Sizleri 6 yıl yıl önce yazdığım bir yazımla ve yapılan yorumlarla baş başa bırakıyorum.. Yaptığınız yorumları da okuyun istedim.. Ve istedim ki tekrar yorum yazın.. ya da yorumunuz yoksa yeni okuduysanız yorum yapın. Veya silin gitsin!!
-----*****-----
Gönül verdiğimin baş harfi
Seni nasıl sevmem “A”? ..
diye başlıyordu galiba..
“A” harfine övgüler düzen bir şiir ezberlemiştim kavak yellerinin şimalden estiği yıllarımda!!
“A” harfine övgüler düzen bir şiir ezberlemiştim kavak yellerinin şimalden estiği yıllarımda!!
Ah ne kadar üzülmüştüm sevdiğimin baş harfi “A” ile başlamıyor diye. Üstelik bir sevgilimin olmadığına hayıflanmam gerekirken! Sırf bu şiiri kendisine okur ya da yazarım diye adı “A” ile başlayan kişilere göz süzmüşlüğüm bile olmuştur..
Benim Bursa’da yatılı (leyli meccani) okuduğum yıllarda, öğrencilere tanınan haklar ve hürriyet, o kadar mükemmeldi ki, bugün olanları anlatsam bana inanmazsınız. Her karne tatilinde (ki o zamanlar bir yılda üç karne alınırdı. Öğrencinin anasını gerçekten ağlatan bir maarrif sistemi vardı. Bir dersten kaldın mı hepsinden kalıyor olman gibi.. neyse konu bu değil, konu, eğitimin başka, öğretimin başka olduğunu o yıllarda ve o yaşlarda öğrenmiş olmamızdı.
Her sömestr tatilinde, yani yılda iki kere şehrin yatılı diğer okulları (Erkek Lisesi) (Bursa Askeri Lisesi-yani 'BAL' lar) (kız lisesi) ve (kız öğretmen okulu) arasında çay partileri yapılırdı. Hem de Çelik Palas otelinin balo salonunda!. Hem çalar hem dans ederdik.. Muhteşem yemekler yenir ve uludağ gazozu ile mest olunur hatta her çay partisi bir başkasına aşık olunurdu..
Ben bu unutulmayacak güzellikteki çay partilerinde adı “A” ile başlayan bir flört bulma çabası içinde nice sivilceli Ali' lere Ahmet'lere kur yaptım.. affet Allahım!!. Hani bir şiir okuma uğruna!
Ben bu unutulmayacak güzellikteki çay partilerinde adı “A” ile başlayan bir flört bulma çabası içinde nice sivilceli Ali' lere Ahmet'lere kur yaptım.. affet Allahım!!. Hani bir şiir okuma uğruna!
Sonunda adı Akın olan ve yandan bakınca öbür tarafı görmenin mümkün olmadığı bir profile sahip olan bir (BAL) ı ağıma düşürdüm!! Hayır kötü bir niyetim varsa nâmerdim. Sırf bir şiir okuma uğruna. Gerçekten!. O zamanlar öyle telefonla falan konuşmak mümkün değildi. Hele de yatılı bir okulda!! Zaten evlerinde telefonları bile olanlar parmak sayısı kadardı. Böyle flört durumlarında ise hafta sonları şehre inildiğinde pastane masalarından göz süzülür ya da karşı - karşı kaldırımlarda hapishane voltasını aratmayacak sayıda git-gel yapılırdı.
Nihayet sömestr sonu karşı davet yapıldı okullar arasında ve bu defa diğer okul bizleri çaya davet etti. 16 yaşımın en şık en şuh haliyle gittim çaya. Kırmızı grapon kâğıdının boyasından dudaklarıma gölgeler bile yaptım!.. ( ah.. ah .. 16 yaşında kızı olan babaların ve de annelerin kulakları çınlasın!!) Yenildi içildi sıra dansa geldi. Daire kloş eteğimle uçar gibi yapılan bir vals sonrası, hafif dönen başımla mikrofonun başına geçtim. Genelde piyanonun başına geçmeme alışık olan arkadaşlarım biraz şaşırdılar ama ben aldırmadım ve A’nın gözlerine baka baka şiiri okumaya başladım...
Ve, maalesef başlayamadım!. Yani başladım başlamasına.. da, tam olarak hatırlamıyorum ama unuttuğum şiiri dördüncü tekrar başlamamdan sonraydı galiba, vaz geçtim.. Yerime geçtim... Yerin dibine geçtim!
Aslında ne güzel bir şiirdi.. "A" nelerin içindeyse, (aşk-vatan-canan vs. gibi) onları sıralıyordu.. Bursa’daki askeri liseden mezun olan ve çok genç yaşta yaşama veda eden bir arkadaşın, Erdoğan Çokduru’ nun bir şiiriydi..
Artık gözlerine baka baka şiir okumayı düşlediğim A’dan Z’ye hiç kimse yok ama, içinizde adı "A" ile başlayanlar varsa, belki bu şiirin kendileri için yazıldığını ve hatta okunduğunu düşleyebilirler..
38 yorum:
Okudum
gözlerimi yumdum,filmini izledim hayalimde,benim alışkanlığımdır seversem tekrar tekrar seyrederim aynı filmi.
Teşekkür ederim sevgili hocam,bir bilet daha aldım.
Saygılar sevgiler.
Şiiri ilk okuduğumda bir harfin en güzel anlatımına şahitlik edip, sevgili eşimin bol ''A''larla dolu adı gözümün önüne gelmişti:)
Şimdi ise bu şiir bana sizin ömrün en deli çağlarınızı, en duru çağlarınızı, aşkı arayan toy yanlarınızı hatırlatacak.
Şiir aşığı yüreğinizi selamlıyor Newbahar.
Kim bilir belki bu kadar sevmezdik birbirimizi
Uzaktan seyredemeseydik ruhunu birbirimizin.
Belki bu kadar yakın olmazdık birbirimize...
Aşkı şiirle yaşamak, şiiri aşkla yaşatmak bu anlattıkların olsa gerek koca yüreklim.
Gönlün sağolsun.
Geç de olsa, karşılaşmış olmamız, bu "tekrar bilet alış"larımızdan olsa gerek sevgili Tufan..
Ben de tanıdıkça ayrılamadığım nice dostları yaptıkları farklı yorumlarıyla tanıdım.
İyi seyirler.. her ikimize de.
Ben de, gün be gün mükemelliğe yürüyen, kendini keşfedip yenileyen newbaharın yüreğine selam ediyorum..
ah... bu mümkün mü sevgili ecelerimin ecesi.. aşkı şiirle anlatabilmek??.. Hep eksik kalan şeyler oldukça!
Sadece dediğin gibi aynı duyguları yaşayan veya paylaşanları, birbirlerine yakın hissetmesini sağlıyor olabilir.
Ne olur, alın beni o yıllara götürün, orda bırakın ve ben de o yılları, o heyecanı sizinle yaşayayım. Şimdiki gibi dejenere olmuş adeta çivisi çıkmış ilk aşkların ya da ilk gençlik yıllarının coşkularını, ben de o zamanlarda yaşayayım. Çok geç gelmişim ben bu dünyaya, bir kez daha karar verdim buna yazınızı okuyunca. Zaten fonda çalan müzik de o yıllara çooktaann götürdü beni. Çok şanslı olduğunuzu söylemeliyim, böyle güzellikler yaşayabildiğiniz için. Yine de şimdiki gençlere göre daha şanslı sayabiliyorum kendimi, en azından bu kadar kirlenmemişti duygular. Diğer taraftan yazının akıcılığı, kalemin oynaklığı ve aradaki espriler hem güldürdü beni hem de bazı yerlerde çok duygulandım. Ve özellikle tabi şimal rüzgarı, bana Cahit Külebi'nin şiirini anımsattı. Kimbilir belki ilerde bir kızım olursa adını Şimal bile koyabilirim.
Gerçekten nefis bir yazıydı, sizden ricam bizi alıp böyle güzel anılara ve geçmişe yeniden götürmeniz, kendi adıma çok keyif alıyorum.
seni alıp hiç bir yere götürmem sevgili nihansum.. Sen daha blogcudan taşınıp yanıma gelemedin!!!
Cezalısın! :)
Hoş duygular içinde, yüzümde bir tebessümle okudum bu güzel yazıyı.İlk gençlik yıllarımızda bizi bir tuhaf eden anıları,geriye dönüp hatırladığımızda hem yüzümüze hem gönlümüze yayılan kocaman bir gülümseme ne güzeldir...
Bu arada bir sır vereyim, lise2 de platonik bir aşkım vardı, uzaktan uzaktan bakar dururdum. A-LİCAN:))
Sevgiyle...
eski anılara ve aşklara selam olsun sevgili dalgalarıaşmak.. Bu kasvetli haberlerle dolu günlerde yüzlerde tebessüm yaratabilmek ne büyük maharet ve mutluluk..
Beli kuşaklılardan olunca şanslıymışım o zaman ben, o döneme göre hocam, tıpkı canın, cananın, aşın ve aşkın içinde olduğum gibi.. Güzel bir yaşam, "Bursa'da Zaman"... Kıskandım şimdi, Bursa'da olmadığıma ve sizin gibi pastaneden göz süzen, kaldırımlarında volta atanım olmadığına:))
:)) En çokta mikrofon da A'nın gözlerine baka baka şiir okumak nasıl bir cesaret, nasıl bir duygu acaba!! O dönemdeki duygularınızın
güzelliği sanki yazınıza işlemiş.
Henüz erken ama baharın kokuları mı bu hocam!!
Bu, belki de senin en büyük şansın sevgili ahmetde!.. Zaten daima birinin şansı diğerinin şanssızlığı olarak tecelli eder nedense!!!
16 yaşın deli cesareti ise genellikle böyle mahcup olmakla biterdi.. unutalı yıllar oldu ama daha farklı cesaretler konusunda konferanslar verebilirim istenirse!!
Baharın (erken mi geç mi?) kokularını almak için ise, takvim sayfalarını hiç beklemedim ben sevgili beli kuşaklı A..
ne güzelmiş o yıllarımız göz süzmeyi şimdikiler kesmek diyorlar.tufanın dediği gibi bildiğim ,daha önce seyrettiğim bir filmi tekrara tekrar gözlerim kapalı seyrettim zevk aldım.teşekkürler ..sevgiler
evet sevgili Bilge... maalesef flörte de "çıkmak" deniyor ve beni üşütüp ürpertiyor..
Sizlere nostalji yaşattığım için memnunum..
Tatlı bir sohbetin içindeymişim de sizi dinliyormuşum gibi hissettim bir an..
Şiirden ben de aldım hissemi hocam. Elinize, sözünüze,
yüreğinize sağlık..bizi ağırladığınız, güzel sohbetiniz ve hediye için teşekkürler:)
Zaten yazarken "ne çok A var mail box da diye geçirmiştim içimden..
Güzel sohbetlerin hiç tükenmemesini diliyorum sevgili lodoscum.
Bu hoş anılarınıza bayılıyorum, hepimizi kendi sahip olduğumuz harflere sürüklüyor...
Bazen de kafamızda enfes tınılarla seslendirdiğimiz "A"nın, gerçekte ne kadar gırtlaktan çıkan bir "Ağgh" olduğunu görürüz de, sırf kafamızda verdiğimiz değerden ötürü hala onu gerçekte olmayan yerlere yükseltmeye çalışırız. Ne "A"lar vardır iki ayağı da güçlü ve mert, tutunulası, ne "Ağgh"lar vardır,maskeli ve kaypak, ezilesi ve hırıltılı.
"Aşk" gibi işte, çift taraflı.
Çok doğru tesbitler bunlar sevgili knockonoc.. Ancak, (istisnaların kaideyi bozmayacağı gerçeğini göz ardı etmeden) derim ki, sadece "A" ile sınırlı tutulması büyük haksızlık olur.. Genelleme yapıp, herkesin kendi harfleri için de geçerli olmasını sağlamalı bu tesbitlerin..
Çünki AŞK, o çift taraflı yönü ile, yapıcı ve yıkıcı olarak, her harf için aynı hükmü icra eder..
Sevgili öğretmenim,beli kuşaklı A lardanım.Şiir ne kadar güzelmiş.Siz ne güzel o şiiri okuyabilme olanağı bulabilmişsiniz.Bizler anı defterlerimize yazardık.Elden ele dolaşırdı.Sesli okumaya cesaret edemezdik.
Selam,sevgi ve saygılar.
cesaretin aptalda olduğunu öğrenmeme sebeptir bir "A" uğruna düştüğüm durum sevgili arzu..
O gün bugündür öğreniyorum!!
Şiir güzelmiş.
Bir antoloji içinde okunup da akılda kalacak kadar güzel.
Ama bu güzel şiiri içselleştiren onaltısındaki kızın yaşadıkları daha da güzelmiş.
Yazı ve şiir bitip, en son şiir kartını da şöyle beş dakika seyrettikten sonra biraz hüzünlendim.
Çamlıca gazozu içilip, göz süzülen yıllardan bu günlere dönmek hiç de güzel değil...
www.blogcu.com/bunyaminakkaya
o yıllardan bu yıllara dönmek için katettiğiniz yolun çok uzun olduğunu sanmıyorum sevgili bünyaminakkaya.. Ama ben yarım asır ötesinden dönerken epey zorlandım..
Bu arada hoşgeldiniz anları paylaşmaya... hemen ziyaretinize geldim. "cümlede yazılanlar boşa çıktıysa özneyi unutun" cümlenize takılmış durumdayım.. görüşmek üzere...
aşk'ın masum hali:)
keyifle okudum ...
ve çay partilerine takıldım...
bir adım ilerisi için onca çaba harcarken...
zaman zaman ...
zaten bulunduğumuz yerden geriye düştüğümüzü görmek üzücü...
sevgiyle...
an'lık üzüntüler çoğu kez
ilerisinin sevincine atılan adım olabiliyor sevgili seden..
Onca çabaya rağmen!!!
Gülümseyerek okudum anı yazınızı. O yıllara o çocukça aşk(!) lara giderek anımsayarak okudum.
Ne güzel ne samimi yazmışsınız kendimi buldum içinde.
Sevgiler
hoşgeldin sevgili çınar.. Seni daha önce görsem sayfamda anımsardım zira oğlak, zodyaktaki en mükemmel tek burçtur.. Şüphesiz ki diğerlerinin de mikemmel olduğu tarafları vardır ama oğlak tümüyle komple mükemmeldir! Ve ben, maalesef oğlak değilim!! :)
devamlı görüşmek ve paylaşmak dileği ile..
Aman Allah'ım... Uzun bir yorum yazıp bütün duygularımı aktardım. Sonra önizleme yapayım dedim ve yazım yok oldu... Yani şimdi gitmedi mi? Ah, kahrolurum... :((
üzgünüm anjelikam... sen en iyisi yine yaz ben bunu silerim... Üstelik sen de beli kuşaklı bir A'sın çünki...
Önizleme yaparken kaybolup giden yorumumu tekrar aynı şekilde yazabilecek miyim bilmiyorum sevgili öğretmenim. Epey eksik kalacağını düşünüyorum ama deneyeyim:
Sevgili öğretmenim, Yüzümde gülücükle, keyifle, zevkle okuduğum yazılarınızdan biri daha. Kişiliğine saygı duyduğum çok özel insanların yaşam öykülerini merak ederim ve de yazılmışsa zevkle okurum. Siz de onlardan birisiniz. Üstelik akıcı üslubunuz, yazılarınızın içine kapılıp gitmeme neden oluyor.
Gençlik yıllarınızın o saf heyecanlarını okudukça, yaşayamadığım, kaybettiğim o yılların, atlanmış duyguların daha çok farkına varıyorum. Neyse, geçmiş adı üstünde geçmiştir, benim için. Gençliğinizin o güzelliklerini bizimle paylaştığınız için kendi adıma teşekkür ediyorum.
Bu arada "A" ile ilgili yazdıklarınızı keyifle üstüme aldım. Üstüne üstlük "Oğlak" ile ilgili düşünceleriniz ayaklarımı yerden kesti, havalandım biraz. :)) Kendimi daha da bir özel hissettim. Bu duygu epey idare eder beni artık... Çok teşekkür ediyorum ve de sevgilerimi bırakıyorum size...
Astroloji konusunda uzman değilim... ama bilgi sahibiyim.. En azından kimin bildiğini kimin kafadan attığını anlayacak kadar sevgili anjelika.. Ve gerçekten zodyaktaki en mükemmel burç oğlaktır.. Ne mutlu eşine .. zira şanslı olan onlardır!!
Hakkımdaki güzel fikirlerin de benim ayağımı yerden kesiyor!!
Hatırladım gençliğimi ve güldüm.Geçmişte uzaklara pek gidemiyorum ben .Serde akreplik var her kusuru kendimde arayıp bulmaktan ötürü hep ileri bakmaya odakladım kendimi.
Ama o günlerin güzelliği ve tadı yine de belleğimde esti.
yorumları okurken
" Bazen de kafamızda enfes tınılarla seslendirdiğimiz "A"nın, gerçekte ne kadar gırtlaktan çıkan bir "Ağgh" olduğunu görürüz de, sırf kafamızda verdiğimiz değerden ötürü hala onu gerçekte olmayan yerlere yükseltmeye çalışırız. Ne "A"lar vardır iki ayağı da güçlü ve mert, tutunulası, ne "Ağgh"lar vardır,maskeli ve kaypak, ezilesi ve hırıltılı.
"Aşk" gibi işte, çift taraflı." cuk oturdu
katılmamak mümkün değil...
ve cilayı "oğlak" çekti,her şeyin üstündeki son aşkım torun; oğlak.
2 yaşın tüm agresifliğiyle bana her an hayıl annem,oomaj annem dese de ...
sağ olun var olun
sevgili nalan öğretmenim.. benim de oğlum oğlaktır ve harflerin paşasıyla başlar bir adı!!!
Tanrı lutuf mu ediyor, ceza mı veriyor böyle sevdiği kullarına "kuşaklıları"??, bilemem!!
Off Mamy'im ne yaptınız yine? Ben ki geçmişe ait her anıda dalar gider kaybolurum, bunun üzerine bir de 5 yıl önceki duygularımı hatırlayınca...
Hatırlıyorum çok iyi hatırlıyorum yazıyı okuyunca ne denli etkilendiğimi, başta Bünyamin olmak üzere tüm blogcu arkadaşlarıma u yazıyı nasıl da tavsiye ettiğimi hatırladım...
Görüyorum ki yazının beni etkileyen o duygusu geçen 5 yılda hiç azalmamış, sanki ilk günkü heyecanla okudum. Tuhaf oldum, hissediliyor mu?
Tuhaf, çok tuhaf...
HAH HA HA HA.. nasıl bekliyordum bilsennnn!! O zaman şaplağı popona yiyip gitmiştin hatırlıyorsan zaten yorumları bu nedenle yayınladım.. Ama Bu sefer aynı duygu havuzunda kulaç atmak istedim seninle orkidem.. Beni yine yanıltmadın.. Teşekkürler :)))
Yorumları okudum, cesaret değil ama cesaretlendirme üzerine bir yazıyı hatırlattınız. Yazınızdaki şiir okuma bölümü aklıma onu getirdi. Hem benim de yazım olsun istedim bu güzel yorumlar arasında.
http://bricoyunu.blogspot.com.tr/2012/10/cesaretlendirmek.html
Hatırlıyorum .. Müzik öğretmeninin hata üzerine öğrencilerini yüreklendirmesi ile ilgili muazzam bir yazı idi.. Ve ben yine her zamanki gibi yorum bırakmıştım sevgili alizafer.. Bir de muhteşem bir şiirle bağlamıştın sonunu "kalbini asla vermemiş/ çalmışlar! diye bitiyordu.. Evet okunması gereken bir yazı idi..
Benimki de zaten cesaret değildi.. yaşlılığa güzel bir anı bırakabilme çabasıydı sadece!!
Gülsen hocam, aslında o kadar çok seviyorum ki böylesine geçmiş günlerden gelen anı yazılarını okumayı, fakat kendi hayatımda bir türlü kendime özel yazmayı başaramamışımdır. Çok nedeni var aslında, yazamayışımdan değil, ruhumdaki özel alanları başkalarıın önüne sermektendir çekincem. Yazıp saklasam yine olmaz, benden sonra da okunmasını istemediğim şeyler ise, neden yazayım o zaman?
Bu şekilde düşündüğüm için gerilerde kaldı pek çok şey, o yılların ateşi de sönünce, unutuldu gitti ayrıntılar. Sizin yazılarınızın böyle bir kışkırtıcılığı var benim için. Bu yazınıza yazdığım, sonra da silinen ilk yorumumda da aynı duygularla içimdekileri sermiştim biraz ortalığa. Sonradan ne kadar toparlamaya çalışsam da ilki kadar olmamış. Neyse, her şeyde bir hayır vardır diyelim. Bu arada yeniden görmek çok güzel oldu bu 5 yıl önceki yazınızı, yorumlarımızı. Geçmişte kaybettiğimiz bir günü ve duyguları alıp önümüze koydunuz yeniden.
Aslında keşke hiç birini silmeseydiniz, her biri çok değerli anları ve duyguları yansıtıyordu muhtemelen. Tercih yine de sizin tabi ama gerçekten mümkün olsa, o eski günlerde, sadece bloğunuza değil, başka sitelerde yazmış olduğum yorumlarıma da ulaşabilmeyi çok isterdim. Teşekkürler bu güzel hediye için...
Sevgilerimle.
Akgül'üm kısaca teşekkür etmek ve yazdıklarına çok duygulandığımı belirtmek istedim.
Yorum Gönder