5 Aralık 2015 Cumartesi

Tanıdık yabancı..


Onun anlattıkları bitince,
benim anlatacaklarıma gerek kalmadı!. 


Halbuki aradan geçen bunca yıl .. her gece, hatta her gün, her saat... ne çok şey anlattım ona!. Her anlattığımı dinlerdi.. Anlardı! Sonra ben dinlerdim bir kemanın çaldığı Vivaldi inceliği ve yumuşaklığı içinde onun anlattıklarını hayâlimde .. elimde hiç solmayan o çiçekle!..

        


Ve ben bunca yıl, hep bu hayâlle yaşadım hiç bıkmadan.

***
         Aradan ne çok yıl geçti. Asır gibi.. Ne çok şey yaşandı.. Ne çok kış geçti üstünden soğukluğu hâlâ üstümden geçmeyen.. Yaşanan ender güzelliklerin,  yaşanmaması gerekenleri biraz olsun unutturduğu bu yıllar, bu saymakla bile bitiremediğim yıllar sonunda, karşımda oturan, hayâl değil gerçekten karşımda oturan bu tanıdık yabancının anlattıkları bir saat içinde bitti..
Hatta daha erken!.

Çünki konuşmalarının bazı yerlerinde, hiç tanımadığım, hiç tanışmadığım ve zerre kadar ilgimi çekmediği halde içime eski paslı bir tel gibi sokup anlatmaya başladıklarını duymamak için, kulaklarımın kapısını yüzüne kapattım !. Sadece dudaklarının kıpırtılarını seyrettim..
O anda içimdeki “öteki” anlatmaya başladı duymak istediklerimi!!.. ama dublajı bile beceremedim.. Gerçeğinin dudaklarına, gerçek olmasını istediğim ötekinin anlattıkları uymadı!.


Aa.. ne zaman geldi bu yemekler? ...


Tabağımdakileri kim yedi?

 ....  Tabağının kenarına dayadığı bıçağın sesi, kapalı kulak kapımın ziline dönüşünce, konuşmasının bittiğini anladım.. Arkasına yaslanıp, kibarca peçetesinin ucu ile ağzının kenarını silerken, “eee, sen de ne var ne yok?” dedi..
-Bir sen vardın, şimdi o da yok!

diyemedim..

Dilimin ucuna ucuna gelip saklanan kelimeleri yerli yerine koyamadım.. Perişan halimi anlar diye zihnimden geçenleri seslendirmedim.. yürekten çıkmalarına izin vermedim birikenlerin..

Dilime düşürüp, dile düşürmek istemedim duygularımı!..
hiç.. konuşmadım!.


 “İzninle” dedim ayağa kalkarken.. “gelmemi ister misin?” dedi.. makyaj tazelemeye gittiğimi zannedip... “Hayır” dedim zarifçe!  .. Ah!... halbuki asır kadar uzun yıllar beklemiştim bu soruyu duymak için... Tek bir nefes bile ödünç istemeden geri, ömrümün tamamını verebilirdim ona... bu soruyu zamanında sorsaydı!.

**
Son derece sakin dışarı çıktığımda, karşıma ilk çıkan, ama ters istikamete doğru giden ilk taksiye bindim.

Bana sanki doğru yöne gidiyormuşum gibi geldi!






 

12 yorum:

Çoban Yıldızı dedi ki...

Nedense doğru yönler hep otobüsün terse duran koltuğuna oturmuş hissi verir insana..önce mide bulantısı yapar, hafif baş dönmesi; tam çıkartıyorum galiba derken inme vakti ! Uzunca sürer etkisi .. ama azalıp bitse de o etkiyi unutmaz ki yürek denen kara kutu ..

gülsen VAROL dedi ki...

Sonra bir gün açılıverir o kara kutu kendiliğinden.. Bazıları uçup gider .. bazıları "bu neydi" diye düşündürür bir süre insanı.. bazıları ise, doğru zannettiğin ters yönlerde bile anılarına bulanık bir ışık tutar.. Takılıp tekrar düşmeni engelleyemese de.. !!

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam, böyle bir yazı içinde, hiç mi içi boş, anlamsız bir cümle olmaz? Her cümle dolu dolu bir yaşam bölümünü kapsıyor. Bir hayatın içindeki beklentileri, hüzünleri, karşılığını bulamamış duyguları her bir cümleye yerleştirivermişsiniz. Hep şaşırıyorum biliyorsunuz, bu kadar az ve kısa cümlelerle, bu kadar çok şeyi anlatmayı nasıl başarabiliyorsunuz diye. Ben olan biten hakkında yorum yapmayacağım, yazma yeteneğiniz çarpıyor beni, yine hayran kaldım. Aklınıza, ellerinize, yüreğinize sağlık. Sevgilerimle..

gülsen VAROL dedi ki...

Ben de katıksız, doğal takdir edişini seviyorum Akgül. Nahif ve nasıl içten.. İnan bana, yazdıklarımı daha bir tek kere, acaba etkileyici olması için nasıl yazsam diye düşünmedim.. Sanki konuşur gibiyim yazarken.. beni dinleyen , anlayan bir dosta fısıldar gibi ..

Feridun Erd dedi ki...

-Bir sen vardın, şimdi o da yok!

diyemedim...
...
Denmeli aslında, saklanmamalı, kalmamalı...
...
İlla ki okumuşsunuz Ahmet Hamdi'nin "Bir Adın Kalmalı Geriye" Şiirini.
O şiiri okudum sanki yeniden.
Teşekkürler sevgili öğretmenim...

gülsen VAROL dedi ki...

Ah... Asi çocuk.. Sevgili Feridun.. nereden bildin?? adımı bile unuttuğum yıllarda o uzun şiiri unutmadım ben.. Ahmet Hamdi Tanpınar.. saygı ile..

"Bir adın kalmalı geriye..
bir de o kahreden hasret..
Beni affet
Kaybetmek için erken,
sevmek için çok geç.."

nihansu dedi ki...

Birbirine geç veya erken kalmış iki kişi... Herkes yaşıyor bu tür bir durumu ve duyguyu. Hani hayalimizde çoğaltırız ya o an'ı, kavuşma/konuşma an'ını.. Şöyle derim böyle söylerim diye kurgular yaparız. Ama o an gerçek olduğunda o senaryoların hiçbiri tutmaz hiçbiri gerçekleşmez. Zaman öylesine silip süpürmüştür ki duyguları geriye kalanlar bizim hiç tahmin etmediklerimizdir ve işte o anda boş ver gitsin der insan ve o yıllarca söyleyemedikleri ama söylemek istedikleri bir anda küçülüverir ve bu kez doğru yöne gider. Oysaki ne hayalindeki yön o yöndür ne de diyaloglar... İşte zamandır bunu yapan veya zamanın hiçbirimiz için örtüşmemesi sen bana geç ben sana erken ya da tam tersi durumu...
Bu yüzden ben hep o zamanın sıcak kollarına bırakmak isterim kendimi. Aradan en az 5 yıl geçsin o zaman söylerim söyleyeceklerimi derim tabi eğer kalmışsa içimde bir şeyler. Ve tam da yazınızın başlığı gibi tanıdık yabancıdır benim için zamanın unutturduğu her kim ise... Tecrübe ile sabit :)

gülsen VAROL dedi ki...

Bir tecrübenin dile gelişini okudum "yorum" yerine!!.. Ah.. Nihan'ım ahh... virgülüne kadar hak verdiğim itirafnamene kahkaha ile güldüm desem... bana kızar mısın???? 5 yıl... (yazı ile) BEŞ YIL!!!! Senin için mazi olan bu zaman dilimi.. benim için DÜN!
Tanıdık tüm yabancılara selam ile! Hatta daha açık bir itirafla, bu yazımdaki yaşanan olay, MÖ .. yani, Milenyumdan önce idi.. ama şimdi benim için sanki Milattan önce!! Geçmişe selam ile..

Makbule Abalı dedi ki...

Doğru yöne gittiğimiz izlenimini veren ama ters yönde hızla yol alan araçlar... Ve giderken hayallerimizi, umutlarımızı, öfke ve pişmanlıklarımızı da sürükleyen vasıtalar...
Zamanında sorulamamış cevapsız sorular, hüzünlü anılar kalır geride. Belki pişmanlıklar,belki taze yaralar ve yıllar, aylar, günlerden arta kalan deneyimler, yaşanmışlıklar...İzleri yıllar sürer.

Yazılarınızı özlemiştim Sevgili Gülsen Öğretmenim.

Adsız dedi ki...

Herşey zamanında ve bir değer iken güzel.
Bor'un pazarı geçtikten sonra merkebi sürsünler Niğde'ye

Altınsa altın kalır gerçi,
imitasyonsa kaşındırır alerji yapar, ciltde yara açar.
Bir zaman gelir, tecrübe denen şey ayırt eder her değeri/değersizi...

Sevgiler hocam

gülsen VAROL dedi ki...

Evet Makbulem zamanında sorulamamış cevapsız kalan sorular.. İzleri yıllar sürüyor çok doğru.. uğruna kitap oluyor biriktirilenler...
Ben de senin sayfalarında dolaşmayı özlemişim .. Ama garip gelebilir belki etkilendiğim sayfalarda dolaşmamaya çalışıyorum bitirmekte zorlandığım kitap için.. Ama yine uzunca bir süre ara vermeye kararlıyım şu günlerde.

gülsen VAROL dedi ki...

Evet ÇOK haklısın sevgili destiny.. Her şey zamanında bir değer iken güzel!
Seni özlemişim ben ..