7 Ekim 2012 Pazar

AĞVA..

BUGÜN AĞVA'YA GİDİYORUZ..
buyurun!!!
 

Bir okul gezisi olduğunu düşündüm bir an.. Sevmekten hiç bıkmadığım bir şeydir seyahat.. Tebdil-i mekânda ferahlık olduğu için değil sadece, yeni şeyler öğrenme, yeni yerler görme, eski bilgilerle kıyaslama, eşime dostuma anlatıp tanıtma, bana anlatıldığı gibi olup olmadığının analizi!!
AĞVA da, bu saydıklarım nedeniyle önemli idi benim için.. Ve oğlum "hafta sonu Ağva'ya gidiyoruz itiraz yok" dediğinde nasıl şaşırarak ve de garipseyen bir ifade ile baktıysam yüzüne, (çünki bilir, seyahat.. hiç itiraz etmeyeceğim tek şeydir -kış hariç-)  "o zaman saat tam 9 da kapıda ol" dedi ve neden itiraz istemediğini anlatmış oldu!! Ama bilmiyordu ki ben sadece sehayate gideceğim zaman o saatte (evdeki en az üç saati kurarak) uyanırım ve hazır olurum.. :)
ve bunlar da yola koyulduğumuzun resmidir..:))
Yemyeşil Karadeniz yöresine doğru yol alıyoruz.. Şile'yi geçtik..  Ağva'ya 60km. var.. Bazı filmlerde ya da dizilerde hatırlıyorum Ağva'yı.. Ama şimdi adını sorsanız bilemem.. yaşlılıktan değil.. valla!!.. özürlü oluşumdan! :) hani dizi seyretmiyorum diye şişinip sabah şekerlerinde bile yataktan kalkanları tanırım.. ama ben gerçekten TV özürlüsü bir insanım.. seyrederken sıkılıyorum ya da dalıp gidiyorum .. bakıyorum filim bitmiş!! Yani şimdi, görmeyi merak ettiğim yerler,  unuttuğum o gördüklerime benziyor mu benzemiyor mu anlayabileceğimi hiç sanmıyorum.. :)
 
Otel... otel...sonra yine otel.. Rezervasyon yapılan oteli bulamayınca otele telefon açıldı.. resepsiyondaki aynen şöyle tarif etti:  "okulun köşeyi dönünce karşına çıkan otelden sağa dön, soldaki ikince otelden yine sola dön sağdaki üçüncü otel "rüya oteli" .. 
..dedi!..
 
 
Çamur deryası bir Göksu bulduk karşımızda..
Ve bunun üzerinde sefa(!) sürenleri..
Annemiz ve kızı, Hande ve İmge şu an teknedeler!!..  Diğer anne ve oğlu kendi dünyalarında meşguller.. Oğlum, balına düşen bir balarısının fotoğrafını çekmekle meşgul.. ben de onun!!
Her ikimiz de arıdan deli gibi korkmamıza rağmen :))
Bir de nehir (deniz) bisikletleri var.. aşıklar onu tercih ediyor anladığım kadarı ile.. Böyle bir çamurun üstünde ve bu koku ile nasıl yaşanır o aşk bilemedim.. hani bilirim ayrıca unutmadım aşkın gözünün kör olduğunu ama burun deliklerinin de tıkalı olduğunu hiç duymamıştım. !!
Kafama düşmese ve ben arı zannedip masadan fırlamasam, afiyetle yediklerimin tepemden sarktığını göremeyecektim.. 
Göksu Nehri çamurlu ama otelin içi bal dök yala misali!!
Çok nefis ve çeşidi bol bir açık büfesi ile..
ve değişik çok enteresan eşyaları ile  
içerisi dışarıdan daha çok ilgimi çekti..
Gezelim mi?

Çok büyük yemek salonunun  arka tarafında
bir istirahat köşesi var..
ve mini bir de kitaplığı.. "şu çılgın Türkler" en üstte!..
ve burada olmasına biraz hayret ettiğim sonra sahibini görünce bu hayretimden dolayı utandığım bir mini kitaplık köşesi.
 
Gemici düğümleri.. nasıl yapılır nerelerde kullanılır... tarifi var. ayrıca bir de gerçek bir gemi dümeni!
 
Su kabağından yapılmış avizeler..
Etamin işlerle süslü kenarı dantel örülmüş avize süsleri..
Lif kabakları...
kurutulmaya bırakılmış..
kabuklar iyice kuruyunca dökülür
ve içindeki lif banyo lifi olarak kullanılır..
Karadenizli olup da bunu bilmeyen pek yoktur..
Bana son derece itici gelen bir olaydır..
ayrıca çocukken yediğim dayakları hatırlatır!!
1900 yılı başlarında yapılmış antika bir dövme bakır mangal.. etrafında mangal ayağında konuşlanmış, yemeği sıcak tutan ama kalitesini bozmayan beş bakır tencere
Ve.. benim için en enteresan olanı..
Altında soğuk damga 1845 tarihini gördüğüm ..
el çevirmesi ile çalışan bir gramofon..

tekne gezisinden dönen güzeller..
acıkmışlar...
Dönme zamanı yaklaşınca etrafı, bahçeyi, doğayı daha detaylı görmek istedik.. Gökyüzünün çok az görünmesine sebep ağaçların artık yavaş yavaş "sararsam mı" diye düşünmeye başladığı yollardan geçtik.. 
kayıkların ve motoru çıkartılmış teknelerin
 mezarlığını gördük..
ve bir de  dört tekerlekli bir motor!!
gençler sıkıldılar!!
sarışınımın da uykusu geldi...
 
Ve AĞVA bitti!!.
Dönüş yolu farklı güzergâhtan...
deniz kenarından..
Karadeniz'in kıyılarını.. rengini..
ve hırçın halini seyrederek..
 ve birden..
Karadeniz'i ne kadar özlediğimi farkederek!..
 arabaya döndüğümde sarışın afetimi böyle buldum.. görüntüyü  kaçırmamam gerekiyordu.. uzaktan önce uyuduğunu zannetmiştim yaklaşınca ne yaptığını sordum. "doğayı dinliyorum" dedi..!!
 
UMARIM BEN DE SİZLERE  AKSETTİREBİLMİŞİMDİR DOĞANIN SESLERİNİ!
:))
 
 
 


 
 
 
 
 

17 yorum:

aysema dedi ki...

Ağva beni de hayal kırıklığına uğratmıştı, Şile'yi daha çok beğenmiştim.Otelin içindekiler ilginçmiş gerçekten...
Seyahat yordu beni Sevgili Gülsen Öğretmenim, evimde oturmak istiyorum. Ama bir hafta kalamadan cuma günü yeniden İstanbul'a geldim.
Çocuklardan öğreneceğimiz ne çok şey var değil mi? Keşke büyükler de doğayı dinleyebilseler...
Sevgilerimle.

ali zafer sapci dedi ki...

Sizi mutlu edecek güzel saatlerin çok olmasını dilerim. Fotoğraflardan belli iyi bir seyahat olmuş...

nihansu dedi ki...

"Doğayı dinliyorum gözlerim kapalı" Sarışın afetin fotoğrafına bu cümleyi yakıştırdım. Daha önce de sanırım yine yazmıştım bir yorumda; herkes gezdiği, gördüğü yerleri anlatır ve fotoğraflar ama sizinki bir başka... Sadece fotoğraflamak, "şuraya gittik, bunu gördük" tadında bir anlatım değil, içerisine duygularınızı hatta kısacık da olsa öykülerinizi katarak anlatmak.. İşte bu tat çok başka. Hatta sadece düşündüren değil bazı yerlerde kahkahalarıma sebep, kimi yerlerde memleket havası hissettiren bir yazı. Ben de çok özledim Karadeniz'imi... Bir de aşık insanın burun delikleri da tıkalı galiba kısmında epeyce gülerek sadece gözü kör, burnu tıkalı değil tüm duyu organları işlevsiz diye de düşündüm :)
Bunun gibi nice güzel, huzurlu seyahatler yaşayın dilerim. Kimbilir belki özlediğimiz Karadeniz'i beraber içimize çeker, İmge gibi dinleriz doğayı :)

Mehmet Osman Çağlar dedi ki...

Ağva yolları ile silinmekte olan bellek tekrar canlandı... kim bilir kaç kez o yollardan gelip geçtik, unutulmaz anılarımıza anılar kattık.
Pazar kahvemin yanına görseller ve anlatımınız çok iyi geldi sevgili Gülsen hocam. Sarışın meleğin yanaklarından benim için öperseniz sevinirim.

Arzu Sarıyer dedi ki...

Canım Öğretmenim ne güzel sizinle gezdim ben de o güzel yerleri...Özge hemen her yaz isterdi beraber gitmek olmadı .Umarım gelecek yaz ve sonbaharlarda beraber böyle bir gezide olabilmek; ne güzel olur,hayali bile çok güzel.Mutluluğunuz sevincimdir,sevgiler...

nalan dedi ki...

Paylaştığın ve bizi de gezdirdiğin için teşekkür ediyorum Gülsen Öğretmenim. Lif kabağının hem lifini,hem de kabak halini bilirdim de nasıl soyulduğunu merak ederdim. Öğrenmekle mutlu oldum.
Sarışın afetinin doğayı dinlemesine bayıldım,kendisine de...

NzlGl dedi ki...

Ağva'ya ilkabaharda ve sonbaharda mutlaka gider , gezer ve yemek yeriz. Ama derenin bu rengine hiç rastlamamıştım:(

Bu defada sizinle gezmek keyif vericiydi öğretmenim.
Çok güzel fotoğraflar yayınlamışsınız:)
Ama en güzeli sarışın fıstığın 'doğayı dinlemesiydi'

sevgilerimle

GÜVEN SERİN dedi ki...


Ses ve görüntü, sözcüklerle bir olunca insan ruhunu şımartıyor öğretmenim.

gülsen VAROL dedi ki...


MERHABALAR!!....
HEPİNİZİ SEVGİYLE KUCAKLIYORUM..

İŞTE YAŞLILIĞIN AVANTAJI!!!!
ALLAH ETMEYE BUNDAN 20 YIL ÖNCE SÖYLESE VEYA YAZSA İDİM BUNU!!.. NEYSE... :)))

HEPİNİZE TEK TEK YAZAMADIM YORUMLARINIZA CEVAP AMA HATIR SAYANLARI SELAMLAMADAN DA OLMAZ.. BAZEN ROMAN /HİKAYE ANLATILARINA YAPILAN YORUMLARI CEVAPSIZ BIRAKTIĞIM OLUYOR ÇÜNKİ BAKIYORUM, ÇOK ZEKİCE YAPILAN YORUMLARDAKİ SORULAN SORULARI CEVAPLARSAM SONU BELLİ OLACAK !!! Kİ İNANIN DAHA SONUNUN NE OLACAĞINI BEN BİLE BİLMİYORIUM HENÜZ.. HAYATIN BİREBİR AYNISI OLACAĞINDAN VE İÇİNE ABARTI HAYAL ÜRÜNLERİ YÜKLENMEYEĞİNDEN EMİNİM SADECE.. HEPSİ BU..

BUNDAN SONRA VAKTİM (HER ANLAMDA) YETTİĞİNCE CUMALARI KİTABIN BÖLÜMLERİNİ, PAZAR GÜNLERİ DE İSTEĞE UYARAK BAZI ANILARIMI YAYINLAMAYA KARAR VERDİM.. LİMONU SEVENLER ÖZLEYENLER ÇOK ANLADIĞIM KADARI İLE.. :))

YANİ, BENDEN KURTULUŞ YOK.. BİR GÜN SİZLERE SESLENMEZSEM.. BİLİN Kİ DAĞIN ARDINDAN SİZLERE NANİK YAPIYORUM :)))

nalan dedi ki...

Allah sana kuvvet ,sağlık,uzun ömür versin,bize de tabii,hep böyle tatlı talı yazışalım,sen istediğin kadar ve istediğin zaman yanıt yaz. Ama bak nanik yapmak yok tamam mı?

NzlGl dedi ki...

Ya hocam Allah aşkına böyle şeyler yazmayın lütfen:(
Belki de biz yaparız naniği size oralardan hiç belli olmaz

sonuçta nanik yapmayan kalmayacak kesin ama böyle dile getirmek hele sevdiğim insanlar tarafından söylenmesi benim canımı yakıyor....

Allah sağlıklı uzun ömürler versin...

Esin Bozdemir dedi ki...

Gülsen Hocam,
Şu sıralar özel işlerimiz dolayısı ile ne bloğumu güncelleyebiliyor ne de sayfalarınızı ziyaret edebiliyorum!şimdi açtım interneti ve öncelikle sizin haftasonu yapmış olduğunuz pazar yazınızı okudum. Sanki siz karşımdaydınız ve benimle konuşuyor gibiydiniz!
Ağva o bulanık suyu ile keyifsiz görünüyor ama otelin içi daha cazip görünüyor çok haklısınız!

Kısa, öz, tadında ve keyifli anlatımızla biraz da muzipçe hayatı ti/ye alan yanınızla ve gözünüzden kaçmayan hoş ayrıntılarla sizin pencerenizden yansıyanlar çok hoştu Gülsen Hocam, tebessüm ettim.)Ve o sarışın hanımefendinin en son fotoğrafına da bayıldım doğrusu!..

Hep sağlıkla ve huzurla dolu, nice güzel seyahatleriniz olsun Gülsen Hocam...

Sevgi ve saygılarımla..

Köstebek Tv dedi ki...

Güzel resimler müzikle beraber hoş olmuş

uzakdost dedi ki...

Güzel bir gezi yazısı olmuş.
Fotoğraflar ile zenginleştirmek de daha enteresan ve izlenesi hale getirmiş.
Ağva'ya gidip gitmediğimi hatırlamıyorum doğrusu.
Adapazarında çalışırken öyle çok seyehat ederdim ki, her hafta sonu değişik bir bölgede konaklardım ve yaz-kış leylegi havada gördün benzetmelerine maruz kalırdım iş arkadaşlarımın.
Seyehati ben de çok severim.
Bir karavanım olsun ve dünyayı dolaşayım diye düşünü
rüm hep...
Bu güzel gezi yazınız, sıkıcı iş ortamından kopardı bizleri bir süreliğine.
Karadenizin yeşiline, mavisine götürdü.
Bayramda, güneyden kuzeye uzun bir yolculuk yapacağım ve <karadeniz özlemimi gidereceğim.
İyi günler diliyorum efendim.

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam; Yazınızı görünce hayretler içinde kaldım. Aynı gün, aynı yerlerdeymişiz. Farklı bölümlerinde tabi. 7 Ekim evlilik yıldönümümüzdü bizim. Kızım bizim başbaşa gezmemizin uygun olacağını buyurduğu(!) için :)) öylesine kalktık, arabaya atlayıp, plansız, programsız, gelişigüzel yollara attık kendimizi. (Ben güzel havalarda gezmeyi, doğada olmayı çok severim ya, o yüzden.)

Bu kez yolu biraz fazla uzattık, taaa Ağva'ya kadar. Siz Göksu tarafındaymışsınız, biz de oralardan geçtik, dolaştık, sonra Yeşilçay tarafına gidelim dedik. Fenere giden yolun ve plajın kenarındaki çay bahçesinde oturup balık ekmek yedik. (Ben çok severim de :))) Deniz çok güzel, tertemizdi. Hava limonata gibi, yandan denize kavuşan Yeşilçay tam fotoğraflıktı. Ben de gereğini yaptım sanırım.

Ve aynı gün, aynı yerde ama farklı köşelerinde bulunduğumuz Ağva'nın, benim bulunduğum tarafını görmeniz için çektiğim birkaç fotoğrafı, o hiç uğramadığım blog sayfama, alel acele yorumsuz olarak koydum.
http://kivilcimlar.blogspot.com/

Ve de sizin paylaşımınıza bayıldım, özellikle de sarışın afetinizin doğayı dinlemesine... :)))

Asortik Krep dedi ki...

Çok güzeldi.

tufan dedi ki...

Sizin adınıza mutlu olduğum bir olaydır seyahatleriniz, ve de çok güzel anlatıyor, resmediyorsunuz..

Ağvayı ben görmedim, ama sayenizde bir fikrim oldu sevgili hocam teşekkür ediyorum..

Saygılar sevgiler...