Hastalığı kim sever? diye soracaktım önce, "ah-ha!! hocam sapıttı" diyenler olabilir diye düşündüğüm ve abesle iştigal etmek istemediğim için böyle sormayı tercih ettim.. "Hastalık, kimi sever?" .. Mızmızı mı? hayır!.. nazlı olanı mı? hayır!.. zayıf bünyeli olanı mı? hayır!.. sağlığının kıymetini düşünmeyeni mi? eh!! biraz bu olabilir ama bu da değil.. Çünki hastalık kendisini ciddiye almayanı sever!. "dur ben sana göstereyim de gör" der... "sen misin bana burun kıvıran" der.. kimseye kendisinden bahsetmeyeni, şikayet etmeyeni, üstelik kendisinin hakkından geleni sever... veee gidip kiralayamadığı o bedeni satın alır!.
Ben 12 yıldır KOAH hastasıyım.. İnsanı öldürmeyen ama gerçek anlamda süründüren bir hastalık.. hele de seni kiracı olarak bile kabul etmeyen ev sahibi pozundaki "hastalık" kendisine alıştığını, yine de yavaş yavaş hakkından geldiğini görünce hemen "evinde" dolaşmaya çıkar.. açıp açıp bakar kapıları... "hmmm... dur şurayı bir kurcalayayım" der ve neye uğradığını anlamana fırsat bile vermeden seni bir köşeden diğerine savurur..
Bugün tam 29 gün oldu, önceleri yine direndiğim ama sonunda teslim bayrağını bir kaç kere çektiğim bu zatürre denen illete yakalanalı. Nefes bittiği an yürek çırpınmaya başladığında, varını yoğunu TEK nefes için verebileceğini kabul ettiğinde, bilin ki "hastalık", bir başka kapının kilidini bozmakla meşguldür..
Bir de bunların üstüne üstlük, devamlı kendisine tedavi olan hastasının, rutin rahatsızlığından ve devamlı kullandığı bilinen ilaçlarının dışında bir tedaviye ihtiyacı olduğunu anladığında, cambaz bir vampire dönüşen doktorunuzla boğuşmak zorunda kalışınız eklendiğinde?.
Çünki, okuduğumuz duyduğumuz bazı ünlülerin "koma"da aylarca kalmasının, makineye bağlı yaşamasının TEK sebebi, onun artık hasta olmadığı ama hastane için muazzam bir gelir kaynağı oluşudur.. Eğer ekonomik durumu ile ve de bağlı olduğu kurumun gücü ile cazip halde ise o hasta kolay kolay öl/e/mez..
Ama eğer "devletin sırtındaki kamburlar" olarak adlandırılan emekli bir devlet memuru isen... ve de devlet hastanelerinden ürküp daha güvenli bir liman olarak düşündüğün özel (ticarethane olan) bir hastaneye elini kaptırmış kolunu kurtarmaya uğraşıyorsan...ve.. ve.. nüfus cüzdanının zaten çizilme zamanı gelmiş ise bazı daktırrrrların gözünde .. o zaman neye ve kime güvenir insan?
Bir doktor 3-4 yıldır tanıdığı ve hastalığının seyrini takip ettiği hastasının, yanlış ilaç vererek tam 7 kere hastaneye yetiştirilmesine sebep olur, sonra o verdiği ilaçları kesip başka ilaç verir, o da dokunup son nefes verilecekken onu da kesip bir başka yanlış ilaç verir mi? Ve bu süre içinde o sürünen hastayı farklı bölümlerdeki doktorlara (haklı olsa bile) yollayıp, ödenecek meblâğın misli misli artması için acilden giriş yaptırılıp muayene ve ilaç vesair bedeli artmış olarak ödettirilir mi? Ve yine bu daktırrr... mutlaka hastaneye yatılması gerektiğini söylediği hastasının (geceliği doktor hemşire ilaç serum vesair hariç 1.500 tl olan) yatmayı kabul etmemesini hoş görmediği için "eylüle kadar çekeceksin sonra geçer.. bu hastalık böyle.. ilaçlara devam" diyerek bir anlamda hastasına gidiş yolunu(!) gösterir mi?
Verilen yanlış ilaçların dokunduğu söylendiği halde, ağızda, dilde ve gırtlakta oluşan ve son derece acı veren su içmeyi bile engelleyen mantarlar için telefon açıp "yardım edin lütfen" dendiğinde, "eczaneye git (....) ilacı al kullan ... ilaçlar yapmış bu mantarı hepsini kes ilaçların, hepsini" der mi?
Nazlanmak.. benim yaşamımın hiç bir döneminde yer almadı. Nazımı çekecek kimse olmadığından değil, nazlanmayı güçsüzlük ve beceriksizlik gibi yanlış algıladığımdan. 13 yaşımdan bu yana kendi göbeğimi kendim kesmeyi öğrenip hayat felsefesi oluşturduğumdan. Hatalı olduğumu çok çok sonraları fark etmiş olsam da, etrafımdaki irili ufaklı nazlananları kıramadığımdan bu döngü hiç değişmedi. Hatta adı Nazlı olan bir arkadaşım ya da tanıdığım bile olmadı. Ta ki Nazlı'yı tanıyana kadar.. adının sonundaki hece takısı ile tam uyum sağlayan Nazlıgül' ü.. O "tesadüf", onu karşıma çıkartana kadar. İLK KEZ, hem de bir nazlı güle nazlanmanın huzurunu ve coşkusunu tadana kadar. İki yengeçin telepatik iletişimi sayesinde, istek arz talep unsurlarına yer vermeden hep benim yanımda yöremde oluşuna şükrederek..
Şimdi elimde yeni verilen bir torba ilaçla, çok fevri bir kadın olmama rağmen ve de doktor kontrolüne giderken bazı kararlar vermiş olmama rağmen o ilâhi gücün ve yanımdaki nazlı varlığın sükûneti ile, bugün hanımefendiliğimi (!) bozmadan 7. kez hastaneden eve döndüm. Düşündüm sonra uzun süre hırsını alamayan insanların kabaran öfkesi içinde:
Alsaydım elime satırı... yok satır olmazdı.. öküz bu..
zorlanır insan.. :)
Alsaydım elime rambo bıçağını.. o da olmazdı kan görünce bayılırım..:)
E-ee? tükrüğüme de kıyamam.. ki suratına tüküreydim..
Sonunda, her salak kulun yaptığını yapıp kendimi rahatlattım.. Dedim ki, "dilerim, hastalandığında kendin gibi bir doktora düşersin.." :))

"Tesadüf", TANRI' nın, insanlara görünmemek için büründüğü şekildir"
27 yorum:
Canım Gülsen hocam
Bu 29 günde neler çektiğinizi az çok biliyorum.
(o engin anlayışınıza sığınarak yazıyorum ki sevinmek asla ama asla söz konusu bile olmaz)Ama yanınızda olmama vesile oldu hastalığınız . Tabii siz de izin verdiğiniz için minnettarım.
İyi günlerde birlikte olmaktan çok, sıkıntılı günlerde sevdiklerimin yanında olmak her zaman benim doğrularım arasındadır.
Birlikte olduğumuz saatler sizi daha da yakından tanımama, size karşı hayranlığımın, saygımın ve sevgimin artmasına , telepatilerimizin fazlalaşmasına neden oldu. Bu bakımdan çok mutluyum.
İnşallah sağlığınıza tamamen kavuştuğunuzda bu mutluluğum iki kat artacaktır.
Ancak
o doktor kimliği altında gezen varlıktan hiç hoşlanmadığımı size söylemiştim.
Ahhhhh konu siz olmayacaktınız ki ben o kişiyi ellerimle parça pinçik edecek, hazır hastanedeyken morga atıverecektim.
Hem sizin , hem benim hem de o daktırıın iyiliği için umarım ve dilerim bu ilaçlar iyi gelir ve sizi bu acılardan kurtarır.
İyi , güzel ve güleceğimiz günlerde birlikte olmak dileğiyle, sevgiler
Sevgili burçdaşım Nazlıgül' e minnet duymalıyız o halde.
Umarım tüm bu gidiş gelişler bir son bulur ve en kısa zamanda eski sağlığınıza kavuşursunuz Gülsen Hocam.
Hak edilmeyen davranışlara bir yengeç olarak tahammül edemediğimizin bilincinde olduğum halde, senin o insanın içine sinen sükunetin beni rahatlatmasaydı, o morgda ben de yatıyor olabilirdim.. :))))
Evet haklısın Nazlım her şerde bir hayrın olduğu sözü, doğruluğunu yine ispatladı ve dostluğunun derinliğini kanıtladı bu hastalık. Sana bir kere daha alenen teşekkür ediyorum.
Belli ki çok canınızı yakmışlar. Maddi, manevi anlamda.. Hiç yadsımadım anlattıklarınızı. Yıllar boyu, öldürmeyen ancak sürüm sürüm süründüren bir hastalıkla yaşayan eşimin, hasta bakıcısı, psikoloğu, şoförü vs vs olarak ve artık ilerleyen yaşımla birlikte beni de sık sık yoklayan oldukça ciddi hastalıklarla boğuşan biri olarak gördüğümüz,yaşadığımız,nefretle hatırladığımız durumların benzerlerini anlatmışsınız.Görevinin bilincinde, hastalarını banknot yığınları olarak algılamayan, insani duyguları körelmemiş hekimlerimizi tenzih ederek size, bize ve diğer hastalara bu durumları yaşatan kişi ve kuruluşları nefretle kınıyorum. Acil şifalar diliyorum.
Aynı dertleri yaşayan ve paylaşan insanların lisanı tektir.. hatta konuşmadan da anlaşabilirler diye okumuştum bir yerde. Teşekkür ediyorum ilgine, paylaşımına ve dileklerine sevgili begomvilli evi. Ne çok severim o çiçeği anlatamam.. :))
Dilerim hanenizdeki 6 yürek hep huzur ve sağlık içinde atsın..
İçim ürperdi ,içim acıya acıya okudum...Nasıl doktorluk ,nasıl insanlık haykırmak istedim...Ben de dilerim daha beter meslektaşlarına çatsınlar.Acil şifalar diliyorum tekrar tekrar Sevgili Öğretmenim...Sağlıklı anlarlar ,sevgiler...
Bu 29 günün hemen başlarında "Albümdekiler" isimli kitabınızı bir solukta bitirmiş,
(ki 2000 yılından sonra ilk defa bir kitabı elimden hiç bırakmadan okudum)size uzun uzun yorum yapmak heyecanımı anlatmak istemiştim. Ama en zor zamanlarınızdı. Endişeli ve umutlu bekleyişlerle bu günlere geldik. Sanırım artık güzel şeyler yaşayıp, paylaşmanın zamanı.
Hastanelerde çok sevdiklerimin refakatçisi durumunda aynı sancılı isyan dolu süreçleri çaresizlikle geçirmiş bir yengeç olarak bir piçak da
ben saplamak istedim
o paragöz yaratığa. Ama hastaneler ve muayenehaneler en kişilikli en otoriter en nüfuzlu kişilerin bile susup yutkunmak zorunda kaldığı (zafiyet ve alternatifsizlik yüzünden)yerler.
Bu gün geldiğiniz nokta çok iyi.
Bu irade ve genlerinize o güzel kadınlardan geçip yerleşen güçle çok daha iyi olacağınıza eminim.
Sevgilerimle...
İçten dileklerine teşekkür ederim Arzum.. Ne yokluklarını göstersin tanrı ne de muhtaç etsin..
Dört buçuk aylık bir hamile olarak boğazımda hiç bir ağrı olmadığını ama neden sesimin hiç çıkmadığını ısrarla 3 ayrı doktora söylememe rağmen "bilmiyorum" teşhisi konmuş; ancak gittiğim 4. doktor zatüre teşhisi koyabilmişti. Ne korkunç bir deneyimdi.Damardan alınan her antibiyotikten sonra bebeğime karşı hissettiklerim...Ve tedavi bittikten sonra o ticarethanenin tedaviyi uzatma meyline karşı bin şükür ki "gerçek" doktorumun duruma el koyması...Allah kimseyi düşürmesin!!!
Gülsen Hoca'm tez zamanda iyi olmanızı diliyorum ve dua ediyorum! Bir daha hiç uğramadan geçmiş olsun diliyorum..
Evet Asu.. seninle paylaşmayı istediğim o güzel anlarımı da mahvettiği için daha çok nefret ediyorum beni çaresiz ve düşkün bırakan bu hastalıktan.. Ama biz yengeçler fırsatı beklemeyiz yaratırız:)) Zaten ben yakında yengeçlerden oluşan bir grup kurmayı düşünüyorum.. Nihan + Nazlı + Asu + Gülsen ve blog dışındaki dostlarımın neredeyse tamamı.. bu arada hatırlayamadığım yengeçlerden özür dilerim katılmak isteyenlere de buyurun derim :)))
Kitabımı beğendiğine sevindim .. Hangi yazar sevinmez? İkincisi de yayınevine verildi sonunda .. Bu yaz onu da okuyacaksın demektir bu durumda..:))
Genlerimin analarını rahmetle anmama sebep olduğun için de ayrıca teşekkür ederim.
İnsan okurken bile irkiliyor sevgili Çoban Yıldızım hamile bir anne adayının hastalığını.. Ancak bu his ters tepebilir O dünyaya gelen muhteşem varlığı görenler gözünde.. :))
Ayrıca, Hiç fasılasız her fırsat bulduğunda bana ilaçtan öte iyi gelen ilgin için teşekkür ederim Zührem..
Yaşadıklarınız,maalesef ülkemin gerçeği:(
tamamiyle ticari zihniyetle sözüm ona hizmet vermeye çalışan sağlık sektörünün özel'i de aynı-resmi olanı da aynı..çok üzgün olduğumu ifade eder acil şifalar dilerim.Geçmiş olsun
Sevgi Saygılarımla Esen Kalın
Sağol sevgili hikâyem.. evet haklısın ülkemizin gerçeği ve gün geçtikçe laçka rezil bir hal almakta.. Aslında tüm sektörlerin cılkı çıkmış durumda ama konu SAĞLIK olunca akan sular duruyor.. O zaman ayakkabı kutuları dolu olanlar yaşayacak, bir ayakkabı kutusu bile olmayan ölmeye mahkum olacak demektir. :))
Ahh canım mamim... Bir; yanınızda olamadığım için bir; yaşadığınız sıkıntılar icin bir de böyle doktorların elinde iyice canınız yandığı icin...
İyi ki Nazlı var, ne cok isterdim yanınızda olabilmeyi...
Cok gecmis olsun tekrar tekrar umarım böyle kalır, sadece bu yazı ile hatırlanır.
İnşallah dileğin kabul olur Nihan'ım.. ve.. sadece bu yazı ile hatırlanır.. Sadece yazı ile ve ufak sıradan cisimler ile hatırlanan ve iyileşen hastalıklar kervanına katılıp!..
Sevgili arkadasim,Uzun suren o sagliksiz gecirdigin gunlerden sonra o dar gunleri ani olarak nakletmen bile beni cok sevindirdi beni. Seni boyle gormek istiyor ve dua ediyorum ....Hastene ve dr.larla olan deneyimlerinden sonra israrla hastaneye gitmemeni daha iyi anliyorum simdi...Sagligin yerine gelmis cok sukur ki etkileyici anlatmissin zor gunlerini ve etkilerini.. sana sevinc ve huzur veren gunler diliyorum canim dost arkadasim benim.
Gebersek de kuyruğu dik tutan bir neslin çocuklarıyız ondandır.. Ya da kan içip şerbet içtiğini söyleyen salak bir neslin!! :)) Sevgili can dostum Sevim, tükenmeyen ilgini hep yanıbaşımda hissettiğim için şanslıyım.
Ah Gülsen Hoca'm.."Kalp kalbe karşıdır!" diye boşuna dememişler!.. İnt. mi şimdi açtım ve önceliğim henüz okuyabildiğim "hastalık kimi sever?" postunuza yorum yazmaktı!..Size bir de buradan 'çok geçmiş olsun' diyorum. Ve 'hastalıkların kimleri bulduklarına dair!!' düşüncelerinize yürekten katılıyorum.
Sizin gücünüze, dik duruşunuza, hayal dünyanızın sonsuz zenginliklerine ve çevrenize yaymış olduğunuz o sıra dışı sinerjinize hayranım..
Sizi seviyor ve acil şifalar diliyorum.. 'Diren Gülsen Hoca'm' :)
Sevgilerimle...
Esin'im.. Tam iyileşmeye başladım dediğim günün gecesinde, meğerse son iyilikmiş diye düşündüğüm bir geceyi daha sondan bir önceki gece olarak bitirdim.
"Diren"iyorum sarışınım.. :)))
Sen, ciltlenip saklanması, arşivlenip nesillere intikal ettirilmesi gerektiğini düşündüğüm "izler ve yansımalar" ile benim gözümde ve gönlümde en yüce yerdesin. Çünki, bilgisini becerisi ile harmanlayabileyen ender insanlardansın.
İyilikler dilerim.
Sağlık hizmeti alabilmek için 18 yaşından beri para ödedikten sonra karşılaştığım kötü hizmet, aşağılanma ve hakaret nedeniyle tartışmadığım sağlık görevlisi kalmadı. Bu kafalarla bu kadar demek ki!
Sağol Alizafer.. Damdan düşenin halden bildiği gibi, ne çekmiş ve çekiyor olabileceğimi (yanılmıyorsam oğlun da aynı hastalıkla tanışmıştı) bilen bir kişi olarak derdimi en iyi anlayanlar içindesin.
Sağlık bakanına bakınca... seceresini didikleyince... sadece İstanbul'da şahsına ait 7 (şimdilik) özel hastanesi bulunduğu göz önüne alınınca .. balığın baştan koktuğu ispatlanmış oluyor.
Ah Gülsen hocam, ah! Hastane, doktor denildiğinde, yüreğimi sıkan buzdan bir el mi, yoksa ruhumu kaplayan yangın mı daha beter bilmiyorum. Yazdıklarınızı içim yanarak okudum. Kendi yaşadıklarımla bir süre paralel gitse de, sonuçta sizinkinin, hayati tehlike açısından daha da vahim bir çizgide seyrettiğini anlamak öfkeyle doldurdu içimi. Yazıklar olsun dedim, kahrolsun bu zihniyet, bu anlayış, bu iş bilmezlik. Ben dayanamıyorum artık hastane, doktor, herhangi bir sağlık görevlisi görmeye.
Yıllardır babam, annem nedeniyle yaşadıklarım ruh sağlığımı yeterince bozmuşken, şimdi de kendim için oralara muhtaç olma düşüncesi ruhumu daraltıyor. Hastanelerin yanından, yakınından geçmek istemiyorum. İstemiyorum da, her seferinde farklı bölümlere gitmek zorunda kalmak acımasızca bir ironi adeta. En son gittiğim muayene sonrası iyice psikolojimi bozdular. Duygularınızı nasıl anlıyorum bilemezsiniz. O doktor bozuntusunu dava etseniz yeridir. İnsan hayatı bu kadar ucuz mu? Bu kadar mı önemsiz? İnanın içim öfkeyle doluyor. Sayfalarca yazsam, içimdekileri yeterince dökmüş olamam.
Size acil şifalar diliyor, Nihan gibi Nazlı'nın da sizin için yaşam ödülü olduğuna inanıyorum. İnşallah bundan sonraki yazılarınız, aralarından mutluluk ve sevinç fışkıran satırlarla dolu olur.
Sevgiyle ve sağlıcakla kalınız Gülsen hocam... <3
Yapılan her yorumu, kadehte sunulan bir şifa niyetine adeta içerek okurum sevgili Akgül'üm.. Ama ne zaman senin yorumlarını okusam, başımda dolanan ve saçlarımı okşayan bir el hissediyorum.. :))
Gülsen ablam bir saglık çalışanı olarak saglıgın bu hale gelmesi bizim acımızdan da cok kötü olduğunu belirtmeliyim.Her şey daha cok hasta bakmak ve cok para kazanmak icin ve bu cok acı.Eskiden boyle degildi.Saglik ne yazık ki laşkalaşti.
Sana cok gecmis olsun dileklerimi iletiyorum.Karadenizin suyundan içen hic bir insan vazgeçmez .Sende vazgeçme.
Seni kocaman öpüyorum ablam :))
Ne kadar zor dürüst bir yürek taşıyan insanın böylesine bozulmuş bir kurumda, hem de SAĞLIK kurumunda çalışması Elif'im.. Sana bu konuda hem güç hem de sabır diliyorum ve beni yürekten anladığına inanıyorum.
sevgili öğretmenim, çok geçmiş olsun..
ülkemizde sağlık sektörü ile duyduğumuz afalladığımız bu durumlar insanı çok endişelendiriyor..
sıhhatli günler diler, öperim..
Sağol maviizim sağol canım.. Allah ne muhtaç etsin ne de yokluğunu göstersin.. Ancak inan bana sağlık ocaklarındaki doktorlar, daha çok doktora benziyorlar :))
Yorum Gönder