20 Şubat 2015 Cuma

trenin arkasındaki kırmızı ışık..


Trenin arkasındaki kırmızı ışığı bilir misiniz? Kara trenle gece yolculuk yapanlar bilir.. ama gece yarısı yanından hızla geçen bir trenin arkasından bakmak belki aklına gelmemiştir.. Hızlı çekim gibi, çok yakınından koridorun açık penceresine dayalı koluna değecek kadar yakın geçen trenin, ışıkları yanan kompartımanlarından hiç bir şeyi göremez insan. Görüntüler karışır gider birbirine o hız içinde geçip giderken.. ama eğilip peşinden bakarsan o trenin, o kırmızı ışığı görürsün.. Uzun bir süre kaybolmaz gözden.. gittikçe ufalır sonra birden yok olur.. ama ne zaman yumsan gözlerini o kırmızı ışığı gözünün kapağında asılı bulursun..

Bir insan, ilk gurbete çıkışını hayatı boyunca unutmaz. Ailesinden, anne kokusundan, baba güvencesinden ayrılışı bir de trenle olmuşsa..  ne zaman trenin sesini duysa ürperir .. içindeki o çocuk ağlamaya başlar. Tesellisi de yoktur üstelik.

Sonra büyür.. ve genç kızlığa adım attığında, güvendiği insanı mı, sevdiği insanı mı tercih edeceğine karar verememenin sancıları içinde, hayatının belki ilk ama asla son olmayan hatasını yapar..
 
Her hatanın, o hataya dayanmayı şart kılan bir 'bonus'u vardır. Canından can verilendir ve adına
"evlât" denir.  Ama bir gün, onun hatırına çekilenleri ve kabullenilenleri, onun da çekmeye başladığı ve yıkımın onda daha kalıcı olacağı anlaşıldığında... Ve çok zor olsa da, o zaman o tek seçeneğin aslında sadece o bonus için şart olacağı anlaşılır.

Mümkün olup olmadığı hiç düşünülmeden karar verilir. Ve  gerçekleştirilmesi beklenen zaman geldiğinde de hiç zorlanmadan, hatta veda bile edilmeden karar tatbik edilir.

Ayrıldığının adı yine "aile" dir.. Ama bu defa tek başına değil, bonusuyla beraberdir terk eden.. Ve işte yine o kara trendedir.. Herkesin derin uykuda olduğu an tren yavaşlar yavaşlar ve durur.. yol verdiği diğer trenin geçip gitmesi için.. Derin bir sessizlik işler içine.. duyulmayan çığlıklar ulaşır kulaklara.. Koridorun camını indirip dışarıdaki muhteşem sonbaharın kararsız gecelerinden birini mehtap ışığında seyre daldığında, birden sanki aniden nereden çıktığı belli değilmiş gibi acı bir düdük sesi ile çığlık ata ata bir hızla ve hışımla,  pencerene değecekmiş kadar yakınından bir tren geçer.. bitmek bilmez bir türlü.. sesli tekerleklerine çığlığa benzeyen düdük sesi karışır.. aklın karışır!! ve hızla geçip giderken sanki birden kesilir sesi.. camdan uzanıp baktığında, işte o kırmızı ışığı görürsün .. ne zaman gözünü yumsan gözünün kapağında bekleyen, yüreğine işleyen.

Geçip  giden trende olanı düşünürsün son defa, sizin bu trende olduğunuzu bilmeyen !..

11 yorum:

ali zafer sapci dedi ki...

Evden ilk uzun ayrılığım Nazilli Öğretmen Okulu’na olmuştu. İlk gece kaçma planları yapmaya başlamıştım, beceremedim. Keşke kaçabilseydim. Sonra bütün yaşamım ışıksız geçti sayılır. Ne trenin kırmızı arka ışığı vardı ne de başkası…Yazınız beni çok etkiledi.

TRENİN ARKASINDAKİ KIRMIZI IŞIK
“Bir insan, ilk gurbete çıkışını hayatı boyunca unutmaz. Ailesinden, anne kokusundan, baba güvencesinden ayrılışı bir de trenle olmuşsa.. ne zaman trenin sesini duysa ürperir .. içindeki o çocuk ağlamaya başlar. Tesellisi de yoktur üstelik.”

ali zafer sapci dedi ki...

İzninizle kısa bir bölümünü bloğuma aldım, isterseniz kaldırabilirm.

gülsen VAROL dedi ki...

Ben iltifattan hiç hoşlanmam hatta son derece rahatsız olurum ve tepki veririm.
Ama, hayranlığımı dile getiremesem de hep aklımda canlı tuttuğum bir kişiden takdir sözü duyduğum zaman bakarım kanatlanmışım uçuyorum!! :))
Sen, sevgili Alizafer, değerli hocam, sen, tek satıra sayfalar sığdıran sen, eğer benden bir esintiyi o hayran olduğum sayfana taşırsan, bu benim için kalıcı mutluluk olur.

nihansu dedi ki...

Trenler oldum olası bende hüzün ve garip duygular uyandırır. Samsun'da evimizin balkonundan hep o kara trenleri ve onların kulakları yırtan düdüklerini duyardım. Çok küçük yaştan itibaren de trenle her seyahatimde tuhaf bir hüzün duydum. Ayrılıkla özdeş belleğimde trenler ama mutlu değil buruk, hüzünlü ve mecburiyete dair ayrılıklar..

Sonra ailemden ilk ayrılışımı, 17 yaşımda şehir değiştirişimi anımsadım bu da başka bir hüzün ama o yıllarda hissettiğim yoğun bir heyecandı.

Ayrılmak, trenler ve sonra ömrün bir yerinde makas değiştirme ve çok farklı bir yönde ilerleme.. Çok güzel bir yazıydı Mamim, yazıda anlatılanlar kadar hissettiklerim de hüzün dolu... Ve sonra bir anlık bir saniyelik kesişerek yaşamların sonrası için tamamen başka yönlere akıvermesi...

gülsen VAROL dedi ki...

Melankoliyi çağıran sestir kara trenin düdüğü.. kış geceleri çok uzaklardan duyulan bozacının sesi gibi.. ya da sis bastırdığında yolunu bulamayan vapurların o boğuk sis çığlığı gibi.. Bir gün anneme de söylemiştim tren sesinin bendeki etkisini de, o bana "ben severim tren sesini seni götürdüğü gibi getirdiği için" demişti.. ne muhteşem bir zeka ve nasıl mükemmel gizli bir anne öğüdü imiş meğerse.

NzlGl dedi ki...

İster trenle , ister senelerce uğraşılardan sonra ,ister gulerek ,ister ağlayarak tüm gidenlere GÜLE GÜLE....

gülsen VAROL dedi ki...

Bazılarını ayırt etmek gerekir ama Nazlı'm.. Mesela gülegüle den bile anlamayanlar için cehennemin dibine .. gibi son derece duygusal bir temennimiz var!! :))

NzlGl dedi ki...

Ahh canim hocam
Bendeki duygusal !!!!!!!! temennileri bir duysaniz 😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄😄

gülsen VAROL dedi ki...

Hocasını mahcup etmeyen öğrencilerim olması ne güzel!! :))))

ÇOBAN YILDIZI dedi ki...

Ne kadar ağladım bilmiyorum..çok gerilerde ama hala orada olduğunu bildiklerim dizildi birer birer yine karşıma..Sevginin ve güvenin aynı kişide olduğunu zannedip her ikisini birden kaybetmek midir gurbet; yoksa tüm bunlara sahip olmak için çıktığın serüvenin adı mıdır? Sen başkalarını iknaya uğraşırken yaşadığın gerçekle birlikte kendinden geçip çıktığın yolculuk mudur gurbet? Bende bir sürü adı var... Sanırım en yakışanı hayal kırıklığı adı batasının !!!

gülsen VAROL dedi ki...

"GURBET" nedir diye bir soru sorulsa imtihanda.. ve buna verilebilecek en güzel cevabı seçmek gerekse... diye düşünüp, bu muhteşem tanımlamaların içinden birini seçmek istediğimde.. beni çaresiz bıraktın Çoban yıldızım..