1 Ağustos 2017 Salı

Bir şey istiyorum.. MERTÇE !


Yüreğimde, KİN denen pimi çekilmiş bombayı hiç barındırmadım.. Bir şeyi unutmamak ile kin tutmak arasındaki o çok ince ama çok pespaye farkı iyi bilirim.
Kindar isanların kinlerine yenik düşüp sonunda en büyük hatayı yaparak pişmanlık kuyusuna gömüldüklerini gerek tarihimizde gerekse bugüne kadarki yaşamımda çok gördüm.. Bugüne kadar olduğu gibi, yine bu ÖZEL duygu bağlarımı sizlerle paylaşırken bir gerçeğe değinmeden geçmek istemiyorum..

Ben burada dile getirmeye çalıştığım ve hiç süsleyip püslemeden, ay acaba ne düşünülür gibi bir komplekse kapılmadan yazıp paylaştığım yazılarımı yayınladıktan sonra,  istatistik detayına baktığımda, “okuyan” kişi sayısını görünce hem hayret ediyorum hem de anlatamayacağım kadar mutlu oluyorum..
İlk gün 140-160 arası değişen okuyucu kitlesi anlatmamın mümkün olmadığı kadar mutlu ediyor beni.. Ve ertesi gün bu okuyucu sayısı arttıkça sanki kan yürüyor damarlarıma!!
 
Ama... yorumlara baktığımda, “demek ki onca okuyandan, ancak bu kadar beğenen, ya da yorum yazarak vaktini benden esirgemeyen  olmuş” diye düşünüp burulan yüreğimi teselli   e-de-mi-yo-rum..

Bundan önceki 2 uzun yazımın okuyucu sayısı 286.. ama yorum yapan ; yine  bugüne kadar beni hiç yalnız bırakmayanlar!!.
İlk aklıma gelen, diğer tüm okuyanlar da keşke yazsalar neresini neyi niye beğenmediklerini diye düşünmek oluyor.. Ve bu birike birike.. yazma isteğimi ve aradaki bağın ipini inceltip duruyor!!
Sizler beni tanırsınız.. (yani ben gerçekten bunun böyle olduğunu ciddi olarak  düşünüyorum) yani, sevmediğim veya beğenmediğim olayı.. veya muhabbeti hatta kişiyi .. sev- MİŞ gibi görünemem.. Pis bir huy belki ama suskun da kalamam ve onu eğer hatalı buluyorsam veya yürek bağı kuramıyorsam bunu kendisine olanca realitesi ile anlatırım.. “face to face”   ..  :)))

İŞTE… bu yüzden sevdiğim, muhabbet kurduğum, irtibatı kesmediğim, ilgimi azaltmadığım dostlarımın ve  arkadaşlarımın okudukları yazılarımı eğer beğenmiyorlarsa ya da hatalı veya eksik buluyorlarsa bunu da “yorum” olarak yazmalarını istiyorum.
 
Belki de eski kafalı biriyim.. olabilir!! Bazen ..  hafıza bantlarını geri sarıp, uzak ve yakın geçmişi düşünür, mukayeselerde adil olmaya çalışarak ince eleyip sık dokumaya başlarım yaşanmışları.. Sonra, içimde yaşadığım ve hiç kimseyle paylaşmadığım kırgınlıklarımı koyarım önüme.. kendimi haksız buldukça çoğalırlar virüs gibi.. Savaşır dururum!..

Sonra.. yorgun düşüp tam kadere bin bilmem kaçıncı kez küserken, (aslında küfrederken)  beynimin hakimi tokmağını indirir kürsüsüne ve ruhumun tüm avukatları yüreğimin küs bölümündekilerini müdafaaya başlar..

Belki de virajı dönmeden (!), yapılması gereken de budur..


 

 

 

36 yorum:

Arzu sarıyer dedi ki...

Genelleme yapacak olursam Sevgili Öğretmenim burada da diğer sosyal ağlarda "ben sana sen bana"karşılıklı yorumlaşmalar ve beğeniler yapılıyor.Yorum yapmadığı için aylardır hiç yorum almayan blog yazıları var okur sayısı oldukça yüksek...Ben yorum yazacak sözcükleri düzgün sıralayamazsam yorum yazmadan ayrılıyorum sayfanızdan ,bildiğinizi biliyorum...

ali zafer sapci dedi ki...

Canımızı sıkan o kadar çok şey varken bir de yorumlardan kötü etkilenmek istemiyorum. Sözün iyiyse söyle değilse düşün, diyorum kendi kendime.

gülsen VAROL dedi ki...

Evet Arzu'm.. ne kadar doğru bir noktaya bastın parmağını.. evet !! sen bana ben sana!! Ben, sözünü esirgemeyen "DOĞRU" bildiğinden şaşmayan bir öğretmenim meslektaşım sen iyi tanırsın beni.. Baktım .. okuduğumdan bir şey anlamıyorum.. yani, beni HİÇ ilgilendirmiyor, o zaman uzaklaştım oralardan .. kalp kırmanın kabalık yapmanın alemi yok diye düşündüm.. Ama, harf hatalarından, imla hatalarına ve ifade düşüklüğüne kadar ÖZEL olarak ikaz mailleri yolladım. Baktım ikazlarım alay konusu olmuş, o semtlere bir daha hiç uğramadım. Ama söylemek istediğim bu değil.. Benim derdim, tenkidi de takdir kadar değerli ve öğretici buluşum.
Ve sen.. her şeyi düzgün ve kararında olan güzel dostum meslektaşım, SEN benim hep beklediğimsin sakın unutma :) :)

semra dedi ki...

Ben de sizin sessiz bir okuyucunuzum. Yıllardır fırsat buldukça girip okurum yazılarınızı. Bilmiyorum nedendir, hiç yorum yazmadım fakat bu yazınıza istinaden yazma gereğini duydum. Bir hata veya beğenmeme durumu olduğunu sanmıyorum. Yorum yazmasam da,çok keyif alıyorum sizi okumaktan. Tarzınızda, duruşunuzda artık pek de rastlanmayan bir asalet var. Albümdekiler adlı kitabınızı da okudum anlatımınız, muazzam. En çok anılarınızı okumayı seviyorum. Siz hep yazın güzel insan. Siteminizde haklısınız belki ama yazma isteğinizi yitirmeyin lütfen, sizden mahrum kalmayalım.
Semra

gülsen VAROL dedi ki...

Haklı olabilirsin sevgili Alizafer.. Çünki sen AZ / ÖZ konuşan ve gerçekten öz' ünü söyleyen bir kalem sahibisin. Belki bu nedenle yokluğun hissediliyor olabilir..
Şu cevabın bile sayfalar doldurdu inan..

gülsen VAROL dedi ki...

Yüzümdeki derin tebessümün geçmesini bekledim önce cevap yazabilmek için Semra.. Sonra baktım gitmek bilmiyor.. yorumuna cevap vermeye başladım. Ne kadar net, sade ve gerçek.. gıllıgışsız bir yorum bırakmışsın.. Teşekkür ederim.. Bak sevincimden sana "hoş geldin.. Merhaba" demeyi bile unuttum !! :))) Çok sık olmasa da yazma isteği dürtüsü beni henüz terk etmedi.. Dilerim her okuyacağın yazılarımda senin yorumun beni hep mutlu eder..

nihansu dedi ki...

Bazen insan o çok anlamlı ve farklı yazıların karşısında bir şey yazamayabiliyor. Bazen ben bile 3-4 kez arka arkaya okurum bazı yazılarınızı, uzun süre ekranın karşısında kalakalırım, düşünürüm sanki ne yazsam az kalacakmış gibi hissederim. Belki böyle bir duygudur okuyanların yaşadığı... Belki de yapı gereği Türk insanı genelde olumlu/olumsuz duygularını yazıya dökemeyebiliyor, sadece uzaktan seyirci kalmayı yeğleyebiliyor. Veya gerçekten çok fazla uzak hayranınız var ama bilinmek istemiyorlar. Hepsi olabilir, hiçbiri olmayabilir.
Sebebi ne olursa olsun tek bir gerçek var ki hiç değişmeyen o da kaleminizin sihri...

Unknown dedi ki...

Sen yazmayı sakın bırakma, yazılarını keyifle okuyanları da bu keyiften mahrum bırakma canım halam. Yazılarını, şiirlerini pek çok takipçin gibi ben de zevkle okuyorum ama yorum yazmayanlardan biri de maalesef benim. Siteminde haklısın, emeğinin karşılığında beğeni veya olumlu olumsuz eleştiri almayı bekler insan doğal olarak ama yazılarının güzel olması kanıksandığı için yorum yazılmıyor olabilir diye düşündüm :)))
Nurdan

NEWBAHAR (Güliz Kaya) dedi ki...

Bazen bu yüreklere kazınılası satırlara yorum yapacak özel kelimeler bulamıyorum Gülsen Hocam, ne desem çok basit kalacak Newbahara.

gülsen VAROL dedi ki...

Bu mümkün değil Gül-izim.. Çünki, "basit" kelimesi, Gül-izimin tabiatına aykırı..

gülsen VAROL dedi ki...

Bana zihnimden hiç silinmeyen bir olayı hatırlattın Nihan'ım.. Bursa'da, soyadı TANYOLAÇ olan edebiyat hocamızın, tahtaya yazdığı soyadını tersten yüksek sesle okuyarak sınıfın gülmesine sebep olduğum için disiplin kuruluna verilmiştim.. Sonra okul Müdiremiz (rahmetle andığım) FATMA VARIŞ adındaki müstesna insan, disiplin kurulunu toplamadan beni affetmişti. Ve... "bu derece dikkatli ve espri yönü güçlü bir öğretmen yetiştirdiğim için gurur duyuyorum" demişti.. Zaman zaman, BELKİ; düşüncelerimi duygularımı olanca realitesi ile yazdığım için anlaşılmıyorum ya da beğenilmiyor ifadem diye düşünüyorum.. Ama, ... burada dile getirmeye çalıştığım şey, "BEĞENİLMEK" değil.. " CEVAPLANMAK !!
VE ORKİDEM, SENİN GEÇ KALDIĞIN YORUMLARDA ALIYOR BENİ BİR MERAK!!! :)))))

semra dedi ki...

Nasıl içten bir merhaba bu Gülsen hocam, beni çok mutlu ettiniz :)) hoş buldum. Sevgi ve saygıyla...

Emre Bozkuş dedi ki...

İnce düşünceli ve zarif bir insanın düşünceleri, ne kadar güzel :)

Makbule Abalı dedi ki...

Bazı insanlar vardır; Herkesle kolay dostluk kuramaz. Seçicidir, ama dostluğu kalıcıdır. Her blogda yorum yazamıyorum.Ama inanın sizde tüm yorumları okumak gelir içimden.Yorumlara yanıt veremediğiniz zamanlarda dahi beklenti içindeydim.
Eleştiriyi hiç düşünmedim ancak karamsar yazılarınızı üzülerek okudum.
Şimdi yaylada küçük bir tabletle zorlukla yazıyorum.
Yazılarınızı seviyorum, arıyorum.
Selam-sevgiler. Dostça.

gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili Emre Bozkuş, zarif olmak sadece kadınlara mahsus değildir.. Bu fikrimin doğruluğu senin zarif yaklaşımında gizli.. Teşekkür ederim

gülsen VAROL dedi ki...

Ah.. Makbulem.. İnan bana aklıma geldi yaylada olduğun.. Yoksa senin duygularının bana çoktan ulaşacağına emindim. Çünki sen, bana ilk yorum yaptığın gün ifadene olduğu kadar yaklaşımındaki zarafete de hayran olmuştum. Seninle diyalog kurmamın sebebi de buydu. Beni hiç yanıltmayan ender dostlarım içindesin bu yüzden.
Teşekkür ediyorum ..

Halil Gönül dedi ki...

Hak vermedim diyemem, genellikle benzer şikayetler var bloglarda. Anladığım kadarıyla bloggerların bir kısmı yalnızca takipçi ve izleyici sayısını artırmakla meşgul olduğu için yorum yazmaya gerek duymuyorlar belki de. Bir varsayım benimkisi elbette. :)

gülsen VAROL dedi ki...

Doğru bir varsayım sevgili Halil Gönül.. Anladığınıza ve anlaşıldığıma emin olduğum şey, benim isteğimin buna dayalı olmaması.. Ben, sanki bir sınıfta bir fikrin münazarası yapılsın istiyorum, yazdığım yazı ile ilgili veya çağrıştırdığı şeylerle ilgili.. Yani, beğenilmeyi amaçlamıyorum.. Şüphesiz ki takdir teşvik edici en büyük güçtür ama burada bahse konu etmek istediğim bu değil.
İlgilenmeniz ve fikir yürütmeniz sevindirdi beni..

Nehire dedi ki...

Gittim,'Duyulmayan Çığlıklar'yazınızı birkez daha okudum.Ben sizin sayfalarınızda sessizce dolaşırken kimi zaman umuttan kimi zaman sevgiden kimi an yüreğime dokunan çokça ortak düşünceden gözyaşım yanağımdan süzülüyor.Öylece dalıyorum.Yazdıklarınızı yüreğimin aynasında hissedebiliyorum.Onun içindir ki sizin yazdıklarınızı kendi kendime anlatırken,buraya yazmadan da sizin hissede bildiğinizi düşünüyorum.Bende böyleyim sevgili Gülsen öğretmenim.Kocaman sevgimle saygılarımı iletiyorum.Kaleminiz hiç susmasın...

gülsen VAROL dedi ki...

Sana bir itirafta bulunmak istiyorum sevgili Nehire' m.. Yıllardır, senin bu profil resmine ne zaman baksam aklıma gelen iki farklı düşünceyi silemem nedense.. Birincisi.. briç oyununda son hamleyi yapıp "ŞAH" diyecek bir briç ustasının hamle öncesi O ZEVKİ sindirmeye çalıştığını düşünürüm.. nedense??? :))) Halbuki briç bilmem ne oynadım hatta ne de seyrettim !!.. İkincisi ise.. ağzına gelen ve hak edilen bazı sözlerin o ağızdan çıkmaması için bastırıldığını AMA fısıltı halinde yine de çaktırmadan söylendiğini düşünürüm :))))..
Yani demek o ki, gerçekten hissedebiliyorum senin ilgini ancak görmeyince yetmiyor mu ne ??? :)))

Nehire dedi ki...

Satrançta şah deyip oyunu kazanacak kadar usta olursan bir gün,aklıma ilk gelen siz olacaksınız Gülsen öğretmenim .Ve şah demeden bekleyip tebessüm edeceğim.(Tebessümüm sevgiyle size).İkincisi ise söylemem gerekeni söylerim fısıltı halinde olsa da.Dokunabileceğimiz sevgilerde görüşmek dileğiyle...

gülsen VAROL dedi ki...

Briç ile satrancı karıştıracak kadar oyunlarla ilgili cehaletimi çok zarif bir şekilde hatırlamana bayıldım Nehire... Zamanında, tavla ve pokerde milletin korkulu rüyası olmama rağmen!!

engelsizrenkler.blogspot.com dedi ki...

Gülsen hocam, daha öncede yorumumda yazmıştım. Makbule hocamın, tavsiyesi üzerine sizi tanıma şansı elde ettim. O gün bu gündür er ya geç yazılarınızı büyük bir keyfile okuyup yorumlarımı yapmaktan hiç çekinmedim.

Bilgim ve deneyimim ne ise, o konu hakkında yazmaya her zaman dikkat ederim. Blog konusunda bir çok konular da paylaşımlar yapıyorum. Ama nafile herkes bildiğini okumakta sonuçta özür.

İstatistik ve yorum konusu bir blog okuyucusunun ilk öncelikleri olması gerekiyor. Maalesef, çıkar ve menfaat duyguları da blogger'a ele geçirmiş. Mümkün oldukça okuduğum yazılara yorum yapmaya çalışırım. Dediğiniz gibi eğer bir kişiye değer bulmuyorsam o kişinin yazılarını okumak veya yorum yapmayı bir daha aklımın ucundan geçiremiyorum.

Bunu farklı bir şekilde anlatmaya çalışıyorum. Tabi anlayan anlar anlamaya ne ne hacet laf-ı güzaf. Yazılan her mısranın ve kelimenin anlamını deneyimlerimle birleştirmek için okuyorum ve yorumluyorum. Çünkü blog yazmaya ilk başladığım günden beri şu düşünce ben de hep hakim olmuştur.

Bir blog okuyucusu isem, blog yazarının neler anlatmak istediğini, ne gibi konuları doğru ve açık bir şekilde okuyucusuna aktarmak istediğine anlamaya ve empati kurmaya çalıştıktan sonra hep bir iletişim kurmaya hedefledim.

Eğer bir blog kullanıyor ve blog yazıyorsam bir okuyucum dahi olsa ona ne verebileceğimi düşünüyorum. Aslında çok iyi bir yazar olmadığımı da farkındayım. Benim kisi biraz da cahil cesareti sanırım sadece o anki duygularımı veya hislerimi hareket edip, yalansız, riyasız ne verebilirim mantığı ile her yazımın öncesinde kendime tenkit ederek yazmaya çalışıyorum.

Gülsen hocam, yine yazınızda dediğiniz gibi ben de bir eski kafalıyım diye hep düşünen kişilerdenim. Yalnız ben eski kafalı olmaktan da mutluyum. Bir kişi bile olsa onun bakış açısına girip anlatmak istediklerimi alması benim adıma paha biçilemeyen bir mutluluk kaynağı oluyor.

Sonuç beğenilmek değil yine dediğiniz gibi paylaşmak ve iletişim kurabilmek as olan. Sizi tanıdığıma gerçekten memnun oldum. Bunu sağlayan Makbule Abalı Hocama, sizin aracılığınız ile bir kez daha buradan şükranlarımı kendisine sunuyorum. Kendisini ve sizi hayatımda ve blog yaşamımda örnek alıp duruşunuzu ve yazılarınızı da her daim benimsemeye devam edeceğim. Sağlıklı ve güzel ortamlar her daim sizlerle olsun.
Saygılarımla.

gülsen VAROL dedi ki...

Çok kısa bir zaman dilimi öncesi tanıdım seni sevgili Abdullah Tığ.. Eksikliğini hissettiğim ender dostlarım arasına girişine hayranım.. hem de fazla gayret göstermeden zorlama olmadan.. Belki de bu doğal halin, olduğun gibi hissettiğin gibi görünüşün ve yazman etkiledi beni.. Son derece natürel ama yine son derece dikkatli olduğun ifadene hayranım.. Her zaman dostlara açık kapımdan girerken görmek isterim seni.. Hatta yıllar önceki sayfalarıma bile..
Ben de sağlıklı ve huzurlu günlerde buluşmayı diliyorum.

engelsizrenkler.blogspot.com dedi ki...

Gülsen hocam, dost kapınız ve gönül kapınız benim için açık olsa da olmasa da ben sizin kapınız da olmaktan gerçekten mutluyum. Mutlu olduğum bir kapının önünde kıyısında, köşesinde her daim kendime yer bulurum. Siz de o gönül kapınıza benim için açmışken kapanmaması için bütün içtenliğimle oturmaktan kendime alıkoyamam. Belki de benim de size hayran olmamın sebebi bu ulvi duyguları aynı anda hissetmemiz olabilir. Benim için bu nazik ve kıymetli düşünceleriniz duymak onurlandırdı. Teşekkür ederim Gülsen hocam. Gerçekten ben de düşüncelerinize ve bakış açınıza hayran oldum. Mümkün oldukça yıllar önceki sayfalarınıza gidip oralar da gezmek ufkumu açmak istiyorum. İnşallah cümlemize nasip olur. Her daim görmek istediğiniz yerde olacağımdan hiç şüpheniz olmasın.
Saygılarımla.

Asortik Krep dedi ki...

Hani münazara gibi olsun demişsiniz ya, o zaman yazıyorum.. Ben sizin karamsar yazılarınızı zor okuyorum, çünkü hüzünleniyorum. Size tavsiyem bize anket yapın.. ( yüz buldum astara davetiye çıkarıyorum :)
Biz sizin hangi tür yazılarınızın hastasıyız yazalım..Hepsini seviyoruz ama daha çok sevdiklerimiz mesela..

Birde sizin kitap ve yazar okuma listenizi merak ediyorum.Bizimle paylaşır mısınız?

+ Kitap yazarken günlük etkilendiğiniz kişilikler oluyor mu ? Bunları kitaba nasıl yansıtıyorsunuz..?

Keşke size yakın olabilseydim,sizi ve okuyucularınızı ,bloggerları bir kitap atölyesinde düşünemiyorum.Yazarken o kadar keyifli izliyorum ki konuşmanız en az yazılarınız kadar etkileyici olduğundan- evet,tanımayanlar kıskanabilir.. şahsen tanıştım :) ve hayatımda unutamadığım biri oldunuz.. sizinle bir kitap ya da şiir atölyesinde beraber olmak isterdim.Yok mu çevrenizde bir cafe bir gün İstanbul'a geldiğimde sizinle tekrar görüşüp bir atölye yapabilelim... Sevgiler...

gülsen VAROL dedi ki...

Wawwww... mı desem siz gençlerin şaşkınlık ifadesi ile??? ... yoksa...... Way anamm HELAL!!! diye mi başlasam benim tarzımda :)))) Şurası bir gerçek ki cevap tarzımdan da anlayacağın üzre hem yorum tarzına hem içeriğine BAYILDIM Asortik krepim!!
Bu söylediklerini yıllar öncesi daha İstanbul'a yeni geldiğim yıllarda düşünmüştüm.. Ama her ne kadar ülkenin doğusunu batısını meslek gereği gezmiş olsam da yine de bir taşralı olarak, farklı davranışlara farklı yorumlar yaparak İSTANBUL' un sosyetik ve bir b.ka yaramadığı halde kendisini allame-i cihan zanneden toplumunu benimseyemedim. Daha sonraları... özellikle ilk roman satış rekorları kırınca ve bir ödül alınca o tek kaşı havaya kalkık küçümseyen bakışlar (daha çok kendi çıkarları için) üzerime çevrildi.. Bazıları tekliflerine verdiğim biraz fazla derin mesajları anlayamadı.. ve zamanla etrafımdaki o gölgeler yok oldu..
Yani güzel kızım demem o ki, söylediğin anlamda dışa dönük çalışmalar ve takdimler yapmaya ne hevesim kaldı.. ne de zamanım !
Ama bana hayal kapıları açtın.. seninle dolaşıp duruyorum oralarda!!..
Ve seni gerçekten çok özlediğimi fark ettim.. Keşke geldiğinde arasan beni yine ve yine evimi şenlendirsen..

Asortik Krep dedi ki...

Ben İstanbul'da bir dernekte çalışsam sizin peşinizi bırakmazdım.. Yorumuma verdiğiniz cevap için çok teşekkür ediyorum. Gülsen Hocam, çok istiyorum gelmek... Umarım gelebilirim.

Mehpare Öğüt Şengül dedi ki...

Sayın Gülseren Hanım,

Yıllardır bloglarınızı takip eden birisiyim. Sadece son iki senedir o da evlenmiş olmam nedeniyle internet ortamından ve hatta kendi bloğumdan bile uzak kaldım ki bu benim için çok acı verici bir şey.. Sizin söylediklerinize aynen katılıyorum. İnsanların okumadan, okumuş gibi davranarak beğeni yapması, okuyup da hatırı sayılır bir yorum bırakmaması beni de çok üzüyor. Çünkü blog dünyası apayrı bir alem. Aslında kendi iç dünyamızı döktüğümüz bir yer. O yüzden üzüntünüzü üzüntüm olarak paylaşıyorum. Bizler sesimizi duyurmak istiyoruz ve bunu meşhur olmak adına değil, yaptığımız paylaşımları, başkalarıyla da yaşanmışlıklar olduğunu düşünürek. Diliyorum ki bloglarımızı takip eden dostlarımız bir yorumu bir selamı esirgemesin bizden... Saygılarımla

gülsen VAROL dedi ki...

Merhaba sevgili Mehpare .. hoş geldin. Aslında burada anlatmaya ve iletmeye çalıştığım duygu, herkesin müşterek duygusu. Bir anlamda sizlerin de adına haykırmış oluyorum Gülsen olarak!!!.. Gülserenler de haykırıyor olabilir!!! :)))))

EVREN dedi ki...

Evren | e-vren günlüğü "Bir şey istiyorum.. MERTÇE !" kaydınıza yeni bir yorum yaptı:

Ne kadar yerinde ve haklı bir sitem. Biz blog yazarlarını en çok besleyen unsurların başında geliyor yorumlar. Olumlusu motive ediyor, olumsuzu kendimizi geliştirmemizi sağlıyor. Uzun bir süredir tartışıyoruz bloglara gelen yorumların azalmasının sebebini. 8 Ağustos Salı akşamı saat 21.30'da YouTube canlı blog sohbetlerinde de sizin bu yazınız üzerinden bir değerlendirme yapacağız. Vaktiniz olursa seyretmeniz için bağlantı: https://youtu.be/VX1H9BBADh0

gülsen VAROL dedi ki...

Vakitten bol bir şeyim yok sevgili Evren ama olmasaydı da yaratırdım bu müstesna davet için. Şimdi FACE sayfamda da yayınlayacağım bu haberi..
Sonsuz teşekkürlerimle

8 Ağustos 2017 10:18

Esin Bozdemir dedi ki...

Merhaba Gülsen Hoca'm,
İnanın bu yazınızı yeni fark ettim. Yayın tarihine bakınca, Bandırma'da olduğum o bir haftalık döneme denk geldiğini gördüm. Elimde akıllı telefon olsa da, int.in çekmediği bir lokasyonda idim. Biliyorsunuz yazılarınızı her zaman ilgiyle okurum. Ve her okuduğumda içinde kaybolduğum, derin düşüncelere daldığım çok şeyler bulurum. Etkisi altında kaldığım o yazılarınıza kimi zaman 'ne yazsam yetersiz kalabilir! Ya da 'istediğim şekilde ifade edebildim mi acaba?' dediğim çok olur. Ama sonra, beni bunca zamandır tanıdığınızı düşünerek rahatlarım. Haksız sayılmam değil mi? Gülsen Hoca'm.

Yazınıza ve yazınıza istinaden yorum yapan arkadaşlarımızın düşüncelerine ben de katılıyorum. Doğru ifade ederek; 'yazmak' kadar 'okumak' ve 'yorum yapmak' hepsi önemli ve değerli. Her şeyin bol, bir o kadar pespaye ve sığ olduğu ve çok çabuk tüketildiği günlerin içinden geçerken, nitelikli olanı bulabilmek ve o doğrultuda 'seçici' olmak gerekiyor. Ben şahsen buna dikkat ediyorum. Sadece izleyici sayısına odaklı blog ziyaretleri yapılmaz. Zaman hepimiz için değerli. Onu 'değer've 'özel' bulduğumuz insanlarla dolu geçirmek önemli. Sizi seviyorum. İyi ki varsınız Gülsen Hoca'm. İyi ki hayatımıza dokunmuşsunuz. Hep bizimle kalın. Ve yazmaya devam edin lütfen. Her yazınıza yorum yapamasam da, yazılarınızı okuduğum hep bilin. En içten sevgi ve saygılarımla. Güzel bir haftasonu dilerim.

gülsen VAROL dedi ki...

Ben mümkün olduğu kadar yorumlara hep aynı yazıları klişe edilmiş gibi yazamam.. Yazanların da sayfalarına bir daha uğradığımı söyleyemem.. Ama bazen aynı kişiye aynı cümleleri yazmak gerekebiliyor.. Yalakalık tabir edilen bozuk karakteri hiç sevmem.. tanıyorsun beni. Ama bazen, hani şöyle sarışınımmm!! diye sarılmak geçtiğinde içimden, hep aynı duyguların ifade edilişini yazmak zorunda kalabiliyorum. Özellikle aklının konuştuğu ve o aklın zevkinle birleşip kültürle harmanlandığı bloğunu okurken .. Çok ciddi olarak söylüyorum, sana takdir duygularım hayranlığımla yarışta. Ve bir de buradan yürekten tebrik etmek istiyorum seni Esin'im o muhteşem tanıtımları muazzam bilgilerle bloğunda bizlere sunduğun için..
Benim yazımı zamanında görememiş olman önemli değil. Gözlerime tembihim var ararken üzülmesin diye "bir gün mutlaka" diyorum :) :) :) Geç de olsa.. tıpkı şimdi olduğu gibi.

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam, yine çok zarif ama etkileyici bir biçimde takipçilerinizi "dürtmüşsünüz". :) Beklentiniz çok normal. Yazılarınızla okuyucularınıza kendinizden bir şeyler aktarıyorsunuz, karşılığında sadece duygusal olarak, bir yorumla geri dönüş görmek sizi mutlu ediyor. Aslında bütün blogger'ların beklentisi bu yönde. Ben çok uzun bir süredir blog dünyasından ayrıldım biliyorsunuz. Sadece sizin yazılarınızı okuyorum. Yazının özelliğine göre, söyleyebileceğim bir şeyler varsa yazmaya çalışıyorum. Paylaşımlarınız arasında okumayı en çok sevdiğim yazı konuları (günümüz gençliğine de örnek olacağını düşünürüm hep) çocukluğunuza ve gençliğinize ait anılarınız. Çok seviyorum anılarınızı okumayı. Okuyup da, yorum yazmayanların beğenmediği kesinlikle düşünülmemeli. Aslında sizin yazılarınızın hak ettiği değerde yorum yazmak da kolay olmayabiliyor. Nedeni bu olabilir mi ne dersiniz? :))

gülsen VAROL dedi ki...

Nedense senin yorumlarını okurken genelde kafamı salladığımı fark ediyorum.. Kabul ve tasdik anlamında. Ancak genelleme yapmak gerektiğinde bu tür düşüncelerin herkesin düşünce birikiminde olmadığını söylemek isterim. Çünki bu alem biraz al gülüm ver gülüm alemi.. Ortalıkta dolaşan, hak iddia eden, hatta komuta edip yöneten kendisini bir b.k zanneden kişiliksizlere bakıldığında bu söylediklerim masum bir zaman yitirmek diye düşünülebilir. Ancak ben, okuyanların fikirlerinden istifade etmek istiyorum yani illa ki beni beğensinler diye bir çaba içinde değilim sen biliyorsun.. Tenkit edilmeyi hiç kimse sevmez.. ama ben bayılırım.. zira önüne müdafaa bohçasını açtığı gibi kabullenip yeni şeyler öğrenme dağarcığını da doldurmana yardım ediyor.