İnsanı en rahatlatan, değme psikologlara taş çıkartan ve insan ruhunun dostu bir davranıştır bu halbuki.. Aklına geleni, içinden geçeni, olmamasını, olmasını istediklerinle harmanladığın, zaman zaman her anlamda kişiliğine ters düşen duygu ve isteklerini yazarsın. İçinde biriktirmeden, küflenmeden.. hatta yollamak üzere yazarsın.. ama aklında şart tuttuğun süre içinde yollamaz saklarsın.. zaten sonra da yollama gereği duymazsın, duysan da fark etmez.. ne adres bilirsin yollanacak ne de okuduklarını beğenirsin.
Ben 13 yaşımda “gönderilmemiş mektuplar” diye bir roman okurken yakalanmıştım anneme.. Tam, esas oğlan, masasının üstündeki vazoya bakıp boş olduğunu fark ettiği an!. Bir hışımla, Orta Atlasımın arasına gizleyip okuduğum romanı almış, ve “bunlar senin yaşın için gereksiz bilgiler kızım.. Söz! sen de 16 yaşına gel.. ben alıp hediye edeceğim sana “ demişti..
Ah anacığım ah… halbuki ben, benden büyük iki evli ablamdan ve bekâr kuzenlerle yeğenlerden ve onların arkadaşları ile yaptıkları sohbetlerden, yaşım için gereksiz(!) bütün bilgilerin hepsini öğrenmiştim zaten..
O zaman anlayabildiğim kadarı ile o yaşın aklı ile, "Aşk" denen duygunun insanı gülünç ve acınacak duruma getirdiğini anlayabilmem için 13 yaşımdan 16 yaşıma gelmeme gerek yoktu!!..
Yarım kalan romandaki kadın mektubunda diyordu ki,
“Bu posta paketinde bugüne kadar sana yazdığım ama göndermediğim mektuplar var.. Eğer bir gün senin yaş gününde vazonda beyaz güller yoksa, bil ki artık ben de yokum.. Bu demektir ki okunmamış mektupları artık okuyabilirsin” ..
Esas oğlan da, bir kucağında duran kutudaki yığınla mektuplara bir de boş vazoya bakıyordu.. Yıllardır kimin yolladığını bilmeden, hatta merak bile etmeden, yaş gününde gelen beyaz gülleri vazosuna yerleştirip çalışma masasına koyduğunu.. ve o nedenle ilk defa dün doğum gününü unuttuğunu hatırlıyordu, ŞİMDİ o boş vazoya bakarken..
Bir gün boş bir vazoya bakıp, unuttuğunuz yaş gününüzü hatırlamamanız dileği ile..
05/07

5 yorum:
Duygu dolu, hoş bir post!
Oldukça irkiltici (deyim yerindeyse)ve o denli etkileyici. Teşekkürler.
Platonik sevgiler hazin gelmiştir hep.Sonları iyi biten var mıdır bilmem. Otuz yıl sonunda biteni biliyorum;türlü pişmanlık ve keşkeler barındıran..
Daha ilk paragrafta sıcacık gülümsedim ve sanki sizinle konuşur gibi cevapladım; Evet var, vardı... O kadar çok okunmamış mektup yazdım ki yetmedi 11 yıl aralıksız günlüklerime sığdırdım tüm duygularımı. Çok haklısınız bu, kişinin kendisiyle yaşadığı en özel terapi bana göre de..
Romana gelince ve anlamına; ne kadar da derin. Ve asıl sizin romanın kurgusu ile bağladığınız son cümle...
Kaleminize bir kez daha sağlık Mamy'im, anlamlı ve düşündüren yazınız için...
Gülsen hocam, okudum ve içim acıdı. Yapabileceğim tek şey, son paragraftaki dileğinize içten ve derin bir Amiiiinnn! demek.
Yüreğinize sağlık...
Yorum Gönder