Evvelden beri sevmem şu pazarları.. Yani, kâr ettiklerini sanıp çürük çarık ne kadar sebze varsa alınıp, eve geldiğinin saatinde bozulduğu için yarısı atılan ürünlerin satıldığı, kadınların yarı kabul günü gibi kabul ettikleri, bir ellerinde bebe arabası diğerinde pazar arabası ile alış veriş yaptıkları.. çantasını korumaktan bebesinin çalındığının farkında olmadığı, çok ender de olsa, tanınmaktan korkar gibi hep önlerine bakarak alel acele ne bulurlarsa alıp bir an evvel bu pis kokulu curcunalı yerden kurtulmaya çalışan erkeklerin gittiği semt pazarları.. Ve.. bir de gün olarak cumartesiden sonra gelen pazarları!!
ikisini de sevmiyorum!..
Çok küçücüklüğümden beri sevmem üstelik. haşlanma raddelerinde sıcak suyla yıkamalarından kaynaklanan bir pazar korkusu ve nefreti olmalı şuurumun taaa altına yerleşmiş çıkartmak mümkün değil..
Ve sanki inadına inadına yapar gibi, çalışma hayatında dokuz ayın çarşambalarının biriktiği ve yapılmasının zorunlu olduğu günün pazar olması... Evli olarak yaşanan günlerin pazarlarında, evli olunan kişinin evde olması veya olmaması(!) .. (ki her ikisi de o günün sevilmemesine sebep teşkil edebilir)
Gün olarak uçsuz bucaksız yeşillikler içinde düşlediğim ve gönderenden mi gönderdiğinden mi kaynaklandığını ayırt edemediğim kısa bir süre, Pazarların da kâbus olmayabileceğine inanmamı saymazsam.... Her neyse .. pazarları sevmem oldu olası.. bugün yakınlardaki bir markete gittim.. Bir iki "erkek" kazara haşat oldu ve aşağıdaki yazıya konu oldu!..
Her pazar, hem sizlerin canını böyle absürt yazılarla sıkmaya, hem de Pazarınıza limon(!) sıkmaya ahdım var..
Bir satış mağazalarındaki tüm ürünler erkek! Yani kadın-bayan-dişi olan hiç bir ürün yok.
Meselâ portakal suyu Le'porta... veya
kola, Le'cola.. bildiğin gariban gazoz, Le'fer!!
Sonracıııma, o minnacık zarif ağaçlarında, çoluk çocuk genç yaşlı herkesin tercih ettiği mandalina, Le'Mandy... Vay canına!!!. Hayır "Lö manda" olsa anlarım, hatta YAKIŞIR! ve daha inandırıcı gelir görene okuyana.. Hani mandalinanın ilk iki hecesini, başına Le' (maskülen) yani er kişi(!) anlamına gelen fransızca kökenli takıyı koyup, kakalayanın imzası zannedileceğinden!. (Kaza ile yere düşüp kırılan İki üç erkek ürünü huşu içinde seyredip bedelini ödedim!!!!)
Halbuki, Lâ' mandaleyna olsa... zarif bir cinsilâtifi çağrıştırsa fena mı olur? Hem göze hem kulağa hem damağa .. neyse uzatıp, tetikte tahrik olmayı bekleyen mandalar için tahrik unsuru teşkil etmenin alemi yok.. Adamların bir bildiği var ki öyle şeyetmişler!
Yalnız bir şey dikkatimi çekti... sadece limonatada cinsiyet yok! ne Le' var başında .. ne La' ...
Ünsa.. garibim!
İyi pazarlar ..!

30 yorum:
Dili ustaca kullanıyorsunuz, böylece yazılarınız zevkle okunuyor. Dostlukla!
Teşekkürler .. İnanırım sonra sevgili Alizafer.. gecenin bu saatinde okunduğuma göre..
Hah hah hah! Gülsem öğretmenim, gece gece ne güldürdünüz beni... :)))) Çok teşekkürler, pirzola yemiş kadar oldum.
Pazarlarla ilgili bir sıkıntım yok şu anda çok şükür, ama sonraki zamalar ne getirir bilemem tabi. Bu arada limon sıkmanıza da sevindim, limonu çok severim çünki. Ama kesinlikle Mayer olmayacak. :)) Konu seçiminiz çok güzel ve çok ilginçti, tekrar eşekkürler ve de sağolunuz...
Yerli mallarımızı, yabancı kılığına sokmanın ne alemi var?
--Buyrun, buyrun ecnebi pazarı bunlaaarrr!!!
--İki kilo le porta...
--buyruuuun! en erkeğinden ablaaa..
--Mersi şekerim
Geçen gün kendi kendime düşündüm ben neden pazara gitmeyi sevmiyorum diye bilinç altımı yokladım sizin sıraladığınız konular çıktı karşıma ..geçenlerde bir arkadaşımdan dönerken pazarın yanından geçiyordum geç vakit tenhadır pancar alayım diye pazara bir girdim ( kapalı pazar yeri)aman allahım bir uğultu nasıl kalabalık döndüm ...hiç kimse beni pazara gönderemez ..sevgiler..
Her iki pazarı bende sevmem. Pazardan alacağım hiçbir şey seçebildiğim değildir, daima pazarcının torbaya koyduğunu hatta kg.nı bile kendine göre ayarladığını almak zorunluluğu var sanki.
Şu C.tesi den sonra gelen pazarı da sevmem.
Çalışma hayatının verdiği pazar eziyeti gelir aklıma, tüm işleri tıkıştırdığın tek gün. Şimdi tatilim ama yine sevmem geçmişi yorar beni.
Ayrıca, gecenin bu saatinde de okunursun sabahın güne dönüşmesinde dearkadaşım.
Sevgiyle...
Limonata unisex grubuna mı giriyor hocam? İyi pazarlar dilerim..
ben pazarları severim, pazar günlerini de... pazara erken giderim, erken kalkmayı de severim. yaşam gibidir pazar benim için.
bu durumda fransızların sebze meyvayı erkekleştirmesi de anlamlı bir hal alıyor benim pazarları yaşamla özdeşleştirmemde...
şu yaşadığımız topraklarda "Lö Manda"ların fazla oluşunda mıdır acaba pazarı yaşama benzetmem.
iyi pazarlar dilerim, gümüşi saçlarında yaşamın kokusu saklı kadın...
demek oluyor ki sevgili Anjelika pazarı sen sevmiyorsun, sana sevdiriyorlar!!!
Büyük bir ihtimalle kılıksız oldukları anlaşılmasın diye akıllarınca buldukları bir kılıftır sevgili newbahar..
Senin sayfanda anlattığın benim de seyrine doyamadığım bahçelerin kenarında yol boyu satılan meyveler sebzeler vardır bir de sevgili Bilge.. Seyrine de tadına da doyum olmayan..
Geçmiş pazarları hatırlamak bile seni yorarken, bir pazarı anlatışımı beğenmene (hem de gece yarısı) sevindim sevgili Yaşamın kıyısındaki Nurum..:)
Valla bana göre unisex grubuna girmiyor sevgili Jivago!!
Daha doğrusu bilâistisna yüz buruşturduğu için, hem "le" hem "la" olabilir!:)
Keşke bu ayrımı yapan Fransızlar olaydı... inanırdım!! cinsiyeti tefrik konusunda kompetan oldukları için sevgili novella!!
Pazarları sevmene sebep teşkil eden her ne ise, daim olmasını diliyorum..
Vawww... pazar pazar.. ömrümde duymadığım bir iltifatla sarsılan bedenimi sakinleştirmekte zorlanmaktayım!!! :))
Pazar günlerini oldum olası ben de hiç sevmedim, sevemedim. Hatta daha ilginç olanı limon görmeye bile tahammülüm yok, karşımda biri yerken kaçacak yer ararım. Eh bu ikisi birleşince bu yazıda, benim için ne kadar nahoş olsa da sizin kaleminizden hoş bir gün başlangıcı oldu. Ne kadar güzel yakalıyorsunuz detayları, bir yazarın gücü sanırım bu detayları bulup çıkarabilmesinde gizli.
Size geçmişteki Pazarları aratmayacak güzel bir pazar günü diliyorum ve tadı ekşi olmayan...
Gülsen öğretmenim, gecenin o saatinde gözlerimden uyku akarken yazdığım yorumu kontrol edememişim anlaşılan. Özellikle adınızın yanlış çıkmış olmasına çok üzüldüm. İsimlerin yanlış yazılmasına çok bozulan biri olarak, nasıl yapmışım bu hatayı diye çok sinirlendim kendime. Düzeltme yapamayışım çok kötü... :((
Ne hikmettir Pazar gününü severim
Birkere caddeler bomboş oluyor İzmir'de Pazar günleri suskunluk ve dinginlik hissi beni dinlendiriyor.
Bilhassa İzmir'in gozden uzak köşelerinde dolaşmayı çay içmeyi çok seviyorum.Ve tabiki vapur gezisi....bu en güzeli....
Pazar gününü seviyorum :)
Teşekkürler Nihan'ım.. ekşi olmayan pazarlar dilediğin için.. Ama ne enteresandır ki yaşanası kabul edilen günler, mayhoş da olsa, yaşanırken akılda sadece ikinci hecesi kalır!..
:)
Aslında her insanın en çok ve ilk bozulduğu şeydir adının yanlış söylenmesi ama sen üzülme sevgili Akgülüm.. benim kendimle ilgili temennimi dile getirmişsin adımı yanlış yazarak..
Ama bak eşekle başlayan teşekkürüne her baktığımda güldüğümü bil. :))
AH!!!! İzmir'in her günü güzeldir sevgili Canan.. Uzak tenha kuytularından... Fuarın göbeğine... karşıyakaya giden vapurdan... asansörüne kadar.. İster tek başına ol, ister kordonboyunda boynuna dolanan bir kol ile!!!
Gel de sevme pazarı!!
Yaa, aşkolsun Gülsen öğretmenim, o rezil yanlışı özellikle belirtmemiştim. N'olur düzeltseniz, vallahi yanlışlarımı gördükçe çok utanıyorum... Cevabınıza güleyim mi ağlayayım mı şaşırdım... :)) :((
Ben pazara gitmem -sizinle aynı nedenlerden :) Pazar günlerini de sevmem yine sizinle aynı nedenlerden :))
Diğer er kişi mevzuatı beni çok güldürdü, hiç böyle düşünmemiştim.
"bende size iyi pazarlar dilerim, hayatın gizlerini içimizden okuyabilen kadın..."
İyi ki varsınız :)
ah.... aman tanrım... bugün sağ tarafımdan kalkmış olmalıyım.. Ya da sizler bir şekilde bana pazarı sevdirme kararı aldınız sevgili asortik krep:)
Ne güzel benzetmeler iltifatlar okumaktayım!! üstüme bir beden büyük gelseler de!!:)
sevgili Anjelika, adımın yanlış yazılmasından daha çok bu yorum sayfalarının "chat" gibi kullanılması kızdırır beni.. Yapanları kınarım!.
Ancak hem seni üzmeye kıyamadığımdan hem de okuyanlara da vermek istediğim mesaj olduğundan cevaplamak istedim..
Burada yorum yapılan kişi, yapılan yorumu düzenleyemiyor blogcudaki gibi.. sadece red etme ya da onaylama hakkı var. Veya başka seçenekler de var ama ben bilmiyorum..
Ancak yorumu yapan, yaptığı yorumun altındaki çöp kutusunu tıklayıp yorumunu silme özgürlüğüne sahip..
Bunu yapman için yazmadım bilesin ve yaparsan üzülürüm..
hahahah ama limonatanın başında da li var ya ondan yakıştıramamıştırlar.. löyü layı..
=)
sevgiyle ve keyifle geçsin haftan..
atalet
hahhay.. evet belkide bir kelime sonuna takılı zannetmiş, gerek görmemişlerdir!! :))
erkek egemen bir toplum,
bu ülke erkeklerinin geneli eşini dövüyor ve kendileri gibi egemenlere boyun eğiyor, RTE nin başımızda olması bunun en güzel kanıtı...
yani erkeklik taslar ama erkeklere boyun eğeriz...
...
bence öğretmenim çok ince bir konuya parmak basılmış :))
Ürünlere bu şekilde bakmak ilginç gerçekten. Öğretmen gözüyle bakmak böyle olmalı. Çok güzel bir yazıydı.
sevgili mutsuzamazon.. ürünlere bu gözle bakanlara bakan gözler öğretmen gözüdür!!:) diğeri yani bakanlar(!) koltuklarında ...
Gulsen hoca Pazar gunu ertesi gun isgunu oldugu icin panik yaratir insanda. Yani tatilin son gunu panigi. Demek sevmiyorsunuz hic. Peki favori gununuz ne?
Pazar yerini ben de pek sevmem kalabalik, ayagina basanlar, bagiranlar v.s.
Yorum Gönder