Burada anlatacağım bir minik hikâyede gizli o güç!
***
Her sabah aynı saatte binilen vapurlarda otobüslerde hep aynı insanlarla hatta hep aynı sürücülerle karşılaşır insanlar.. Bir süre sonra bir ahbaplık peydahlanır yolcular arasında.. O onun oğlunun askerden döneceği tarihi bilir, diğeri ayakta durana yer verirken “nasıl oldu valide hanım?” diye sorar..
Yıllar önce, hep aynı saatte bindiğim Bahçelievler/Çankaya otobüsünde, genelde ayakta giderdim 40 dk. süren yolu. Ve hep o sıska kavruk şoför denk gelirdi sabah 7.30 seferine. Dünya yıkılmış da altında kalmış gibi yılgın bir ifadeyle sürerdi otobüsü.. Ben genelde onun koltuğu ile arkasındaki cam bölme boşluğunda yüzüm oturanlara dönük neredeyse tek ayak üstünde durur, insanların profillerinden hikâyeler çıkartırdım!!..
Bir gün, kırmızı ışıkta durduğumuzda yılgın şoför açtı kapısını atladı aşağı ve bir koşu hemen bitişik gibi durduğu eczaneye daldı.. Yeşil ışık yandıktan ve arka sıralardan yükselen ikinci “noooluyo lan?” dan hemen sonra elinde küçük bir poşetle koşup, yerine geçti.. Yüzüm, küfürlü homurdananlara dönük olduğundan, zorlanarak olduğum yerde insan kılıklılara arkamı dönüp şoföre “geçmiş olsun kaptan” dedim.. Nasıl şaşırdı.. anlatamam.. bu derece bir değişim nasıl olabilir bunca ifadesiz yılgın bir suratta tanrım.. “sağol abla “ dedi ağlamaklı bir sesle “benim çocuk astım krizi geçirdi de gece, vardiyadan sonra ona ilaç yetiştirmem gerekiyo.. bi de zor bulunuyo meret” diye yakındı.. Aradan geçen günler içinde orta kapıdan… arka kapıdan.. bulabildiğim ilk boşluktan girdiğim için otobüse, yılgın şoförü görmem pek mümkün olmadı.. Bir zaman sonra yine açık ön kapıdan girdiğimde “nasılsın kaptan?” dedim şoföre.. Bön bön baktı suratıma haklı olarak!! Sonra çocuğunun nasıl olduğunu sordum.. aynı hastalıktan muzdarip olan aile bireylerim olduğunu ve o –meret- ilacın nasıl zor bulunduğunu çok iyi bildiğimi söyledim. “sen nasıl insanî bi kadınsın abla yaa sağol” dedi.. (bu tabiri ömrüm oldukça unutamam!!! )
Sonra taşındım ben o semtten.. Ankara’nın çok uzaklarında yeni inşa edilen bir semtine.. Taşındığım siteden son otobüs gece 23 .oo de kalkardı. Penceremin dibinden son duraktaki otobüsleri görürdüm.. .. oğlumun ineceği otobüsü gördüğüm penceredeydim yine. Yüreğimden çıkıp boğazıma yapışan ve devamlı gırtlağımı sıkan pençeyi yok etmeye çalışıyordum!..
Bir kış gecesiydi, dışarıda tipiye dönüşen kar vardı.. Üniversitelerde “yatıştı” denen son eylemlerin, ara ara kıvılcımları parlamaktaydı.. günlerden Cuma idi ve saat 22.oo olduğu halde oğlum eve dönmemişti!. ( O zamanlar cep telefonu YOK!! idi ) Sabrım, son gongunu vurunca sokağa fırlayıp durağa gittim. Kalkmaya hazır boş otobüse atladım ve “hacettepe’ye gitmem gerek” dedim.. “Bu otobüs oraya gitmez abla” dedi şoför.. sonra “–aa—aa abla terlikle çıkmışsın” dediği an.. tanıdım onu.. benim yılgın şofördü!! "boşver terliğimi senin çocuk nasıl oldu” dedim.. Aradan 4 yıl geçmiş olmasına rağmen tanıdı insanî ablasını!!! “iyi abla iyi” dedi.. “hayırdır?” diye sordu peşinden.. anlattım kısaca ağlamaklı… yoksa ağladım mı????
Tır-tır-.. tır-tır rölantide çalışan otobüsün kapılarını kapattı düğmeye basıp. Sonra duraktaki kulübeden fırlayan belediye görevlisinin çaldığı düdüğe aldırmadan bastı gaza! Hiçbir durakta durmadan.. sileceklerin silmeyi başaramadığı tipide zik zaklara aldırmadan … beni hacettepeye yetiştirdi..
Bir “NASILSINIZ ?” sorusunun insan yüreğine nasıl işlediğinin, orada hiç solmadan nasıl yeşerdiğinin, insana insan olduğunu hatırlatmanın , unutamadığım ve unutulmaması gerektiğine inandığım bir öyküsüdür bu..

60 yorum:
Gözlerim dolu dolu, tüylerim diken diken okudum yazınızı Canım Gülsen Hocam. Aynı yıllarda, yeni kalp krizi geçirdiği halde, her akşam durakta, okuldan dönüşümüzü endişeyle bekleyen babacığım geldi gözlerimin önüne.
Tek bir sevgi sözcüğü, bir yabancı yürekte ne güzel yeşermiş ve meyvesini sunmuş yine sevgiyle...
Sevgiler
Aslında dersi öğretmenler değil yaşamın bizzat kendisi veriyor.. Ve ders vermenin de binbir yolu olduğunu öğretiyor bizlere sevgili Çınar..
Yeter ki o anlayış denen çukurda kapasite yüksek olsun!
oysa bir kolay gelsine ne de hasrettir kulakları, çocuk parkını süpüren çöpçünün, sabahın köründe kepenkleri açmak üzere olan bakkal amcanın ve aslında insanın kendi, ne hasrettir bir kolay gelsine.
nerelere alıp götürdü bu hikaye beni, bir bilsen nerelere. seviyorum yaşamın fotoğrafını insani yönüyle çekip de çıkarıp kelimelere dökebilenlere...
Bu söylediklerini çok çok kısa bir zaman öncesi daha iyi anladım sevgili evren.. Ve, vefayı unutmayan, geçmişi silmeyen beynimin önünde eğildim.
Paylaşmam bu nedenledir.. tuz kurumadan yanağımda!!
Öncelikle merhaba; sonra nasılsınız, sonrada paylaşıma teşekkürlerr..Paylaşımın tamamınada kalıbımı basıyorum..veee öpüyorum....
karşılıksız yapılan her iyiliğin bir geribildirimi oluyor hayatta sanırım.biz beklemeden yapsak da..iyilik yap denize at tabirinin canlı örneği.çok güzel ifade etmişsiniz.yazılarınızı da begenerek okuyorum.fırsat bulmuşken söyliyeyim:) sizi tanımıyorum ama bende bir öğrenciniz sayarak kendimi hocam diyebilirm belki de size..çok duygulu bi yazı olmuş gerçekten hocam.
Belediye otobüsünde şoföre ilk "günaydın" dediğimde çok şaşırmıştı. Sonra ne zaman o şoföre rastlasam o benden önce davranıyordu "günaydın" demek için. Ben üniversitedeyken sabah ezanında çıkardım yola bir ben bir de mahallenin çöpçüsü olurdu sokakta "günaydın kolay gelsin" derdim ona. O da bana gülümserdi kocaman ve "sağ ol" derdi. Bir dükkandan çıkarken de "hayırlı işler" demeyi ihmal etmem hiç. Ve biliyor musunuz; bunları bana kimin öğrettiği hakkında da hiç fikrim yok. Sanki ben çok küçükken biri kulağıma fısıldamış gibi. Günümüzde işi düşmeyince bir selamı bile çok gören insanlar var ne yazık ki, hatta meslektaşlarım arasında bile. Ve ben çok merak ediyorum; acaba onlar yetiştirdikleri çocuklara ne öğretiyorlar. Ya da ne öğretebilirler; dersten başka?
TAKİP ETTİĞİM KADARIYLA ÇOK YOĞUN OLDUĞUNU BİLDİĞİM ŞU GÜNLERİNDE, İNSANî(!) KONUYA GÖSTERDİĞİN HASSASİYETE TEŞEKKÜRLER SEVGİLİ HANIMELİ'm !!!
BU ARADA YAZI İLE İLGİSİ OLMAYABİLİR AMA YENİ BLOGUNUZDA MÜZİĞİN SESİ BOZULMUŞ HABERİNİZİN OLMADIĞINI FARKETTİM. KİMSEYE HABER VERİLMEDİĞİ HALDE HABERDAR OLANLARIN BULUŞTUĞU ÖZEL BİR ÇATI KATI ORASI...
LÜTFEN İLGİLENİN VE DAHA SIK YAZIN MAMY..
Yazınıza gelince….
Bu tam bir yaşam dersi; insana insan olduğunu hatırlatan, bir sözcüğün, bir gülümsemenin ya da bir yakınlığın ne kadar güzel anılar bırakabileceğine dair bir ders... Ders alanların çok olmasını diliyorum .. Çok anlamlıydı, çok çok güzeldi.
Sevgili İMGE,
Dünyaları değişmeyeceğim torunumun adının da imge oluşu nedeni ile, kısa bir süre önce sayfana koşarak, tam anlamı ile,, tabiri caiz ise falan demeden tam anlamı ile koşarak geldiğimde, AHMET ALTAN denen, ve benim dünyamda yeri olmayacak insanları temsil eden kişinin adını, yazısını ve o kişi hakkındaki övgüleri görünce okumadan, akreplerle dolu bir gayya kuyusuna düşmüşcesine çıktım sayfandan..
Bana hâlâ "hocam" demeyi düşünürsen .. memnuniyetle !
Çok etkilendim, oğlumun da astımı olduğundan mı, "insani ablam" sözünden mi,sizin çok ustaca anlatımınızdan mı, davranışınızın karşılık bulmasından mı; ya da hepsinden!
Teşekkürler, sevgiyle!
Yazınızın etkisinden kurtulamadığım için düşüncelerimi aktaramış olabilirim.
Öğretmen de bilmeyebilir sevgili Şirvan... nasıl öğretsin bilmediğini!..
Çünki bazı erdemleri, öğretmen öğretemez.. 'Gen' denen mucizelerle geçer insanoğluna.. kalıcıdır üstelik.. Aile büyüklerinin masal gibi anlatmalarıyla işlenir insanın beynine.. o da kalıcıdır..
Ve o hasletleri özümsemiş olan kişi öğretmen olsun olmasın, bir öğretmen öğretsin ya da öğretemesin, hatır sormayı, gönül almayı hiç unutmaz.. Bunun en büyük bir insanlık göstergesi olduğunu ve bunu sergilemenin değil, sunmamanın bir küçülme olduğunu bilmez!
ahmet altan konusunda babamla da pek sıklıkla tartışmaktayız:) oda aynen sizin gibi düşünüyor..açıkçası sizin kadar tanımıyorumdur kendisini ancak okudugum kadarıyla her fikrinde olmasa da bazı konularda onunla hemfikiriz.aslında sizden öğrenmek isterim tabiki nedenini.merak ediorum açıkçası ne yuzden sevmediginizi.belki öğrenecek yeni bir şey vardır benim için.yeterince tanımıyorumdur.bu güzel yazının yorumlarının altında öğrenmem pek düzgün olmaz.tabiki.sevgili adaşıma da sevgiler hocam;)
Öncelikle oğlunuza sonsuz şifalar dilerim yıllanmış bir astım hastası olarak sevgili Alizafer..
Size karşı o kadar geniş alanı kapsayan bir takdir duygum var ki, siz oraya bir nokta da koymuş olsaydınız, sayfa sayfa okurdum ben..
Ayrıca pek ender yaptığınız uzun yorumdan mutlu olduğumu da bilmenizi isterim.
Çok anlamlı bir yaşam öyküsü gerçekten Gülsen öğretmenim. Siz gerçek bir öğretmensiniz. Bu yazınız da yine bir ders niteliğinde. Yaşamın çılgın temposuna, (azgın akan bir akarsuyun sürüklemesi gibi) kendimizi kaptırdığımızda, kıyıda kalanları göremediğimiz çok oluyor. Aslında ilgi ihtiyacı karşılıklı, suya kapılıp gidende de aynı, kıyıda kalanda da.
Zaman zaman da kendi içimize o kadar çok dönüyoruz, sıkıntılarımızla, dertlerimizle o kadar yıpranıyoruz ki, dışarıdakilere verecek enerjimiz kalmıyor. En azından ben böyle oluyorum. İşte o zaman dış dünyayla tüm bağlantıları kesip, sessizliğe gömülmek, uyarılara yanıt vermemek de, huzur ihtiyacının ve yeniden enerji toplamaya çalışmanın bir göstergesi oluyor. Ancak bu tavır da yanlış anlamaları getiriyor peşinden. Yine de küçücük bir "nasılsınız" sözünde olsun cimrilik yapmamak gerek. İçten geldiği belli bir ilgi ifadesi, herkesi mutlu etmeye yetiyor.
Bu konu çok geniş kapsamlı aslında, ben de fazla uzattım sanırım öğretmenim, bağışlayın. Dersiniz çok güzeldi, teşekkürlerimi ve sevgilerimi bırakıyorum. Sağlıkla ve huzurla kalınız.
"hocan" olarak kabullenişime sevindim İMGE .. Ancak ben seni ikna edebilmek adına da olsa, ya da doğruları izah edip bilgilendirme adına olsa bu zat için harcayacağım tek bir dakikama bile kıyamam.. soryy!! :)))
Ancak açık oturuma davet edebilirim aklına güvendiğim dostlarımı fikirlerini yazabilirler bu konuyla ilgili... ne dersin???
Ayrıca babana sonsuz sevgilerimi iletmeni istiyorum!! :)))
yine harika bir anlatım,yine içimi titreten bir hikaye..o kadar robotaştırmış ki hayat insanları,basit bir günaydın kelimesine bile dönüp şaşkınlıkla yüzümüze bakar duruma getirmiş ne yazık ki..bir sabah gülümseyerek günaydın dediğim biri bana 'tanışıyor muyuz' demişti sadece.'hayır' dedim,'tanışmamız gerekmiyor güzel bir gün dilemem için size'..
benim de kızımın adı İmge.. Sevgilerimle :)
hep derim, hep inanırım sol yanının farkında olan insanın yaşaması da yaşatması da başka olur diye...hele ki böyle iki insan bu şekilde karşı karşıya gelirse...
Sevgili gülayşe'm.. İmge'nin güzel annesi..sana her sabah... gün doğduğunda sımsıcak bir "merhaba" dediğimi düşün.. sonra görmeden sevdiklerim, kervanına seni de eklediğimi..
Sevgili öğretmenim ne güzel bir anı ,ne çok anlamlı...İnsan olmanın en güzel örneklerini halkımızda hala görebiliyoruz.Bir selam ve evet nasılsınız iki sözcük ,iki sihirli sözcük....Sevgilerimle...
Sen, az konuşan çok okuyan derinlerde düşünen bir insan olmalısın sevgili beenmaya.. defalarca sayfalarıma girip dolaştığını buna karşın az ve öz duygularını dile getirdiğini görüyorum.. Ve O, kalemle ilettiklerini önemsiyorum..
O sihirli dediğin ve öyle olduğuna yürekten inandığın o sözcüğün sihrine inanmayanlar da var sevgili Arzu... ya da sihrinden korkanlar!
Bayıldım tesbitine sevgili Anjelikam.. İlgiye duyulan ihtiyaç, suya kapılıp gidende de kıyıda kalanda da aynı!
Evet! Bir an... ters çevirdim görüntüyü!!!
yerine göre yerimi ve haddimi bilerek konuşmaya özen gösteririm sevgili hasret senfonileri...
burada, kelimelerinin arasında dolaştığım doğrudur ve yine burada, kelimelerinin arasında kaybolduğum da çoktur.
bazen iki satır da olsa eklemek isterim o an yüreğimden geçenleri yürekten geldiğini hissettiğim kelimelere...ama bazen de ekleyecek kelime bulamam, zaten söylenmiştir benden önce ve öte söylenmesi gereken her şey. bozmak istemem kendi kelimelerimle güzelliklerini, sadece dinlemek isterim kelimelerin ahengini. o yüzden susar ve okur ve dinler ve yürekten hissederim...
sen hep yaz hep yaz ki ben sessiz sedasız da olsa buralarda gezineyim. kelimelerinle çoğalıp, güzelleşip, kelimelerinle dinleneyim...
had bilmek çok ender rastlanan bir haslettir sevgili beenmaya.. yerine göre estağfrullah diye cevaplansa da, ben de haddini bilen bir kişi olarak anladım söylemek istediğini..
Ve çok ama çok hatta pek çok mutlu oldum okuduklarımdan!! :)))
Ancak tevazuu yersiz ve haksız olursa, insana kaybettirir.. bunu sakın unutma güzel kız.
Bu arada sıralamada yapılan bir hatadan kaynaklanan yorum/cevap şeklinde bir kayma olmuş ..
NİHAN'ım,
.. yeni bloğumu keşfettiğini biliyorum! ikazın için de teşekkürler.. kuytularda müzik duyulmuyordur belki!! :))
Ders alanların çok olmasını dilediğin yazımı beğendiğine de sevindim ayrıca. Teşekkürler.
en çok geç kalınca sinirleniyorum kendime..okumaya yorum yazmaya geç kalınca..
o yıllardan bir süre öncesinde.. zaten helalleşilip çıkılan yıllardı..
birçok arkadaşım da.. fakültede kayıtlarını dondurmuşlardı..
ben de bunu anlatmış bulundum evdeki şaşkın ergenlerime..
derken bir akşam beyoğlu sefası yapası geldi bizin ergenlikten yeni çıkan delikanlının..
aman dikkat dediğimizde.. " ama senin annen seni bırakmış.. havada kurşunlar uçuşurken fakülteye gitmeye diye" kendine pay çıkarmadı mı..
=)
selam hatır sorma..
elimden geldiğince yaparım..
finlandiyaya gitmiştim..
ilk asistanlık yıllarımda..
orta otobüs şöförü.. her zaman günaydınla karşılıyor her duraktan bineni.. dahası inene de güle güle diyor..
doktor hastayla on dakika sohbet ediyor.. ama zaten dokuz hasta bakıyor günde..
döndüm ben..
poliklinikteyim.. 120 kadar hasta bakmam gerek yine de.. iyi niyetliyim..
günaydın hava da serin bugün diye lafı açtım ilk hastaya..
hasta yüzüme baktı.. baktı.. baktı...
aha dedi..
aha şu dizlerim ağrıyor..
=)
dengi dengine.. hasretim senfonim..
herkes herşey dengi dengine sanki ne dersin.. =)
hadi biz finlandiyaya kaçalım bir otobüsten binip diğerine binelim ..
atalet..
Binlerce kaptan hikayesi, binlerce yol hikayesi çıkardı...
binlercesi Gülsen Hoca olabilseydi eğer!
Binlercesi gönlünün kapılarını açıp, burnunu yukarlardan indirip, sonradan görmelik maskesini düşürüp bir ''geçmiş olsun, bir nasılsınız, bir merhaba'' diyebilseydi eğer.
Düşünüyorumda; o kadarda Gülsen Hoca değilim. Hatta hiç!
İskandinav ülkelerine bayılırım..İsveç favoridir medeniyet yönünden.. aklıma iyi getirdin orada çok enteresan bir hamile kadınla söyleşim vardı belki dile getiririm bir gün.. Her tarafı gri renginde olmasına rağmen Finlandiya da güzeldi ve hatır soranları çok idi!!!. özellikle mink sevenler için!!!
Ancak bazen, bazı durumlarda davul bile dengi dengine denk gelmezken sevgili atalet, az sayıda denk düştüklerimizle avunmak en iyisi..
Ne dersin???
İlâhiiiii Newbahar!!!
Topla kendini.. o kadar farklı yerlerde ve zamanlardasın ki.. ben görüyorum senin nasıl dağıldığını.. topla o newbaharları.. sakın tek bir zerresini bile ziyan etmeden topla. Bak! gör ki kaç tane gülsen hoca çıkacak içinden..
Yazınızı oğlum ve eşim de okudu.
Her olaydan alınacak ders var, biz dersimizi aldık. Tekrar teşekkür ederiz.
Ne güzel aile olarak yazılarımın paylaşılması... Şapcı ailesinin böylesi bir derse ihtiyacı olduğunu sanmıyorum.. ancak "ders almak" sadece bilinmeyenin öğrenilmesi değil, çok iyi bilinenin hatırlanmasıdır aynı zamanda..
Aile boyu Teşekkürler sevgili Alizafer.. :))
Okuduğum hikaye beni de götürdü çok uzaklara!.."kızımın hali nicedir!"diyerek.. annemin sürpriz bir ziyareti ile geldiği Londra' daki "Victoria Park'da" yaşadığım flatın 14. katında beni, mahzun ve endişeli (okul + part time iş çıkışı) geciken saatlerimde bekleyişi geldi gözümün önüne...ah annelik!..
sonra hafızamı kurcalarsam ne çok anılar neler neler...
hayat içinde dünya kadar alınacak dersleri de barındırıyor...
Aileden aldıklarımız, çevreden aldıklarımız, seçimlerimiz olan insanlar, bizim seçtiklerimiz!..
O engin tecrübelerinizle, hayatın içinden damıtarak alınacak dersleri ve unutulmaması gereken değerleri bizlere öylesine güzel aktarıyorsunuz ki...
Sizi okumak çok başka bir keyif, çok anlamlı, çok aydınlatıcı...
İşte bu yüzden sizi çok önemsiyorum değerli hocam...
Sevgilerimle...
Tüylerimi diken dken eden yorumuna ne cevap verebilirim diye düşündüm .. ki bu, pek yaptığım bir şey değildir sevgili Esin.. Beğenilmek herkesi şımartabilir.. Sevilmek özellikle seveni havalara çıkartabilir.. Takdir edilmek insanın gurulandırabilir..
Ama , ÖNEMSE/N/MEK... nasıl az bulunan, nasıl duru, nasıl içinde her şeyi barındıran bir duygudur.. Ve hiç karşılık beklemeden ne kadar az insana duyduğum bir duygudur..
Ve beni niye böyle ağlatır??... bilemem!!
Güzel insanların güzel hayat hikayeleri!
dostlar güzel güzel okusun diye ustam..
Hayatın içine karşılıksız,beklentisiz olarak bıraktığımız nice davranış ve sözler vardır,bir gün dönüp karşımıza dikildiğinde anlarız onların ne denli canlı ve gerçek olduğunu.
İnsanların servet anlayışları çok farklıdır,kimi şanı,şöhreti ve parayı işaret eder,kimisi çok geç bile anlasa itibarı.
Şimdi hangi gücün o otobüsü hareket ettirdiğini belleğimize iyice yerleştirip kalan ömrümüzde servetimize servet katmaya devam edelim...
Sevgiler Gülsen hocama.
Önce 'insani bir kadın' diyerek size, onun insan olduğunu gördüğünüz için şükranını en yalın biçimde ifade etmiş, sevgili yılgın şoför...hikayenin sonunda ise sizin onun ruhunda açtırdığınız tomurcuk somutlaşmış..ve en doğrudan biçimde şükranlarını sunma fırsatını kaçırmamış.
insanlık için umut pırıltılarının yansıdığı harika bir anıymış. Sağ olun (özellikle bu gün) anlattığınız için, benim canım hocam.
O gücün ne olduğunu nasıl olduğunu en iyi anlayan ve değerlendiren bir insansın sen sevgili Tufan.. Bu konudaki servetine kimsenin erişebileceğini sanmıyorum..
"özellikle bugün" ler, paylaşılırsa ÖZEL liği artar biliyor musun lodoscum??
Tabii ki özel olan günler değil basettiğim!!
Bir gün ruhlarında açan tomurcuğu yıllar önce kimin ektiğini hatırlayamayanlar da vardır belki...
o "insani kadına" hayranım ben. bana öğretmiş/öğretiyor/öğretecek olduklarından ziyade zaten öğrenmiş olduğum şeyleri biliyor, uyguluyor olduğu için. ve insanların kalbine dokunabildiği için.
kalbime parmağının izini bırakmış ender insanlardan birisiniz. ne mutlu bana...
Ağladım.
Ne kadar nahif bir ifade bu sevgi.. Ben "sevgi" dozunu pek ayarlayamam.. Fazla mayalanır bu yüzden girdiğim yüreklerde.. kabarır taşar! bir bakarım ziyan olmuş!!!
Yüreğinde bıraktığımı söylediğin iz, dilerim hep yerinde durur.
Seninle tanışmamız da,suskunadamın bloğunda dinlediğin piyanomun etkisi ile ağladığını anlattığın o muhteşem yazınla başlamıştı eceleriminecesi.. hatırlıyor musun?
Senin yüreğine dokunduğumu hissetmek güzel.. Seni ağlatsa da!
İlk bloğunuza geldiğimde kelimelerin sihiri içinde kaybolurken fondan gelen klasik müzikle, "işte burası da eskimiş takanı demirleyebileceğin güvenilir dost limanlardan biri," demiştim kendime sevgili
Gülsen Hocam .
Bilemiyorum kelime karmaşası içinde kaybolma ve duygularımı yeterince ifade edememe korkusu içindeyim. İyi ki varsınız ve paylaşıyorsunuz!
Sevgi ve Saygılarımla..
Ve sen de iyi ki pırıl pırıl(!)takanla benim limanda sükûn buluyorsun sevgili Jivago..
Biz hep ordayız..
İnsani davranışlar o kadar azaldı ki, insanlar çalışma arkadaşlarına bile günaydın demiyor neredeyse. Özellikle İstanbul'da bu daha da belirgin.
Bugünden memmun olmamamın en önemli nedenlerinden biri insani davranışların azalması.
Selamlar
Bilirsin sevgili uygar, her yüksek tepelerde dağlarda çığ oluşur ama bir SES bekler tetiklenmek için..
Benim senin ve bizim gibi düşünenlerin seslerinin çığı düşüreceğine inancım sonsuz.. Unutuldu sanılan pek çok duygunun ilk gün canlılığını ve coşkusunu koruduğunu görebilmek için.
"Nasılsınız?" Bu yazıyı okuyunca bir kez daha farkettim. Sanki sizi başından beri tanıyormuşum gibi. Evet! Bu sezgi başından beri "hep" var!
Bırakalım... hep "..muşuz" gibi kalsın sevgili antipatik(olmadığını düşündüğüm) yazar..
"Ya değilse" oranının yüksek olduğu ortamda risk almanın akıl kârı olmadığını bilirim..
kuytular da gördüm seni!! ????
Anlamadım!
Anlayamadım!
"Yorgunluğuma verin N'olur!"
Ama şunu diyebilirim ki;
Bu "Hep sizi tanıyormuşum gibi" sözünü söylememe neden içtenliğiniz olsa gerek. Yakınlarının daim içtenliği gibi.
Yorgunluğuna verdim!!! :))))
ama ... zaten anlamışsın yorgun çocuk!
"an" olur
ömre bedel...
...
işe ilk başladığım yıllardı, siyasilerin baskısı ile mesai bitimine doğru çok uzak bir yere taspite görevlendirildim, iş çok acildi.
yolda araba bekleyenler vardı, hamile bir kadın doğurdu doğuracaktı, kadını ve eşini arabaya alıp şehre döndüm, iş kaldı, sonrasında görevi suistimalden disipline verildim,
çok ama çok rahattım, işten atılsam bile gam yemezdim...
...
o şöförün duyguları çok tanıdık geldiği içindi bu anı'm...
...
sağlıkla,
sevgiyle öğretmenim...
Farklı yerlerde ve birbirimizi hiç tanımasak da, aynı düşünce doğrultusunda aynı duyguları paylaşıyor olmaktır bizi böyle aynı sandala bindiren sevgili Asi..
Sayın Hasret senfonileri,
Sade ve güzel demeyeceğim çok güzel anlatımınızla yazdığınız bu yazıyı kaç defa okuduğumu inanın hatırlamıyorum çünkü adeta ders çıkarılacak türden, insan olmamızın gereklerini anlatan bir yazı Hacettepe'ye gidişiniz kısmında ise ağladım (ki benzer durumda bende Dikmen'den Kızılay'a kadar Şubat'ın tipili bir gecesi kriz geçiren annem için Ambulans bulmak için yollara düşmüştüm. Kızılay göbekte polisler çevirdiğinde bir ayağımın ayakkabısız olduğunu görmüştüm o duyguyu çok iyi anlayabiliyorum) oğlum baba hayrola sen okuduklarına hep ağlarmısın diye sorduğunda koltuktan kalktım ve oturup okumasını söyledim. Koltuktan zaman sonra kalktığında burnunu çekiyordu yüzüne baktığımda gözleri kıpkırmızı idi ve bana bakarak baba haklısın diyebildi.
Ders olarak kabul edilecek bu yazıyı hazırlayan ellerinize sağlık iyi ki varsınız.
Paylaşım için teşekkürümüz az gelir, sağolun var olun.
Sonsuz saygılar sunuyorum Hocam
Ödeştik sevgili Haykırış... Karşılıklı sevgi alışverişi demek ki böyle ağlatıyor yüreği güzel insanları.. Ben de yorumunuzu okurken akıttım tuzlu yaşları!!
Siz, sadece aile bireylerimi tanıdığınız ve sevdiğiniz için değil, bunu bilmeden çooook önceleri benim gönül sandalıma buyur ettiğim dostlar arasında yerinizi almıştınız..
Gönlümün sevdiği beni çok ender yanıltır..
Hakkımdaki düşüncelerinize bir çocuk kadar sevindiğimi bilmenizi isterim!! :)))
çınarın da dediyi gibi aglamamak için kendimi zor tutum.çunki eşim hemen kafamda bitiyor ne oldu yine ve benı bilgisayarın başına oturtmuyor oyüzden yuttum. ama tuylerımde diken diken olmasına manı olamadım.ne demişler iylik yap denize at balık bilmazse halık bilir diye boşuna dememişler.güzel sözde bir iyliktir kendını bilene.öyle deyilmi.sizin cocuk ne oldu? bak merak ettim şimdi.lutfen yazarmısınız?iyi günler
hoşgeldiniz mi demeliyim??? kimsiniz mi???
Sanki kasıtlı yapılmış izlenimi veren yanlış yazanı tanımak istedim ama bir İZ bulamadım.. Yine de ilginize teşekkür ederim..
Şöyle bir baktım ve hemen hatırladım. Ama... 5 yıl olmuş? İnanılır gibi değil daha dün gibi bu yazıyı okuduğum yorumladığım...
Nasıl unutabilirim ki bu içten ve güzel yazıyı... Bazen bir söz, bir bakış veya bir gülümseme ne kadar önemli bir yer eder yüreğimizd. Bugün işte tam böyle sözler duydum içime işleyen, gözlerimi dolduran. Tek bir kelime bile yeterli... Bir kez daha yüreğinize o güzel yüreğinize sağlık Mamyim...
Aradan geçen bu 5 yılın hemen hemen her gününde içime biriken özlemle seninle konuştuk Nihan'ım.. Şimdi yorumları gözden geçirirken fark ettim ki değişmeyen ve bana neredeyse her gece seslenen bir tek sen varsın..
Yorum Gönder