Kimbilir belki de hiç mi hiç ilginizi çekmez..
Ama bu gece bunaltıcı sıcaktan henüz demirleri takılmamış balkonuma çıkıp yere attığım mindere oturup biraz serinlemek istediğimde oturmamla fırlayıp ayağa kalkmam bir oldu..
Bir sebeple, zannederim okul ders/teneffüs zil sesleri ile ilgili bir yazımda, yeni evimin civarında üç ayrı ve değişik (!) okulun olduğunu yazmıştım.. Meğerse efendiimmm bu okulların bahçesi yaz gelince ve de tatile girilince halka kiraya veriliyormuş.. Düğün.. kına gecesi.. kutlama.. sünnet vesaire olarak aklınıza ne gelirse!!
Bir ses düzeni (ki genelde hepsi evlere şenlik bir ses çıkartır) kuruluyor her birinin bahçesindeki uyduruk sahnelere ayrı ayrı!!.. Kiminde hoytra hoytra… davul zurna eşliğinde halay çekilip peşinden zılgıt çekiliyor.. (bunun ne olduğunu Adana’da öğrenmiştim.. ben o güne kadar zılgıt çekmeyi azar işitmek gibi bilirdim.) hani ellerini ağzına kapatıp o çirkin görüntüyü engelleyen kadınlar dilleri ile
bla- la la la gibi bağırıyorlar ya genelde arap ülkelerine özgü bir sesleniş... çığlığa benzer.. isyan gibi. Ya da bir nevi ZEVK!!! İşte birinin bahçesinde bu zevk sürerken, diğerinde komparsita eşliğinde iki sağa bir sola dans ediliyor!!!
Hey kurban olduğum allahım.. bırakın müziği icra etmeyi, ritim tutmayı bile beceremeyen bir milletiz biz.. ritim duygusu asla ASLA gelişmemiş bizde.. Hep birden el çırparak tempo tutmak istendiğinde, ya çalanların, ya da söyleyenin mutlaka şaşırması bu yüzden :) ..
Bu gece ve zannediyorum her hafta sonu üç gece bu işkenceyi çekmek zorundayım..
Halbuki İzmir’deki okulum Namık Kemal Lisesinin bahçesinde iki yazlık sinema kurulurdu bir de her yaz “medrano sirki” gelir yerleşirdi…( anlayın okul bahçesinin büyüklüğünü..) Fuarın 9 eylül kapının tam karşısında idi okulun bahçe kapısı.. ve benim alsancak'taki evim, balkonundan bir filmi rahat izleyecek kadar (tabii o zamanlar güzel duyuyordum) yakındı okuluma..
Her ne kadar arada fillerin iğrenç böğürtüsü ve tümünün dışkı kokuları bizi canımızdan bezdirse de yine de farklıydı..
Mersin deki ve Samsundaki çalıştığım okulların bahçeleri ise yaz gelince otopark olurdu..
Adana daki okulun bahçesi Suriye’den ve sınırdan gelen kaçak (o zamanlar yasak idi) çay sigara gibi kaçak ürün ve eşyaların satıldığı bir Rus Pazarı bahçesine dönerdi..
Sadece Bursa’daki okulun, Anadolu lisesinin bahçesinde sergilere yer verilirdi yaz geldiğinde.. resimden tutun heykele kadar.. kermesler ve vakıflara yapılacak yardımlar için sergilenen el yapımı göz nuru işler…
Ve şimdi ne yazık ki İstanbul’da acıbadem gibi hem de Kadıköy tarafında …( biliyor musunuz Acıbadem semti, acıbadem köprüsünün yarısına kadar olan taraf Kadıköy belediyesine diğer yarısından sonrası da Üsküdar belediyesine ait… Üsküdar belediyesi yarısına kadar demir parmaklıkları boyayıp bırakıyor.. Bir âmâ bile el yordamı ile aradaki farkı anlayabilir.. Köprünün tam ortasında durun yüzünüzü E5 e dönün.. bir sağınızdaki evlerin perdesine bakın bir de solunuzdaki… ne taraf hangi belediyeye ait hemen anlarsınız.. sımsıkı kapalı olan, üstelik bir de iğne ile tutturulan.. rüzgar açar maçar kel görünür namus gider!! diye düşünülen tarafın hangi belediyeye ait olduğunu inanın ben de bilmiyorum!!! )
Bu kadar uzun bir parantez içi görmemiş olanlara bir örnek sundum :)))
yaaa işte böyle! okul bahçelerinde curcuna var…
Nerelere gidem???

11 yorum:
Bir şiirinizde yaşanacak çok şey
var demiştiniz,yine de yaşanmış
onca şeylerin hatıralarını silip
atamıyor insan, onun için yaşana-
nacak şeyler hep erteleniyor...
O kadar yer gezmişsiniz Anadolu'da
buna rağmen buna rağmen halâ yeni
yerler görmek yeni şeyler öğrenmek
istemek ne kadar güzel bir şey...
Bir lokma, bir hırka diye düşünen
kendini yaşlı hissedip, kabuğuna
çekilenler sizi mutlaka tanımalılar
Siz herkes için bir İtici GÜÇsünüz.
Daima VAROL un.Sevgiler,saygılar...
Günaydın Sevgili Gülsen hocam
Ne yazık ki artık aylar , haftalar değil günleri özler olduk. Bugün dünü özlüyor durumuna geldik. Bir günde neler değişiyor. Buna paralel olarak herşey değişiyor.
Ne yazık ki ahhhh ne kötü ki ben sıkı sıkıya kapalı perdelerin belediye sınırları içinde oturuyorum. Hem de en az 40 senedir.
Size kolaylıklar diliyorum. Ama Ramazan geldi zannediyorum düğünler bitecektir:))))
sevgilerimle
benim arka bahçeye gel... olmadı balkona diyeceğim ama, hemen önümüzdeki boş araziye okul binası yapımına başlandı. tak tuk tak tuk tok tok tok sesleri ile gün nasıl biter bilemiyorum ki...
fotoyu beğendim. seni özledim. öptüm. sarıldım. dağlara kaçtım :)
Değmen benim gamlı keyfime. Aynı sesler bizim okullara da uğramış; ne garip bir yaratığın sesleridir bu sesler:))
Tabiki Ankara'ya!!!
Hoş burada da yaz düğünleri başladığından beri ortalık tıngırtıdan geçilmese de, kavurucu sıcağa rağmen nem olmadığından ve sizi burada her daim sevgiyle kucaklayacaklar olacağından neden olmasın?
Artık alıştım, Çankaya'da bile yazın saz tıngırtıları duymaya, kornalara basarak evlendiklerini cümle aleme ilan edenlere... Bunlara alıştım da gecenin bir vakti atılan havai fişeklere dayanamıyorum. Sessizce kitabımı okurken sesiyle beni kanepeden fırlatan, uyuyan çocuk var mı, hasta var mı diye düşünmeksizin yapılan gösterişi sevmiyorum.
Balkonunuzun o eşsiz manzarasını ve keyfini bilen biri olarak sizin adınıza üzüldüm.
Burada şehrin içindeki tüm okullar düğün yeri zaten.Hatta bende semtimde düğün meydanı denen bir meydana yakın oturuyorum.Allahtan aramızda evler var ve ses bana ulaşana kadar dağılıyor.
İstanbulda daha zor olmalı yalnız bu durum.Sizde herzamanki gibi çok güzel ifade etmişsiniz :)
Ahhh Gülsen Hocam, sığındığınız liman evinizden başka nerde var? Sanırım bu gürültü kirliliği Ramazan vesilesiyle kısa bir ara verir.
Sevgiler Newbahardan
Aynı belediyeler boğazdaki sosyetik mekanların sesini kısmak için neredeyse meydan savaşına girişmişlerdi.
Çirkin müziğe serbest, en fazla karakola ufak bir hediye ile gürültüye izin var, mekan(!) lara izin yok.
Kötü ritm ve müzik iyi müziği kovdu, tıpki kötü siyasetin iyi siyaseti kovması gibi.
Selamlar
Ah ki hem de ne ahhh Gülsen Hocam!..kimyası değiştirilmeyen ne kaldı ki elimizde..toprak gibi insanlar da erozyona uğradılar!..fizik/kimya hepsi ofsayt!ritm şöyle dursun artık çoğunluk küresel bir arabesk hali içinde yaşıyor:)İstanbul kocaman bir köy oldu!..bizim semtte de haftanın belli günleri görmeyen insanların konserleri oluyor köşebaşlarında..tıngır tıngır kötü volum birbirine karışan ve kulağı tırmalayan hoperlörin sesleri!..sonra overlokçu hanımların mikrofandaki cırtlak sesleri ve vakitli vakitsiz öten horozlar,köpekler ve kedilerin sesleri ile bitmek bilmeyen bir kaos hali içindeyiz!!
Bu arada aman dikkat edin Gülsen Hocam aşağılara bakınırken!balkon demirlerinin olmayışı beni biraz tedirgin etti hani!belki Ramazan dolayısı ile tıngırtılar azalabilir okul bahçesinde!..
Size sevgilerimi gönderiyor,
dingin,huzurlu bir hafta diliyorum.
Çirkin seslerin senin muhteşem ezgiler tanıyan kulağını ne kadar rahatsız ettiğini tahmin edebiliyorum sevgili Gülsen Öğretmenim.
Zaten her bir azamız tacizde değil mi?
Okul bahçelerinin bu garabete mekan olması da ayrı üzüntü.
Yine de güzel balkonunun geç saatlerde sana kalacağını bilmek de teselli.
Öpüyorum seni.
Yazınızı okurken, acı bir gülüş yerleşti yüzüme. "Güleriz ağlanacak halimize" deriz ya, durumum aynen öyle. Artık İstanbul'un kaybettikleri için ne desem bilemiyorum. Artık elimizde kala kala bunlar kaldı korkarım. Ama şu bir gerçek ki, en olumsuz durumları ve kavramları bile, o güzel mizah anlayışınızla öylesine incelikle işliyorsunuz ki, okuma keyfine doyum olmuyor.
Teşekkürler. Sevgilerimle..
Yorum Gönder