İngiliz’den dostun olacağına Rus’tan düşmanın olsun derdi babam.. Belki Rusların zulmünü yaşadığı için diye düşünürken, İngilizlerin kalleşliğini, insanı sırttan vurmanın ve ülkemizi bölmenin en başında onların geldiğini, dost maskesi altında bunları yıllar sonra anlayabileceğimizi söyler dururdu kendi kendine konuşur gibi..
Aslında gibisi fazla.. zira bahçedeki asma altında oturduğunda da böyle konuşurdu babam hem de yüksek sesle.. Onun ağzından bir tek kere küfür duymadım. Kötü söz sahibine yakışır dediği için belki. Ama konu Atatürk’ ten ve ona taş atanlardan açılınca, hele konu ülke sınırları ile ilgili olunca, "deyyuslar" diye kükreyerek başlardı konuşmaya..
Annem ve anneannem ise, neredeyse duvar büyüklüğünde bir keten panoya el işi ile soy ağacımızı aplike olarak işlemişlerdi. İsimler iğne ardı iş ile yazılmıştı.. Bildiğiniz duvar büyüklüğünde bir çınar ağacının dallarında, ağacın tepesinden eteklerine kadar soyumuzun isimleri yazıyordu. Sol taraf annemin sağ taraf ise babamın soyundan olanlara ayrılmıştı. Babama soyumuzla ilgili ne sorduysa annem, “insan gibi insanlardı soyum.. ne ihanet bildi ne de intikam.. ne hırsızlık yaptı ne de birini iğfal etti”.. derdi.
Kürt mert olur cümlesini kurardı sık sık.. ya da ermeni'den dostun olabilir ama asla sırrını vermemen gerekir derdi..
Ya da ingiliz'den dostun olacağına rus'dan düşmanın olsun derdi sık sık. Rus acımasızdır ama kaypaklık bilmez diye eklerdi. Sonra, İngilizler ise koynundaki karına beşikteki kızına sarkar ruhun duymaz diye diş gıcırdatırdı..
Onun için Laz olmak, Gürcü olmak, Çerkes olmak HİÇ önemli değildi çünki.. "İnsan olmak zor zenaattir" der ve insan olmanın yürek işi olduğunu anlatır.. anlatırdı..
Geçen gün aklıma takıldı Google amcada herkes aradığı her şeyi tık diye buluyor acaba ben de yazsam... diye düşünüp babamın adını yazdım.
“Günümüze Kadar Meclis Başkanlığı Yapan Kişiler” başlığı altında Ticaret odasında ve Belediye başkanlığındaki listelerde ( o yıllarda çok ciddiye alınan görevler olduğunu sonradan öğrendiğim) aradığım adı buldum..
BAŞKANIN ADI : AZMİ VAROL
BŞL.TARİHİ : 16.12.1959
BİTİŞ TARİHİ : 28.12. 1966
Sonra yaptırdığı okulun ve caminin tarihçesini araştırdım.. “adının alenen yazılmasını istemeyen bir hayırsever tarafından” dendiğini gördüm.
İstanbul' a taşınmamın yorgunluğunu ve de ülkenin yaşadığı o korkunç depremin
sarsıntısını, hâtıralarımı yazarak geçiştirmeye çalıştığım 1999 yılı sonunda yazmaya
başladığım 'albümdekiler' romanımdaki eksikler takıldı sonra aklıma. Keşke o
zamanlarda da internetle şimdiki kadar haşır neşir olabilseydim.. eklenecek ne
çok şey bulurdum diye düşündüm.
Siyasetin içinde olduğu halde, çocukluğumdan beri siyasetçilerin ve de devlet büyüklerinin yaşadığımız şehre her gelişlerinde, bahçemizdeki asma altında muhabbeti koyulaştırdıkları halde evin içinde siyaset konuşmak yasaktı..
Siyasi düşüncelerin ve o düşünceleri yayan insanların yaptığı tahribatı anlayamayan halkın büyüyerek çoğunluğa yaklaştığı süreçte babamızı kaybettiğimiz zaman, aslında devrin gittikçe tahammül edilemeyecek bir karanlığa sürüklendiğini kast ederek, "zamanında gittin baba" diye başladığım şiirim için, babamın yakın dostu olan bir bakan, şiirime farklı bir pencereden bakarak "zamanından önce gidenin acısını bilenin haykırışı bu" demişti..
Siyasetin içinde olduğu halde, çocukluğumdan beri siyasetçilerin ve de devlet büyüklerinin yaşadığımız şehre her gelişlerinde, bahçemizdeki asma altında muhabbeti koyulaştırdıkları halde evin içinde siyaset konuşmak yasaktı..
Siyasi düşüncelerin ve o düşünceleri yayan insanların yaptığı tahribatı anlayamayan halkın büyüyerek çoğunluğa yaklaştığı süreçte babamızı kaybettiğimiz zaman, aslında devrin gittikçe tahammül edilemeyecek bir karanlığa sürüklendiğini kast ederek, "zamanında gittin baba" diye başladığım şiirim için, babamın yakın dostu olan bir bakan, şiirime farklı bir pencereden bakarak "zamanından önce gidenin acısını bilenin haykırışı bu" demişti..
Şimdi.. asır gibi gelen o geçmiş yılları düşünürken, ve ülkemin, Birleşmiş Milletler Türkiye konumuna adım attığını düşündüğüm bu seçim sonrası, tüm giden yiten güzellikler için silmeyi bile unuttuğum tuzlu suyun akışına izin verdim.
Seviyorum gözlerimi..
Hüzünlerimesu döküp
harını söndürüyor.

8 yorum:
Müthiş, müthişsiniz. Bu kadar mı güzel anlatılır bu kadar mı inceden ifade edilir.. Okumaya doyamadım. Çok etkilendim. Aynı iç acısını bugünlerde ben de yaşıyorum ve sanki bir şeyler kayıp gidiyor, kaybediyoruz...
Belki ne demek istediğimi tam anlatamam, ya da niye böyle düşündüğümü tam ifade edebilmek için sözü uzattığımı, veya bağlantıyı kuramadığım için konuyu uzattığımı düşünenler olabilir diye korkarak yazdım Nihan..
Ama beni tam anlamı ile tanıyanların, bir gün "ne demek istediğimi" de anlayıp beni yâd edeceklerine inanıyorum.
Güzel ülkemiz ne sıkıntılar yaşayıp ne zor günler geçirmiştir yıllardır. Babanızın çok haklı olarak dediği gibi "İnsan olmak zor zenaattir" "İnsan gibi insan" "Adam gibi adam" olabilmek önemli. Türkiye yıllar önce de bir mozaik idi. Keşke özünü bozmadan, bir sanatçı duyarlılığıyla o mozaik işlenebilse...Kırmadan, çatlatmadan...
Özellikle belirttiğin gibi, o sıkıntıları bizzat yaşamayanların, hazır bir huzura konanların ve maalesef o huzuru bozmak için insan kılığından çıkanların, günümüzde o "zor zenaatten" nasibi alması çok zor sevgili Makbule.
Halklar her zaman dosttur ve kardeştir. Konuşarak çözemeyecekleri sorunları olmaz. Ancak halkları birbirine düşüren, siyasetçiler, siyasi iktidarlar ve yöneticilerdir. Umarım kapanmayacak yaralar açılmaz. Kin ve nefretin sonucu yine acı, gözyaşı ve kan olur, yine insanlar acı çeker.
Tespit mükemmel olunca (herzamanki gibi) fikri kabullenmek de o derece kolay olabiliyor sevgili Mehmet Bilgehan.. Tıpkı halkları birbirine düşürenlerin de aslında hangi kesim olduğunun izahı gibi..
Ahh ahh derin bir iç çektim yazını okuyunca. Babalarımız ne kadar haklıymış ve o yıllardan beri değişen bir şey olmamış hatta kötüye gitmiş. Hala insan olmak zor zenaat.
Değişen ve dediğin gibi kötüye giden çok şey var sevgili Kadriye.. hatta yok olan.. Ve en acısı yok oluşu kanıksanan..
Yorum Gönder