Yayınlanma tarihi... 8 Eylül 2013 olan, ve "GÜLE-GÜLE" başlığı ile yayınladığım yazımı, geçmiş günlerin coşkusunu ve gizli hüzünlerini bir kere daha yaşayabilmek ve yaşatabilmek için, veya tekrar okurken ve de farklı müzikleri dinlerken, belki içinizden benim gibi düşünenlerin olabileceğini.. ya da ilk kez görenlerin, okumak - dinlemek isteyebileceklerini düşünerek, önce başlığı bile değiştirmeden tarihi mahfuz kılıp bir kere daha yayınladım ama sonra.. hatırlanmanın güzelliğine kapılıp, hatırlamak istediklerinize doğru bir yolculuk yapmanızı istedim..
ÇÜNKİ BENCE,
Hatırlamak da, Hatırlanmak da güzeldir...
ETERNALY..ÇÜNKİ BENCE,
Hatırlamak da, Hatırlanmak da güzeldir...
Tchaikovsky' nin en sevdiğim Piyano Konçertosu. (No.1,Op.23)
Piyanist Pletnev tarafından seslendirilmiş..
Piyanist Pletnev tarafından seslendirilmiş..
Melânkolinin esiri olan bestecisi Tchaikovsky,
"Bunu kim dinlerse, kulaklarında sonsuza kadar
sevdiğinin yakarışı olarak kalacak" demiş!.
Okuyanların hatırlayacağını düşünüyorum. "Albümdekiler" in son sayfasını yazarken de, bunu dinlediğimi paylaşmıştım sizlerle..
**
Ve.. ah! mı, yoksa yüce bir sanatın tepesinden inen dileğin kabulü mü bilinmez; bu 1890 yılında bestelenen ve "dinleyen herkesin kulağında ebedîyen sevdiğini hatırlatan bir melodiye dönüşecek" denen eserin ana teması, "eternaly" adı ile, ya da hepimizin bildiği "sahne ışıkları" ile 1952 yılında neredeyse bir asır sonra yeniden kulaklara ve ruhlara seslendi..
Farklı versiyonları ile ana dörtlüğün üzerinde dönüp durarak yeniden ruhlara sunuldu..
Ve dedi ki...
"seni gerçek bir aşkla
sonsuza kadar seveceğim..
Ebedîyen!.. "
I'll be loving you eternally
"seni gerçek bir aşkla
sonsuza kadar seveceğim..
Ebedîyen!.. "
I'll be loving you eternally
**
Bilirsiniz, çocuklar, küçüklüklerinde "güle-güle" ile "allahaısmarladık" kelimelerini karıştırırlar..
Onlar için hepsi "güle güle" dir!!
Aslında ne kadar doğru.. ve ne kadar güzel.. ve nasıl gerçek bir dilek, gidenin, kalana güle güle demesi..
Veda etmenin zorluğunu, yolcu ediş olarak kolaylaştırarak!..
Yazıma "güle güle" diye başlarken, daha net fark ettim bunun arı su kadar temiz bir dilek olduğunu.
Çünki aslında, o başlığı okurken, sizler bana "güle güle" demiş oldunuz!Ve ben,
Yorulduğunuzda..
Sinirlendiğinizde..
Hislenip duygularınıza yenik düştüğünüzde..
Her geri vitese taktığınızda anılarınızın kolunu..
burada.. bu sayfada vereceğiniz molaların arka fonunda, sizlere "bir ses" olayım istedim.
Ve.. buraya her gelişinizde, o an, aynı ya da farklı duygularınızı her seferinde yorum olarak benimle paylaşın istedim.
Benimle sohbet eder gibi!
itirafım..
nihavent saz semaisi...
tuna dalgaları..
copellia
suzidil peşrev
Herkes, alaturka müzikten hoşlanmaz..
Bazıları da klâsik müzikten rahatsız olur..
Ben yine de sizin duygularınıza fon olarak benim seslendirdiklerimden daha çok,
Schuman'ın müziği yakışacak diye düşünüyorum,
hatta, eminim!.
Bazıları da klâsik müzikten rahatsız olur..
Ben yine de sizin duygularınıza fon olarak benim seslendirdiklerimden daha çok,
Schuman'ın müziği yakışacak diye düşünüyorum,
hatta, eminim!.
Bir de, her dinlediğimde,
beni uçsuz bucaksız bir bozkırda bırakan bu müzik,
bu "la paloma" var..
Bu muhteşem müziğin aslında
bir cenaze marşı olduğunu,
ama hep gemici ağıtı olarak hatırlandığını
biliyor muydunuz?
Diyor ki,
pencerene bir güvercin konarsa bir gün,
ona sevgiyle bak.
Çünki O, ben'im!
Çünki O, ben'im!
Bu da, tıpkı, bir zamanlar maziye bak der gibi..
Bir zamanlar
çaldığıma inanamadığımı
dinleyenlere haykırmak isteyişim gibi..
Bir zamanlar
çaldığıma inanamadığımı
dinleyenlere haykırmak isteyişim gibi..
O, ben' im!
Sonbaharı, takvimlerde yer alan 3 adet ay veya doğadaki dört mevsimden biri olarak algılayan ve gerek yaşamlarında gerekse sayfalarında olsun, dökülen sarı yapraklara yer verenlere bakıp sevecen duygularla gülüyorum.. Benim de bu blogda yazdığım ilk yazı “sonbahar” la ilgili bir şiirim idi..
“İster başında -ilk- olsun,
isterse -son-..
Yaşayana göre değişir bahar !” diye başlayan..
Ama sonra, tüm mevsimler sonbahar gibi olunca, hani filim biter, “dıend” (!)yazar .. ama bir sürü isimler mekânlar, gerekli gereksiz yazılar kayarak akmaya devam eder ya perdeden aşağıya… işte aynı öyle geçmeye, aynı o şekilde kaymaya başlar günler SON/bahar geldiğinde.. Okumakta zorlanırsın sayısını .. zaten saymana gerek olmadığını bildiğinden, bırakırsın aksın bitsin diye.. ve IŞIĞIN yanmasını beklersin çıkıp gitmek için sinema salonundan!
Bir gün.. etrafında gözgöze gelebileceğin bir tek kişi bile bulamadığında .. aynaya bakarsan, orada tıpkı beyaz perdedeki gibi akıp giden ve okunmayan yazıları değil, işte orada sonbahar yaprakları gibi düşen uçup giden yılların tarihlerini görürsün.. Günlerden neydi bugün diye geçer aklından.. aslında hiç ama hiç önemi yoktur Salı ya da Pazar oluşunun birbirlerinden zerre kadar farkı olmayan o günlerin.. ama yine de bazen takılır aklına bugün günlerden… Pazar mıydı yoksa diye!..
Bir gece önce karar vermişsindir ertesi gün dışarı çıkmaya.. en azından az ilerideki markete gitmeye.. alacaklarını unutmamak için yaptığın listeyi evde unutmadan! Sonra yarın olduğunda, ya yağmur yağacak-mış gibi gelir sana.. ya hava gerçekten soğuktur.. ne gerek vardır çıkmanın şart mı?? diye içindeki susturamadığın negatif güç konuşmaya başlar..
Ve yine gir gün, dolaplarını yerleştirmek fikri bir dürtü halinde beynini rahatsız edince açarsın kapaklarını dolapların çekersin çekmecelerini… Dolapların altına sürülmüş bavulları koca koca sapı ya da tekeri kopmuş çantaları.. dökersin içinde ne varsa… iki yılı aşkın yoksa üç mü giymediğin hatta varlığını bile unuttuğun ama artık içine girmene imkan olmayan giysilerini ayırırsın belki giyen biri.. mmm.. kim olabilir diye düşünürsün kimse gelmez aklına “kim bulursa” diye kapı önüne koyarsın..
Sonra tam o sırada.. aa-aa bak bunu nasıl aramıştım bu yün kazak batıp kaşındırmıyordu beni iyi ki buldum diye sevinirken güvelerin senden daha önce sevindiğini anlarsın delik deşik olmuş kollarını görünce.. onu da .. bir an düşünüp toz bezi .. mi.. yer bezi…!! sonra kendine kızıp hatta hafiften küfredip fırlatıp atarsın kapının önündekilerin üstüne..
Eskiden olsa ağlardım diye düşünürsün ve çok uzun süredir artık ağlamadığını hatırlarsın. Canım istemiyor demek ki diye düşünürken niye canı istesin insanın ağlamayı.. o kendiliğinden oluşan bir tepki.. ne saçma düşünmeye başladım son zamanlarda diye geçirirsin bu defa aklından…
Ve o “son zamanların” bir hayli eskilere dayanmaya başladığını hatırlar.. sonra arkana yaslanıp sonbaharını seyre dalarsın.
***
Ve ... VE.. tam "yayınla" düğmesine basarken, ilk yayınlanma tarihi ile yazımın son cümlesinin aşağıdaki resimle uyum sağladığını, ama bu yaz gününe bu fotoğrafın pek uymadığını düşünerek acaba değiştirsem mi diye düşünürken.. temmuz ayında da sonbaharın yaşanabildiğini hatırladım!!.. ve "bırak kalsın.. yakıştı" dedim!
30 yorum:
Başlamak... Başlayabilmek.. Ne kadar zor bu Pazar, hele ki yazının başlığı "Güle Güle" olduğunda... Oysaki hiç istemiyorum giden sizseniz eğer güle güle demeyi ya da sizin kalanlara, bana, "Güle Güle" demenizi...
Başlamak bir taraftan da şöyle zor; sayfanın kapak resmi, sunulan eserlerin muhteşemliği, her birini dinlediğimde ayrı ayrı duygulara savrulduğum müzikler, başlamayı daha da zorlaştırıyor.
Anılarımın kolunu geri vitese takmak isteyen kim? Sizinle olan anıların bana göre hiç geri viteste olmaması gerekiyor, sanki hep güncel, hep var olan ve sürekli ileriye doğru giden bir kol.. Ya da bu benim temennim.
Tüm bu müzikler içerisinde dinlediğim an beni bulunduğum andan çok başka diyarlara götüren tek bir müzik var ki söylemeden geçemeyeceğim; La Paloma...Bu, benim için sizinle özdeş, La Paloma demek Albümdekiler demek, yapraklar demek, sizinle olan her şey demek...
Yazının ilk bölümü ve güzel sunuşlar bir yana bana göre ikinci kısım İlk veya Son ne fark eder diye başladığınız, sonbaharın hissettirdikleri daha çok üzerinde durulmaya düşünmeye değer... Bu kadar mı güzel anlatılır insanın ruh hali.. Sanmayın ki sadece siz, ben değil yaşamında belli bir zaman tıpkı sizin tasvir ettiğiniz duyguları herkes yaşıyor. Mevsim sonbaharmış, günlerden Salıymış, Pazarmış fark etmeden.. İnsanın içindeki kabarıp coşan o duyguların bir gün gelip de durulduğunu ve artık pek çok şeyin önemsizleştiğini hissetmesi bana göre zamanın sona yaklaşmasından değil. Zaman burada belirleyici de değil, sadece içimizdeki o hüzün, o boş vermişlik...
Ben güle güle demiyorum size Mamy'im, bana da güle güle demeyin lütfen, bu baş ucu kitabımı hep sizinle görmek, yaşamımın bir parçası olan sizi ve yazılarınızı her daim burada canlı görmek benim tıpkı ilkbaharım çünki, hep yeşil, hep canlı ve hep umut veren...
Yorulduğumuzda, sinirlendiğinizde,
duygularımıza yenik düştüğünüzde,
anılarımızı geri vitese taktığımızda, okyanusta fırtınaya yakalanıp güvenli bir dost limana demir attığımızda hep bitmeyen bir umut vardır bu yolculukta...
Ben, asla bir veda sezinlemedim. Aksine, 'hoş geldin Sonbahar! partisi gibi güzel bir serzenişle, duyumsayan yürekten damlayan nağmeler senfonisi işittim.
Bir daha ki posta kadar sevgili hoca'm...
Sevgili Öğretmenim çok sevdiğim bir şarkı sözleri ile yorum yapmak istedim "yalnız bırakıp gitme bu akşam yine erken
öksüz sanırım ben kendimi sensiz içerken
en neşeli demler bu gece sazla geçerken
öksüz sanırım ben kendimi sensiz içerken"
Yazınızı okurken ilk aklıma gelenler bu sözler .Gerçekten gitme gibi algılamışsam bu yazınızı; öksüz kalacağımı bilirseniz ,üzülürsünüz biliyorum...Hep geleceğim ne olursa olsun ,nasıl hissedersem edeyim...Sevgiler çokca...
Ama bu kadar güzel müzik eşliğinde yazı konusu bu olmamalıydı. Acaba ben yanlış mı algılıyorum diye hemen yorum bırakmadım. Baktım benden önceki arkadaşlar da aynı anlamı çıkarmışlar.
O zaman ;
Bu kadar sizi seven varken,
bu kadar merakla her yazınızı bekleyen varken,
yazılarımıza ne yorum bırakacağınızı heyecanla bekleyen bunca kişi varken,
SEVGİLİ GÜLSEN HOCAM
ne siz bize
ne biz size 'güle güle' demeyiz, diyemeyiz.
Zaten hiç sırası da değil...
(son cümlem için özür dilerim :( ama birden parmaklarımdan dökülüverdi. )
Merhaba,bu karmaşık duyguların "karmaşık"diyorum keza,ben de çok yaşadım ki "alıntı" paylaşımlarıma rağmen..bir süre ara veriyor sonra yine,yeniden devam ediyorum, sanıyorum alışkanlık yapıyor..sizin çok kıymetli paylaşımlarınızdan mahrum mu kalacağız..size hoşçakalın mı diyeceğiz:(
kararınızda kendi adınıza haklı olabilirsiniz,umarım bu sağlığınızla ilgili değildir..ben şimdilik sizin izne ayrıldığınızı farz edip size en içten Sevgilerimle esenlikler diliyorum..Saygılarımla
Mevsimler bu kadar çabuk mu geçer insan ömründe, ya da mevsimleri bu kadar çabuk mu tüketir insan, gözünün içine bakarak büyüttüğünüz yaprağın kuruyup avucunuza düşmesi midir insanı hüzünlü kılan..
Baharlar da müzik gibidir aslında kimi yanı hüzündür, kimi yanı huzur ve tercihlerimizdir bizleri o çizginin sağına soluna savuran, ne çok baharlar tükettik içinde huzur ve hüzünleriyle farkında bile olmadan..
Hepimizin geri vitesleri var elbet sevgili hocam, kimimiz de takılı kalır zaman zaman, kimimiz bir manevra için kullanır lazım olduğu zaman, aslında ne çok mola veren vardır burada sessizce, kendi içindeki çığlıkları senfoniye dönüştüren, yüreğindeki kağıt kesiklerinin acısını dindiren, Evet sevgili hocam burada her zaman bir ses var ruhumuza iyi gelen ve ben bu sese sonsuz teşekkürler ediyorum..
Her ne kadar hızlansa da bahar geçişleri hoşça kalın, mutlu kalın, görüşmek üzere sevgili hocam..
Saygılar sevgiler..
Yaşadığımız, yaşamakta olduğumuz ve kim bilir bilinmeyen nice 'baharlar' yaşayacaklarımız adına tüm müzikleri ve şiirleri hissederek dinledim..
Demir attığım bu limanda güveni, huzuru, dostluğu yaşadım.. sonsuz mücadeleler içinde daima dimdik ayakta duran kaptanın gücüne, azmine ve usta kelemine, müziğine, şiirlerine, sesine... hep hayran kaldım..
İyi ki varsınız.. Bizimlesiniz.. Hep umutla, hep şiirle, müzikle kalın.. Umut dolu yepyeni senfonilerle.. Hoş gelin.. Gülsen Hoca'm..
Yoruldun, bilemesem de hissedebiliyorum. Yeşilden kırmızıya, kırmızıdan sarı ya dönen yapraklar gibi içinin bitmez tükenmez kelimeleri ama bana kelimelerim, cümlelere konulmak istemiyor bitti diyorsun, deme.
Buralar yapayalnız sen yoksan. arada sırada buralarda aklının kelimelerini yazan kadını okumaya geliyorum, o artık okumayı unuttu diyorsun. Bu kadar kolay mı? Ben seni unutmayacağım kırmızı defterimin sayfalarına yazdım, unutturamazdın.
Seni sevgiyle öpüyor Elif
Sonbahar neden hep hüzünlerle gelir Gülsen hocam? Neden hep hüzünle özdeşleşir? Eylül neden böyle bir yazı ile geldi? Bunca güzel ve hüzünlü eser eşliğinde üstelik? Her bir nota yüreğime ayrı ayrı dokunurken "Allahaısmarladık"- "Güle - Güle" sözlerinin anlamını algılamaya çalışıyorum.
Ama yok, olmaz, olamaz, sizinle bizler arasında bu sözlerin yeri yok. Sadece belirsiz bir süreyle ara verme olabilir, ruh ve zihin yorgunluğudur, belki gönül kırgınlığıdır, enerji tükenmesidir, kendini iyi hissetmemektir ama bunların hepsi her şey gibi geçicidir. Bütün bunlar geçer ama biliyoruz ki gönül birlikteliği kalıcıdır. Ben sizinle bu grubun arasında böyle kopmaz bir bağ olduğuna inanıyorum. Buna siz de inanın lütfen...
Sevgilerimle. <3
Sevgili dost.. sana olan özlemimi az önce, sesini duyma dürtümün beni yönlendirdiği telefonla gidermeye çalıştım. Yazdıkların ve yazı aralarındaki müzikler ilaç gibi geldi bana. Güzel.. çok güzeldi kaleme aldığın her satır, her sözcük ve de, her duygu telime dokunan hecelerin.
İyi ki varsın sevgili arkadaşım.
Ben de arkadaşlar gibi asla güle güle yi kabul edemiyorum. Sensiz olmazzz yok sensiz olmaz buralar sevgili Gülsen Öğretmenim. Bekliyoruz,bekliyorumm.
Yazının sonu ne olacak endişesi içinde ne müzikleri dinleyebildim ne de okuduklarımı anlayabildim..Bu güle güle'yi kabul etmek mümkün değil Gülsen Hoca'm; değil !!!
Sevgili Gülsen...İTİRAZIM VAR.. ses ver... neredesin..? Bizleri böyle sonbahar yaprakları arasında bırakıp gitmeni kabul edemeyiz ???? Üşüyoruz....sıcak nefesini özledik......
Neler olduğunu anlamak için yazınızdan sonra yorumları da dikkatle okudum. İyi bir blog dostumun yazılarını okumak müziklerini dinlemek isteğimi iletmeliydim.
bu güzel sesin hep yankılanmasını istiyorum...
'MERHABA' demenizin vakti gelmedi mi?
Geldi , geldi
lüften gelsiiiinnnn :)
Çok özledim yazılarınızı... bizi böyle üzgün bırakmayın Benim çok Sevgili Gülsen hocam.....
sevgili öğretmenimm,
bayramınız kutlu olsun
sıcacık sevgilerimle..
Bu "Güle Güle" nin tek sebebinin, yeni bir roman çalışması olduğu düşüncesi içimi ferahlatıyor Gülsen Hoca'm..Bir tek bu sebep "Güle Güle"nizi kabul ettirecek bana :) Belki de hepimize...
Uzun süredir yazmıyorsunuz.
Umarım bu güle güle yazılara elveda demek değildir.
Sizin yazılarınızdan güç alan biz dostlarınızı unutmayın.
Aydınlık günlerde görüşmek üzere.
Bazen insanin icine öyle bir hüzün cöker ki,alip basini gitmek ister o an...Yalnizca gitmek ister,nereye,kime önemli degildir..
Iste ben bu RUH HAliNDE oldugum durumlarda yine DERViS RUHUM geldi derim:)))
Sizin de DERViS RUHUNUZ bu aralar gelmis GÜLSE HOCAM...Bir de sonbaharin hüznünü eklersek...
Biraz dinlenin, bizler de, sizi sevenlerde eklediginiz bu kadar güzel müziklerin tadini cikartalim her defasinda...
En kisa zamanda görüsmek üzere,SEVGiYLE ve DOSTCA KALIN....
Size GÜLE-GÜLE diyemem. Allah biliyorya, size aşık olmak için ne benim ne sizin ne de karşınızdakinin genç yada yaşlı olmasına, birinin kadın diğerinin erkek olmasına veya bekar-evli farkına gerek yok.
Her gün içsel çağrılarıyla beni sayfasına çeken yazılarını okuduğumda, müziğini dinlediğimde, ayan acılarının dibine indiğimde, anamın ölümünden sonra beni ağlatan tek insansınız siz. Ben sizin dünyanıza aşık oldum. Ben sizin bugüne kadar hiç rastlamadığım insanlığınıza aşık oldum. Beni memleketimin mağaralarından çıkartan, kendimle tanıştırıp barıştıran, yaralarımı onaran o yüreğinizden öpüyorum.
Sakın gitmeyin.. Ne olur..
M.Ali Nacak
uzun zaman olmuştu, çok uzun zaman, ne okumaya, ne yazmaya vakit bulamadığım dar bir zamanda, eski bir yazıdaki senin Novella olduğunu bilmeden.. aslında senin kim olduğunu bilmeden ve en önemlisi "neden" olduğunu bilmeden sevdim seni evren..
Bak "bu sabah uyandığında" da beni karşında buldun!!
GÜNAYDIN!! seslenişti beni buraya getiren. uyan der gibiydi. uyan uyandığın uykulardan. Günaydın sadece sabahın erken saatlerine ait bir sesleniş değildir değil mi gri saçlarında kahkahalar dolaşan güzel kadın, günaydın demek için geldiğimi fark ettim. Öyleyse seslenerek gitmeliyim: GÜNAYDIN!!
Yenilenip yeniden geldim yaşama... Ben giderken yaşlar vardı gözpınarlarında, sil onları artık demeye geldim, sen yoksun... Nerdesin? ...
Belki yine takılmıştır, yeni bir post bulurum umudu ile geldim ama hüsrana uğradım sevgili dost. Tekrar
güzel yazılar için sabırsızlıkla beklemedeyim.
Bu vesileyle yeni yılda her şey gönlünce olsun dileğim...
Sevgili Gülsen Hoca'm,
Yeni Yılınızı En İçten Dileklerimle Kutlar. Size ve sevdiklerinize, sağlıklı, huzurlu ve keyifli güzel bir yıl dilerim.
Özlediğimizsiniz.. Sizi heyecanla ve sabırsızlıkla bekliyoruz..
En derin sevgi ve saygılarımla..
Güzel yıllar dileriz. Raftaki kitabınız sizi hatırlatıyor. Ara sıra olsa yazsanız çok sevineceğiz. Blog arkadaşlarımız bir bir terk ediyor bloglarını.
Sağlıcakla,Hep Mutlu olun Mutlu Kalın..En içten Sevgilerimle Saygılar
Uyku tutmadi bu gece yine..Ne diye donup durmali yattigin yerde dedim, kalktim aldim kucagima laptopu..Birdenbire seni ozledigimi hissettim Gulsen,seninle sohbet ettim bu arada siirini dinledim yeniden,piyanonu ozlemisim..Kac tanesini dinledim saymadim ama dalip gitmisim, eserlerin surukleyen etkisi ile."GULE GULE"ile baslayan sayfanin sonuna gelmisim farkina varmadan.Gule Gule sevgili dost.Cok ozlemisim seni...Sevim/USA-OHIO
Yazıyı tekrar okurken benzer ama değişen duygularımı da okudum kendimde. Bir sonbahar ve sanki kısa bir süreliğine veda yazısı iken şimdi bu yaz gününde ne kadar tezat kaldı hazan rengi... İyi ki de kaldı, geriye de sadece bu eşsiz müzikler ve yazının mükemmelliği kaldı.
Ne güzel ve ne kadar gerçek .. aynı zamanda ne kadar dürüst yorumların var Nihan.. Bu, "yapraklar" için de "kuytular" için de geçerli.. Zaman zaman çaktırmadan aba altından sopa gösteren, mamisine kızsa da onu iki satırla yatıştırmayı bilen.. Aradan geçen üç yıla rağmen bizi yeniden duygu deryasında buluşturan VE.. ve bana bu yorum sayfasına ilk cevap yorumu yaptıran orkidem.. Geriye DOSTLUK kaldı.
Yorum Gönder