İnsan zekâsının – zevkinin – gerçekçiliğinin – ve bilgi hazinesinin aynasıdır yorumlar..
O nedenle okuduğum ve etkisi altında kaldığım yazılar kadar, hatta bazen ondan daha çok o yazıya yapılan yorumlara değer vermekteyim.. Müdavimi olduğum sayfalarda okuduğum yorumlardan yeni tutkular edinişim bu yüzden!.
Ama, bazen çark ters dönünce, düşüncenin dişlisini kırabiliyor..
Nasıl mı?
Hayran olduğum, acizane takdirimi cömertçe sunduğum bir kişi, bir de bakıyorum, aynı klişe yorumu bilâistisna herkes için yapmış!!
Hemen kapatmıyorum o sayfayı.. O yoruma uzunca bir süre bakarak, o insanın azar azar sönüşünü seyrediyorum...ki, mavi boncuk kırılabilsin!
Ziyaret edenlerin bazıları “geldim selamlarımı bıraktım” gibi son derece basit bir cümle yazıyorlar.. Bırakma kardeşim selâm melâm!. Selam/sevgi yorum değildir.. Bak sayfanın tepesine! Ne yazıyor orada? "yorum"!
Hah!.. İlle de alkış tut demiyor sana kimse.. Yani “ay şekercim valla ne muhteşemsin” diye sayfada kalite indirimi yapan yorumlardan da bahsetmiyorum. Bu tip yazılan notlar, değil yazılanı anlamayı, okumayı bile becerememiş olanların çağrı niteliği taşıyan mesajlarıdır benim gözümde..
Bu nedenle, sayfamda yayınlanmasına izin verdiklerimin ve beni onurlandıran, mutlu eden, dört gözle beklediğim yorumların dışında, bu tip sildiklerim ne yazık ki onayladıklarımdan fazla..
Ben duygusal bir şiirimi veya yazımı paylaşmışım.. adam geliyor “hayırlı cumalar” diyor iyi mi? Bu bir temennidir, yorum sayfasında işi ne? Ayrıca neden sadece hayırlı olan CUMA???
Veya “uzun zamandır yoktum selâmlarımı bıraktım” falan yazıyor.. yahu kardeşim, oğlum, kızım, paşanın gelini !! nerdeysen nerdesin.. oku önce açtığın sayfayı..OKU! anladın anladın... anlamadın, kapat çık git!..
Yani bir yazıya yapılan yorum sayısının çokluğu ile, yazının kalitesinin ve beğenilmesinin doğru orantılı olmadığını bilmeyecek kadar cahilsek eğer, o zaman çarşambanız hayırlı olsun kardeşim.
Sonunda yorumlarımın bu tip yazılanlar arasında yok olmaması için, hiç kimsenin sayfasına yorum yazmamaya ve yapılan yorumları da okumamaya karar vereceğim.. Daha az önce nefis ve kısa bir yazı okudum.. yapılan ilk yorum saçımı başımı yoldurttu bana.. “bilmiyor' san” konuşma bari mirim!! yazma o güzel yazının altına kıytırık mesajını!.. Bilmemenin ayıp olmadığının, sadece (tek şey) bilmekle telâfi edileceğini düşünenler, öğrenmemenin ayıp olduğunu akıllarına getiremezler.
Beni anlayanlar ve kendileri adına da konuştuğumu düşünenler çok fazla biliyorum.. Yorum yapsanız da yapmanız da.. Ama siz beni dinleyin ve niteliksiz karalamaları yorum olarak yayımlamayın. Benim pek çok dostumdan duyduğum bir gerçektir, benim yazdıklarım kadar hatta daha fazla yapılan yorumların ve verdiğim cevapların ilgi çektiği.. Çünki yıllar yıllar önce söylemiştim hatırlayanlar olabilir ben bu yorum sayfasını öğretmenler odasına benzetiyorum diye.. Mutlaka "öğretmen " olunması gerekmediğini, her anne ve babanın doğal olmasa da mecburen öğretmen olmak zorunda olduklarını biliyorsunuz.
Sözün özü, nicedir boş olan bu odanın sebebini sömestri tatiline bağlıyorum efendim.. :))))
Güzel yorumlarda buluşmak dileği ile..

12 yorum:
Blog dünyasına girdiğimden beri çok önemsediğim bir konudur "yorum yapmak " ve "yorum yanıtlamak " sizin de bu konudaki hassiyetinizi ilk günden biliyorum Sevgili Öğretmenim.Şimdi üzüldüğüm bir konu oluştu; topal aksak giden blog sayfalarım var siz yıllarca uğramıyorsunuz ...Sözünü ettiğiniz yorumlardan yazılarıma ve alıntılarıma pek olmadı.
Demek ki size yorum yazarken boşuna kendimi sınavda hissetmiyor muşum.
Gülsen hocam, ne kadar iyi anlıyorum sizi. Bir de yazınızı okurken, o öfkeli, sitemli, zaman zaman sinir olmuş haliniz canlandı gözümün önünde. O keskin kılıç misali ifadelerinizin canlanmış halini izledim karşımdaki ekranda, bende de bir dengesizlik mi var ne, çok keyif aldım bu anlatımınızdan. Hani diyorsunuz ya "Hayran olduğum, acizane takdirimi cömertçe sunduğum bir kişi, bir de bakıyorum, aynı klişe yorumu bilâistisna herkes için yapmış!!" bu olayı aynen yaşadım ben. :)
Facebook'da, fotoğraf gruplarında fotoğraf paylaşmaya başlamıştım yeni yeni, bir grupta fotoğrafıma yorum yazmış grubun yöneticilerinden biri. "Mükemmel fotoğraf, tebrikler, müthiş çekim" gibi, böyle beni keyiften dört köşe yapacak ifadeler. Nasıl sevindim, "ben neymişim be abi" havalarına tam uçmak üzereyken, Aaaa! bir baktım, benden sonraki fotoğrafta da aynı yorum, bir öncekinde de, iki sonrasında da... Hayırdııırrr?
Bilmiyorum tabi ben bu ortamları, aaa? Şaşırdım, meğer kopyala yapıştır, herkese aynı yorum. Eee? Hiç bir ayrıcalığımız yok o zaman birbirimizden, iyisine de, kötüsüne de aynı muhteşem ifadelerle yazılan yorumlar. İşte o zaman bütün mutluluğum sönmüş balon gibi sönerken uçuverdi uzaklara.
Ben başladım mı yorumlara, grubun birinden de yöneticilik teklifi geldi mi, hadi bakalım, yorum nasıl yapılırmış. Ben herkese, kişiye özel, o fotoğrafa baktığımda ne hissediyorsam ve de bütün duygularımı aktararaktan yorumlar yazmaya başladım. O grubu yükselttim, sonunda kıymetimiz bilinmedi ama, olsun, "iyilik yap denize at, balık bilmezse halik bilir" hesabı, ben de oradan ayrılıp kendi grubumu kurdum.
Halen aynı şekilde, kendi fotoğraf paylaşım grubumda kişiye özel yorumlar yapmaktayım, bu çok zamanımı alıyor, pek çok şeye yetişemez oldum. Başka sorumluluklarım da olduğu için, ne kadar dengelemeye çalışsam da atlıyorum bazı şeyleri. Kısacası, sizin yazılarınızı da ihmal ettiğim bu yüzdendir, affımı diliyorum...
Yazınızı çok sevdim, inanın, bloglar ortamında pek çok insanın düşünüp de dile getiremediği bir konuya bıçak atmışsınız, tebrik ediyorum sizi Gülsen hocam. (Yazınızdaki ifadeleri de hiç üstüme alınmadığım ortada ama inşallah doğru yapmışımdır.) :)
Kocamaaann sevgilerimle... :)
Sevgili Arzu'm ikimiz de bilgisayar sistemlerindeki düzenlemeleri bilemediğimizden olsa gerek, senin bir türlü düzenleyemediğin bloğunu uzun bir takipten sonra bıraktım.. ara ara baktığımda da blogça yayınlanan menfi cevaplar aldım ve vaz geçtim. Bu arada araya 7 ay gibi oldukça uzun süren bir süreçte ecelle pençeleşmemin de bunda katkısı oldu. Sadece senin bloğundan değil, diğer dost sayfalarından da uzak kaldım. Şimdi yavaş yavaş yeniden filizlenen yeni dürtülerin ışığında yeniden unutmadığım adreslere uğramaya başladım.. Ancak, yazdıklarım neden sende üzüldüğün bir konu oluşturdu bunu anlayamadım??
Ah benim zarif ve ürkek yürekli Asortik krepim.. Senin kısacık gibi duran ama benim oku oku bitiremediğim yorumlarını ne çok sevdiğimi bir bilsen.
Gel seninle bir anlaşma yapalım Sevgili Akgül'üm.. Böyle güzel ve hikayemsi yorumlarının sonuna, hiç gereği olmayan son cümle içindeki parantez içi yazılar gibi cümleler sıkıştırmayalım!!! Neyse ben bunu bir nazlanma olarak kabul ettim şimdilik!!! :))) Çünki sen, pek ala senin bendeki değerinin (her anlamda)ne kadar yoğun olduğunu biliyorsun.
Emekli bir öğretmen olarak sömestr tatilinde de zamana bağlı kalmadan duygu ve düşüncelerimizi aktarabiliyoruz. Hele bu güzel ve anlamlı yazı insanı hemen yazışmaya davet ediyor.
"Duygulara tercüman olmak" deyişi adeta tam yerini bulmuş. Ama doğrusu ben belki biraz daha yumuşak ifade ederdim. "Kadife eldiven içinde demir el" gibi. Demiri bile eğip bükmek değil ama yumuşatırdım sanırım.
Yazım kuralları, hitap şekli, ifade gerçekten çok önemli. Yorum yazmış olmak için yazılmamalı, tek kelimelik yorumlar var, yadırgıyor insan.
Sosyal medyada hiçbir yere üye değilim.Çok az bloğa üyeyim.Güvendiğim çok az blogda yorum yazıyorum. İçerik beni ilgilendirmezse yazmıyorum.
Bu yazınız belki bir sitem, bir serzeniş veya bir iç dökme gibi algılanabilirse; Hoşgörünüze sığınarak ne zamandır kafamda birikmiş birkaç düşünceyi paylaşmak isterim... İnsan bazen de bir iade-i ziyaret bekliyor sevgili Gülsen Öğretmenim. Sağ olun zaman zaman yorumlarım hakkında övgü dolu sözlerinizi de biliyorum.
Kitabımın çıkışını bile sizinle paylaşamadım, ne yazık.
"Geriye Kalan" yalnızca güzel duygular, dostluk, sevgi, vefa, güven olacak belki de...
Ama lütfen bilin ki, sizi tanımasam da, düşüncelerinizle, yazılarınızla,şiirlerinizle, yorumlarınızla-benim sayfalarımda göremesem de- çok seviyor ve arıyorum.Zevkle izliyorum.
Bilirsiniz, Orhan Veli'nin "Anlatamıyorum" adlı şiiri ne güzeldir. Son dizeleri şöyleydi sanırım;
Bir yer var biliyorum;
Her şeyi söylemek mümkün;
Epeyce yaklaşmışım duyuyorum;
Anlatamıyorum.
Anlatmaya çalıştım, ama bazen gene de anlatamadığımızı düşünürüz.
Selam-sevgiler...
Az önce döndüm sayfandan.. Kafamı toparlayamadığım için yazmaya hemen başlayamadım Sevgili Makbule.. Çok güzel anlatmışsın Orhan Veli'ye inat :)) Asgari değil azmi müşterekleri olan iki insan olarak... meslekdaş olarak.. aynı dertleri farklı kişilerle yaşayan iki kadın olarak.. güçlü kalemi ile daha güçlü duygularını yazan iki insan olarak biz hiç konuşmasak da anlarız birbirimizi diye düşünüyorum.. Ve seni başarından dolayı kutluyorum sevgili meslekdaşım.. Yaşadığın coşkuyu biliyorum.. Bir kitap yazmak, ve o kitabı kucağına alıp göğsüne bastırmakla, bir çocuk emzirmek arasındaki o muhteşem benzerliği tattığın için ne mutlu sana.
Yorumlamak, "yorumlara yorumunuza" yorum yapmak... Ben de aynısını düşünüYORUM demek ne denli kolaycılık olur. Ama sanki daha önce okumuştum ya da biz bunu konuşmuştuk sizinle çünki öylesine tanıdık ki düşünceler... Hap söylerim yazılan yorumlar, yorum yazanlar o sayfanın o yazının kalitesinin bir göstergesidir. Sizin yazılarınız kadar yorumlarınızı da okumaya doyamam, yorumlar, onlara verilen cevaplar... Çoğu kişiyi de sizin yazılarınıza yaptıkları yorumlardan tanırım ya da tanımaya çalışırım. Yazmak kadar ustalık ister yorumlamak...
Ahh bir de blogspotun azizliğine uğramayıp yorumlarımı ilk coşkusuyla iletebilseydim...
Uzun sözün kısası yormayan daha nice yorumla daha nice yazıya...
Ben de yorumları okumaya bayılıYORUM Nihan.. :)) Büyük bir sabırla Blogspotun terbiyesizliklerine dayanmaya çalışmaktayım. Az önce ne kadar taslak yazım varsa yayınlamış iyi mi? nasıl sildiğimi bilemedim.. gören gördü!! Bu işlerden anlayan bir arkadaş, "Google+ yı sildiğin için geliyor bu aksilikler başına" dedi.. Yani mutlaka pespaye olunması gerekiyor. Oysa neredeyse tanıdığım herkes bu laçka durum nedeniyle blokçudan buraya taşınmıştı.. Şimdi daha beterini kabul etmediğimiz için yıldırma taktiği uygulanmakta..
Neyse hiç olmazsa sayende o robot olmadığını kanıtla illetinden kurtuldum.. Temennine candan amin dedim.. nice yazılara ve nice yorumlara..
Sevgili Gülsen öğretmenim sitem demeyelimde ..doğruyu söylemenize katılıyorum...doğruca eğilmeden bükülmeden düşüncelerinizi direk söylemenizi seviyorum..bir ara oldukça meraklandırdınız beni ..demek rahatsızmışsınız çok geçmiş olsun..sevgiyle kalın...
Hani ilk göz ağrısı denen bir tabir vardır Bilge bilirsin.. İşte sen de benim ilk göz ağrılarımın içindesin.. Bir ara senden de ses soluk kesildiğinde, ben de uzun süre dolaşıp durmuştum o fotoğraftaki bahçende.. merak içinde.. eh! ödeştik diyelim güzel mimarım.. ok.?
Hakkımdaki güzel düşüncelerin için de teşekkürler..
Yorum Gönder