24 Mart 2013 Pazar

ZEVKLER ve RENKLER..

renkler...
ve  zevkler...
 
Ne denir bilirsiniz başlık için. "Münakaşa kabul etmez"!..
O kadar! .. doğruymuş gibi kabul edilse de bana göre doğru değil aslında.. İşime geldiğinde çok sık kullansam da, zevkimi kabul ettirme derdine hiç düşmedim ben. Üstelik, zevkim paylaşılacak diye korkarım.. Yani "nev-i şahsına münhasır" denen bir tipim ben!.. Bu tip eski terimlere de artık alışsın kulaklarınız.. Atalarımız, nasıl yeni güzel cânım Türkçemizi hemen öğrenip benimseyip kullandı ve de yazdı ise, şimdi sizler de yani benden sonraki jenerasyon da artık yavaş yavaş arapça ve farsça deyimleri kelimeleri yeniden tanımaya ve belki yazmaya da başlamalısınız.. Zaten bunun için sülümanı seyretmeniz epey bi fayda sağlıyor lisanımıza.. Alâ!!! Ne demişler?.. bir lisan bir insan…. olsa keşke!! Doğru olsa, üç/dört lisan bilen hayvanlara ne demeli o zaman?

Benim çok kötü bir huyum var.. daha doğrusu, huylarımdan biri!!.. Anlatmak istediklerimle yazdıklarım birbirinden tamamen farklı ve bağımsız olarak kafasına göre takılabiliyor. Neler neler yazmak isterken ve de başlamışken apayrı bir anlatıma başlamak ne kötü!!! Bildiğin bir adrese kestirmeden gideyim derken değişik sokaklarda ilgi çeken motiflere takılmak ve yolu şaşırıp kaybolmak gibi bir şey.. 

Yazıma başlarken zevklerin her insanda ne kadar farklı olduğunu ve bunların münakaşa edilemeyeceğini anlatmayı düşünürken ve kestirmeden gideyim derken muhteşem Süleyman'a rastlayıverdim!!!
 
Evet…. Zevkler!!! Her çeşidinden her türünden zevklerimiz!.. Okumayı tercih ettiklerimizden, dinlemeyi tercih ettiklerimize kadar.. Karın doyurmaktan.. gönlümüzün açlığını gidermeye kadar. Eş seçiminden, sevip okşa/n/maya varana kadar olan tercihlerimizden bahsetmek istiyordum oysa!!
 

Bir kadın olarak, (bunu zaman zaman unutsam da) şekilciliğe ve gösterişe hiç önem vermedim ben.. İnsan tiplerinde de geçerli bu.. Yani “ben güzele güzel demem”, demedim hiç; benim olmadığı için belki!! Ama ahh… benim olsa dediklerim çok oldu.. Ancak güzel olana hakkını teslim etsem de, bu, onlar için ayılıp bayılma durumlarına gelmeme sebep de olmadı.. Yani bu yaşta bunları yazmak kolay diye geçiren varsa aklından,.. turp !!… yaa sahi turp sıkayım aklına denir ya hani ne demektir niye öyle denir bir türlü çözemedim ben.. yok hayır turp falan sıkmayı düşünmüyorum akıllara.. şimdi tam konuya girecekken sapıtmanın alemi yok.. sadece şaşarım öyle düşünenlere diyecektim..
 
Frank Sinatra'ya kaç yaşında olduğunu sorduklarında, “ava’yla evli olduğum yıllar kadar yaşadım” demiş..
Ava Gardner.İlâhe gibi güzel bulduğum bu kadının, Tanrı'nın insanoğluna bir ikramı olduğunu düşünürüm. Dokunmaları(!) için değil, sadece görmekle bakmanın farkını anlamaları için.. kulları!..

Belki de kadınların, bir kendisine bir de Ava’ya bakması için… ya da, erkeklerin, bir Ava’ya bir de yanındakine bakması için!
Baştan söyledim.. üstelik başlık da öyle.. Yani bile bile lâdes gibi.. kızmak yok!!! zevk bu! münakaşa kabul etmez.. :)
 
Yani Kıvanç Tatlımı tatlı tuğ gibi tığ gibi bir GÜZEL delikanlı için eğer ben ondan etkilenmediğimi söyleyecek olsam, maazallah hakkımda kötü şeyler düşünenler olur diye korkarım :)).. ama doğrusu bu! Umulanların fevkinde bir rol yeteneği olsa da.. Ne boy.. ne pos.. Ben, bana sarı kirpiklerin altından maviş bakan erkek gözünden etkilenmem.. de, 
80 yaşına gelmiş olsa bile Sein Connery’nin hafif çarpık küstah gülüşünden etkilenirim meselâ..

Ya da, Tom Curues'ın takma kirpikli gibi gözlerinin çapkın bakışından değil de Al Pacinonun şehlâ bakışından etkilenebilirim. Zevk benim!!! :)
Alain Delon'un ise ne gençlik, ne göçük halinden, ne gençken ne de içim geçmişken etkilendim!!.

                          

Güzel olandan ve “Şekil”den etkilenen kadın, hem çabuk bıkan hem de çabuk bıkılandır, ama nedense erkeklerin tercihi hep bu yönde olur.. Hah hah ha…. Şimdi tek kaşların havaya kalktığını görür gibiyim.. hatta yapılacak yorumları daha yazım bitmeden okuyabilirim..

Gerek kadın gerek erkekte (çöpçatanlık sitesi falan açmadım:) bence önemli olan karizmadır! Ve o duruş, sadece kendine olan güvenle de sağlanamaz.. Öyle olsa o zaman ukalanın şâhı olur insan.. İnsanın kendine güveni, aklına güvenmekle ve gerektiğinde akıllı olduğunu kanıtlamakla mümkün.. Bunun için zekâ gerekli.. Zekâ, okul zekâsından farklı olarak sosyal zekâya sahip olmayı da gerektirir ki, ne seni kullansınlar, ne de senin kullandığın anlaşılsın.. :)) 

 
Ve bütün bunlara ek olarak, okuduğun okullarda ve hatmettiğin tüm kitaplarda öğrendiklerinin sadece sana ileride lazım olacağı kadarını aklına kaydetmeli ve unutmamalısın ki ne 100 kelimelik insan olmalı.. ne de sadece bir kitaplık bilgiye sahip olup kendini kültürlü zannetmelisin.. Ansiklopedi gibi olmalısın.. önce kendi gözünde değerini kabullenmeli sonra bunu kabul edenlerin hayranlığı ve  sana güvenmeleri ile gurur duymalısın..

Zevkli olmak ve zamana ayak uydurmak; bol paça pantalon moda olunca, altına etmiş gibi o tip pantolon giymekle olmaz.. Zevk, kendine yakışanı bulduğunda seni zevkli insan yapar.. ve ilgi çekici kılar..

                                       


 



 

16 yorum:

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Zevk ve renklerin tartışma götürmediği olgusundan hareketle, yine zevkli ve renkli bir post olmuş sevgili dostum.

Genel olarak aynı görüşleri paylaşıyor, insanın, kadın/erkek kendi tarzı ile, çok güzel değil, "anlam" yüklü olmasından yana olduğumu ve karizmanın bundan öne çıkabileceği görüşümü paylaşıyorum.

gülsen VAROL dedi ki...

Paylaşımın için teşekkürler sevgili Mehmet.

hikayelerdirgeriyekalan dedi ki...

Mutlu akşamlar,yeni neslin de faydalanacağı bu çok değerli paylaşıma ben de zevkle tebessümümle okudum çok teşekkür ederim.Sevgiyle esen kalın Saygılar

Çınar dedi ki...



Doğru söze ne denir..? Zevkler ve renkler konusunda. Çok haklısınız tartışılmaz bile.

Her ne kadar bildiğiniz yolda giderken başka yollarda kaybolduğunuzu söyleseniz de, bu pek keyifli bir yolculuk oldu. Ustaca bir manevrayla konunun anafikrini anlatıverdiniz sonunda.

( Ama KIvanç'cım evlatcım da çok yakışıklı be Hocam.:)))

Sevgiler

nihansu dedi ki...

Sanki karşımdasınız ve güzel güzel anlatıyorsunuz bana bu yazıdaki düşüncelerinizi, az önce sohbet ettim sizinle. Özlemişim Pazar günlerinizin keyifli yazılarını.. Konuşur gibi, su gibi aktı satırlar, gülümsedim, çokça hak verdim.

Ne kadar güzel anlatmışsınız zeka ve güzellik ilişkisini, beğenilerin, zevklerin kişide yarattığı etkiye göre nasıl da şekillendiğini... Tekrar tekrar okurum bu yazıyı ben, her bir cümleden dersler alırım kendi adıma, biliyorum öyle bir amacınız olmasa da...

Ve bir şey daha; kaleminizin gücü, böylesine doğallıktan ve değişik sokaklarda ilgi çeken motiflere takılmanızından da ileri geliyor. Siz hep böyle ara sokaklara takılın Mamy'im, bizim payımıza da keyifli keyifli okumak düşsün.

Bir keresinde bana bir yazım için "Geç gelen ziyaretçiye kapı açık mı?" diye yazmıştınız. Bu kez ben aynı soruyu sormak istedim, bana göre geç oldu bu güzel yazınızla tanışmak. Dedim ya tekrar tekrar okurum. Sizi tanıdığım andan beri zekanın ve onu kullanma gücünün, sosyal zekanın etkisinin ne demek olduğunu ve tüm bunların insanı nasıl paha biçilmez ve güzel yaptığını anladım desem abartmış olmam.

tufan dedi ki...

Değişik ve de ilginç bir konu işlemişsiniz bu pazar sevgili hocam, hani "güzele bakmak sevaptır" derler ya, tabi kim uydurdu bunu bilmiyorum ama, güzele sadece erkekler bakmaz mesela, bence kıskananlar daha çok bakar, yani kadınlar.
Bir erkeğin güzel bir kadına, kıskanan bir kadın gözüyle baktığını düşünebiliyor musunuz, maazallah ortalık yangın yerine dönerdi, erkek çok detaycı değildir bence, yani renklerin onu pek ilgilendirdiğini zannetmiyorum..

Gençlik ile orta yaş arası bir çok insanın farkına varmadan yaşadığı yıllardır, kimileri bu yaş aralığını pek hatırlamaz bile, bu yıllar sahip olma, sahiplenme güdüsüyle geçip gider..

Herkesin bir rol modeli vardır elbette, iç geçirdiği, imrendiği, özendiği, hatta çok haklısınız yanındakiyle de kıyasladığı, bu her iki cins içinde çok yaşanılmış bir durum, bazen münakaşa sebebi bile olmuşluğu çoktur, hangimiz bunlara benzemek için ayna karşısında maymunluk yapmadık ki ucundan kıyısından benzemek için..

Günümüzde insanlar kendi renk ve de zevki konusunda pek özgür değil, zaman da değişti, yaşamda, ne giyip ne yiyeceğimize, nasıl yaşayıp nasıl düşüneceğimize kadar bizleri yönlendiren televizyonlarımız var, onlar kimi gözümüze sokarlarsa ona hayranlık duyar, hatta onun diyetini bile kendi diyetimiz sayarız, üç beş kıçı kırık ucubenin yaşam tarzına imrenir gırtlağımıza kadar borca batarız, kültürümüz televizyonun öğrettiği kadardır, Ajda'nın ne cins don giydiğini biliriz de, Kıbrıs nerede diye sorulunca Karadeniz de deriz, velhasıl sevgili hocam Ansiklopedi gibi olmak ne kelime, biz daha alfabeyi geçemeyenlerin hükmündeyiz..

Cinsel yaşamı imamın tarifinden alan toplumun renkleri ve zevkleri dört köşe sevgili hocam, bakın bende sizin gibi yaptım, yolu uzattım, başka sokaklara saptım..

Saygılar sevgiler..

gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili Hikâyem sana bir türlü "geriye kalan" diyemiyorum çünki sen benim hikâyemsin.
Yazdığın sunduğun birbirinden güzel yazılarının zevkle takipçisiyim ve de içlerinden kaç tanesini taşıyorum aklıma bilemezsin. Ve hâlâ "yorum" a kapalı olduğun için burada dile getiriyorum düşüncelerimi.

gülsen VAROL dedi ki...

Çınar'ım.. o yakışıklının hayranı olmayan yok.. ve de yerden göğe kadar haklılar..Ben, beğenmek değil, "etkilenmek" fiilinin net açılımını sağlayabilmek için o yakışıklıyı örnek göstermiştim.. Zevksiz damgası yemek pahasına!!:))

gülsen VAROL dedi ki...

Hani fotoğrafçıların "rötuş" denen bir kalemleri vardır.. kusurları kapatan ya da göze daha hoş gösteren bir kalem.. Senin yorumlarındaki ifaden de Nihanım, benim yazılarımın rötuşu.. inan bana ben bile yorumunun ışığı altında ortaya çıkan farklı anlamları görebiliyorum.
Benim özel ya da genel anlatılarımdaki nüansları anlayan kişi, benim dile getiremediğim kadar mükemmel bir karaktere ve zekaya sahip olandır canım.

gülsen VAROL dedi ki...

Ewwet sevgili Tufan.. yorumunu yine büyük bir hayranlıkla ve yer yer kahkahalarla okudum..
Alfabeyi geçemeyenlerin idaresinde olmak, hükmünde olmayı gerektirmiyor biliyorsun.. şimdi beni de o sokaklara saptırma!! :))
Çok gerçek, çok net, ve de tüm bunları inanılmayacak bir duygusallıkla anlatışına şaşmamak ve hayran olmamak mümkün değil..

Hüseyin Güzel dedi ki...


Yazınızı severek okudum Gülsen Hocam. Bir değil bir kaç kez okumak lazım derim özümseyerek bu yazınızı. Şu satırlarınız için ayrıca teşekkürler "nsanın kendine güveni, aklına güvenmekle ve gerektiğinde akıllı olduğunu kanıtlamakla mümkün.. Bunun için zekâ gerekli.. Zekâ, okul zekâsından farklı olarak sosyal zekâya sahip olmayı da gerektirir ki, ne seni kullansınlar, ne de senin kullandığın anlaşılsın.."

gülsen VAROL dedi ki...

Teşekkür ederim Hüseyin hocam.. ehil ağızdan, yazısının beğenildiğini okumak ne güzel..

UygarRadikal dedi ki...

Ben de okumakta olduğum bir kitaptaki söz ile zevkler konusuna değineyim şu çok zevksiz günlerde.

"Kimi papazdan hoşlanır kimi papazın karısından."

Selamlar

gülsen VAROL dedi ki...

Çok güldüm sevgili Uygar.. Hem gelişine hem de yorumuna..

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam, bu yazınızı çok dar bir zamanımda okumuş, yorum yazmadan çıkmak zorunda kalmıştım, aradan epey zaman geçmiş. Neyse, eninde sonunda tekrar geldim işte.

Yazılarınızı okuduğumda, çiçekten çiçeğe dolaşıp bal yapan arıya benzetiyorum sizi... O kadar konu çeşitliliğine sahipsiniz ki, hayran olmamak mümkün değil.

Esprili üslubunuz ise yine okurken tebessümler oluşturdu yüzümde. Keyifle okudum. Beğendiğiniz aktörler ise benim de hayranlıkla izleyip, etkisinde kaldığım oyuncular. Mesela bebek yüzlü, masum görünüşlü tipler değil de, Sean Connery gibi karizmatik karakterler etkilemiştir hep beni.

Ama sonuç olarak gerçekten belirttiğiniz gibi "Zevkler ve renkler tartışılmaz".

Güzel yazınızla bize kattıklarınız için çok teşekkürler.

Sevgiyle kalın.

gülsen VAROL dedi ki...

Yorumların içeriğinden önce, yorum yapan dostların, arkadaşların isimlerini kaydediyor hafızam.. Tıpkı bir önceki veya daha önceki ders yoklamada "yok" yazılan öğrencilerim gibi.. "Niye gelmedi?" den çok "neden gelmedi?" ye takılıyor aklım.."merak" insan beyninin sevdikleri için kanat çırpışıdır.. Ve ben şu yorumunu okuyana kadar çok önemsediğim bazı dostlarım gibi senin için de o çırpınışı durduramamıştım Anjelika'm..
Zamanı değerlendirmenin içine sığdırdıklarını biliyorum.. ve bu, sana hayran olmamı arttırıyor..