24 Şubat 2010 Çarşamba
tek odamı özledim!.
Dün gece efkârlıydım yine... Canımın yapmak istediklerini bedenim yapmak istemediğinde, içimde birbiriyle ters istikamete koşturan iki insan devamlı çarpışır ve acıtır beynimi.. Meselâ canım yine bugünlerde “kaçmak” ile “saklanmak” fiillerini yerine getirmek için fırsat kollamakta. Her iki duygumun da kendimden kaçmak ve saklanmak gibi, aynı zannedilen ama taban tabana zıt iki duygudan kaynaklandığını bildiğimden olsa gerek, bedenim canımın bu isteğine olumlu bakmıyor.. Hatta rüyalarımda bile kendimi ikna etmeye çalışır buluyorum kendimi!!
Devamlı çağrılmak... devamlı ısrarla hatta yerine getirilmeyişine kızarak davet edilmek çok güzel!!! Çünki, günümüz yaşam şartları içinde 'misafirlik' olayı bitmiş durumda.. Hem misafir olma, hem de misafir kabul etme durumlarında, bırakın geleni nasıl rahat ettiririm diye düşünmeyi, gelmesi muhtemel olanları nasıl başka yerlere sepetlerim derdinde millet.. Biri gelecek diye ödü kopandan tutun da, bugün kimin kapısında günü sonlandırsam diye düşünene kadar dejenere olmuş bir durumda artık geleneklerimiz..
Ben, bir yerde misafir olmaktan çok, evimde misafir ağarlamayı severim.. Pişirdiklerim yendikçe, hele bir de beğenildikçe sanki ömrüm artar. Ama ben hiç bir yere ve hiç kimseye yatılı olarak gitmem.. gidemem!.
Ayıplanmayacağımın garantisi olmasa bile, gerçek nedenleri yazmam gerekir ise.. Ben, gittiğim her yerde (kendi düşünceme göre) rahat etmek isterim!. Yani rahatsız edebileceğimi düşünmekten önce, rahatsız olabileceğim düşüncesi gelip oturur aklıma!! Çünki bir divan köşesinde kıvrılıp yatamam.. zamanlı zamansız TV sesine tahammül edemem.. Aydınlıkta, hatta mum ışığında bile uyuyamam. "misafir umduğunu değil, bulduğunu..." gibi sakil bir söze asla uyum sağlayamam.. Ve yazamadığım daha pek çok nedenler yüzünden, gittiğim yerlerde hem kendimin hem de başkalarının huzurunu fazlaca kaçırmamak için de, hiç kimsenin (buna tüm ailemin bireyleri de dahil) evinde yatıya kalmam!
Emekliliğin keyifli rezaletini yaşadığım şu yıllarda Öğretmen evlerinde (buna da bin şükür demeliyim) kalıyorum nereye gitsem..
Bugünlerde yine gözümde tüter oldu o tek oda!. İstesem de ... deliye dönsem de... çatlasam da meraktan, hiç bir iletişim aracı almadığımdan yanıma, perdelerini bile açmadan, gözlerimi de açmadan beynimi uyutup dinlendirdiğim o odayı özledim .
Böyle böyle yabancılaşıyorum etrafımdaki insanlara farkındayım.. Ne onlar benim gıllıgışsız dünyama ayak uydurabiliyorlar ne de ben onların dost peşkeşlerine alışabiliyorum.. Gün geçtikçe artan -tek başınalığım- bu yüzden.. Ama bu sefer farklı olacak gibi bir his var içimde... Sanki eskiden olduğu gibi tek başına oluşumu sadece hayâlimdekiler süsleyip gidermeyecek o tek odalı kocaman binada.. Sanki yeni tanışacaklarım, o sandalıma binecekler gibi geliyor bana.. Beni hayâl kırıklığına uğratmayacaklarını umduklarımı tanımak istiyorum bu sefer.. Beni görmeden sevenleri, arayanları, bekleyenleri, bağrıma basacağımı hissettiklerimi görmek istiyor canım..
Bakalım, bedenim ne zaman ok. deyip onay verecek canımın istediklerine???
Kaydol:
Kayıt Yorumları (Atom)
15 yorum:
Yazıyı okurken bir hayal canlandı gözümün önünde. O binaya gelişim sabahın erken saatlerinde, sizinle yapılan hoş bir kahvaltı ve sanki yıllardır tanıdığım biri gibi saatlerin nasıl geçtiğini farkedemediğim bir sohbet... Emin olun o hep kaldığınız yerde bu kez sadece geçmişten gelen insanlar ve hayaller olmayacak, ben de olacağım ve bunun için nasıl da mutluyum.
Kendimi kediye benzetirim çoğu zaman, dış görünüş olarak değil de yapı olarak çoğunlukla. Bilirsiniz köpekler sahiplerine kediler de evlerine daha çok bağlıdır derler. Belki bu yüzden tek bir oda bile olsa bana ait olsun, ben oraya bağımlı olayım isterim. Sizin için de durumun çok farklı olduğunu sanmıyorum. Ve yine belki bu sebeple zor gelir hep taşı/n/mak. Siz de yazmıştınız bir keresinde bununla ilgili bir yazı.
Tüm bunların ötesinde her ne olursa olsun, tüm duygusal gel-gitlere rağmen bir yeniliğin, herhangi bir yerde bir misafirliğin, kısa süreli de olsa bir yere aitliğin çok güzel bir duygu olduğunu düşünüyorum. Hele de benim gibi sizi kucaklamaya hazır biri beklerken :))
Nihan'ım... beni pek çok konuda yüreklendiriyorsun.. hem de buna şiddetle ihtiyaç duyduğum şu günlerde teşekkürler canım..
Ben de kendimi zaman zaman kediyle özdeşleştiririm. Evet kediler evlerini sever.. ama en büyük özellikleri, hasta olduklarında ve öleceklerini hissettiklerinde ortadan kaybolurlar..ve maalesef zaman zaman gereksiz çıkarttıkları tırnakları vardır!
Bu defa, benimle kucaklaşmaya hazır beklediklerini söyleyenler için Ankara'ya gelmeye değer diye düşünüyorum.. Perdeleri hiç kapatmasam da olur!
ne güzel anlatmışsın içindekileri canım ya
Yazınız çok düşündürdü yine beni. Çok ortak duygu buldum içinde. Mesela kendimi duygu ve davranış olarak, bir kedi gibi duyumsadığım çok olmuştur. Hatta bunu kızım bile söyler bana. Evimden ayrılmak istemem. Evimdeki özgürlüğüme, rahatıma ve huzuruma çok düşkünümdür. Ailemden hiç kimsenin evinde yatıya kalmamışımdır. Mecbur kalmak ise işkence gibi gelir bana. Kaçmak ve saklanmak benim çok sık kapıldığım iki duygudur. Fazlaca asosyal bir tavrım olduğunun farkındayım aslında. Bazı insanlar çok yoruyor beni. Birlikteyken, kendimden çok başkalarını ön plâna alınca, kendimi hiçe sayınca, yorulduğumu, enerjimin tükendiğini hissediyorum. İşte bu yüzden, ruhum da bedenim de, karşı çıkıyorlar bazı mecburiyetlere. Durumum vahim mi, ne dersiniz?
Beni bağışlayınız, sizin yazılarınız bende kendimi sorgulamaya yönelik bir dürtü yaratıyor. Sizin duygularınızı değerlendirmek yerine kendi duygularımı irdelemeye geçiyorum. Yorumlarım da bunu üzerine oluyor. Naçizane düşüncem, kendinizi hiç bir şekilde zorlamamanız. En doğrusu canınızın ve bedeninizin isteklerinin ortak noktada buluştuğu zamanı beklemeniz. Tabi yine de en doğrusunu siz belirleyeceksiniz. Her şeyin gönlünüze göre olmasını diliyorum. Sağlık ve mutluluk dileklerimle.
asosyal olmak çok çok farklı bir durum bence sevgili Anjelika... çünki ben bir de üsteli fazlasıyla sosyal bir kadınım!!!
Onun adına "özel olmak" denir diyemem ukalalık olur diye ama "seçici olmak" denir diyebilirim..
Ve evet... maalesef durum vahim!!!
Eyvaaah! :( Ne yapmalıyım sizce? Tecrübelerinize dayanarak herhangi bir öneriniz var mı?
bu akşam misafirim var yaptık tatlıları tuzluları severlermi sevmezlermi bilemiyeceğim ben fazla kimselere gitmem komşum kahve ye bile çağırsa hadi sen gel ben yapayım kahveleri derim hiç düşünmemiştim bu denli ayrıntılı huy diye geçirdim herhalde kendimdeki bu durumu ama yazınızı okuyunca evet ben rahat ettiğim yerlere gidiyorum demekki diye düşündüm..baba evine de gitsem evimi özlüyorum belkide çalışmanın verdiği dışarda çok vakit geçirmektendir bu ev özlemi ama en doğrusu en rahat ettiğim yer evim sevgi ve dostlukla...
Dikkat ettim de satırlarımda dürüstçe yansıtmaya çalıştığım gerçek duygularım, okuyanların gözlerini kendi iç dünyalarına çevirmeye sebep olmakta sevgili Bilge.. Bu da beni nasıl memnun ediyor anlatamam!!
evden sonra en rahatı oteller:))
güzel de gelse ısrarların çift taraflı hayal kırıklığından kurtulma yolunun...
çekirdek çevreden geçtiğine inanırım :)
sevgiyle...
evet doğru... çift taraflı hayal kırıklığından kurtulmak... bak bu tanımı tuttum!.. Genelde tek taraflı olanıyla tanışırım ben sevgili seden!!!..
Aslında anlamak zor değil yazdıklarınızı,belkide bir çoğumuzun gerçeği bu.
Önünden yıllarca geçtiğim o koca binaya bir kere daha girmek benide mutlu edecek.
Saygılar sevgiler.
Hepinizle tanışacak olmamın heyecanı, diğer sevindirici olayı bastırmakta sevgili tufan..
Güzel, kalıcı ve kıymeti bilinecek dostluklar kurulmasını dilerim.
içtenlikle itiraflarınızın olduğu bu yazı biraz hepimizi anlatır gibi,zira giderek yalnız hayatlar yaşıyoruz kalabalıklar içinde bir çok neden sayılabilir,çok zaman alır anlatılması ama özde biraz bıkkınlık ve kendimiz için yaşayamadığımız bir hayatın özlemi var bu itiraflarda... Aslında olabildiğince yapmak istediğini yapmalı insan kendimizden kaçtıkça kendimize koştuğumuz için bu yalnızlıklar kaçınılmaz. sevgiler.
aman allahım ne kadar doğru... kendimizden kaçtıkça kendimize koştuğumuz ..
Haklısın sevgili Gordion, ertelenmemesi gerekenler biriktikçe, yaşanamayan hayatın özlemi çığa dönüşmekte..
Yorum Gönder