Benim için hem çok önemli hem de unutulmayacak kadar güzel anılarla dolu olan bir tarih bu.. Çünki, 25 /şubat 2010'u 26/şubat'a bağlayan gece, yaşamımdaki en güçlü heyecanlardan birini yaşadım ben. Dolu dizgin! Sınırsız!!
Şimdi düşünüyorum da, aynı oranda, aynı güçte iki farklı duyguyu nasıl taşıdı bu yürek?
***
İnsan, hiç kimsenin fark edemediği mutluluğunun zirvesindeyse, konuşma yeteneği yok olur.. Konuşulanları da anlamadığı gibi kimseye bir şeyler de anlatamaz.. Karşısındakinin sorusuna 'hı-hı' diye cevap verir çoğu zaman.. ve soranı önce şaşırtır sonra deliye döndürür ama dudaklarına yapışan o ebleh tebessümü hiçbir güç silemez.. Bakar bakmasına da görmez... deler geçer bakışları baktığı yeri..
Yanında olan, ama yanında değilmiş gibi hissetmene sebep olan bir insana rastlarsan, o insana iyi bak.. O, ya o güne kadar tatmadığı bir mutluluğu yaşamaktadır; ya da âşık biridir. Veya, şans mı şanssızlık mı bilinmez her ikisini aynı anda yaşayan "tesadüf'ün deneme yaptığı bir kobay insandır!!
Sadece kendisinin o kadar güçlü sevebileceğine inanan, sadece kendisinin bu kadar acı çektiğini zanneden.. Kendisini hem dünyanın en mutlu hem de en şanssız insanı olduğuna inandıran bir zavallı aptal âşık ise eğer, hiç kimsenin anlamadığını, fark edemeyeceğini zannedecek kadar da kördür gözü..
Yakalanmaması veya duyulmaması gereken konumlarda olsa bile ortamı unutacak kadar gözü karadır..
Dünyanın en büyük mucitidir aynı zamanda.. zaman yaratma.. sebep bulma.. mazeret beyan etme konularında.. İkna yeteneği alabildiğine hız kazanmıştır.. anlaşılmasını istemediği bir ortam söz konusu ise eğer, aklın iz’anın sükut edip saygı ile eğileceği kadar mahir bahane buluşlarının mucitidir.. Ama O, sadece bir aptaldır…
O, ya mutluluktan uçan, ya da dayanılmayacak ıstıraptan ölümü özler hale gelen bir zavallıdır.. Ve kavuşulmadığı süre içinde o hissin adı hep “aşk” olarak kalacaktır bitene dek!
Hoş görüle!
Yeter ki, insanı kendi gözünde küçültecek hatalar işlemeye itmesin aşk!..
Yeter ki, kendisine değer veren insanların, ve de ailesinin gözünde, küçültmesin aşk..
Yeter ki, aşağılık kompleksinin bir tezahürü olarak, her karşı cinse aynı yalanı söyleyen bir zavallının, dilinde oyuncak olmasın aşk..
Yeter ki, şişede durduğu gibi durmayana esir olanın, elindeki oyuncak olmasın aşk!

18 yorum:
Tanıdığım bir ağaç var
Etlik bağlarına yakın
Saadetin adını bile duymamış
Tanrının işine bakın
Geceyi gündüzü biliyor
Dört mevsimi,rüzgarı,karı
Ay ışığına bayılıyor
Ama kötülemiyor karanlığı
Ona bir kitap vereceğim
Rahatını kaçırmak için
Bir öğrenegörsün aşkı
Ağacı o vakit seyredin
Melih Cevdet Anday'ın çok sevdiğim "Rahatı Kaçan Ağaç" şiirini getirdi aklıma yazın Sevgili Gülsen Öğretmenim.
Aşk ve kitap insanın rahatını kaçırır, en azından düşünmeye iter. Düşünmeye başlayan kişi de artık eskisi gibi olamaz. En zor iştir düşünmek, huzursuz olur. Ya aptalca mutlu olacağız ya da kara kara düşünüp iyiyi-güzeli-doğruyu arayacağız.
Bizler ikinci yolu seçenlerdeniz, iyi ki...
Kitabınızın doğum günü kutlu olsun. Sizden yeniden haber almak mutlu etti beni. Küçültmeyen aşklar, sevgiler, dostluklar hep var olsun...
Öğüt niteliği taşıyan satır başlarını not aldım. Teşekkürler.
Ustalık ister yaşam içindeki insanın yaşam sanatını dile getirmesi; ustaca, oya işler gibi işlemesi; okuyanın içinde, akan sesleri duyurur, fark ettirir, şifreli, bilinmez yaşama anlam ekler.
Özellikle son bölümde "Yeter ki," diye başlayan satırlar, bu duyguyu tatmış herkesin defalarca okuması gereken ve bana göre genel geçer olan bir aşk kanunları dizisi... Bunca kirlenmişliğin içinde Tanrı'nın insana bahşettiği en yüce duygulardan birini, "aşk"ı farklı anlamlara çeken ya da bu yüce duygunun hakkını veremeyen herkesin tekrar tekrar okuması gerekiyor.
Yaklaşık bir aydır her gün yeni bir yazınız var mı diye beklerken böylesine etkileyici bir yazı ile tekrar blogunuzda bizleri ağırlamanız günün en güzel sürprizi oldu.
Yazınızdaki tüm tanımlamalar, sunduğunuz tüm duygular öylesine tanıdık ve öylesine gerçekçi... Ve sizin için özel bu tarihi ve hissettirdiklerini, tüm dileklerinize ve yazdıklarınıza tamamen katılarak sizinle paylaşmak da yine bu güne denk düşüyor.
Kitabının üçüncü yıldönümünü kutlarken yeni kitabın heyecanını duymak AŞK kadar tatlı geldi bana. Cuma Gününden beri üç kez geçtim mahallenden. Otobüsten balkonuna doğru el salladım. Sevgi ve saygılarımı en iyi dileklerime sarıp yolladım. Pazartesiye kadar buralardayım.
Sevgiler bir daha :))
biraz zamanım vardı, onca yolu hiç üşenmedim geldim,
kah okudum, kah dinledim
kah düşündüm, kah daldım gittim...
yüreğimde aşk gidiyorum şimdi...
gene gelirim ben, sen bir ses ver yeter.
Sevgili Öğretmenim o tarih ve " Albümdekiler" ! kitabınız çok çok güzel duygular yaşattı size ve bize de.Kutlu olsun...
Unutamıyacağım derslerinizden payıma düşenleri seve seve aldım yine,çok teşekkürler .Sevgiler...
Duygu ve düşüncenin güzelliği sahibindendir... :)) Karşısındakinden değil!Kimse onu hissetmenizi sağlamaz,siz hissedersiniz,
ve Aysema Hanımın yorumu da çok güzel,zaten yorumlarınızı bazen kıskanıyorum..Kalite açısından... :))
Sevgiler Fethiye'den.
“Ne hesabını veremeyeceğim bir günüm oldu ne de vicdanımı lekeleyen bir geçmişim...
Ne hissettiysem onu söyledim , onu yaşadım. Yaşadığım bir tek andan bile pişmanlık duymadım.
Asla keşkelerim olmadı. Hiçbir zaman kendimle vicdan mahkemesi yapmak zorunda kalmadım. Karşıma bazen gerçek yüzler, bazen sahteler çıktı ama olsun ben yine sadece hislerimle yaşadım.
Asla sevmediğim birine ‘seni seviyorum’ demedim , ya da asla birini severken karşılığını beklemedim. Dostluğuma değer biçmedim , sevgime ise hiçbir zaman sınır çizmedim. Sevdiysem sonuna kadar gittim,bitirdiysem öldürse de hasreti geriye dönmedim. Bazen çok kırıldım, bazen belki de kırdım ama hata insana mahsustur dedim. Affettim , af diledim. Kimileri birden fazla kırdılar kalbimi ama ben onları yinede affettim. Onlar belki beni saflıkla yargıladılar. Belki de içten içe sinsice güldüler ama asıl unuttukları şuydu: Ben aldanmadım. Aldanan her zaman kendileri oldular ama bunu anlayamadılar.
Bir insan kaybının ne olduğu bilemedikleri için... Kaybetmek onlar için bir alışkanlık haline geldiği için... OYSA BEN HİÇ İNSAN KAYBETMEDİM. SADECE ZAMANI GELDİĞİNDE VAZGEÇMEYİ BİLDİM O KADAR.” (*)
Büyük bir ustalıkla kaleme aldığınız aşka dair yazınız bana da, * Can Yücel’de ‘ in ‘Yaşamak hakkını vererek bir hayata..’ şiirini anımsattı. Ve her birimizde derin izler bırakan “Albümdekiler” kitabınızın 3. Yıldönümü’nde böyle anlamlı bir yazı ile bizlere yeniden ‘merhaba!’ demeniz çok güzeldi. ’Yaşamak bir sanat ise!’ bizler o sanatın inceliklerini sizin gibi ustalardan öğreniyoruz.Ne mutlu bizlere...Teşekkür ederim Gülsen Hocam... ...
Sevgiler, dostluklar ve sanata dair nice güzel paylaşımlarınızla siz hep var olun...
Sevgi ve saygılarımla...
Albümdekiler kitabın/m/ızın 3. yıldönümü kutlu olsun.
Ve aşkolsun doludizgin. Ama onurlu olsun... Duygular doruğa çıktıkça, yüceltsin yaşayanı da...
Sevgiler Hoca'm
Onurlu ve dik nice uzun yıllar dileklerimle kutluyorum sevgili hocam... yeni kitabınızın ilk çıkacağı günün kutlamasını da bekleyerek!
Çok güzel bir hafta sonuna...
Gülsenciğim,sana hoşgeldin 'AŞK'
demek geliyor içimden..
Gerçekten çok hoş, can alıcı, yürek hoplatıcı bir yazıyla hoş geldin!... Eflatun aşkla şiir arasındaki bağı ne güzel vurgulamış. Ne kadar engin bir ilham kaynağı aşk!.. Yalnız aşkın çarptığı kişinin ayaklarını yerden kesme,kanatlandırma gibi becerisinin yanısıra insanı çeşitli şekillere sokma gibi şeytani bir güce sahip olduğu da göz ardı edilmemeli.. her zaman şaire dönüştürmeyebilir!..
Sen, Aşkın mucizevi gücünün, (güzelliğini,acısını,hüznünü,
mutluluğunu,gururunu) ve sorumluluğunun ancak yüce yüreklerde barınabileceğini, şiirlerinde, romanlarında, yazılarında, sohbetlerinde bizlere yaşattın. Şahsım adına, aşkı en kalıcı haliyle kalbimde derin sevgiye dönüştürdün..
Yaratıcı gücünün kaynağı aşkın enerjisinin onurlu yüreğinden hiç eksik olmaması dileğiyle sevgiler.
Leyal......
Yeter ki aşk olsun güzel öğretmenim benim.
Bilmeden, kitabının 3.yıl dönümünde ve bir gecede yine gözyaşları içinde 2.kez okudum içimi yakan satırları.
yeter ki "aşk olsun" derken hiç unutamadığım ve 1. yılını doldurmaya az kala çok sevgili Dilek'i anmadan geçemeyeceğim:((
"Yeter ki insanı küçültmesin AŞK!" Bu ifadeyi bir dilek olarak düşünüp, tüm kalbimle katılıyorum Gülsen hocam.
Çok güzel bir yazıyla dönüş yapmanız mutluluk verici. Albümdekiler'in de 3. yılı kutlu olsun. Zaman ne kadar hızlı geçmiş. Umarım yeni kitabınız da basılır ve biz onun da yıldönümlerini kutlarız...
Sevgiyle ve mutlulukla kalınız.
Burada, yani sayfanızda olmak beni öyle mutlu ediyor ki bir o kadar da heyecanlandırıyor..emek verdiğiniz kıymetli kitabızla ilgili yorumlar o kadar güzel ki size olan hayranlığımı cümlelerle ifade etmekte güçlük çekiyorum dersem inanın ki bu gerçek..
Kalemizle ifade ettikleriniz yine yeniden her zamanki zarafetinizle gönülleri feth ettiniz..en içten teşekkürlerimle Sevgiyle esen kalın Saygılar
Albümdekiler'in vitrine düştüğü gün yaprak yaprak çoğalmıştı aslında aşk, her yürekte karmaşık duygular, her yürek ayrı ayrı kendini sorgular hale gelmiştir eminim, 3 yıl ne çabuk geçmiş..
Evet, farklı duyguların muhakemesi zordur yürek için, öyle ki beyin dahi yüreğin hükmündedir mecburiyetten, her şeye tebessüm eden, ama ifadesi anlaşılmaz bir sıfatın mümkün mü karşısındakini deli etmemesi..
Mutluluğun sarhoşluğu, acının yangını ortaya karışık bir şey işte, bunlar bir araya gelince insan nasıl aptallık etmesin..
Buraya tüm bunları neden yazıyorum bilemiyorum ama her yazınızda olduğu gibi önce kendimi sorgulayarak başlıyorum işe, ve sevgili hocam yine ince notlar edindim her zamanki gibi bir köşeye, ne küçücük görüneyim bir göze, ne oyuncağı olayım bir dilin, ne de esiri bir şişenin..
Aşk işte, bazen ateş olur yanar yürekte, bazen ayaz olur eser döşekte, aşk işte..
Mutluluk her daim sizinle olsun..
Saygılar sevgiler..
“Yeter ki insanı küçültmesin aşk” başlığı ile iletmeye çalıştığım düşüncelerime yorum yapan gönülleri yüce güzel dostlarım..
Size, sizlere, yazılarıma kattığınız değer için, yazdıklarımın anlamına anlam yükleyen yorumlarınız için teşekkür ediyorum.
Bu nasıl ince.. bu nasıl kendimi sorguladığım.. ve bunlar nasıl beni bana anlatan yorumlar?
Keşke tek tek hepinize sarılabilsem ve ayrı ayrı yorumlarınızın yüreğimdeki tahribatını(!) kulaklarınıza fısıldayabilsem :))
Sayfamı okuyan ve yorum yapmayan veya yapamayan 136 blog arkadaşıma da teşekkürlerimi sunuyorum .. Belki bir gün.. bir cesaretle, kimbilir?? Ama yok hayır!.. sayfama her girişlerinde, yüreklerindeki o yorumu sayfama yine de yaz/a/mayacaklarını biliyorum..
Ben kendi adıma "yaşasın aşk" diyorum.. Ve hepimiz adına "yeter ki insanı küçültmesin aşk" diye bitiriyorum cümlemi..
Yeter ki her karsi cinse ayni yalani söyleyen bir zavallinin dilinde oyuncak olmasin ASK.....
Okumak istedigim kitaplarin basinda geliyor ama,maalesef buradan bir türlü ulasamadim,ama umudum devam ediyor birgün bulacagim:)))
Sevgiyle,dostca ve de ASK la kalin
Yorum Gönder