Kadın veya erkek hiç fark etmez.. İlişkilerdeki duygular hep aynı seyri takip eder genelde.. Bir ufak farkla, ki kadın bunu, yani ister duygusal ister bedensel olsun ilişkisini ve duygularını, güvendiği dostlarına ya da kendisine çok yakın bulduğuna anlatır ama erkek bu konuda konuşmaz. Ancak, burada okuyacağınız bahse konu olan duygular her iki cins için de birebir aynıdır..
Hani hissedersin.. bir türlü eskisi gibi değildir muhabbet.. heyecan yorgundur sanki, coşkuya ara vermiştir.. Hani önceleri, devamı için hiç çaba göstermesen de, her gece gözünü yumduğunda ve her sabah gözünü aralarken aklına düşen kişi artık sıraya dizilen düşüncelerin sonlarında yer almaktadır.. O aramak ve aranmak duygusunun seni rahat bıraktığını ve aranmamış olmanın artık seni gıdıklamadığını farkedersin hayretle.. Ama tam o sıralarda bu defa alışkanlık denen kenenin emrine girersin.. yine aynı muhabbet… yine aynı içtenlik ama bir ufak fark, sohbetin zamanı azalmıştır.. bu sohbet telefonla yapılıyor ise mutlaka makul ve hoş karşılanacak sebepler sıralanır ilk zamanlarda.. buluşma gezme ve görüşme şeklinde ise sık sık koldaki saate gitmektedir gözler..
Birden, karşında oturanın çok kilo almış olduğunu fark edersin göbeğine bakıp.. veya mutat sarılmalarda, allah allah ter mi kokuyor ne? diye düşünürsün seni rahatsız eden kokuyu hissedip..
Sonra hiç adetin olmadığı halde, hatta kişiliğine ters düşüp kendini kendi gözünde küçültse bile, yalanlara gelir sıra.. İşinde aksi giden olaylar vardır… Evden kaynaklanan bir sorunu çözmen gerekmektedir.. annen/baban rahatsızdır ve acilen memlekete gitmen gerekmiştir.. Grip salgınından payını almışsındır tadın yoktur… vs.. vs.. Bunların ak yalan olduğunu düşünürsün kendini rahatlatmak için.. sonra başında “ ak ” olan yalanlar gelir aklına!! Beynin düşüncelerindeki konuyu değiştirme yarışına girip, güncel olaylara ilgini çekmeye çalışır ama ruhunun iştahı kaçmıştır bir kere..
Bir de bunun, trajikomik olan versiyonu var.. Hiç tanışmadan, yüz yüze gelmeden, yazışma şeklinde olanı!!.. Ve maalesef aklı olan olmayan hemen hemen herkesin başına gelen ve sonucunda kıçına bile sallamaması gerektiğini geç de olsa fark ettiği..
Karşımdakinin ister doğru ister eğri olsun duygularına saygı duyarım.. onunla sevinir onunla dertlenirim.. Bazen de aklıma her geldiğinde kahkahalarla gülerim ibret-i alem olması gerekene..
Hani hissedersin.. bir türlü eskisi gibi değildir muhabbet.. heyecan yorgundur sanki, coşkuya ara vermiştir.. Hani önceleri, devamı için hiç çaba göstermesen de, her gece gözünü yumduğunda ve her sabah gözünü aralarken aklına düşen kişi artık sıraya dizilen düşüncelerin sonlarında yer almaktadır.. O aramak ve aranmak duygusunun seni rahat bıraktığını ve aranmamış olmanın artık seni gıdıklamadığını farkedersin hayretle.. Ama tam o sıralarda bu defa alışkanlık denen kenenin emrine girersin.. yine aynı muhabbet… yine aynı içtenlik ama bir ufak fark, sohbetin zamanı azalmıştır.. bu sohbet telefonla yapılıyor ise mutlaka makul ve hoş karşılanacak sebepler sıralanır ilk zamanlarda.. buluşma gezme ve görüşme şeklinde ise sık sık koldaki saate gitmektedir gözler..
Birden, karşında oturanın çok kilo almış olduğunu fark edersin göbeğine bakıp.. veya mutat sarılmalarda, allah allah ter mi kokuyor ne? diye düşünürsün seni rahatsız eden kokuyu hissedip..
Sonra hiç adetin olmadığı halde, hatta kişiliğine ters düşüp kendini kendi gözünde küçültse bile, yalanlara gelir sıra.. İşinde aksi giden olaylar vardır… Evden kaynaklanan bir sorunu çözmen gerekmektedir.. annen/baban rahatsızdır ve acilen memlekete gitmen gerekmiştir.. Grip salgınından payını almışsındır tadın yoktur… vs.. vs.. Bunların ak yalan olduğunu düşünürsün kendini rahatlatmak için.. sonra başında “ ak ” olan yalanlar gelir aklına!! Beynin düşüncelerindeki konuyu değiştirme yarışına girip, güncel olaylara ilgini çekmeye çalışır ama ruhunun iştahı kaçmıştır bir kere..
Bir de bunun, trajikomik olan versiyonu var.. Hiç tanışmadan, yüz yüze gelmeden, yazışma şeklinde olanı!!.. Ve maalesef aklı olan olmayan hemen hemen herkesin başına gelen ve sonucunda kıçına bile sallamaması gerektiğini geç de olsa fark ettiği..
Karşımdakinin ister doğru ister eğri olsun duygularına saygı duyarım.. onunla sevinir onunla dertlenirim.. Bazen de aklıma her geldiğinde kahkahalarla gülerim ibret-i alem olması gerekene..
Bir gün bir arkadaşımı ağlarken gördüm.. Hiç adetim olmadığı halde nedenini sordum.. (sormaz olaydım) Bana bir yıl kadar önce masum bir gönül ilişkisinden bahsettiğini hatırladım anlatmaya başladığında .. çok uzun boylu, spora meraklı bir hayrana duyduğu dayanılması güç bir aşktı kapılıp gittiği..
Merak, kediyi öldürür diye bir sözün insan versiyonuna adapte edilmişini seyrettiğimi bilemezdim tabii. Arkadaşın, merakına yenilip uzun uğraşlardan sonra o kişinin memleketini ve adresini bulup.. gidip.. kişiyi görüp.. karşısında kısacık boylu, pantolonun beli göbeğinin altında kalmış bir zat ile karşılaşınca da, yıkılan hayallerinin enkazı altından zor kurtulup kaçtığını.. İşte o an tutamadım kendimi başladım gülmeye..
Gönlünüze gem vurmanıza gerek yok.. kırbaç vurmanıza da gerek olmadığı gibi.. inanın o, serazat takılıp istediği an istediğine doğru şaha kalkıp dört nala uçarak gidecektir.. Yeter ki kırıklarını toplarken, pişmanlıklar ibret alınası olsun.
12 yorum:
Hayatın gerçeklerini ne güzel dile getirmişsiniz. Her paragrafta, her cümlede yeniden düşünerek, bazen tebessüm ederek. bazı dostları anarak okudum. "Doğal çelişki güçlü veya güçsüz biçimde pek çok kişinin düştüğü bir durum. Önemli olan "erken uyanmak" belki de.
Zincirleri kıran adam resmi yazıyla nasıl da bütünleşmiş. Gönülün yönlendirilmesi konusunda son cümle çok güzel. "Yeter ki kırıklarını toplarken pişmanlıklar ibret alınası olsun."
Özellikle ülkemizde o pişmanlıklar öyle can acıtabiliyor ki.
İnan bana ben de senin yorumlarını tekrar tekrar sindire sindire okuyorum sevgili Makbule.. hatta onaylamadan önce, henüz kimsenin gözü değmeden.. Bana, sıradan olmayan, eğitici ve akıl dolu olduğu kadar, ifadenin kalitesi açısından da yol gösterici olan yorumların yazdıklarımın onayı gibi geliyor. Teşekkürlerimle..
Ruhumun iştahı!..
Ne kadar doğru bir tanımlama. Ruhumun aç olduğu yılları hatırladım şimdi. Aç iken beklentin, hedeflerin, hayallerin daha çok oluyor.
Her kelimesinde gerçekleri yüzüme vuran kaleminize ve hislerinize hayranım.
Simdi bu yazınızı okuyunca yeniden ruhumun acıktığını hissettim.
Newbahardan sevgiler...
Dürüst insan... ne kadar az.. hele de günümüzde! O nedenle belki unutulmaya yüz tuttuğu için bazen Merihliymişim gibi bakıyorlar bana.. Şimdi satırlarındaki içtenliği ve katıksız dürüstlüğü görünce Merih'li dostumu selamlayayım istedim!!! :))) Ayrıca nasıl özlemişim anlatılması zor.
GÜLSEN
Çok akıcı bir üslubun var, İlk bir kaç cümlede dikkatini toparlayarak okumaya başlıyorsun, daha sonra hiç kendini zorlayıp anlamaya çalışmana gerek kalmıyor, metin seni alıyor içine artık kendini akıntıya bırakıp gidiyorsun, bazen düz ovalarda , bazen de bulutların arasında gezinip gezegenimize iniyorsun. Bu arada öyle benzetmelerin var ki, daha önce insanın aklına gelmeyen ama okuduğunda "işte budur" "ne de güzel uymuş" dedirtiyor, okuyucuya. Ayrıca söz dizimin de insanı sarıp sarmalıyor. Bazı yazarlar sırf sanat olsun diye zorlamalı benzetmeler ya da tümceler kuruyorlar iğreti kalıyor. Halbuki senin yazıların , benzetmelerin, o kadar doğal ki, insanın içini ısıtıyor. Ayrıca senin "Hasret Senfoniler" adlı Şiir Kitabını almak istiyorum, yarın Kızılay'a ineceğim, bir bakayım kitapçılarda bulabilecek miyim? Keyfim yerinde. (Siyasi ortamın dışında)
Selamlar Sevgiler..
Benim sanatkâr ruhlu duygusal arkadaşım.. benim aynı okulda aynı öğretmenler odasını ve güzel nice fikirleri paylaştığım öğretmen arkadaşım.. Teşekkür ederim kaliteli yorumun için.. Değerli bulduklarımın gözünde değerli bulunmak bana en büyük ödüldür..
1998 yılında basılan ve Kültür bakanlığının açtığı bir yarışmada ödül verilen ve 3.bakısı da yapılan şiir kitabımın tüm gelirini Mehmetçik koruma vakfına bağışlamıştım. Kitapçılarda bulabileceğini artık sanmıyorum.
Birden bitti sanki! Doyamadım yazdıklarınıza.. :)
İnanıyorum.. hatta eminim ki sen onları çoğaltacaksın sevgili Asortik krep....
Nasıl güzel, keyifli bir yazı bu.. Herkesin yaşadığı duyguları o kadar içtenlikle anlatmışsınız ki keyifle okudum. Keyifle okumamın bir nedeni de "Aaa bu ben" dememdir. Halbuki yazıda anlatılanlar keyifli değil yani başlangıçta güzel olan her şeyin sıradanlaşması ve aşk denilen zavallının zamanla zayıflaması var yazıda. Ama asıl keyifli olan o "Sanal" kıyafetin içindeki gerçek dışı kişiler.. Ya da gerçekten iyi ve güzel sanılanın aslında sadece bir sanrıdan ibaret olduğunun ayırt edilmesi kısmı komik. Daha doğrusu bana artık komik geliyor. Bu yüzden doğaldır çelişki...
Dudaklarıma yayılan bir gülümseme ile yastığa koyuyorum başımı bu gece.. Çünki yazının daha ikinci paragrafına başlarken durdum ve bunu her okuyan, sanki beni anlatmış diyecek dedim.. Tabii cesaret ister bunu alenen söylemek .. herkes Karadenizli kanı taşımıyor!!! :)))) Trajikomik gelmesinin sebebi ve cevabı da zaten bir sonraki yazımın başlığında soruluyor!!!
Gülsen hocam, kendimi sorgulattığınız bir yazı yine. Bu demektir ki, kendi durumuma göre yorum yapacağım. :)) Tamam, bende Karadenizli kanı yok ama şunu söyleyebilirim, o sıraladığınız gerekçeleri son zamanlarda yakınlarıma, çevremdekilere bahane olarak öne sürmem gerekmedi. Hayatımdaki olayları belirtmem yetiyor, zaten beni tanıyanlar da doğru olduğunu, bunları birebir yaşadığımı biliyorlar. Aslında değer verdiğim insanları mutlu etmeye çalışırken, ruhen ve bedenen ne kadar yorulduğumu kaç kişi anlayabilir ki? Hiç bir şeyi atlamamaya çalışmak, doğru olanı yapmak, yanlış anlaşılmamak için uğraşmak, bu konuda da bir korku yer etmiş içimde çünki... Sonuç olarak, böyle bir kişilik yoruyor insanı, beni yani... Kısacası bahaneye yer yok... Sevgilerimle...
İnsanın kendisini yoran kişiliğine, "güçlü kişilik" denir bence Akgül'üm.. Kişiliksiz insanı insan olarak bile kabul etmek mümkün değil hatta hayvan bile denmemesi gerekir kişiliğinden ödün vermeyen pek çok hayvanları incitmemek adına..
Ne mutlu bana ki, satırlarımı okuyan gözlerin kendilerini izlemesine ve bir anlamda sorgulamasına sebep olabiliyorum..
Yorum Gönder