12 Haziran 2015 Cuma

Röportaj

Evimde ya da okullarda, zaman zaman  benimle röportaj yapanlar oldu.
Bunun   İLK değil ama SON olduğu kesin..  :)
Okulunun en başarılı öğrencisi Tuğçe Çubukçu, Vize ödevinin sorularını bana yönlendirdi geçen hafta.
Merak edenler ve İlgilenenler.. için.


T.C. MALTEPE ÜNİVERSİTESİ
İLETİŞİM FAKÜLTESİ
RADYO, SİNEMA VE TELEVİZYON  BÖLÜMÜ
3. SINIF
SEÇMELİ HABER MERKEZİ UYGULAMALARI DERSİ
VİZE ÖDEVİ

GÜLSEN VAROL  İLE RÖPORTAJ

Röportaj: Tuğçe ÇUBUKÇU

Gülsen VAROL hem yazar, hem şair, hem emekli müzik ve İngilizce öğretmeni, hem de blogger… Yetenekleri ve ilgi alanları saymakla bitmez. Ben de bu konularla ilgili, kendisiyle keyifli bir röportaj gerçekleştirdim. Merak edenler buyursun…

Tuğçe ÇUBUKÇU

SORULAR ve CEVAPLARI: 

1)  Siz, hem müzik hem de İngilizce öğreteni hem de çok yönlü bir sanatçısınız. Yazarlık süreciniz nasıl başladı, genel olarak anlatabilir misiniz?

-  Bir yazar olarak kabul etmedim kendimi hiçbir zaman. O nedenle soruya adapte olmam zor oldu biraz. Ama sorunun içeriğine verebileceğim cevabı,  “kalem”le dost oluşum olarak, diye verebilirim. Ayrıca hiç yalnız olmadığım halde tek başıma yaşamamın verdiği özgürlük içinde “zaman”la da dost geçinişim diye ekleyebilirim.

 2) "Albümdekiler"  ve "Cehennem Deresi" adlı kitaplarınız nasıl ortaya çıktı?  Bu kitapları yazmaya sizi iten nedenler nelerdi?

- Aileme olan tutkum diye kısa ve pek fazla duygu içermeyen bir cevap vermek istemem. Evet aileme her çocuk kadar düşkünüm ancak 13 yaşımda iken o muhteşem huzurdan leyli meccani okumak için ayrılışım en büyük etken. İnsanlar ellerindeki nimetlerin, zenginliğin, aşkın, ve hatta gençliğin kıymetini yanlarında ellerinde ceplerinde olduğu süre içinde pek TAM olarak bilemezler.. Onlardan yoksun ve ayrı kalmak o değerlerin gerçek ağırlığını yüreğinde hissetmesine sebep olur insanın. Albümdekiler o nedenle üç göbek geçmişten günümüze ailemin hayatı, romanı..

İnsanı hiçbir sebep itmez roman yazmaya daha doğrusu itemez. Eğer bir insan kalemle barışık değilse ve ifade gücünden de yoksunsa bu mümkün olabilir mi sizce? 
 
 3) Şiire merakınız nasıl, ne zaman başladı? Kısa ve öz ama duygu yüklü şiirler yazıyorsunuz, şiir yazmak nasıl bir süreç sizin için?

-Bakın şiir yazmak çok çok farklı.. özellikle benim için.. Bilmelisiniz ki herkes bilâistisna herkes yaşamında şiir yazmıştır.. En azından denemiştir.  Ben şiirlerimi yazarım ve bir daha hiç dokunmam.. hiç bir satırını düzeltmem. O saf hali ile kalsınlar isterim. Çünki şiir, şaire ait zannedilir ama o şiir, onu okuyanlara aittir.   Kitaplarıma önsöz yazan müstesna insanların yazdıklarını okurken bile o şiirleri yazan bir başka kişi imiş gibi okumuştum.

İsteyenler, Prof. Dr. Talât Sait Halman’ın Prof. Dr.Yüksel Ersoy’un ve Prof. Sadık Kemal Tural’ın, şiirlerim hakkındaki düşüncelerini ve şiirlerimi  http://metvecezir.blogspot.com   adresinden okuyup hakkımda fikir edinebilirler.
 
 4) Şiir yazmak kadar şiir okumayı da seviyor musunuz?

- Evet.. hem de fazlası ile. Youtube da izlenme/dinleme  rekoru  kıran, hem piyano ile seslendirdiğim hem de şiirimi okuduğum ilk ve son videom var. :)

5) Kültür Bakanlığı ve TDK tarafından ödül verilen 
    şiirleriniz var. Bu ödül sürecini paylaşabilir misiniz?

Yukarıdaki şiirlerime önsöz yazan profesör Sadık Tural, Türk Dil Tarih Kurumu başkanı iken yazmıştı önsözünü. Aynı yıl Atatürk Kültür Merkezi Başkanlığı tarafından da “ATATÜRK için yazdığım şiirime ödül verilmişti.

6) Piyano eğitiminizi nerede aldınız ve bu enstrümana olan ilginizi ne zaman fark ettiniz? Piyano çalmanın  hayatınıza nasıl etkisi oldu?

Piyano eğitimim 5-6 yaşlarımda piyano çalan annemi dinleyerek başladı.. Onun eğitimi ile başladım, daha sonraları da Eduard Zchuckmayer in öğrencisi olarak devam etti..
Hayatıma etkisi, tuşlarla dertleşe dertleşe .. zaman zaman onlara aktararak hüznümü, kendimi hiç yalnız hissetmememe sebeptir evimdeki piyano.

7) Hem müzik hem de İngilizce öğretmeni olmak nasıl bir duygu? İkisi de birbirlerinden oldukça farklı ve önemli alanlar, siz bu konuda ne düşünüyorsunuz? 

- Türkiye’deki öğretmen okullarında lisan dersi yoktur. Milli Eğitim Bakanlığı, bir ilk olarak Bursa Kız öğretmen okulunda İngilizce eğitimini mecburi ders olarak koydu. Çünki  okulun ilk açılış yılı idi. Böylece haftada 9 saat olarak İngilizce lisan eğitimi aldık..
Gazi Eğitim Enstitüsüne gireceğim yıl Okul idaresi Bursa öğretmen okulundan gelen öğrencilerin İngilizce bölümü için imtihana girmesine izin vermedi. Çünki okulumuzdan mezun olan 16 öğrencinin İngilizce dil seviyesi Gazi Eğitimin İngilizce bölümünden mezun olanlarla aynı idi. O nedenle ben de Müzik bölümünü seçtim ve konserler vererek muhteşem müzisyenlerle  3 yıl okudum..
Mezun olduktan sonra da İngilizce bölümünün imtihanlarına dışarıdan girip diploma aldım. Yani tayin olduğum okullarda hangi branşın öğretmenine ihtiyaç varsa bir dama taşı misali o görevi üstlendim.

8)  Emekli olduktan  sonra öğretmenlik sürecinizi özlediniz mi? Yoksa yazarlığa daha fazla yoğunlaşmanız açısından faydalı  mı oldu?

 - Emekli olduktan sonra, Ankara’da başlayan Ankaray – Metro konsorsiyumunda İngilizlerin yanında yazılımcı olarak görev aldım.. Yazma isteği çok daha sonraları dürtmeye başladı duygularımı.. Sonra bir defter alıp aklıma geldikçe yazmaya başladım. O defteri görmenizi isterim.. Çünki ben tüm şiirlerimi ve yazdığım romanları el yazısı ile yazarım..

 9) Blog yazmaya ne zaman başladınız? Teknoloji ile aranız   iyi  mi?.

- Çalışma hayatımda, yani emekli olduktan sonra, 1993 yılında bilgisayar ile tanıştım Bahsettiğim İngilizlerin yanında çalışırken.. Word olarak yazılım yapıyordum.. 1994 yılında Windowsa geçtim.. 1996/97 de de zaten Türkiye internetle tanıştı.

Blog yazmaya, oğlum evlendikten sonra ve ben gerçek anlamı ile kendimi emekli olarak kabul ettikten sonra, 2007 de blogcu’da başladım ufak tefek şiirlerimi ve düşüncelerimi paylaşmaya.. Zaten orası,  roman yazmam konusunda bende dürtü oluşturan yer olmuştur.

10) Blogunuzda özellikle değinmek ve takipçilerinizle  
        paylaşmak istediğiniz konular var mı? Varsa bunlar         neler?


Eğer merak eden olursa yazdıklarımı, romanlarım için yapılan eleştirileri ve yorumları okumak isteyen olursa, bu adreslere girerek takipçim olup olmamakta önce karar versinler, sonra da kararlarını benimle paylaşsınlar isterim.

 11) Yazarlık ve öğretmenlik arasında seçim yapmanız
       gerekseydi, ilk olarak hangisini tercih ederdiniz?

- Bu devirde en zor mesleğin Öğretmenlik olduğunun farkındayım. Hele de benim karakterimdeki bir öğretmen için. Ama durum, zaman, ve iktidar ne olursa olsun ben daima tercihimi Öğretmenlikten yana yaparım.. Hani derler ya “dünyaya bir daha gelsem”.. diye İşte öyle!.. İnanıp inanmamakta serbestsiniz ama bana hâlâ anneler gününde “annem” diye kart yollayan hatta bana şiir yazan yarım asrı devirmiş öğrencilerim var.
TEŞEKKÜRLERİMLE.

Gülsen Varol

 

14 yorum:

Nihansu dedi ki...

Sizi hiç tanımıyormuşçasına okudum, hayranlığımı nasıl ifade edebilirim bilemiyorum. Ahh keşke ben de mesleğimi yapabilseydim, mutlaka sizinke röportaj yapardım. Öyle güzel ifade etmişsiniz ki kendinizi ve duygularınızı, tekrar tekrar okudum. Sizin yaşanmışlıklarınız, anılarınız, eserleriniz öyle özel, öyle farklı. Siz, sizi tanıyanlar icin bir hediyesiniz, lütufsunuz.

NzlGl dedi ki...

Öğretmen olmakla
Öğretmen olmayı hissetmek çok farklı. Bunu anlamak istiyorsanız Gülsen Varol'u tanımanız yeterli.
Canim Gülsen hocama ve öğretmen olmayı hak edenlere sevgi ve saygiyla....

gülsen VAROL dedi ki...

İnanırım bak! :))) Nihanım.. benim, vasatın üstünde meziyetlerim yok ve inan bana bunu sırtım sıvazlansın diye söylemiyorum.. Benim en büyük gücüm, bazen de silahım, doğal oluşum.. "ne düşünürler" "ne derler sonra" parantezi hiç açmadan hatta bazen dost kalbi kırma pahasına olduğum gibi konuşup yazdım düşüncelerimi.
İnan bana aynı şeyi ben de düşündüm.. karşımda Nihan olsa bir de onunla röportaj yapabilsem diye... O sorsa... ben cevaplasam!!!! Gerisini yazmayayım istersen :))))))))))))

Akgül Çubukçu dedi ki...

Gülsen hocam; Tuğçe'nin 3.sınıf Bahar döneminde aldığı seçmeli derslerden biri de bu "Haber Merkezi Uygulamaları" dersi idi. Ve iletişim Fakültesinin Gazetecilik bölümünden aldığı tek seçmeli dersti. Normalde kendi bölümü Radyo, Sinema, Televizyon biliyorsunuz. Ama seçmeli derslere gelince iş, Gazetecilik bölümü dersleri de devreye giriyor, Halkla ilişkiler de.

Evet, gazetecilik bölümünden bu dersi seçmişti ama Gazetecilikle ilgili daha önce ders almamıştı. Dersin vizesi için hocaları "ünlü ve ilginç bir karakter ile röportaj" yapmalarını istemişti. Biliyorsunuz, o gün birden zihnimde şimşekler çakmıştı, röportajı kiminle yapması gerektiğini bulmuştum. Tuğçe de çok heyecanlandı. En güzel duyguyu röportaj bittiğinde yaşadık. O kadar içten, doğal, sıcak, anlamlı, cevaplardı ki... Sanırım hocası da röportajın samimiyetini anlamış, takdir etmiş, başarılı bulmuş, çok da iyi bir not vermiş.

Ben tekrar bu içtenliğiniz, anlamlı cevaplarınız ve kızıma desteğiniz için teşekkürlerimi iletmek istiyorum. İyi ki varsınız, sizi çook seviyorummm... :))

Arzu Sarıyer dedi ki...

Çok beğeni ile okudum sizi sevgili Öğretmenim ;yine öğretmen olurum sözlerinize ben de diyorum defalarca...Sizi tanımak ,okumak ne güzel...

gülsen VAROL dedi ki...

BU DUYGUYU YAŞAYAN-YAŞAMAYAN, HERKES, BİR ANNE İÇİN VE DE BİR BABA İÇİN EN BÜYÜK MUTLULUĞUN EVLATLARININ BAŞARISI OLDUĞUNU BİLİR AKGÜL. ÇÜNKİ O BAŞARI ASLINDA ANNE VE BABANIN GÖĞSÜNE TAKILAN GURUR MADALYASIDIR.
SENİ DE, MUHTEŞEM BİR EVLAT YETİŞTİRMENİN HAZZINI YAŞAYAN BİR ANNE OLARAK TEBRİK EDİYORUM..

gülsen VAROL dedi ki...

NAZLIMMM..NAZLIGÜLÜM..NE MUTLU BANA.. HEPİNİZİN, BENİ TANIYAN TANIMAYAN HERKESİN "GÜLSEN HOCASI" OLMANIN, ZAMAN ZAMAN MUTLULUĞU ZAMAN ZAMAN SARHOŞLUĞU İLE DÖNÜYOR BAŞIM :)))

gülsen VAROL dedi ki...

Bundan hiç kuşkum yok güzel meslektaşım Arzum.. Seni de tanımak güzel.. bana yağmuru bile sevdiren kadın!!!:)))

hikayelerdirgeriyekalan dedi ki...

Öncelikle, Tuğçe Kızımıza başarılar diliyor ve kutluyorum..bu çok kıymetli çok değerli röportajı vesile olduğu için de ayrıca teşekkür ediyorum..Sizi çok seviyorum en içten saygılarımla esen kalın.

gülsen VAROL dedi ki...

Dün gece uzun uzun sayfalarında dolaştım Hikâyem.. Suskunluğuna duyduğum ve kendime bile itiraf edemediğim merakımı yenmek için.. Her zamanki gibi, Seni çok sevdiğimi yazacak yer bulamadım :)

Makbule Abalı dedi ki...

Tuğçe bu ilk röportajını sanırım hayatı boyunca unutmayacak.Gençlerin böyle güzel işlere cesaretle girişmeleri, sonraki yıllarda yapacakları çalışmalara da zemin hazırlıyor.
İletişim Fakültelerinde okuyan gençler kendilerini kanıtlayıp fark yaratırlarsa yükselmeleri işten bile değil. Tuğçe ilk adımını sağlam atmış. Alnının akıyla, sizin de büyük katkınızla başarıyla işinin üstesinden gelmiş.
Yürekten kutluyorum. Sevgiler...

gülsen VAROL dedi ki...

İLKler zor unutuluyor Makbule'm.. Hatta unutmak için çaba gösterilse de.. Zaten her şey hatırlanmak şartı ile unutulmaya mahkûm değil mi? Yanımdaki yakınımdaki hatta sanal alemdeki Gençleri hayranlıkla izliyorum.. ama asla imrenerek değil!

Esin Bozdemir dedi ki...

Tuğçe Çubuklu, çok başarılı bir röportaj gerçekleştirmiş sizinle, kendisini tebrik ediyorum. Röportaj sorularına verdiğiniz yanıtları ilgi ile okudum. Öğretmenlik mesleğine olan bağlılığınız ve bu mesleği hücrelerinize kadar taşıyor olmanız hayranlık verici. Edebiyat hayatımıza katmış olduğunuz birikimleriniz; şair ve yazar kimliğiniz... ve hayata dair paylaşımlarınız bizler içinde çok değerli Gülsen Hoca'm. Bu güzel röportaj adına Tuğçe'yi kutluyor..başarılarla dolu, nice özgün çalışmalar diliyorum.. Sevgi ve saygılarımla..

gülsen VAROL dedi ki...

Bence de çok başarılı bir öğrenci Tuğçe.. ve eminim meslek hayatında da başarılı olacak. Bir insanı, yerli-yersiz, haklı-haksız, ailesi, yakınları, eşi dostu takdir edebilir.. Ama bir insan, o takdiri hak ettiğini, hayran olduğu, ulaşmak istediği, takdirine mazhar olan kişiden alınca mutlu olur Esin.. Sen de benim için çok değerlisin sarışınım.. :))