18 Mart 2013 Pazartesi

VEDA ETTİKLERİM .. mi desem.. VEDA EDENLER mi?? ..


Başlık kötü oldu biliyorum.. yani, çağrışımı kötü! Ancak hayatın gerçeklerinden bahsetmeyi düşündüğüm ve de onları anlatmak için klâvye başına oturduğum şu an, en doğal en gerçek en kaçınılmaz olan, hayatın TEK gerçeğinin çağrışım yapması çok çok doğal.. Ama yine de ben, veda ettiğim mi desem, yoksa bana veda edenler mi, hangisi doğru bilemedim başlık için..
Bugün,  başka şeylerden bahsetmek istiyorum insanlardan değil! .. Çünki insan, veda ettiğini zannettikleri ile ne ruhunda ne de yüreğinde vedalaşamıyor zaten.. O nedenle, aradan onlarca yıl geçmiş olmasına rağmen fiilen veda edilen bedenlere asla veda etmeyen yüreğimin  susturulamayan çığlığını yazmayı da düşünmüyorum, onlara zaten “veda” etmediğim için!

Yine her yıl olduğu gibi geçmişin o rutubetli yıllarında dolaşırken, yani bir anlamda duygularımla hesaplaşırken, sanki bir kapı gıcırtısı duydum ve birden o derin uykudan uyandım!.. Biri giriyor diye değil, biri daha gidiyor diye!   Tüm duygularımın ekranında her şey silindi.. görüntüler sıfırlandı ve hatırladım!!! bakım isteyen, ilgi bekleyen o "kapımı" ihmal ettiğimi farkettim.. Halbuki bugüne kadar ne tekmeyi vurup izinsiz giren olmuştu o kapıdan, ne de vedasız ayrılan!.. Gittikçe bir gönül sızısına dönüşen gıcırtı artınca baktım.. ki o kapı kırılmış..
Nice fırtınalar yaşayan bu kırık kapılı yüreğimde, tüm kavuşmasız ayrılıkların sene-i devriyelerinde, eklenen yüklere dayanamayan kapı kırılınca, duyguları kalbe bağlayan rezeler de paslandı demek..
Bu yüzden midir bilemem, ne zaman “yâd” etmeye kalksam kapı ardındakilerini, bir gıcırtıdır başlar.. bitmez!

Yıllar… "an" gibi sormadan geçip giden yıllar ise saçları ağartıyor… derileri kırıştırıyor… gözlerin ferini azaltıp gözlükle baktığını görmeni sağlıyor olabilir.. Doğanın değişmeyen tek gerçeğidir bu.. İstediğin kadar botokslan.. istediğin kadar yatak çarşafı gibi çektir dur suratının derisini.. gülmek istesen de gülemediğin, kızdığında kaşlarını çatamadığın mimiklerinin yok olduğu ifadesiz bir yüz ile yıllara meydan okuduğunu zannet.. hepsi, tüm çabaların boş..

Benim anlatmaya bir türlü başlayamadığım değişim bu da değil zaten.

İçimde biriken, "hadi yaz.. beni yaz.." diye kıpır kıpır omuz omuza itişip öne geçmeye çalışan veda ettiklerim ya da bana veda edenler bunlar da değil!..

Dünyayı unutacak kadar, ev yansa kapı kırılsa duyamayacak kadar kendimden geçerek daldığım OKUMAK!  Ah!!!..  Hiç tükenmeyecek sandığım okuma zevkim  nerdesiniz???
En derin iz bırakanından, en satıhta kalanlara kadar, tıpkı aç bir kurt gibi saldırıp okuduğum, uykuyu unuttuğum, dünyamı feleğimi şaşırdığım OKUMAK!!
Beni niye terk ettiniz???

İlk olmasa da, yaşamımda bana zor gelen vedalardan neredeyse ilki bu. Diğerlerini sıraya koymam mümkün değil zaten.. aklıma geliş sırası ile anlatacak olursam eğer :

Annem ve anneannem el sanatlarında harikalar yaratan insanlardı.. Örgüde dantelde…dikişte.. resimde..Ve ben, onları şaşırtacak kadar farklı modellerle harikalar yaratan ben, yataklarımıza örttüğümüz yatak örtülerine kadar, tek tığ ile (şimdi görsem yaptığıma inanamam) tüm arkadaşlarıma ve aile bireylerine hediyeler yapan ben!!
Ellerim.. Ah! becerikli kırık ellerim neden küstünüz bana?

Yağlıboya tablo zannedilen ve yakından bakınca etamin iş olduğu anlaşılan işlediğim tablolar… dile gelin lütfen.. sizi ben mi yarattım??

Aileden geçme, genlerimin mirası olan güzel alışkanlıklarım vardı.. Misafir ağırlamak da bunların başında idi.. Kalabalık bir ailede büyümenin güzelliğini hâlâ unutmadığım halde, ve yaşadığım onlarca yıl, kapımın çalınmadığı günü yaşanmış gün saymadığım halde, şimdi neden bu içimdeki biri gelecek korkusu???

Yengeç burcu zodyaktaki 12 burç içersinde evini her yerden çok seven burçtur.. tatildeyken bile evini özleyen tek burçtur ve mutfakta harikalar yaratan bir evcimendir.. Misafirden korkmayan, 10 dakikada 3 çeşit yemek icat edebilen bir hamarattır.. Gayem burçları anlatmak veya yengeçleri dolayısı ile kendimi övmek değil.. Ama gerçek şu ki yaptığım yemeklerin orijinalliği ve de lezzeti, bunca yıl.. (tabiri caiz ise eğer) yiyene parmaklarını da yedirtmişken.. neden artık son yıllarda tencere kaynamaz oldu ocağımda?.
 
Sana ne oldu Gülsen??


Kalemim!! Sırdaşım!! .. masamın üzerinde sıra sıra duran ve sıranın kendilerine gelmesini bekleyen, dertlerimi anılarımı saklayan, ama artık bomboş duran.. defterlerim,
ajandalarım.. Sizlerden utanarak af dilemem neye yarar
artık sadece klavyeden ekrana dökülürken anlattıklarım..

Niye ağlıyorum şimdi acaba? Nicedir kapağını açmadığım piyanoya sıra ne zaman gelecek diye mi, ya da sıranın zaten  gelmiş olduğunu fark edişimden mi?
Yoksa..  bir gün artık yazmamın da gereksiz olacağını düşüneceğim korkusundan mı??

Bedenin şekil değiştirmesi görünen bir gerçektir saklanması doğaya aykırı!.. estetikler kozmotikler sadece bazı gözleri kandırabilir ama siz gerçeği bilirsiniz.. Hiç fark etmeden sinsi sinsi.. sıra ile… zevklerinizin ve alışkanlarınızın sizi terk edişini kabullenmek zor gelecek sanmayın; sadece, fark ettiğinizde şaşıracaksınız..
Yaşlanmayı kabullenmek zor olsa da!.

Yeter ki, veda ettikleriniz ya da size veda edenler,  kanıksayıp kabul ettiklerinizle sınırlı kalsın!



Zamanın,
dalgalarıyla boğuşuyor
ömrüm..
Yanına çağırsaydın beni,
kabaran deniz gibi coşardım..
Seni anmadan geçmiyor
inan bir günüm..
Döneceğini bilsem,
geleceğin yolların
ayak ucuna yatardım.








18/mart

18 yorum:

Çınar dedi ki...


Yazamayacağım :(((((((

Sizi arasam yarın... Rahatsız eder miyim?


Arzu Sarıyer dedi ki...

Sizi anlyorum desem ,acınızı sevincinizi paylaşmak istiyorum desem...Çok şeyler söylemek isteyip de söyleyemeyen belki korkak, belki haddini bilmeyen mi olurum bilemedim...Bildiğim tek şey size olan saygım ve sevgimin hiç bitmeyecek olmasıdır...

Akgül Çubukçu dedi ki...

Nasıl da insanın içine, ruhuna işleyen bir yazı, hani derler ya, tam "damardan".

Şu son yıllarda üzerinde çok düşünmek zorunda kaldığım, beni çok korkutan ama korkunun hiç bir faydasının olmadığı, doğanın kaçınılmaz gelişmesi yaşlılık. Annem, çevremdeki fazlasıyla ileri yaştakilerin durumu, beni inanılmaz üzüyor, kendi adımaa ise ürkütüyor, korkutuyor.

Gülsen hocam, sizin için bu duygular henüz çok erken diye düşünüyorum. Zihnen, bedenen aktif bir insansınız çok şükür. Hayata bakışınız, yeniliklere açık oluşunuz, daha burada saymaya gerek olmayan pek çok niteliğiniz varken, karamsarlığa kapılmayın lütfen. Madem ki bazı konularda isteksizlik var, belki biraz ruhsal enerji toplamanız gerekiyordur.

Bahar da geldi, doğanın uyanışı, hayatın yeniden canlanışı, tazelenişi benim ruhuma ilaç gibi gelir genellikle. Tabi üstümdeki sorumluluklardan, düşüncelerden kurtarabilip, doğaya atabilirsem kendimi. Belki size de iyi gelebilir bu canlanış, tazeleniş diye düşündüm. Hava ısındıktan sonra, şöyle bir parklara bahçelere uzansanız, doğanın canlanan akıcı ritmine bıraksanız kendinizi. Bakın nasıl iyi gelecek... Doğa gerçek bir ilaç.

İyilikler diliyorum size, hep iyi, mutlu, huzurlu olun inşallah.

Sevgilerimle.

nihansu dedi ki...

Mamy'im... Benim biricik, canım Mamy'im...

İnsan böyle bir yazıyı, böyle bir ifade ediş şeklini nasıl yorumlayabilir? Yorumlar, yazdıklarınızın yanında, hislerinizin yanında aciz kalmaz mı? Hal böyle olunca sayfalar dolusu yazmak isterken, bir anda yazacaklarımın hepsinin kifayetsiz kalacağı düşüncesi ile vazgeçiyorum. Yeter ki, dilerim, "gerçekten veda ettiklerimiz ya da bize veda edenler, kanıksayıp kabul ettiklerinizle sınırlı kalır". Bunun dışındaki diğer vedalara ise yaşamın kendiliğinden gelen yön değiştirmeler olarak bakmayı yeğliyorum. Aslında bir veda değil de, bir süreliğine ara vermek olarak görüyorum. Ve biliyorum ki yeniden, belki bir zaman sonra canlanıverebilir, yaşam bulabilir o mola verdiğimiz tüm
meziyetlerimiz... Ya da bilemiyorum, böyle olmasını diliyor gönlüm.

Başta da dediğim gibi ne yazsam az kalacak, bu yazı ile bugün beni karşılayan şarkı, ve o çok iyi bildiğim en sondaki enfes şiiriniz, yazacaklarımın yetersiz kalacağının en büyük göstergesi.

Her daim biliyorsunuz ama bugün özellikle bugün, sizi ne kadar çok sevdiğimi bir kez daha buradan haykırmak istiyorum.

sevim yalcin dedi ki...

Duygulari ifade eden sozcuklerle boylesine harika danseden guzel arkadasim, Bahsettigin vedalarla, hissetsende ancak cozmeyi basaramadigin kordugumlerle kalan zamani paylastigimi soylesem sana itiraf edemedigim gercegi soylemis olurum. Sen vedalastigini sandigin aliskanliklarina tanik olanlardan uzakta da olsan ,belli olmayan bi anda, saniyede anilar seridi gozunun onunden gecer....Bursa BKO havuz basinda bana ogrettigin ajorlu orgu modelinin film seridini gorur gibi oldum simdi...Seni ozluyorum Gulsenim.Sevim

Newbahar dedi ki...

Bana ''Newbahar beni affet'' dediğim zaman, belki bu yazdıklarını okuyup beğenmediğinde silersin'' demiştiniz!

Sanırım ben vedaları kadın olarak yüreğimizde fazlaca hissettiğimiz içinde kırgındım Newbahara. Teninin kırışmasına ne kadar aldırmıyor görünse de, onu bunu bahane edip alınganlıklarına, her ev işine vakit bulma çabalarına, kılık kıyafetine eskisinden daha çok özenmesine, feminist duygularını daha rahat haykırabilmesine yaş elveriyorsa da vedalarımız hep aynıymış kalemimin incisi.
Dün Ezgi Öğretmen Sokak kedisi Bop'u tavsiye edince uzun zamandır kapısını çalmadığım kitap yurdunu açıverdim. Üç kitap seçtim, biri ilerde ''nereye gidiyorsun'' sorusuna cevap alamayacağım oğluma!
Bilmem vedamızın ardından döndüklerinde okumaya fırsatım olur mu?
Bu kez yapmak istediklerimin elinden tutuyorum.

Ve ben o vedaların içinde danteller, kaneviçeler, yemekler, ikramlar dışında nicelerini ve hakikisini barındırdığınızı biliyorum.

O yüzden o gülümseyen, şapkalı Gülsen'e hayran Newbahar.

Newbahar dedi ki...

Şansa bak, uzunca içimden gelenleri döktükten sonra yorumun gitmediğini görmek delirtti Newbaharı :(

Dün akşam veda ettiklerimi çağırdım ben. Çaldım Kitap Yurdunun kapısını üç kitap sipariş ediverdim. Birisi bir gün ''nereye gidiyorsun'' sorusuna cevap alamayacağım oğlum için!

Bu veda ettikleriniz, veda edenler danteller, kaneviçeler, yemekler, ikramlar... Hiç o kadar hamarat olmadım desem!

Biliyorum nice vedaları daha yazasınız vardı. Belki yazmak tuşlara ağır geldi, belki yüreğinize!
Belki bize ağır geleceğini düşünüp geçmişin hamarat Gülsen'ini öne çıkardınız!

Yinede en sevdiğim başında şapkasıyla gülümseyen fotoğrafınız.
Ben sizi rüyalarımda öyle görüyorum.

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Kelimelerimin yetersiz kalacağı an...
Ancak uzun yıllar blog ve face dostluğumuzun devam etmesini dileyebiliyorum sadece... daha 12.-14. kat balkonlarının nice yıllara birlikte eskimesi dileklerimle...

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Yazdıklarınızı tekrar tekrar okudum, sonra kendi aciz yorumumu... yok bunlar değildi aslında yazmak istediklerim. Yaşlandıkça anlıyorum ki, sadece nesneler değil, acımasızca kelimeler, cümleler de terk ediyor insanı... ama okuyunca sizi, neden dedim, sordum kendime, niye yapraktakiler hâlâ böylesine çiçek açarken, terk edip gitmek isteği... sonra, yine sordum kendime, biraz mola mı vermeliyim ...

NzlGl dedi ki...

Gülsen hocam
dün ve bugün birkaç kere yazınızı okudum. Kafamdan geçen düşünceler o kadar çok olmasına rağmen bir türlü parmaklarımdan klavyeye geçmedi,
geçemedi......

Gelen baharla beraber
taaa derinlerinizdeki birikimlerin dışa vuruşu, temizlenişi olarak düşünüp öyle yorumlamak istiyorum.

tufan dedi ki...

Kaç kez okudum, döndüm dolandım yine okudum, yazmakla yazmamak arasında bocaladım durdum sevgili hocam..

Hayat bazen kontrolü alıyor elimizden, istemesek de bu oluyor, sanki azgın bir denizde küreksiz sandalda gibi hissediyor insan kendini, cam kırıklarında çıplak ayakla yürümek gibi bir şey bu, can yanıyor ama bir damla bile kan akmıyor bedenden..

Yarım kalan düşler, söylenememiş sözler vardır hayatımızda, hep vardır bunlar, hatırlandıkça içimizi yakan gönül sızılarımızdır onlar, çoğu zaman onlara sarılır kalırız, direnmek isteriz, mümkün olduğunca direnmek, direndikçe sertleşmek, ama kırılganlık zaman zaman umutlarımızı gölgelendirir vaz geçeriz..

Ancak, bazen öyle yağmurlar yağar ki, kuruyan dalların filizlendiğini görürüz, umutların çiçeklendiğini. Yüreğin kapıları sevgiyi baş köşesine koymak için her daim açıktır, yaşanılan, yaşanılması gereken her ne olursa olsun, sevgi bir ışıktır hepimiz için güzel nuruyla ruhumuzu aydınlatan..

Tüm sevgilerin sizinle olması dileğiyle sevgili hocam

Saygılar sevgiler...

nalan dedi ki...


O YAĞMURU BEKLİYORUM
Tufandan izinsiz alıntı için özür dilerim.
Sayfalarca yazamayacağım düşüncelerimi içime gömüp sadece üzgünüm demek içn girdiğim yorumlarda her dostumuzun yazdıklarına evet derken Tufan'ın cümlesi birden içimi ferahlattı. Bütün karamsarlığımı kovup bulutlara baktım.
Dilerim o buluttan yağacak yağmurla yanınız sıra biz de ıslanır temizlenir yeşeririz.
"Ancak, bazen öyle yağmurlar yağar ki, kuruyan dalların filizlendiğini görürüz, umutların çiçeklendiğini."

gülsen VAROL dedi ki...


YORUMLARINIZA SESLENİŞİM..

Dün gece bilgisine ve dolayısı ile fikirlerine güvendiğim çook uzaklardan bir dostum arayıp, “gülsen senin sayfanın zenginliği yorum yapanların kalemlerinden dökülenlerle artmakta, ister tek satır ister sayfalar olsun..” dedi..

Ne kadar doğru bir tespit. Öyle yazılar var ki, yorumu zaten içinde !! O nedenle yazımı zenginleştiren sizlerin yorumlarına ilave edecek bir tek satır olmadığında ya da dediğim gibi zaten yapılacak tüm yorumlara cevabımı yazımın içinde vermiş olduğumda, içimden defalarca okuyup güç aldığım yorumlarınıza cevap yazma gereği duymuyorum..
Bu yazım da onlardan biri.. hatta bu yazım, onların başında geleni!…
Ama benim güzel ve de sevgili dostlarımın… arkadaşlarımın… kızımın, oğlumun, meslekdaşlarımın.. tanıdıklarımın, tanımak için can attıklarımın, tanıdığım için asla pişman olmadıklarımın yaptıkları yorumlar, tekrar tekrar okununca, cevapsız kalmaması gerektiğine inandım..

Şu an, yazamadıklarımı da okuyacağınızdan ve beni her zamanki gibi anlayacağınızdan emin olmanın huzuru ile, yorum yazan veya yazamayan gölgelerinizin her birine ayrı ayrı sarılıp teşekkür ediyorum..

hikayelerdirgeriyekalan dedi ki...

Merhaba,affınıza sığınarak diyeceğim o ki evet yaş alıyoruz ama ihtiyarlamıyoruz:) böyle olsa idi kaleme aldığınız;hepimizi duygulandıran zaman zaman da düşündüren şu canım satırlar bunun bir göstergesi değilmidir? lütfen,bizi burada yalnız bırakmayın ve siz hep yazmaya devam edin sizin bir "merhaba-nasılsınız" demeniz bile bizleri çok mutlu edeceğini bilmenizi isterim..En içten Sevgilerimle Sağlıklı Günler Dilerim..Saygılar

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Satırlar dolusu yorum mu? yoksa sadece duygulara eşlik eden gözyaşlarım mı?
Bilemedim! bildiğim belkide düşünmek bile istemediklerimi okuduğumda kendimle yüzleşmek gibi oldu.
Seni seviyorum ve demek istediğini çok iyi anlayanlardan biriyim.

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Benim yorumlarım niye yok Güzel öğretmenim, yanlış bir işlem yapıyorum da yayına mı girmiyor, sadece merak ettim.
Sevgiler...

gülsen VAROL dedi ki...

Bu mümkün mü Nur'um? Şu an geldi ve yayınlandı yorumun başka yorum almadım. ve sadece sana özel bir cevap oldu bu, aklına düşen bir soru işaretini kaldırmak için..

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Boğazımda bir düğüm; dönüp dönüp okudum ,sözcüklerinizin arasında kayboldum..Kendi sözcüklerimi unuttum..