25 Mart 2012 Pazar

SANALKEN GERÇEĞE DÖNÜŞENLER..

Başlık kolay yazıldı.. zira Nihan'dan esinlenme!
Kara bulutlarımda boğulmak üzere iken, onları dağıtmak için, eşini ve butcuğunu bırakıp iki günlüğüne yanıma gelen Nihan'ımdan..
Ancak, hiçbir yazıma, buna başlarken düşündüğüm kadar düşünerek başlamadım.. Kafamda devamlı değişen anlatımlarımın hangisinin daha gerçek duygularımı yansıtacağı konusunda kararsız kaldım..
İlk defa!


Benim ruhumdaki lügatte anlamının karşılığı farklı yazılan kelimeler var.. “Aşk” da onlardan biri, “nefret” de!. Nedense bu iki kelime sanki yapışık ikiz gibi hep aynı cümle içinde kullanılır.. şiirlerde nesirlerde veya sözsel anlatımlarda dikkat edin bakın aşk ve nefret olarak tanımlanır.. hatta roman isimlerine film- dizi başlıklarına kadar.. Diyebilirim ki ben nefret kelimesini hiç kimse için kullanmadım.. yani benim için bir hiç olana nefret duygusu taşımadım.. Çünki nefret, karşındaki hiç’e, duyguların en dipsiz olanı ile paye vermektir. Ben nefretime bile lâyık olacak ölçüde değerli bir bütüne rastlamadığım için böyle düşünüyor olabilirim belki.. bilemiyorum.

Ancak sanal alem denen, kişiyi kendisini tanıttığı kadarı ile tanıdığımız, göstermek istediği kadarını görebildiğimiz… ve “öyle” olduğunu sandığımız sanal dünyada duygular çok farklı .. çok hatalı.. hatta bazen çok ürkütücü olabiliyor.


Ancak, benim gibi mesleği belli, resimleri gerçek, duyguları açık olan pek çokları için tam olarak sanal denmeyeceğini de kabul etmek gerekir.
Öyle olduğu halde…. Hayran olduğun, takdir ettiğin, hatta belki aşık olduğunu zannettiğin kişinin,  sanaldaki gibi olup olmadığını merak edersen bir gün;
ya, çok mükemmel insanlarla karşılaşabilirsin ve  tanıyabildiğinin fevkinde  olduğunu öğrenirsin.. ya da kaçacak delik ararsın!

Veya,  en kolay ve en basit olanı yapar, tanıdığını zannettiğin gibi olmayanı silersin!


Şimdi tam sırası ile hatırlayamayabilirim sanaldan gerçeğe dönüşenleri.. Ama zannederim 2006/7 yıllarında Selen’di ilk tanıştığım.. evime ilk gelen ve bana mamy diyen! Ama esas sebep kitabımın basılması ile ortaya çıkan tanışma faslı.. evime gelenler… gönlüme girenler… oradan hiç çıkmayanlar…

Gathering vardı meselâ blogcudan tanıdığım.. Simlâ.. kitabımı kucaklayıp okuldan kaçıp gelişini unutamam.. anjelika adı ile yine blogcudan tanıdığım Akgül, Lodoscum Ayfer, düşler dünyasından Zeynep, ilk evime gelenler.. Sonra çok uzaklardan yine kitabım elinde gözleri ıslak Arzu’m, güzel kızı ve Murat Doma..


Ne güzel şey hayâlinde yaşattığın insanların oradaki düşünülenden daha mükemmel olduklarını görmek.. Esin.. Nalân.. Çağla.. ne bulunmaz bir şans sizleri tanımak..


Sonra Ankara.. ve Nihan.. ve Tufan.. Benian.. Bedia..  Nihan'ı ilk gördüğümde çarpılışım!.. bir elmanın yarısı kadar birbirine benzeyen dağın ardındaki kızımın sanki kapıdan girişi!! ona sarılışım... ve o anki duyguları yıl ötesi günlerde ona anlatışım.. Kendimi gerçekten onun mamisi kabul edip "tesadüf"e şükredişim..

Daha sonra güzel bir Bodrum seyahatini unutulmaz kılanlardan ecem Dilek..

Ve bu bahar.. bana baharı yaşatacaklarını umduğum beklediklerim!..

Bir de keşke sanal kalsalardı dediklerim var..
Asla aynı kefeye koyamayacağım, hatta aynı satırda bile yanyana anılmamaları gereken, birbirlerinden ak ve kara kadar farklı olan ve sanalken gerçek yüzlerini gördüğüm halde yazmadıklarım da var.

Bazıları, yazılmaya değmeyeceğini bildiğimden, diğerleri, yazmaya başlarsam romana dönüşeceğine emin olduğumdan.. 

Bu farklı nedenlerle, onları,  kendi dünyalarındaki buzlu camın arkasında, yüreklerindeki sadakat (!) ve beyinlerindeki ihanetle başbaşa bırakıyorum..





26 yorum:

Adsız dedi ki...

Sevgili Gülsen Hocam,
sanal alem gerçekten çok ilginç tecrübelerle dolu. Bir süre bu alemi tanımak ve anlamakla geçiyor. Aslında vereceğiniz bir tepkiyi veya yapacağınız bir yorumu yapmaya çekiniyorsunuz bir zaman. Karşınızdakinin sizi yanlış anlamasından korkuyorsunuz. ben şu ana kadar bir tek arkadaşımla gerçek alemde tanıştım. Momo ile.Çok cici çok tatlı aynı bloğundaki gibi bir genç hanımdı.Beni yanıltmadı.Ama artık yazmıyor.Diğer tüm arkadaşlarım şimdilik sanal.Umarım hep tatlı dostluklar getirsin blog alemi bize.Gerçek dünya zaten yeterince can sıkıcı insanla mücadele gerektiriyor.Sevgilerimle iyi pazarlar.

gülsen VAROL dedi ki...

Sevgili ruhgezgini çok net ve çok anlaşılır bir ifade ile anlatmışsın.. Ne kadar doğru gerçek dünyanın yeterince can sıkıcı oluşu..
Dilerim hiç kimse dostunu yanıltmasın..

nihansu dedi ki...

Sanal alemler, sanal olanlar, sanalken gerçek olanlar, keşke gerçek olmasaydı denilenler... Üzerine bir kitap yazılabilir bu konunun. Bu nedenle belki biraz daha uzun olacak yazacaklarım.

Kişi, kendisini, olmasını istediği şekli ile sunuveriyor karşısına bu alanlarda. Çoğu ismini, mesleğini ve görüntüsünü gizleyerek kaçak güreşiyor, kendi yarattığı bir hayal dünyasında gezinip kendince olmak istediği rolü oynuyor. Kimisi de benim gibi, sizin gibi, herşeyi ile gerçek yaşamda ne ise burada da o kimliği ile varoluyor, ne bir eksik ne bir fazla. Bir de arada derede kalanlar var, ismi, resmi belli ancak sunduğu ile gerçek kişliliği bağdaşmayanlar... Sadakati diline pelesenk edip de normalde kabul etmeyeceği ihanetleri hayal dünyasında yaşayanlar da var. Ki bana göre sunulanla olan arasındaki en derin uçurum bu üçüncü grupta görülüyor. "Olduğun gibi görün ya da göründüğün gibi ol" cümlesi ne kadar da uzak bir öğüt bu alanlarda.


"Sanalım, Sanalsın, Sanal" adlı bir yazı yazmıştım çok önceleri, tıpkı buradaki gibiydi düşüncelerim, değişmedi. Bizde kalanlara gelince onları da gönlümüzün en özel köşesinde yaşatmalıyız. Bunca olumsuzluğuna rağmen butçuğuma bakıp sanal alanlara şükrediyorsam, eşimle tanışmama vesile olan sanal alanlara minnetimi gönderiyorsam, muhteşem bir İstanbul ziyaretinden, yanınızdan dönüp de her anıyı tekrar tekrar içimde çoğaltıp sizi tanıdığım için kendimi çok şanslı hissedebiliyorsam, "tesadüf"e hergün binlerce kez teşekkür ediyorsam, ismini sayamadığım ve hayatıma farklı renkler katan tüm sanal-gerçek dostlarımı da özleyebiliyorsam sanal alanlara teşekkür etmek boynumun borcu oluyor.

Sanal iken gerçeğe dönüşmemesi gerekenleri ise sizin dediğiniz gibi YÜREKLERİNDEKİ SADAKAT(!) ve BEYİNLERİNDEKİ İHANET ile başbaşa bırakmak en doğrusu...

gülsen VAROL dedi ki...

Tam zerre mutluluğu dağ haline getirmek için çoğaltmakla meşgulgen geldi yorumun..
Sanki yine yanıbaşımda imişsin de bunları bana anlatıyormuşsun gibi geldi bir an..
Aslında takıldığım bir yer var, acaba ters mi ifade ettim son cümlemi diye?? Acaba yüreklerindeki ihanet beyinlerindeki sadakat mi daha gerçek ifade ederdi anlatamadıklarımı??

Yaşamın kıyısında dedi ki...

Çok büyük bir korkudur, sanalda tanıyıp sevdiğinin gerçekle yüzleşmesinde yaşanan hayal kırıklığı.
Sanalda tanıyıp sevdiklerimle tanışmam da korktuğum başıma gelmedi, gerçi çok az kişi ile tanışmış olsam da sevdiklerim hep sevdiklerim oldu.
Sonra birde "beni sanaldan gerçeğe dönüşümde nasıl tanımlanacak" düşüncesi de kendi adıma ayrı bir korku.
Altı yıla yaklaştı sanal aleme girmem ve aykırılıklar bulmadı beni, belki bu yüzden sanal alemi sevdim, seni sevdim, sizleri sevdim.
Güzel bir hafta dilerim güzel öğretmenim.

nalan dedi ki...

Çok şükür ki tanışmayı arzu ettiklerim de beni sevdiler,bir iki istisna dışında ilişkimiz sürüyor. Daha çok İstanbullu blogcularla gerçekten tanışmayı karşılıklı arzu ederek tanıştık. İstanbula gitmeyi kızım ve torunlar kadar dostlarım için de çok istiyorum.
Sen, herkes için gerçek bir yakın ve öğretmen oluşunu öyle iyi yansıtıyorsun ki çağrılmayı beklemeden koşuyoruz sana sevgili Gülsen Öğretmenim.O yüzden de her iki gruba aitlerle karşılaşman kaçınılmaz.
Üstelik de insanın içini okuyan gözlerin olduğundan sadakat ve ihanetle karşılaşman da aynı derecede normal.Yanılıyor muyum?

gülsen VAROL dedi ki...

Nalân'ım güzel meslekdaşım..
O insanların içini okuduğunu söylediğin gözler hiç yanılmadı.. ama o gözlerin sahibi bazen dostları yanıltabildi..
O buzlu camın arkasında ben kendime de yer veriyorum zaman zaman ..

gülsen VAROL dedi ki...

Çok haklısın Sevgili Nur.. o korkuyu iyi bilirim.. "Ya umduğum kadar mükemmel değilse" endişesi pek duymadım.. etkisi kötüdür mutlaka ama o etkiyi yok etmesi kolay!!
Ancak, hayâl kırıklığı yaşamayı dileyerek tanıştıkların içinde, tanıdığından daha mükemmel olanları görmek de, silinmesi çok zor hatta imkansız bir üzüntü kaynağı olabiliyor..
Bilmem anlatabildim mi???

tufan dedi ki...

Bu dünya'ya ilk bulaştığında insan ne yapacağını bilemiyor, bu birazda edindiği arkadaşlarla ilgili bir durum, bir yaprak gibi sürüklenebilir, yada gerçek kişiliğinizin arkasında dim dik durup her duruma göğüs gerebilirsiniz..

Canını yaktıklarımız da oluyor, canımızın yandığı da, bu da beklentilerle ilgili bir durum, ama ben şunu öğrendim gerçeğini yansıtan insanlar güzel dostluklara yol alabiliyor, ben en kuvvetli ilacımı buradaki dostlarımdan aldım, bana en güzel hırkayı buradaki dostlarım ördü, bundan güzel mutluluk olabilir mi sevgili hocam, siz gerçekseniz her şey gerçek aynı sizin gibi...

Saygılar sevgiler...

gülsen VAROL dedi ki...

Uzun uzun düşündüm sevgili Tufan.. ki bu, pek yaptığım bir şey değildir yorumlara cevap verirken... Okurum ve hemen o an içimden geldiği gibi cevaplarım.. Ama, bu, senin yorumunda canımı acıttı bir yer!! belki ondandır. Senden kaynaklanan bir durum değil, zaten bunun olması da mümkün değil.. sen benim gerçekten müstesna bir dostumsun çünki.. Sadece bir ifade, zar tutan bir yarayı deşiverdi..
Belki ileride bir gün, bir "hırka" ile geldiğimde Ankara'ya, sana anlatabilirim..

Ecehan dedi ki...

Ah benim güzel, ah benim muhteşem Kocayüreklim.
Ne tahmin ettiysem aynısını karşımda gördüğüm,
Yanyana oturmakla onur duyduğum,
Peçetesine kaçamak notlar yazdığım,
Her gece ama her gece düşünmeden yatmadığım,
Dibine kadar acı çektiğini bilerek ortak olmaya çalıştığım,
Bir İstanbul Masalı'nı yazacağımızdan emin olduğum,
....
...
Sadece sarılmak istiyorum sana ve sonsuza kadar da öyle kalmak istiyorum.
.

gülsen VAROL dedi ki...

Gururlandırdın beni.. Duygulandırdın beni eceleriminecesi..
Beni dibe vuran o acıyı dilerim hiç bir kul yaşamaz..

Sen gel yeter ki.. Kadı'nınköyünde artık deniz tükendi ama ben sana farklı "denizhan"lar bulurum başbaşa oturacağımız..

ayferbilici dedi ki...

Hocam ben tüm kalbimle inanıyorum ki, insanlar kendi gerçek dünyalarında nasıl yaşıyorlarsa sanal dediğimiz bu dünyada da öyle yaşıyorlar.

Gizliden gizliye sergilenen ürkek iç âlemler ve en hâlis haliyle açılabilen güzel kalpler...Blogdan özel olduğuna inandığım iki insanla tanışmış, inandığımın tam karşılığını da bulmuştum.

Bir de sanal düşüncelerle, sahte duygular var..Sanal dünyada sanal olan, gerçekte de sanaldır, sahte yaşar. Sonuçta her zaman her yerde aldanan değil aldatan olur yanılan.

Ve kesinlikle evet..o her neredeyse, ne hali varsa görsün..ama gözden de gönülden de ırak dursun lütfen:)

Arzu Sarıyer dedi ki...

Sevgili öğretmeni ;sanaldan gerçeğe dönüşenler listenizde arasında ilklerde olmaktan hep gurur duydum.Ben bu alemde bir çoklarına göre yeni sayılırken blogcuda ve burada hep gerçek dostum oldunuz,hiç sanal gibi görmedim sizi.Gerçege dönüşünce de öyle devam etti.Sanırım mesleğimiz kişleri tanımada bize büyük yardımcı...Hayal kırıklıkları gerçekte olduğu gibi sanalda da çok acı veriyor;kolay kolay yoksayamıyorsunuz...

Selam ve sevgilerimle...

gülsen VAROL dedi ki...

deneme/yanılma yöntemlerinin en güzel (tabii söz gelişi) tatbik edildiği yer burası sevgili Lodoscum.. En azından herkes kendi payına düşen yanılmalarını ve de hatalarını, "öğrenme" olarak kabul edip zararı aza indirgeyebilir :)

gülsen VAROL dedi ki...

Arzu'm.. benim sevdiğim ve değer verdiğim meslekdaşım.. seni tanıdığım o yağmurlu günü ve sokak ortasındaki uzuuuun bekleyişlerimizi hiç unutmadım..:))

Esin Bozdemir dedi ki...

Bazen, “tesadüfte tesadüf yoktur!” düşüncesinin doğruluğuna inanırım ben!. Benim sizinle tanışmama vesile olan; Saygıdeğer büyüğümüz ve abiniz Vedat Varol’un o çok ilgimi çeken çakıl taşlarından oluşturduğu tabloların resimleri ile hem görsel hem de içerik olarak zenginleştirdiği “ve günahlar var ya” isimli rubailer kitabı!..

Ve yine bir gün, tesadüftür ki bloglar arasında gezinirken dikkatimi çeken ve etkilendiğim yorumunuz ile( genelde güzel olan şeyleri taktir etmesini bilen pek azdır! Ya da riyakarlık diz boyu!!) ‘hasret senfonileri’ rumuzuna ait bloğu merak edip sayfalarınızda, sizin o günlerde piyasa yeni çıkan “Albümdekiler” kitabınızın tanıtımını gördüğümde; yazar: Gülsen Varol ismini burada da karşılaşınca!.. Bu adı ben bir yerden biliyordum!..?? (rubailer kitabından!!) Vedat Varol ve Gülsen Varol!.. isimleri çağrışım yapmıştı!..ve sonra devamı gelmişti…Bu ne hoş bir tesadüftü böyle!..

Samimi olan duygularımın karşılığı, yine sizin samimi duygularınızda tezahür etmişti.. Bir de karşılıklı çekim gücünün taraflar arasındaki gerçeklik ve samimiyet ile de bağlantılı olarak geliştiğini!... eğer ki taraflardan birinde hesap-kitap var ise o buluşmaların yanıltıcı ve hüsranla sonuçlandığını!.. ama eğer ki her iki tarafta son derece çıkarım-sız ve samimi ise o buluşmalarında olumlu geliştiğini düşünmekteyim!.. istisnalar olsa da!..

Ve kitabınızı imzalatmaya gittiğim o an, benim için de çok özeldi ve heyecan vericiydi! Sizi tanımak benim içinde son derece güzeldi!..
Yaşamlarımıza değen o anlamlı dokunuşlarınız için, kattıklarınız için teşekkür ederim Gülsen Hocam… İyi ki varsınız…

Birbirimizden aldığımız ve öğrendiğimiz ne çok şey var!.. Bu anlamda da iyi ki (internet girdi yaşamlarımıza!) ileri teknoloji var!..bloglar birer aracı!.. bu araçları iyiye kullanmak da, kötüye kullanmak da insanına göre!.. sanal yada reel fark etmiyor!..
Eğer ki istekler ve arzular kabına sığmayacak denli güçlü ise!.. ‘keşke!’ dememek için (her şeyi göze alarak!)ve yarın çok geç olmadan yaşamalı insan!..

Ve diliyorum ki bu bahar da size bambaşka güzellikte bahar renklerini yaşatır…

En derin sevgi ve saygılarımla…
İyi haftalar dilerim...

gülsen VAROL dedi ki...

Ne düşündüm biliyor musun yorumunu okurken Esin'im, "sizleri tanımak ne büyük şans" cümlemi okuyanlar içinde, hâlâ seni tanımama şanssızlığına uğrayanlar var ise eğer, bu yorumunu okuduklarında yazılanların ne kadar doğru olduğunu anlayacaklar..
Sen benim sadece "sarışınım" değilsin...
"belgeseller kraliçesi" sin aynı zamanda.. :))

Asortik Krep dedi ki...

Sanal aleminde gerçek hayattan farkı yok bazen mutluluk bazen de hayal kırıklığı...
Umarım yolunuz hep mutluluklarda kesişir... :))

gülsen VAROL dedi ki...

inşallah asortik krepim.. seni reel halinle tanımak gibi..

ali zafer sapci dedi ki...

Ne sanalda ne gerçek yaşamda ihanetle işim olmaz. Hç affedemedim tek şey bu! Yazılarınıza bırakılan tüm yorumları da sayfanız kadar güzel bulduğumu söylemeliyim.

gülsen VAROL dedi ki...

Ben önce ihanetin ne olmadığını öğrendim sevgili Alizafer.. Ondan sonra kendimi ya da karşımdakini haklı ya da suçlu buldum..
Sayfam, diğer tüm dostlarım gibi senin yorumlarınla da güzelleşiyor..

didem dedi ki...

Sanaldan gercege donusen dostluklariniz dilerim hic bitmesin. Kazanilan sey cok buyuk.

gülsen VAROL dedi ki...

Seni hiç sanal bir kişi olarak düşünmedim sevgili Didem.. değilsin de zaten.. Bir kişinin gerçek olması için mutlaka dokunulur olması şart değil..
Ama seninle karşılıklı bir demli çay sohbeti için neler vermezdim.. o da ayrı!! :)))

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam, bugünlerde bilgisayarla ilişkim koptuğu için, bu yazınıza yorum yazmakta geç kaldım, bağışlayın. :((

Sizin için sanaldan gerçeğe dönüşenler arasında olduğum için çok şanslı olduğumu biliyorum. Gerektiği gibi değerlendiremiyor olsam da, sizin o çok zengin ruh dünyanızda bir yer bulabilmek, benim için çok önemli. Yazınızda beni de andığınız için çok teşekkür ediyorum.

Sanal ortam benim için çok önemli bir kaç kişiyi tanımama aracı oldu. Özellikle sizinle ilgili olarak düşündüğümde (şu anda duygu ve düşüncelerimi yeterince ortaya koyamıyor olabilirim ama) benim için sanaldan gerçeğe dönüşen kişiliğinizden çok etkilendiğimi itiraf etmeliyim.

Bugünlerde hastanede beklerken 3 kitap bitirdim, bir tanesi de Zülfü Livaneli'nin “Leyla'nın Evi” kitabıydı. Sanırım sizi de bir roman karakteri olarak düşünmeme bu kitap sebep oldu. Gerçekten benim için, bir romana konu olabilecek, çok özel, çok seçkin ve çok değerli bir insansınız. İnanılmaz zengin bir ruh dünyası, müthiş renkli bir kişilik. Ne isterdim biliyor musunuz? Bir yazar olup, sizi yazmayı…

Sevgilerimle.

gülsen VAROL dedi ki...

Yaşamını altüst eden şu günlerde bir hastanede anne başında bekleyerek günlerini bitirip, evine geldikten sonra, kafanı dağıtmak istemeye ve bloglara şöyle bir göz atmaya zaman bulman bile zorken; bana yorum yazma inceliğin, seni benim gözümde roman kahramanı yapıyor sevgili Anjelikam..Ak-gülüm!

Ama çok samimi bir itirafla diyebilirim ki, bu zamana kadar aldığım en etkileyici iltifattı.. :))
Kim bilir belki bir gün.. ben okuyamasam da!!