangi akli selimlikle geri iade edilenler ve sonra yakılıp atılanlar!..
mektubunuza, çok sevdiğiniz bir insanın dizeleriyle yanıt vermek istiyorum:
" Saldırsana enginlere yelken yelken
Koş sevgiye, tırman göğe imkan varken
Hiç durma, yaşam zevkini kaybetme sakın
Her yerde ve her yaşta ölüm çok erken...(*)
(*)Rubai 45
Ağabeyiniz değerli insan, Vedat Varol beyefendiyi de saygıyla ve rahmetle anıyorum.
varlığınız bizim için çok değerli sevgili Gülsen Öğretmenim, siz hep bizimle olun, sağlık ve huzurla...
ve mektuplarınıza yansıyan iç seslerinizle bize hep yakın olmaya devam edin…
Sevgi ve saygılarımla...
İnsanın içinde biriken acılar, üzüntüler, mutsuzluklar, sıkıntılar, kendini zehirlemeye başladığında, onları boşalmak gerektir.Bunun kaç çeşit yolu vardır? Kimi sözlü olarak anlatarak rahatlar, kimi notalara döker duygularını, kimi yazarak satırlara, kimi çizerek resimlere. Herkes bir şekilde ifade etmeye çalışır kendini. Sanatın kaynağı duygulardır diyebiliriz. Tamam, mutluluklar da eser yaratmaya sebeptir ama, en çok acılar ve mutsuzluklar doğurgandır diye düşünüyorum. Paylaşabilmek çok güzel olmalı acıları. Ya paylaşamamak? Hiç bir şekilde paylaşamamak? O zehirlerin insanın içinde kalması? Bilinç altına atmak? Unutuldu sanmak?
Ne yazdığımı anlamak için uğraşmayın sevgili hocam. Yine satırlarınızın duygusallığı bir sızı gibi yüreğimin derinlerine ulaştı. Siz çok iyi bir yazarsınız. Okuyucunuzu, yarattığınız girdabın içine çekiyorsunuz. Herkes farklı bir şekilde, kendi duygu birimleriyle hissediyor anlatımınızı. Her ne nedenle olursa olsun, yazarak içini dökebilme yetinize hayranım. Güzellikleri ve mutluluklarınızı paylaşma yazılarınızda buluşmak dileklerimle Gülsen hocam.
Yüceltilen yerde olmayı çok isterdim sevgili Esmir, günah ve sevaplarımla.. Sevgiyi dolu dolu yüreğinde yaşatmayı ve ona saygı duymayı bilen bir insan olarak..
Hep şükredip gururla yâd ettiğim yüce gönüllü ailemin, yüreği aşk'a susayan sevgi adamı her bir ferdinin anılmasına vesile olduğun için seni sevgi ile selamlıyorum Esin'im..
Lodoscumun dediği gibi yüreklerden yükselen sessiz çığlıkları duyuyorum ben!
Biliyor musun sevgili Anjelika, ben de senin bu romansı yorumlarını seviyorum.. Çok naturel olmasına rağmen son derece düzgün ve derin ifadelerle yazılanlara daha farklı bir değer katmaktasın ..
Senin yazdığım her bir yazımı, senin adına da ifade ettiğimi düşündüğünü hissediyorum ben.
Temennine teşekkür ederim ak/gülüm.
İnsan hani bazı mektuplara cevap veremez veya bazı postlara yorum yapmakta zorlanır ya sevgili Gülsen hocam, işte bu da onlardan! Yürek zenginliğinize, kaleminize sağlık hocam. İyi bir hafta dileklerimle..
Sevgiler, Saygılar
Yazamadığın yorumu okudum sanki sevgili Jivago.. Teşekkür ederim.
Hiçbir duvar artık hapsedemiyorsa seni RÜZGAR olmuşsundur ömür hapishanesinin parmaklarından güneşe doğru esen. SU olmuşsundur önüne dikilen setleri aşan, sınır engel tanımayan.Sen SEN olmuşsun, daha doğrusu O...O sende, sen ONDA.ZARF değil MAZRUF olmuşsun bebeğim daha ne olsun? Kucakladım seni sıkıca.Sevgilerimle.
offff.... ne diyeceğimi bilemedim bu Mevlâna gibi beni kucaklayan satırlarına can dostum.. Sufi'm.. dileğim!
kollarını uzunca bir süre çözme!!
Off Off!
Diyecek birşey bulamıyorum.
Söylesem; yuıkarıdaki yorumların tekrarı olur benimki.
ben aradaki farkı bulurdum deseydin keşke.. sevgili antipatik (olmadığını düşündüğüm) yazar..
Ah hocam!
Buara çalışmalar ve yetiştirememe sorunsalı o kadar düşündürüyor ki beni;
Dediğiniz için kalakaldım.
Sizi seviyorum!
Sevgiler
Ne güzeldir dürüstçe.. mertçe.. erkekçe.. ve çocuksu, sevgiyi sunuş..
Her işinin rast gitmesi ve seni üzmemesi için sana pozitif enerjilerimi yolluyorum sevgili antipatik (olmadığını düşündüğüm) yazar!!!..
"yüzüne söyleme cesaretini bulamayan veya söyleyeceklerini söyleyecek yüzü bulamayan hemen hemen herkes, böyle anneye babaya sığınıp yazar dururlar"
Böyle muhteşem bir tespit olamaz. Kucak mı açmalarını bekliyoruz, yoksa aracı olarak kullanıyor muyuz, bilemedim. Ama kendisinin haberi olmayan bi oda dolusu mektubu düşündükçe babama yazdığım.. Bilemedim.
sadece "bir başlık" ise o mektupların yazılmasın sebep kişi,
bırak başlık görevini sürdürsün sevgili knock knock..
Ama, kişinin kendisine ait ise yazılanlar ve "okunası" değil de "okunması" gerekenler ise; rastgele seç bir tane içinden ve içinden "keşkelerimden biri eksildi" diye düşünüp.. yolla!..
Yapraklara sığmayan yeni bir albüm/mü mektuplar!?..
Kırık ciltli defterin bir sonraki sayfasını merak ettim bende.
Benim mektubumda ise size karşı tarifi mümkün olmayan bir hayranlık ve sevgi var biliyorsunuz değil mi..
Benim ve aslında hepimizin.
Gereksiz ve dozu ayarsız sevgi+muhabbet ifadelerinden hoşlanmadığım için uzak dururum.. Ancak, katıksız bir sevgi ile taa derinlerimde çöreklenmiş oturanlara destanlar yazasım gelir .. Sen, sevgili newbahar, olmaması gereken yerdesin asla diyemeyeceğim, ama olması gereken yerde değilsin diyebileceğim, takdir ettiğim ve sevdiğim zarif bir gül izisin!
Kendi kıymetini bilmeni ve kendindeki cevheri geliştirmeni diliyorum..
Evet,.. cildi kırık defterin içindekiler ile içimdeki kırıkların kurgusunu birleştirmeyi becerebilirsem... Niye olmasın???
Sevgili Gülsen Hocam , bloğuma kadar uğrar mısınız? Bir ödülünüz var. Saygı ve dostlukla...
Uğradım..
Teşekkür ederim ödül listesine eklediğin için beni sevgili Jivago..
Ama adını sen koy istersen; kararlı oluş mu, tavır mı, tarz mı,
ne dersen de kabulüm!! Çünki 2006 yılından bu yana beni direkt olarak veya dolaylı olarak ödüle layık görenlere sonsuz ve derin teşekkürlerimi iletmeyi yeğledim ama gerektiği söylenen işlemleri yapmadım.. Belki çocukça bulduğumdan, belki gereksiz gördüğümden, belki neye hizmet ettiğini anlamadığımdan..
Şuna inanmanı tüm yüreğimle isterim ki, senin ve bloğuma yorum yapan herkesin tek bir kelimesi bile benim için zaten binlerce ödüldür..
Hadi beni anladığını ve hoşgördüğünü söyle sevgili Jivago!
Sevgili Gülsen Hocam, ne demek hoşgörmek, görüşünüzü saygıyla karşılarım. Yine blog dostlarımızdan Bazı arkadaşımız da mim ve ödül konusunda sizin gibi düşünüyor.
Sizi çok iyi anlıyorum.İyi ki varsınız!
Sevgi ve saygılarımla..
İnternet nelere kadir. Sanırım aradığım bir yazarı buldum. Ahah. İşin mutfağına, iksir kazanına düşmüş oburix gibi hissettim kendimi:)
Sen bu mutfakta aç kalırsın sevgili vaincavalier..
Dur önce "hoşgeldin" diyeyim..Ve.. mini bir tanıtma anonsu yapayım..
Sayfama ilk gelenlerin yaptıkları yorumu onaylamadan önce onların sayfalarını ziyaret ederim ben.. Ve çoğu kez diyemem ama bazen, gezindiğim sayfaları aklıma zevkime ve anlayışıma yakın bulamazsam o yorumu onaylamam..
Sayfan bir şaheser!!! Kendimi adeta oğlumun odasında gezinirken buldum!!O bayıla bayıla okuduğun kitapların kapak resminin seyrine bile tahammülüm yoktur benim..Soryyy!!!
Yani demem o ki, sen benim sayfalarımda, senin tabirinle mutfağımda pek dişine göre bir şey bulamazsın .. :)
çok heycanlıyım bu haber beni çok mutlu etti açıkcası yeni bir roman haberi kalbim pır pır..yine insanı damardan yakalayan o sözcükler, yine boğazımda hissettğim o yutkunamama hali..çok etkilendim çokkkkk..
ayris
Yüzükoyun yere yapışmış bir halde ağlaya ağlaya albümdekilerin el yazması halini okumanı hatırladım..
Henüz bir oluşum yok sadece bir fikir var!! bir de birikimler!!
Şu bitmek üzere olanı tamamlayayım da hele... neden olmasın???
Bak arayı uzattın.. bitmek üzere olandan da haberin yok senin.. :)
yeni bir romanın ayak seslerini duydum derinden:)
sevdiğim yazarların yeni kitabı çıkacağı zaman ...
zaman romanı bekleyenler için ağırdan alıyor...
''anlamayan o mektupların romana dönüşmesine neden olur''
cümleniz
kocaman bir neden ve özet...
bir ara bizimkilere kızmış,küsmüş ve roman yazmaya başlamıştım...
isimleri değiştirecektim ama her okuyan ve azda olsa tanıyan...
''aaa bunlar onlar''
diyebilecekti...
bir hayki yazdım çizdim...
eh işte sonrasında barıştım:))
olan yazdıklarıma oldu...
buda benim nedenimmiş demek:)
sevgiyle...
Bak sevgili Seden, madem ki barıştın (hep barışık kal inşallah) o zaman okuyanlar "aa bunlar onlara benziyor" diyebilir en fazladan.. zaten herkesin hayatından benzerlikler çoktur o okunan sayfalarda.. Sana tavsiyem o yazılanları kurgula.. bak nefis bir rakip diyemem asla ama şahane bir yazar dost kazanacağımdan hiç şüphem yok..
Ha.. bi de aklımdayken, sen alışkın olduğun gibi iki romanımı birden imzalatmayı düşünerek sevindiysen ikinci romana... daha çok beklersin !!! Sana İlk romanımı imzalamadan 2. si yok !
Sevgili öğretmenim,Sevgili anneyi o kadar iyi tanıyorum ki "Albümdekiler" sayfalarından,sizi de.Yorumları okuduğumda herkes kendinden birşeyler bulduğunu gördüm.Ben de buldum.Zaman zaman sevdiklerime yazdığım sırada defter yapraklarında kalan mektuplar...Gönderilemeyen mektuplar.Özlem dolu,bazan da sitem dolu.Ben çok önemsediğim yazın türü.Sevgiler...
Arzu öğretmenim.. Pek kurgu yapmaya alışık değilim.. O nedenle gerçekle hayâli harmanlayıp bir deneme yapmak üzere yola çıktım.. Ara ara, bazı bölümler sunmak ve benim için çok önemli olan yorumlarla, ya "devam" ya da "tamam" kararı vermek istiyorum..
İçimdeki kum fırtınalarını susturan damladır annem.
Yıkılan kumdan kalelerimin inşasıdır.
Söyleyemediğim sözler azdır ona,onun söyleyemediklerinin yanında...
Bu arada kitabınızı okudum.Keşke ben de imzanızı alabilseydim...
Yine de olabilir ümidiyle bekleyeceğim:)
Nerede beklediğini bilmemde fayda var sevgili ezgi..İstanbul ise hemen!.. Ankara ise çok yakında!! İzmir ise, muhtemel bir yakın gelecekte!!!
Yeter ki sen iste.
Bu arada kitabımın senin tarafından okunmuş olmasının beni gerçekten mutlu ettiğini bilmeni isterim güzel meslekdaşım..
Okunamayacağını bilinen mektuplar daha kolay mı yazılıyor acaba arkadaşım.
İçindekileri dökmek okunamayacağını bilmektir, kısır döngü gibi yine içinde saklamaktır, her yazışta içinde bir kere daha çoğaltmaktır.
Bende yazarım anneme okunmayacağını bile bile, döner döner ben okurum yine. Hep kızgınlığımı yazmışımdır niye bilmem. Oysa istermiydi gitmeyi,istermiydi herkesin yaşama başladığı yaşlarda bizi terketmeyi.
Tanımadım onu, arkadaş olamadım ve hep döktüm satırlara, söylemek istediğimi yazdım arkadaş olmuşcasına.
Çok güzel bir yazı, umarım yeni kitabın satırlarına bulaşır.
Sevgiler...
Umarım sevgili yaşamın kıyısında.. yerine getirilen bir dilek olur.. Paylaşmak bunun için güzel belki de.. dene bak, haklı olduğumu göreceksin..
Okunduğunda aynı tadı veren yıllanmış buruk şarap gibi yazılarınız... 5yıl mı olmuş yine şaşkınım. Benim için değişen bir şey olmadı, hala düşünüp isteyip de yazamıyorum. Ümit Yaşar Oğuzcan'ın dediği gibi sahibini arıyor mektuplarım.
Ansızın tarihi fark ettim.Ama sanki bugün yazılmış gibiydi. aradan kaç yıl geçse de güncelliğini yitirmeyecek yazılar, mektuplar. Düşünerek, duygulanarak, yorumlayarak okurken arada dalıp gidiyor insan. Öyle zengin bir dil, öyle güçlü bir anlatım ki yazı bitip de insan kendisiyle baş başa kaldığında bir süre daha duygu yoğunluğu yaşıyor.
Yüreğinize, emeğinize sağlık Gülsen Öğretmenim. Zaman zaman lütfen geçmişe böyle dönüşler yapın, o güzel gezilerden biz de yararlanalım.
Evet Nihan.. evet Orkidem.. şarap gibi yıllanmış duyguların yazıya dökülme çabaları.. Değişen bir şey yok .. zaman zaman duyguların sahibi değişiyor hepsi bu..
Ne kadar haklısın güncelliğini yitirmeyen derken Makbule'm.. Düşün bak, ben bile sanki bugüne ait duygularımı yazmışım gibi hissedebiliyorum.. Beni gerçekten teşvik eden çok değerli takdirlerine teşekkür ederim..
Yine ilk okuduğumda hissettiğim, o duygu yoğunluğunu yaşadım satırlarınızda Gülsen Hoca'm..
Bir an düşündüm de, şu hayatın içinde, ne hikâyeler biriktiriyor insan, neler neler!.. ama her şeyi de yazamıyor ki insan!. keşke yazabilsek...yazdıklarım(ız) hep eksik kalıyor!. onlar ancak kurgularla örülerek edebi bir romanın içinde hayat bulabilirler. Ve siz bunu usta kaleminizle öylesine güzel aktarıyorsunuz ki romanlarınıza!. okurken yaşıyoruz adeta..Kaleminiz hiç susmasın Gülsen Hoca'm yüreğinize sağlık...
Yeniden okumak çok güzeldi Sevgili Öğretmenim ,yorumları da.Gönderemediğim mektuplara devam ediyorum ben de... O yıldan bu güne göndersem de okuyamayacaklar öyle çoğaldı ki...Sevgi ile selamlıyorum sizi...
Ona hiç benzemediğim için merak eder annem beni; ama bilir ne yaptığımı ve yapacaklarımı, başıma gelecekleri de !
Herkese ve herşey için yazdım, bir anneme yazamadım..Pişmanlıklarımın altında ezilip noktaları hiç bulamayacağımın korkusundan belki de; hep kaçtım ! Kaçıyorum..
Tokat gibi gelen ama yüreğimin içinde bildiğim aşina olduğum cümleleri bulmam yine şaşırtmadı beni Canım Hoca'm.. Çünkü ben alıştım kendimi sizde bulmaktan; içinizde kaybolup yeniden çıkmaktan..
Ben de ne düşündüm Esin biliyor musun?.. sanki seninle tanıştığım gün, elinde minik çam ağacı ile ve içleri gülen gözlerinle evime gelişin dünmüş gibi.. Yazdıklarımın güzelliğinden çok, sizin gibi unutulmayan dostları kazandırması güzel..
Ne mutlu bana.. gerçekten ne mutlu bana.
Arzu inan bana ne zaman incecikten yağmur yağsa ve ne zaman ıslanmış sokak kaldırımlarını görsem, seni ilk gördüğüm günü, sanki kırk yıllık dostmuşuz gibi birbirimize saçak altında sarılarak araba bekleyişimizi hatırlarım..
Tarifi imkansız özledim seni..
Ben, sanki senin dünyanda o hep eksikliğini hissettiğin "paylaşma" duygunu gideren bir anneyim.. Öyle hissediyorum çoban yıldızım.. Ne kadar az insan giderir içimdeki evlat boşluğunu bir bilsen..
Kesinlikle öyle...Ne ayıplanacağım,ne yargılanacağım ne de başka herhangibir geleneksel tepki içinde olacağım duygusundan uzak sadece ama sadece "beni" düşünen ,bulunduğunuz metre kare içinde iliklerime kadar huzur hissettiğim annemsiniz..
Yorum Gönder