
1950 li yıllardı herhalde.. ailece yine açık hava sinemasına gitmiştik. Sümer sinemasıydı yanılmıyorsam.. Bahçenin ön kısmında masalar ve etrafında sandalyeler vardı. Herkes masa örtüleri ile minder getirip kendi konfor ve temizliğini sağlardı! Beni masaya oturturlardı. Pek bir hoşuma giderdi herkesten yüksekte oturup tepeden bakmak(!).. Daha hoşuma gidense, şehir hamamlarının göbek taşını aratmayacak çeşitlilikte getirilen yiyeceklerdi.. Sağım, solum dolmalarla böreklerle dolu olurdu.. ellerimizde de gazoz!
“I’ll cry tomorrow” yazıyordu koskoca afişin üstünde. Herkes birbirine sormuştu “bu ne demek?” diye!! Başrolde Susan Hayward oynuyordu diğerlerini hatırlamıyorum.. Zaten filmi de pek hatırlamıyorum çünki önümde oturanlardan perdeyi görememiştim.. O zamana kadar masa üstünde otururken bu sefer masaya oturtmamışlardı beni. İtiraz edecek olunca da “kazık kadar kız oldun ayıp çok konuşma ” demişlerdi!!.. Hırsımı, ışıklar sönünce masadaki yiyecekleri civar masa altındaki kedilere atıp gidermiştim.. Gözleri sabit şekilde perdede olan aile büyüklerimin el yordamı ile pat-pat masa üstünde yiyecek arayışlarını ve bulamayışlarını seyredip eğlenmiştim.. Perdeyi tam göremediğim için etrafı seyredip, çaktırmadan sağa sola fıstık atıp kafa bulmuştum!! Sonra, burun çekmeler çoğalıp sesli hıçkırıklar artınca, merak edip aralardan kenarlardan perdeyi görmeye çalışmıştım..
Orada bir kadın bir kızına diyordu ki, “canın ne zaman ağlamak isterse, yüksek sesle ‘yarın ağlayacağım’ de” .. diyordu.. Anlayamadığım, neden herkesin bu söz üzerine o an ağlamaya başlamasıydı !
Dertler çoğalıp, tahribatları arttıkça, en güzel tedavinin ve en gerçek doktorun, insanın kendisinin olduğunu anladığım gün “yarın ağlayacağım” dedim kendime yüksek sesle, hem de iki misli ağlayacağıma dair söz verip!. Ama bir de baktım ki, yarın geldiğinde canım artık ağlamak istemiyor, ya da yine ertelenecek yarınlar var kapıda bekleyen! O zaman hiç seyretmediğim bir filimdeki tek bir repliğin beni nasıl etkilediğini farkettim.. İlk duyduğumda ne denmek istendiğini anlayamamış olsam bile.
Ve o gün bugündür, sadece ağlamakta değil, kızmakta, sinirlenmekte, hesap sormakta, ürkmekte hatta itiraf etmekte bile, baktım insan isterse “yarın” a erteleyebiliyor duygu fırtınalarını.. Sigarayı bıraktığım gün bile “yarın içeceğim” dediğimi hatırlıyorum..
Hüzünlerin de sevinçlerin de, doya doya yaşanmasından yanayım ve zamanında yapılmayan hiç bir şeyin ileride aynı güzellik ve aynı güçte etkili olmayacağını da çok iyi biliyorum.. Ama, sebep ne olursa olsun, canınız ne zaman içinizi çeke çeke ağlamak isterse, “I’ll cry tomorrow” deyin. Yarın geldiğinde bakarsınız uçup gitmiş hüzün.. niye ağlamak istediğinizi bile unutmuşsunuz.
Yok eğer dozunda ve isteğinde bir azalma olmamışsa, o zaman “yarın ağlayacağım” dersiniz!!..

14 yorum:
Zamanında çok hüzün veren, çok mutsuz eden veya tam tersi çok neşelendirip eğlendiren, güldüren herhangi bir şey, bir olay sonrasında o ilk zamanki anlamını, değerini yitiriveriyor. Sanırım zamana yenik düşüyor her bir duygu. Ve bunu bilip de yarına ertelemek ne kadar da doğru bir yaklaşım... Yarın olduğunda dünler önemsizleşiyor.
Yazının içeriği dışında okurken gözümün önünde sizin o haşarı çocukluk haliniz de canlandı :) Bir de sayfanızın en başındaki yeni yapraklar resmini çok beğendim.
Söylemeye gerek var mı bilmem; yine çok güzel bir yazı ve dil olduğunu?
Belki de dün olduğunda, orada kalanlar önemsizleşmiyordur da, yaşanan gün gün içinde daha önemli olanlar öne geçiyordur sevgili Nihansu'm.. Ya gereğinden fazla önemseyerek üzülmenin, dünyanın sonu geldi zannedilmesine sebep olduğu için; ya da gerektiği kadar kıymeti bilinmeden harcanıp yok edildiği için..
Çelişkiler yumağıdır insan belleği!! ve ben (maalesef) her yarın geldiğinde dünümü özlerim!!
Adı "Yapraklar" olan sayfamdaki resmin dikkatini çekmesine sevindim.. her bir düşen yaprak, sayfamın okunan yapraklarına mı bezetilir, yoksa her düşen yaprak biten bir günün habercisi midir??
Alışıyor muyuz ya da sindiriyor muyuz yarına kadar? Ama o kadar hakîkat ki yazdıkların, ben biraz denemeye karar verdim. Daha önce bu bilinçle ertelememiştim ağlamalarımı ana vakit ve ortam müsaitsizliğinden sonraya bıraktıklarım çoktu.
Güzel bir öğreti oldu Kocayüreklim.
Sevgiler
BUGÜN... ÖZELLİKLE BUGÜN, DEĞİL AĞLAMAK, HÜZÜNLENMEK BİLE İKİMİZE DE YASAK ECELERİMİNECESİ..
akomodasyon.. uyum sağlamak.. elektrik veririz biz hastaya sınırı acıtmayacak ama hissedecek kadar olmak üzere.. ve her gün artar hastanın bu acımayacak ama hissedecek noktası.. nedeni.. akomodasyon..
bizim de arttı zaten..
dün bomba patladı etilerde nerde gördünüz tepkiyi.. kim ne yorum etti.. ne bloglarda var ne feys bukta.. oysa gencecik bir kadın bacağını yitirdi o bombada..
işine gidiyordu aracının içinde..
nerde goyfoy tayfası..
ben anında ağlamayı yeğlerim.. bazen olmuyor işte.. görmemesi duymaması gereken biri oluyor etrafta o anda sansür uyguluyporum kendime.. ve ağlamıyorum bağır mıyprum kızmıyorum..
ertesi gün geçmiş oluyor evet.. ama aslında o vermediğim tepki hasız mıydı yersiz miydi.. değildi..
yuttuğum yanıma kar kaldı.. tepki alamyan kişinin olayın boyutu biraz daha arttı.. ve daha kötüsü o arttırdığı halde boyutu.. benim canım dünkü kadar yanmadı..
ehveni şer şerlerin en kötüsüdür derler ya hani.. anlamazdım eskiden artık biliyorum..
akomodasyon.. uyum.. nedeni..
yine de elbet sulu sulu olmaya gerek yok.. da.. gerçekten hakediyorsa o an o şey o gözyaşını ağlamalı insan..
iki gün sonra göz yaşın hiç akmayabileceği gibi.. daha da vahimi belki.. ağlasan da değiştiremezsin ne ruh halini.. ne seni ağlatan şeyi..
sanırım esas sorun.. ağlamak mı yoksa kafasına odunu ekleştirmek mi.. diye karar verip doğru çözümü bulmak derim.. ben .. kendimce..
derim de ne kadar uygulayabilirim orası bende kalsın.. canım yana yana kuyruk havada gezmeyi ne kadar matah bilirim o da bende kalsın der.. öper.. sevgi ve saygılarımı bırakır sağ üst köşeye kaçarım yavaşça..
atalet
''Bugünün ağlamasını yarına bırakma''Albümdekileri okurkende öyle yaptım..
Benim prensibim budur sevgili Hocam
Erkek oyuncuya baktım Eddie Albert'
mış.Akılda kalan yalnız Susan Hayward gerisi boş..Buğulu bakışlı
kadın...Nerde eski filmlerin tadı..
Demir tavında dövülür demiş eskiler!! Allah ne bugün ne de yarın ağlatmasın sizi..Günde battı..İyi akşamlar..
ne söylesem??? ne söylenebilir sevgili atalet?? Bir doktor olarak her an acıların içinde olmana karşın yine de bunun sebeplerine alışamamış güzel yüreğinin karşısında saygı ile eğilmekten başka?..
Muhteşem bir ders vermişsin duyarlı olduğunu zanneden (ben de dahil) ama sadece gün ve an yaşayan insanlara..
Mahcup teşekkürümü kabul et lütfen.
Sevgili doktorum ben artık ne bugün ne de yarın hatta ne de yarından sonraki gün ağlamayacağım!
Çünki ne zaman yarın ağlayacağım desem .. yarın geldiğinde ağladım!!
Şimdi, yarın DA ağlamayacağım diyorum!!!!!
Acikhava sinemasi aninizi zevkle okudum. Masadan tabi zevkli olur seyretmek , yukardan yukardan.
Harika bir fikir, tuttum bunu. Ben halis bir yengec olarak gayet sulugozluyumdur, aglamam geldikce "I'll cry tomorrow" derim artik. Beni aglarken gorebilene askolsun!
NOT: Boynunuz nasil oldu?
kimine göre gereksiz olan kimine göre harika olabiliyor sevgili Didem.. Zaten her zaman söylerim ölüler ile deliler fikir değiştirmez.. Ben çoktan bu konuda fikrimi değiştirdim!! :))
Boynum un nasıl olduğu pazartesi MR dan sonra belli olacak.. ilgine sonsuz teşekkürler..
Hüzünlerin ve sevinçlerin doya daya yaşanmasından yanayım bende ama zamanında!
Ve herşeyin ertelendiğinde asla yapılamadığını çok geç anlamış bulunmaktayım.
Bazen de hep ertelemek zorunda kalıyor insan. Ama ağlamayı ertelemek de o duyguların içerlerde bir yerlerde kalıp yoğunlaşmasına, sonra gitgide katılaşmasına neden oluyor sanırım. Sonunda o kadar sertleşiyor ki, buzların çözülmesini beklerken, taşlaştığını farketmek de acı veriyor. Yani erteleye erteleye, biriktire biriktire, artık ağlama yeteneğini de kaybediyor insan. Olur mu demeyin, oluyor. Tecrübeyle sabittir.
Olmuyor işte sevgili dalgaları aşmak her zaman olmuyor.. yani sevinçleri de hüzünleri de zamanında yaşayabilmek.. Hele de yalnız değilsen...
göz pınarlarım kurudu derdi annem..Belki de hep etrafındakiler
görecekleri için ertelediğinen..
Ben kederlerimi paylaşmam ama gözüm yaşını görecekler endişesi de taşımadığımdan canım ne zaman istese koyveriyorum gidiyor!!!
Yorum Gönder