18 Mart 2014 Salı

.. arsız yıllara isyan!..


Ne zamandır dış dünyanın seslerine kapanmıştı kapısı kulaklarımın.
Bugün, içimdeki dünyada bir kapının çaldığını duyunca şaşırdım. Açtım baktım,
.. ağlayasım gelmiş!!

Hiç yalnız bırakmadı beni bugüne kadar vefakâr gözlerim..
ahh! içi yanarken, dışı gülmeye çalışan cefakâr gözlerim..


Aklımda hiç yokken piyanomun başına geçtim bugün.
Bugün 18Mart.. Çanakkale'de, ya da yürekteki "kale" de hapsedilen şehitlerin, (anma günü değil) şehit oldukları günün tarihini hatırlama günü bugün!.  
Aklıma ve gözlerime üşüşüp, tuşları görmemi engelleyen anılarımla boğuşmaya başladım yine ve sanki, yıllık anı bilânçosu yapar gibi, hata olmadığını düşünerek yaptığım pek çok şeyin hata olduğunu görüp üzüldüm yine yeni baştan..
 
Ve 18mart 2013 te, "veda ettiklerim mi, veda edenler mi?"  başlığı ile yazdığım o uzun yazımı okudum yeniden. Sonra da, 2012 /18  Mart'ta, o büyük üstadın dizeleri ile anlatmaya çalıştığım kendi duygularımı..  "Ben bilmezdim gitmelerin ne olduğunu"
diye başlayan.  


O çekip gitti buralardan..
O çekip gitmeden önce
bilmezdim gitmenin ne olduğunu..
Şimdi kim gitmelerden söz etse, 
karanlıkta bir ana
sessizce öpüyor çocuğunu..
 
 

                                  

diyor Hasan Hüseyin Korkmazgil. Yüreği aynı acıyla tanışan herkes adına. 
Ve bu acının, şiirle / nesirle anlatılamadığını anlatıyor ustaca.
 
Yaşanmış acıları yeniden ve tekrar tekrar yaşamak çok zor.. Çünki, o ACI yı aynı güçte duyamamanın, aynı şekilde hissedememenin acısı yırtıyor bu sefer de insanın yüreğini. Bakmışsın yıllar arsız arsız kovalamış birbirini oyun oynar gibi ve sen yaşamanın mümkün olmadığını düşündüğün ve de haklı olduğun halde, bahaneler icat edip yüzsüzce yaşamaya devam etmişsin üstelik sebepleri haklı bularak!

Dayanma gücü tükenmeye, beden isyana başlayınca, kendimi teselli edip, ‘Üzülme yeter’ dedim.. Yeter!.. Ne geçmişinle hesaplaşmaya devam et, ne gidenlere kavuşacağını düşünüp olmayacak bir duaya amin de!..

Ne de, değer verdiklerinin değersiz olduğunu anlaman için, seni değersiz bulmuş olmalarını hatırlayıp beynine işkenceye devam et..
Bırak artık!..

Birbirleri ile yarışa giren hüzünlerin, müziğe fren oluşuna daha fazla dayanamadı herhalde piyanom ve fısıltı gibi seslendi yüreğime:

"Hadi!" .. dedi.. "en kısık pedala bas.. ve bir daha çal, şarkılara güfte olan yüreğindeki hasreti!. Ne aksini ispatlayan var ne de doğruluğunu.. sen de, bir gün kavuşacağını
 
hayâl et.. yeter!"




 



9 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

‘Üzülme yeter’ dedim.. Yeter!.. Ne geçmişinle hesaplaşmaya devam et, ne gidenlere kavuşacağını düşünüp olmayacak bir duaya amin de!.. Teşekkürler.

NzlGl dedi ki...

Birgün sevdiklerimize kavuşacağız Benim sevgili Gülsen hocam...

Ama o güne kadar sizi sevenlerin size gönülden bağli olanlarin yaninda olmaya ne dersiniz

nalan dedi ki...

Okurken yüreğim burkuldu .Lâkin diyecek bir şey yok.Hayâl et yeter...
Seni seviyorum.

Makbule Abalı dedi ki...

Bir süredir "dış dünyanın seslerine kulaklarınızın kapısını kapamanız" belki de daha isabetli olmuş Gülsen Öğretmenim. Sesler öylesine rahatsız ediciydi ki çoğumuz kulaklarımızı tıkadık.
İçimizdeki seslere hepimizin kulak vermesi gerekiyor. Hatta belki zaman zaman "meditasyon" gibi en sakin ortamlarda sadece iç sesimizi dinlemek... Yıllar geçip giderken elbette izler bırakacak. Ama ilk yaşandığı zamandaki gibi yüreği, beyni etkilemeyecek, dokunup geçecek.Bu acılar yaşanmadan bir yanımız eksik kalıyor. Eminim bunu en iyi aktaracaklardan biri sizsiniz.
İyi ki bir uğraşınız, müzik sevginiz var. İçinizdeki hüzün bir çıkış yolu bulabiliyor. Ve siz o güzellikleri çevrenize de iletebiliyorsunuz.
Daha sağlıklı, güzel günlere...

Nihansu dedi ki...

Aslında acının azalması söz konusu değil veya o acıya alıştığını düşünmek de pek olası değil. Neden mi? Hala bunca yürekli ve içten ifade edilebiliyorsa duygular tam tersi söz konusu; yıllara meydan okuyan o dayanma gücü. Haklısınız insanoğlu ne yaşarsa yaşasın bir şekilde kaldığı yerden devam ediyor, alıştı sanıyor, eskiden daha acıydı ya da bu acıyla yaşayamam diye düşünüyor. Öyle değil ama... Acı unutulduğu için de değil azaldığı için hiç değil, belki yaradılışımızdan belki doğanın kanunu. Acı ise göreceli, derecesi de yok, kıyası da... Herkes kendince yaşıyor. Ve siz Mamyim hala dimdik olağanca yoğun ve içten duygularınızla acınızı yıllardır yaşamışsınız onu içinizde yaşatıp terk etmeden ama şekil değiştirerek çoğaltmışsınız. Siz kendinizce kendi içinizde kimbilir neler yaşamışsınız, bunu bir tek Tanrı bilir. Bu yazılar, müzik, piyano sadece bu sessiz çığlığın şahidi olmuş bizler değil.

Bana ya da bize düşen ise o sessiz çığlığınıza bir parça ses vemek, sizi paylaşmak, başka elden gelen bir şey yok...

Sizi her türlü duygunuzla ve tüm kalbimle çok seviyorum.

düşünce bahçesi dedi ki...

Bazen benim en hoşuma giden şeydir; su üzerindeki bir nilüfer gibi, kendimi bırakmış olmak. O zaman diliminde tıpkı uykudaki gibi yenileniyorum..
Hayatı ağırlaştıran insanlara inat, hafiflemeyi bilmek.
Onlar ki, kendi azaplarında kalsınlar varsın.
Sevgiler saygılar güzel arkadaşım.

Akgül Çubukçu dedi ki...

Ah Gülsen hocam ah! Öyle insanın içine dokunan yazılar yazıyorsunuz ki, onun hakkını vererek yorumlamak imkansız gibi geliyor bana. Öylesine güzel, öylesine içten anlatmışsınız ki bunca yıldır içinizde taşıdığınız acıyı, sadece okumak ve hissetmeye çalışmak bile yüreğimi yaktı. Bu acıyla yaşamak, yaşamaya çalışmak ne büyük başarı. Allah'ın insana verdiği acılara dayanma gücü ne büyük bir nimet ama herşeye rağmen yaşayabilme becerisi bambaşka bir yetenek. Veda edenlerin de, kalanların da huzur içinde olması için, artık kendinize daha iyi davranmalısınız Gülsen hocam. Bundan sonra artık önemli olan sizin sağlığınız çünki.. Sevgilerimle.

tufan dedi ki...

Anmak! İçini kurutmuşuz tüm duyguların, özünü, nefes alışını, canını kurutmuşuz.. Kuru kuru anmak, laf olsun diye, görev savar gibi, bak unutmamış desinler diye..

Hissetmek, hissedebilmektir anmak, gerçekten canın yanması, yoğun duygularla içinin acımasıdır anmak.. Nerde.. Nerede.. Kaç kişide kaldı böylesi güçlü duygular..

"Hiç yalnız bırakmadı beni bugüne kadar vefakâr gözlerim..
ahh! içi yanarken, dışı gülmeye çalışan cefakâr gözlerim.."

Ne büyük bir mirastır bu iki satırlık romanlar! Ne büyük bir servet edinir okuyup okuyup biriktirenler..

Şarkılara güfte olacak bunca hasret birikmişse insan yüreğinde, Anmak ne ki! Çal sevgili hocam, çal, her bir notası kılavuzluk etsin yüreğimize, hayallerimizle süsleyelim umutları, kim bilir belki de çok ihtiyacı vardır ruhumuzun böylesi bir teselliye...


Saygılar sevgiler...




ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

"Yeter!"...Evet zor oldu altetmek beni yılların sonuna taşıyacak ve bitti işte diye kahrettirecek sabrıma sınır çizmek..Ama yeter ! İçimde biriken ,yutkunduğum herşeye yeter derken burada olmak..sanki evde,evimde;yeniden yuvamda..