Halbuki bunca yıl.. bunca ayrı coşkuların farklı renklerine tırmandığım yıllarda, hiç ama hiç düşünüp zorlanmadan yazmıştım adına “şiir” denen, kalemimin defterimle olan sohbetlerini..
Ve ilk defa bugün, coşkularımı, kırgınlıklarımı korkularımı dile getirip aktaramadım.. Dökülmedi yürekten! Zorladım ama kalem sustu, ucunda asılı kaldı heceler!..
Karaladım yazamadıklarımın üstünü… şekli nasıl da çirkin göründü gözüme!.. “bu” şimdi şiire dönüşse ne fark eder? dedim kendi kendime.. Vaz geçtim!
Hakimlerin kalem kırmasına sebep kararları gibiydi kararım!
“bir gölgeyi çiğnedim az önce..” diye başlamıştım..
“peşimi bırakıp önüme düştü yanılıp..” diye devam ediyordu.. karaladığım satırlar..
Yumup gözlerimi, o an’ı yaşadım tekrar .. Kendi gölgemi, içimden çıkan yılana benzettim .. Sonra ezdiğim kara gölgemin içinden çıkan yılanın gerçek çehresini görüp.. kendimi akladım.. Ve kendi gölgemi yine kendi peşime taktım.. Öbürünü, ezik ve kara bir leke gibi beton üstünde bırakarak çekip gidişimi anlatmak istemiştim şiire dönüşemeyen o satırlarda..
İyi oldu. "Şiir"e yakışmamıştı yerde bıraktığım!
Karaladım üstünü ama eksik kaldı sanki içimde bir şeyler.. yazdığım defter yaprağını da yırttım ve parçaları çöp sepetine attım.
"beni yan* ..ltan bir düş**..
/////
bir gün ////// ** lgesi
**nılıp ///**.me düşt …"
diye okunuyordu hâlâ .. yanyana iki yırtık parçada, yüreğimi yırtan prematüre duygular..
Unutulur gider.. mi dersiniz?
O zaman... bir pazar limonu niyetine okuduktan ve dinledikten sonra.. herkesin kendisine de sorması gereken bu mayhoş soruya "evet" diyen bir babayiğit çıkar mı?

14 yorum:
“bir gölgeyi çiğnedim az önce..”
“peşimi bırakıp önüme düştü yanılıp.
Yalnızca bu iki dize bile başlı başına bir şiir olmuş ve okuyana(!) çok şeyler anlatıyor zaten Gülsen Hoca'm.
Fikret Kızılok'u ise dinleyemedim ne yazık ki (Açılmıyor).
belki o nedenle.. dinleyemediğin için KIZILOK'u, soru cevapsız kaldı sevgili Çınar.:))
Her ne ise o, bir kalbe ulaşabilen oradan çıkamaz. Cisimler! gözden kaybolsalar da yok olmazlar..İlle de iz bırakırlar değdikleri yere. Her neye sebep olduysa, iyidir ve güzeldir bu dokunuşlar.
Tüm ihtişamıyla yaşayan bir kalbin varlığına işaret eder çünkü, oraya dokunanlar.
Sevgili Çınar gibi düşündüm ben de. O iki dizeyle ne çok şey anlatmış şairi, okuyana.
Anlayabildiysem eğer, sorunun bir "evet" iki "hayır" cevabı var sevgili Lodoscum.
Ve pek başka babayiğit çıkacağını da sanmıyorum:))
Gülsen öğretmenim; Kalbe bir şekilde giren, herhangi bir şekilde çıkıp gitse, ne yapsanız, ne etseniz de bıraktığı o iz silinmiyor. Ama ne oluyor, hani "zaman" denen acı ilacın etkisiyle ateşi düşüyor o kadar. Unutulmuyor kısacası.
Neyse, o iki satırlık "prematüre şiir" yeterince anlatmış bir şeyleri. Prematüre ama, sanmayın ki öyle kalacak. Kağıdı yırtıp atsanız da, doğmuş o bir şekilde. Eninde sonunda büyür gibime geliyor. Belki şu an uygun zaman değil. Bakalım; bekleyelim ve görelim...
çok değişik bir aralıktan bakıp seyretmişsin yazılanları sevgili Anjelika.. Ama zor büyür prematüre doğan hatta pek çoğu küvezde yaşam ne demek anlamadan geçer gider!!
Bazen çok yoğun hissedilir ama hissedilenlerin yoğunluğunun karşısında kelimeler aciz kalabilir. Sadece şiir için değil belki düz yazı için de bu geçerli. Prematüre bile olsa sadece iki dizesi bile ne çok şey anlatıyor.
Fikret Kızılok'un bu şarkısını ne çok severim, cevabım ise evet, kalp unutur.
Vay be Orkidem... inan senden hiç beklemediğim mühür gibi bir cevap bu!! Net.. Kesin!
Bu durumda sen şimdi anayiğit mi oluyorsun????? :)))
Ezip geçtiğimiz gölgelerde tıpkı yılan gibi deri değiştirip dikilir karşımıza zaman zaman,deri değiştirmek nasıl yılanı başka bir canlıya dönüştürmez ise lekesi çıksada izi kalır gölgenin..Kalp güzelide çirkinide asla unutmaz ve o izin vermez ise kalem yazsa ne fayda,hep eksik kalır kelimeler sayfada..
Bu gün en uzun şiirinizi okudum..
Saygılar sevgiler.
Oku oku bitmiyor bu yüzden sevgili Tufan!!..
Gülsen öğretmenim; "Ama zor büyür prematüre doğan hatta pek çoğu küvezde yaşam ne demek anlamadan geçer gider!!" demişsiniz ya, ben de prematüre doğan bir bebekmişim. Belki de o yüzden farklı bir aralıktan bakıp, eninde sonunda büyüyeceğini hayal etmek istedim. Belki de dediğiniz gibi "yaşam ne demek anlayamadan" en güzel olması gereken zamanlar geçip gitti.
Ama siz haklısınız, çok zor büyür prematüreler. Büyüteni de çok zorlar. Haklısınız...
nahif ve çocuksu olmanın sırrı çıktı ortaya sevgili anjelika!!
:))
Prematüre şiir sen dizeleri satırlara geçtiğinde çikmış küvezden. Gülsen'im; Yeter ki kalp unutmasın gerisi yalan.
AHH... SUFİM... DİLEĞİM... SEN DÖNDÜN YA... GERİSİ YALAN!!!
Yorum Gönder