Ne çok şey yazılmıştır yalnızlık üstüne.. Şiirden tutun da fıkraya kadar.. düz yazıdan felsefeye kadar!!! Şimdi felsefe düz yazı değil mi diye aklınızdan geçen soruya kısa bir cevap vereyim .. Benim için felsefe eğri bir yazıdır.. Çünki, herkesin kendi yorumuna göre uydurup ahkâm kesmesinden belini doğrultamaz zavallı!!.. Neyse konu bu değil.. :))
Defalarca okuduğum bir yazıdan aklımda kalmış.. Diyordu ki, "İki türlü yalnızlık vardır.. - Seçilmiş yalnızlık - İtilmiş yalnızlık." (Bu kategorilere herkesin kendi tabiri ile ekleyebileceği kafiyeli-kafiyesiz yalnızlık tanımlamaları vardır şüphesiz..)
Yalnızlık, her insanın kendi yalnızlığına göre tarif ettiği bir tanımlamadır ve genelde, kendisini yalnız hissetmekle, yalnız yaşamanın arasındaki korkunç farkı bilmeyenlerin yaptığı tariftir.
Yalnız insan, ya, kendisiyle dosttur.. Ya kendisine düşman!… Ya, zaten O, o kadar çoktur ki, başkasına ihtiyacı yoktur. Ya da o kadar az, o kadar sığdır ki başkalarının ona ihtiyacı yoktur!..
"hata" nın tarifinde, "Bir şeyi yanlış yere koyarsan, hâlâ koyduğun yerde durduğu halde sonsuza kadar kaybolabilir" deniyor.
Bana göre ise "Hata", doğru zannedilen insanı, yanlış yere koymaktan kaynaklanmakta!.. O nedenle bulamıyor insan aradığını, aradığında!
Keşke herkesin, kendisini hiç şaşırtmamış, hiç yanıltmamış
dostları olsa dosttan öte! Kendisi ile beraber, anılarını, sırlarını, hatalarını, suçlarını, sevaplarını sonsuzluğa uğurlayabilecek..
Yani demem o ki, aslında "Hata", insanın kendisinde.. Yalnızlık, ister seçilmiş, ister başka.. miş’ li geçmişle anlatılır olsun, insanın yanlış yere koyduklarını arayıp bulamadığı süreyi tek başına yaşamasıdır.

25 yorum:
Bu yazıyı alıp, çerçeveletip yaşam koçumdan inciler diye en nadide köşeye yerleştirmek istedim.
Nedense yalnızlık dendiğinde aklıma ilk şu cümle geliyor; "Yalnızlık paylaşılmaz, paylaşılırsa yalnızlık olmaz"
Ancak favorim son cümle; "İnsanın yanlış yere koyduklarını arayıp bulamadığı süreyi tek başına yaşamasıdır."
Bense kendi payıma hep doğru yere koyduklarınızdan ve süreye ihtiyaç duymaksızın tek başınıza yaşamadığınız an'larda olmayı diliyorum.
Her yazınızda çok yönlü düşünmeye çalışıyorum uzun uzun. Bir "beyin jimnastiği" iyi de geliyor insana.
"Hata" kavramına takıldım ben. "Doğru zannedilen insanı yanlış yere koyduğumuzda, aradığımızı bulamadığımızda bunu hata olarak adlandırmak..." Yanlış insanı neden tekrar arama ihtiyacı duyalım, neden kendimize eziyet edelim?
Yalnızlık bazen nasıl da güzeldir. Kendi iç sesini dinlemek, dünyanın gürültüsünden uzaklaşmak...
Yalnızlık belki "dünyanın yükünü çekemeyecek hale gelmektir" diye düşünüyorum." Ve o zaman bir dost eli, bir omuz aramaktır."
Esenlikler dilerim.
İşte anlatmaya çalıştığım da buydu Nihan'ım.. İnsanın kalabalıkların içinde kendisini yalnız hissetmesi veya tek başına yaşadığı dünyasında hep düşüncelerinde ve yüreğinde olanlarla yaşaması.
İnsan yüreğinde olmaması gereken yanlış insanları hayatına aldığında, etrafı ne kadar kalabalık olursa olsun hep yalnızdır.. "yanlış" olanı "doğru" kisvesi ile aradığı için..
Sevgili Makbule ben de senin yorumlarındaki ifade sadeliği ve derinliğine hayranım. (ki bunu her kalem tutan beceremez) Ancak burada seni tenakuza düşmüş gördüm .. Doğrunun yanlış olduğunu geç anlamak değil hata olan.. Hata, yanlış insanı doğru zannetmek.. Pek çok zararsız hatalar gibi o da iş işten geçtikten sonra anlaşılır ne yazık ki.. Bunun en bariz ve en yıkıcı örneği de (maalesef) eş veya dost olarak insanın yaşamına hayatına soktuğu insanlardır. Yani hatayı fark ettiğinde eğer o "yanlış" tan kurtulmuşsan onu aramana gerek kalmıyor zira o devrede insan kendi kaybolan değerlerini aramakla meşgul oluyor.
Sana tüm kalbimle hak verdiğim düşünce ise, yalnızlığın özelliği ve güzelliği!! :))))
Bir iki gündür heyecanla beklediğim paylaşımlarınızı
bugün görünce çok mutlu oldum dersem inanın abartmış olmam..zira,paylaştıklarınız benim için çok değerli ve anlamlı..emeğinize ve yüreğinize sağlıkla çok teşekkür ediyor iyi akşamlar diliyorum..En içten Sevgilerimle Saygılar
Yalnızlık mı? Gerçeği söylemek gerekirse yalnızlık tek başına olmak değildir. Düşünceler yalnız insanlara her zaman eşlik eder. Çare bulunamayan yalnızlık başka bir şeydir. Gerçek yalnızlık, karşısındaki insanın bakışlarında kendini gösteren yalnızlıktır...Michel del Castillo
Seni nedense bir tül perde arkasında görüyorum ne zaman düşünsem Hikâyem.. yüreği açık.. kendisi gizemli.. :)
Ne kadar doğru.. karşındaki insanın gözlerinde yoksan, ya da karşındaki baktığı halde gözlerini görmüyorsa .. o insan gerçekten yalnızdır..
İtilmiş yalnızlık korkutur beni ,bunu farkına varmak ne acıdır. Acı da olsa yaşanıyor belki de ,anlaşılamamak gibi...
Kendi yalnızlığımızı seçebilmek ,yaşayabilmek en güzeli ...Sevgiler Sevgili Öğretmenim...
Belki de limana çekilmek,uzun deniz yolculuklarından hırpalanmış bedeni onarmak,yiyecek, içecek ikmali yapmaktır yalnızlık. Aynı zamanda rıhtımda bekleyenlerin bize uzattıkları elleri sıkmak,kahve tüten sohbetlerinde yaşam öğretilerini paylaşmaktır da...
Evet çok haklısın Arzu'm.. Tercih edilen tek başına yaşamak ile o itilmiş yalnızlığın KORKUNÇ farkını yaşayan yürekler tanıdım. Kabullenmektense gitmeyi(!) tercih eden!!!
Ne güzel ve ne kadar farklı bir sesleniş bu sevgili Güven. Rıhtımda bekleyenLERİN olduğunu düşünmek!! üstelik sohbetlerdeki tüten kahve :)))) Yaşam koçu olarak ders vermek gibi..
Önce biraz esprili bir yorum yapmak geldi içimden.
Yalnızlığınızı kutsamaya başladığınıza göre kendinizi iyi hissediyorsunuz demektir.
Bırakın yanlış yere koyduğunuz insanlar oldukları yerde bekleye dursunlar. Siz usulca çaktırmadan onları önce yavaş yavaş başlayıp teker teker yok edebilecek zekaya sahipsiniz. Yanlış insan bunu fark etmez bile. Ama yanlış yere koyduğunuzu sandığınız kişi doğru
insansa bunu hemen anlar ve o kendisi çekilir :)
İtilmiş ya da seçilmiş fark etmez, yalnız yaşayan, zaman zaman kendisini yalnız hisseden
biri olarak naçizane yorumun budur Gülsen Hocam.
Son cümleni kabul etmem mümkün değil Asu.. Sen ve ben.. ve bizim gibi tek başına yaşamayı benimsemiş ve kendi yağları ile kavrulabilen, çalacak kapıları olan.. kapılarını çalan kişilere açabilen insanlar bir anlamda başka seçenekleri olmadığı için değil kendi rızaları ile yalnız yaşamayı seçmişlerdir.. Ancak o yalnızlığa itilmiş olanları bilirim güçsüzler yurdunda ya da yaşlılar evinde veya eşinin ve de evlatlarının ilgisizliğini hazmedemediği için yaşamına son veren.. Bir daha düşün istersen ikisi bir olabilir mi?
''Yalnızlık, insanın yanlış yere koyduklarını arayıp bulamadığı süreyi tek başına yaşamasıdır.''Tek başına bu cümleyi yazsaydınız bile Gülsen Hanım,benim için uzun bir yazıyı ifade edecekti,teşekkür.Aynı zamanda o süre hiç tükenip yanlış yere koyduğunuzu asla bize geri getirmeyecektir,diye düşünüyorum.Ve birkaç dizemi sayfanıza sevgilerimle yazıyorum...
Bakarsın yüzüne(me)
Gamzeler bir sıcaklık
Yüreğine(me)
....
....
Zaman!
Öylesine!
Tebessüm maske
Ya gamzeler?
Islak,
Gözyaşı dolmuş,
Yorgun çukurlar
Yalnızlıkta...
Ş.Ö
Sevgili Nehire, Güzel dizelerinle yazımın anlamına katkıda bulunmuşsun. Teşekkür ederim.
Benimki "Seçilmiş yalnızlık".
Teşekkürler.
Tahmin etmek zor değil.. Zor insanların tercihidir.. dünyaları dar zannedilen,ancak derinliğini hiç kimsenin göremediği.
Kendi kendine yetmek, kuyruğu dik tutmak çok değerli dostlara sahip olduğunu bilerek ama kimseye muhtaç olmadan fiziki yalnızlığı sürdürebilmek kolay gibi görünse ve bunu sık sık tekrarlasam da, biraz ateşim yükselse sadece dişim ağrısa o sessizlik yoksunluğa dönüşüyor. Elimi tutacak bir sıcak el beni rahatlatacak bir tatlı ses hep yanımda olsun beni hiç bırakmasın istiyorum. Vücudumun zayıflığı beni çaresiz kılıyor. Yanımda daima bir köpek bir kedi bulundurmamın altında da bu yatıyor. Bir ses, pati sesi bile olsa.
Gülsen Hocam özetle, seçmediğim ama yaşamın beni içine ittiği yalnızlığımı seviyorum ama hastalık beni güçsüz kıldığında yaşadığım çaresiz yalnızlık hiç hoşuma gitmiyor. Gitmeyecek.
Bir an yayınlayıp yayınlamamakta tereddüt ettim yorumunu Asu.. Sanki kapım aralık kalmış da yaşantım izlenmiş öğrenilmiş gibi hissettim.. ürktüm! hele de hiç abartısız can çekişmenin provasını yaptığım şu haziran ayı içinde yaşadıklarımı satırlarında okuyunca..
Sonra, çok kısa bir süre önce sanal tanışmamızın yıllar gerisinden başlayan dostluğa dönüştüğünü hatırladım.. Güldüm! Bir farkla ki benim evimde ASLA bir pati sesi duyulması mümkün değil!!!
''Hata'' mı yıllar sonra duzeltip seçilmis yalnizliğimin tadini cikariyorum.
Hasta ya da saglikli olun etrafinizda cok insan olsa bile yalniz olabiliyorsunuz.
Önemli olan yalnizliginiza saygi duyarak zamaninizi paylasan dostlara sahip olmaktir.
Tek başına bin kişiye bedel senin gibi dostlarım olduğu için, ben kendimi ÇOK şanslı kabul ediyorum Nazlı'm..
Sizden bunlari duymak bin kisiden duymaktan cok daha onemli benim icin Canim Gülsen hocam. Tesekkurler.
Hep düşündüğüm ama içinden pek de çıkamadığım bir konu bu Gülsen hocam. Siz az kelimeyle çok fazla duyguyu açıklayabilen bir insansınız, bense çok samimi olarak anlatmak istiyorum ama becerebilir miyim bilmiyorum. Ben insanlara ne kadar yakın görünsem de, aslında sadece seçtiklerim arasında rahat hissedebiliyorum kendimi. Onlar da çok sınırlı sayıda zaten. İnsan kalabalıkları yoruyor beni. Ama bazen tek bir insan bile tüm enerjimi tüketmeye yetiyor. Başkalarıyla olduğumda kendi enerjimi koruyamayan bir insanım sanırım.
Şimdilik yalnızken kendime yetebiliyorum diyeceğim ama, inanın bazen kendime ben bile fazla geliyorum. Çok fazla düşünce içinde bunalan beynim beni çok yoruyor, o yüzden en çok da huzur arıyorum yaşantımda. Pek çok insani ilişkiden kaçınmamın nedeni bu belki de. Kendimi koruma içgüdüsü. Çok dağılmazsam, kendimi toparlamam daha kolay olur hissiyatı da diyebiliriz belki. Bu duyguların analizi çok zor. Bunları neden yazdım? Yazınızdaki ayrıntılar üzdü beni, oradaki "hata"lardan biri olarak beni düşünmüş olabilir misiniz diye burkuldu yüreğim. İnşallah değilimdir Gülsen hocam. Öyleysem de lütfen bağışlayın beni... :(
Sevgilerimle...
Güzel bir analiz okudum. İnsanın kendisini bilmesi en büyük irfandır sevgili Akgül.. Ancak, fazla hassasiyet mi desem, yersiz tevazuu mu.. yoksa hüsnü kuruntu mu demeliyim bilemedim benim adıma kendinle ilgili düşüncelerine?? Belki de, çocukça bir nazlanış ve şaka denmesi gerekir.. :))
Çok sağolunuz Gülsen hocam. Sizi seviyorum. Kalbimin bir köşesinde değişmez bir yeriniz var. Ama bunu yeterince gösteremiyor ve yansıtamıyor olduğumu düşünerek öyle yazdım. Hassasiyet ve hüsnü kuruntu tanımı uygun olabilir. Nazlanma ise benim için lüks olarak kalmıştır, hiç yapamadım, beceremiyorum. İçtenliğime inanın lütfen.
Çok teşekkürler ve sevgilerimle...
İçtenliğine inandığım ÇOK AZ insan içindesin Akgül.. Ben de seni seviyorum. :)))
Yorum Gönder