Fuck of !…. diye bir şarkı var… duydunuz mu??? ya da fuck you!! Günün modası!.. Facebookda Aylin yayınladı ben de sayfamda paylaştım… Sabah sabah ve de avaz avaz bu şarkıyı söylüyorum iyi mi??? Hatta bazı yerlerini Türkçe(!) olarak…
Yaşlılıkla ilgili sorunları hiç sorun etmemiş biri olarak, o sorunları sadece bedensel sağlık sorunları olarak yaşamaktayım.. zaten bu sorunları yaşlı olmadan da yaşamaktaydım..
Yani demem o ki, kompleks oluşturmadı bende yıllar.. hiç farkında olmadım ne zaman gelip geçip gittiler.. çünki hiç birisini ne yolcu ettim ne hoş geldin dedim.. farkında bile olmadım seyrüseferlerinden.. doğa bu tabii ki hükmünü icra edecek bedende. Ancak, yaşlılık teslimiyet değildir benim lügatimde. Yani yeni bir şeyler öğrenmek istememeyi veya öğrenememeyi yaşlılığın kusuru gibi gösterenler bilin ki gençken de bir şey öğrenememişlerdir..
Yeni anılar oluşturmak veya eski anıları hatırlayacak çağrışımlar bulamamak ne kadar acıdır kimbilir düşündünüz mü? İnsanın haldeki veya geçmişindeki odacıklarında saklı tozlu mahrem veya aleni ya da pırıl pırıl hatıraları yoksa eğer 30 yaşında olsa ne yazar?? Ama 60'ı geçse de o hatıralara sahip çıkan, oturup roman yazar!
Prof. da parantez içindekini yazar!!
Bugün biraz(!) gergin miyim ne?

28 yorum:
Yaş değil önemli olan yaşanmışlık... Yoksa 100 yaşına kadar yaşasak da ot gelip ot gitmişsek ne fayda???
Ha bir de en önemlisi; her yaşa hitap edebilmekte, her yaşın dilini konuşabilmekte. Sizinleyken, sizi benden daha genç biri olarak görüyorum bu anlamda. Aynı dili konuşabiliyoruz.
Gergin yazınız da bile gülümsettiniz beni.
Valla ot gelip ot olarak gidebilmek de bir marifet be sevgili Nihan'ım.. hatta epey bir marifet!! Çünki, saman bu yüzden hiç değer kazanmıyor!!! :))
Aynı lisanı kullanabilmek, aynı duyguları hissedebilmek ise çok güzel ve çok önemli tabii.. tıpkı yerçekiminin olmadığı bir alanda uçuşan maddeler gibi..
Einstein ve birçok dahinin en büyük buluşlarını 50'li yaşlardan sonra yapmalarına ne diyeceğiz?
Gülsen'in roman yazmasına?
Kılıçdaroğlu'na :-) ?
Ülkemde profesörlük yaşı ortalaması 50'lerin üstünde olduğuna göre, kendisinin de söylediklerine pek takmamak gerek o halde öyle değil mi? :-)
İlahi...
ayyyy... çok güldüm... adımın einstein'la birlikte anılmasına!!!
gerçekten ilahi!!! sevgili ecelerimin ecesi...sen çok yaşa!
Kılıçdaroğlu için ise... tüm iyi
niyetlerim... dualarım... ve açık antenlerimle beklemedeyim!!!
umuda yolculuk için!!!!!
Sevgili öğretmenim hayat ellisinden sonra daha güzel geliyor bana.Hele sizi tanıdıktan sonra çok daha güzel,sayıları boş verdim.Sevgiler.
Benim gelecekle ilgili hayallerim hiç bitmez Arzu'm..Mesela bir huzur evi ile kız yurdunu ve ana okulunu aynı binanın muhtelif katlarında kurulu olarak hayal ederim.. Bu yaştan sonra çıkacak para ile asla umumi hela yaptırmayı düşünenlerden değilim çok şükür!!
Neden mi bu hayal?? cevabı senin yorumunda!
Sayın prof. sizi arayıp şöyle demeliydi:
Sayın Varol, bu gençliğinizi, güzelliğinizi, enerjinizi ve beni hayretler içinde bırakan, tezimi çürüten zekanızı neye borçlusunuz, öğrenebilir miyim?..
:))
izafi olduğu için "güzellik" mefhumunu çıkarttığım cümlene teşekkür ederim .. aldım kabul ettim gerisini!!
Ancak kişi önce kendine sormuş olmalı ki bu soruyu aynada, bu yazıyı kaleme almış sevgili newbahar..
Yok arkadaşım gergin falan değilsin, o prof. kitabi konuşmuş o kitabi de başka bir prof. yazmıştır zaten.
Ve tüm yazdıklarınla senin yanındayım. Yaş sadece bedensel ağrılarımla gösteriyor kendini (Laf aramızda, kızlarımla birlikte çekiyoruz o ağrıları)
En gerideki anılarım bile teptaze aklımda, tlf. no.sunu gerektiğini hissettiğimde hemen yazarım aklıma ve yıllar sonra bile hatırlarım ve hiç unutmam dünü çünkü yarını hiç gereksiz hayalen yaşamam.
Sevgiler canım...
Gülsen hocam, o profesör sizi tanısaydı böyle bir genelleme yapamaz, böyle bir yazı yazamazdı. Dikkate almanıza değecek bir görüş değil inanın. Siz nice genci cebinizden çıkarırsınız. Sizi tanıdığım için bunu gönül rahatlığıyla ve yürekten inanarak söylüyorum. Sevgilerimle.
Sevgili dalgaları aşmak seninle de laf aramızda, yaşlı eskiyi (geçmişi) dün gibi hatırlar!!! Hatırlayamadığı dün yediği!! :)
O profesör şanslı!!! beni tanımıyor!!! :)anjelikam..
Bir insanın profesör olması bi konu hakkında söylediklerinin hepsinin doğru olduğu anlamına gelmez.
Bence beyin 7/24 çalışır ve kişi onu kullanmayı bilirse her geçen yıl daha da gelişir.
Beyin yaşlanmaz.
Yeter ki onu kendi haline bırakmayalım.
Aksini düşünen varsa senle görüşsün...
owww..kesin karar!! teşekkürler sevgili oyumben.. Şahitler listesindesin ona göre!!
Kahkaha attım okurken :))))Hiç bir yorum yapmıyorum.Kahkaham yeter :)
sevgiler
Zaten kaderin cilvesi(!) bu sevgili dalgalarıaşmak!!! Biri gerginken diğeri kahkaha atar!!! :))
Sen hep at o şen kahkahanı... ben hep gerilmeye razıyım!..
Anne karnından doğduktan sonra maalesef hepimiz her geçen saniye yaşlanıyoruz!
Dipnot: Hocam!
Yazılarınızı okuyorum
Hepsi içten,
Hepsi yürekten…
Bu ara çalışma sebebi yorgunlukla vakit bulabildikçe okuyorum yazılarınızı. Ve iyide geliyor. İnanın!
Yorumlarda bulunmaya zaman kalmıyor ne yazık ki!
Bu böyle 5-6 gün olacak..
Sonrasında yine uğrayacağım
içimde bir his seninle meslekdaş olduğumuzu söylüyor..
dilerim bu, sana eksik gelen bir yakıştırma olmaz sevgili antipatik (olmadığını düşündüğüm) yazar!!
Dedemin,hayattayken aklının kestiği dönemdeki tüm anılarını dinlerdim.1930'dan başlardı anlatmaya.Anlatırken ikimizin de elinde gofret,zamana inat iki genç gibi konuşurduk.Kendini iyi hissetmediği anlarda şemsiyesiyle dolaşır,bastonu yakıştıramazdı kendine.Unuttuğum şeyleri bana hatırlatır,yattığı yerden dahi bulmaca çözmek için çaba gösterirdi.Sayfalar dolusu şiir yazar,evinin duvarlarına resimlerimiz eşliğinde asardı.
Berrak bir beyindi.İyi bir öğretmendi...
Cumhuriyet çocuğuydu dedem...
Kısacası bu yazılanları çürüten insanlar oldu hayatımda.
O insan,söylediği şeye inanıyorsa yaşamaktan korkuyor demektir.
"albümdekiler" benim yeni basılan romanım..Sayfamdaki yazılarımın içeriğini geriye doğru takip edersen konuyla ilgili adres ve bilgiler belki ilgini çekebilir sevgili ezgilimelodi..
Kitabın konusu dedelerimin hayatı... bana anlatıldığı şekliyle.. yabancılık çekmeyeceğini düşünüyorum..
Bloğuma mesaj bırakmışsınız; çok teşekkürler Gülsen Hocam. Bunca zaman tek bir şey bile yazmamış olmama rağmen hala bazı arkadaşlarımın uğrayıp selam etmesi beni mutlu ediyor tabii ki. Ama sizin sözlerinizin yeri bambaşka. Blog dünyasının bensiz eksik kaldığını söylüyorsunuz. İnanın benim için anlamı çok büyük sizin kaleminizden çıkan her sözün... Tekrar teşekkürler...
Beynimizin de diğer organlarımızla birlikte giderek yaşlandığı bir gerçek ama profesöre bazı açılardan katılmıyorum ben de.. Şöyle ki yaşlılar yakın geçmişi hatırlamakta güçlük çekmelerine karşın uzak geçmişi hatırlamakta gençlerden daha başarılılar (ne hikmetse)... Beyin, aktif olarak kullanıldığı sürece paslanmayacaktır. Tehlikeli olan beyni kullanmamak ki o durumda Alzheimer dediğimiz hastalığı davet etmiş oluyoruz... Beynini her daim aktif olarak kullanma konusunda siz gayet iyi bir örneksiniz Hocam... Dediğiniz gibi akıl yaşta değil başta aslında. 37 yaşında iken yüksek lisans yapma hevesine kapılarak girdiğim ALES sınavında başarılı olmuş, binlerce yeni mezun genci geride bırakmıştım ben de. Eğer zeka ve belleğin yaşla beraber azalıyor olması doğru olsaydı, sınava girmiş en yaşlı insan olarak sonuncu olmam gerekirdi, öyle değil mi?..
Sevgilerimle...
Bak nasıl mutlu ettin beni sevgili sihirli yazılar.. O sihirli değneğini değdirmeyi ihmal etme satırlarıma..
Benim kızkardeşim de kocasının bir "geri zekalı" lafına içerleyip kızı ile birlikte üniversite imtihanlarına girdi ve boğaziçi mütercim tercümanlık bölümünü kazandı.. mezun olduüğunda 47 yaşındaydı..
"Öğrenmek" başlı başına bir sanat hocam.. daha doğrusu zenaat!!
Tamamen katılıyorum size. Bazen kendiyle yaşıt biriyle konuşacak tek kelime bulamazken kendinden epey yaşlı biriyle saatlerce konuşabilir her faaliyeti de yapabilir insan.Eğer karşınızdaki dolu dolu yaşamış biriyse yaşlı genç hiç farketmez.Kötü olan yaşı kemale ermiş ama kendi erememiş kimseler.Onlara dert anlatmak çok zor işte.
"Ruh gezgini" olarak ruhlar arasındaki iletişimi güzel kurduğunu düşünüyorum.. ne mutlu dostlarına..
“içimde bir his seninle meslekdaş olduğumuzu söylüyor..
dilerim bu, sana eksik gelen bir yakıştırma olmaz sevgili antipatik (olmadığını düşündüğüm) yazar!!”
demişsiniz. Çok hoşuma gittiğini belirtmeme gerek yok her halde. Bu düşüncenin oluşma sebebini neye borçluyum?
Sadece bir his!.. Tabii hakkında düşünülecek değerler bulmuş olmamın da etkisi var.. Ya da benzer güzellikler bulduğum bazı ifadelerden yola çıkışımın.. da, zor bir soru mu idi ki cevapsız kaldı????
Hocam!
Teşekkür ederim,
Güzel sözleriniz için.
Meslektaş değiliz!
Ama bu hissiniz, beni çok mutlu etti.
Çalışmanın verdiği yorgunluğu bir nebzede olsun hafifletti.
Belki kadın olduğumdandır, anaç duygularımın ağır bastığındandır belki, belki öğrenme ve öğretme ilişkisine olan bitmez doyumsuzluğumdandır, dünyaya bin kere gelsem yine öğretmen olmak istediğimi vurgulayışım..
Ve bana göre, dünyadaki tek yorucu meslek olmasına rağmen, ruhun hep dingin ve huzurlu kalmasıdır..
Dinlenebileceğin yorgunluklar taşımanı diliyorum sevgili antipatik (olmadığını düşündüğüm)yazar..
Yorum Gönder