Wawww... muhteşem bir başlık oldu bu..
Ama ilgi çekme motifi gibi kullanmak için değil inanın.. Gerçekten ilk gece başıma gelenleri
başımıza gelenleri anlatmak istiyorum.
Fotoğrafın yamuk oluşundan benim tarafımdan çekildiğini anlayabilirsiniz.
Üstelik gezegenim ay, hilâl iken.. Zor denk gelen bir doğa olayıdır..
Bu da, oğlumun kamerasından...
Boynuz kulağı her anlamda ve alanda geçti çok şükür..
Gün böyle bitti ve gece başladı!
Önce hafiften alttan güm diye vuruluyormuş gibi başladı..
Sonra hafif bir "zelzele mi oldu ne?" sallanışı gibi devam etti..
Yüreğimdeki fırtınalarla karşılaştırıp
aklımca küçümsediğimde, bu kıvamdaydı!
Geminin kaptanı olduğunu daha sonradan öğrendiğim Giuseppe,(!) tüm kapıların ve perdelerin otomatik olarak kapatılması emrini verip, güvertedekileri kamaralarına sepetleyip, kapılara "çıkılamaz "danger" tabelâsını astırınca, ve de tatbikat adı altında son derece doğalmış havası verilerek ama mecbur tutularak bu işlem yaptırılınca sanırım herkesin aklına ilk gelen titanik olmuştur..
Sonra da o gece "güm" diye düşünce yataktan ve balkon kapılarının bile otomatik olarak kitlendiğini fark edince, anladım ki işin şaka götürür bir yanı yok..
Neyse ki erken saatlerde İmge annesi ile onun kamarasında uykuya dalmıştı
ve ben de oğlumla paylaşmıştım odayı..
Oğul güvencesi ile uyumak..
düştüğünde itina ile kaldırılmak!! ne muhteşem bir duygu!
ve ben de oğlumla paylaşmıştım odayı..
Oğul güvencesi ile uyumak..
düştüğünde itina ile kaldırılmak!! ne muhteşem bir duygu!
HIRVATİSTAN
DUBROVNİK
Hırvatistan'ın muhteşem Ortaçağ şehri.. Unesconun koruması altında olan güney Dalmaçyanın incisi.. İrlandalı yazar Bernard Shaw'un "cenneti arayan dubrovnike gelmeli" dediğini duyduğumda, demek ki benim ülkemi görmemiş diye düşünmüştüm.. Ama, daha limana girerken yazarın ne demek istediğini ve ne kadar haklı olduğunu anladım.
Size de oldu mu hiç bilmem..
Zaman zaman ilk defa gördüğünüz mekânlar veya kişilerle ilgili "bunu/burayı daha önce görmüştüm" diye düşündünüz mü hiç?
İşte aynen öyle oldu. Dubrovnik'e iner inmez sanki bir sonraki sokağın neresi olduğunu bildiğimi düşünecek kadar aşina geldi bana şehir.. Ve kent benimle konuşmaya başladı! Bu kadar temiz, sakin, yeşil, çiçek dolu, ve sanki insana gülümsüyor gibi yansıyan ikinci bir kent daha görmedim.
Ömrümün sonuna kadar burada yaşayabilirim!
Zaman zaman ilk defa gördüğünüz mekânlar veya kişilerle ilgili "bunu/burayı daha önce görmüştüm" diye düşündünüz mü hiç?
İşte aynen öyle oldu. Dubrovnik'e iner inmez sanki bir sonraki sokağın neresi olduğunu bildiğimi düşünecek kadar aşina geldi bana şehir.. Ve kent benimle konuşmaya başladı! Bu kadar temiz, sakin, yeşil, çiçek dolu, ve sanki insana gülümsüyor gibi yansıyan ikinci bir kent daha görmedim.
Ömrümün sonuna kadar burada yaşayabilirim!
Limana giriş...
Bizim boğaz köprüsünü anımsatan bir görüntü..
kahvaltımız bitmek üzere.. rıhtıma yanaşmasını bekliyoruz..
Discovery, küçük bir sandal gibi önümüzden süzülüp gidiyor..
nihayet karaya ayak basacağımız için,
herkesin hiç belli etmemeye çalıştığı bir acelesi var gibi!!
Taşlar ıslak değil.. cilâlı da değil..
Yollardaki tüm taşlar, yüzyıllardır
(13.yüzyıldan kalma olduğu
söylenmekte) üzerinde yüründüğü
için cilâlanmış gibi
parlamakta.. anlayın taşın
muhteşemliğini ve doğallığını. Ben
de kendi payıma düşeni yerine
getirip parlaklığa katkıda
bulundum..
Aklıma beyoğlu caddesi geldi. nedense??
ve kızılay'ın kaldırımları!!
Dubrovnik kalesine giriş.
susuz çeşmelerin önünde bir uykusuz!
ifrazat fazla..
koku bir facia!!! yürümeye razıyım! :))
allahın alığı bir rehberimiz var.
Hiç durmadan getireceği kişi sayısına göre
pirim alacağı kesin olan
bir restorana götürmek için ısrar etmekte ve
önünden geçtiğimiz tarih kokan yerlerin
nereleri olduğunu bile bilememekte..
O nedenle merdivenlerden çıkmıyor
ve rehberden ayrılıyoruz..
Son derece klâsik bir pastanede brandi içiyoruz..
breh breh!!
Burak "çakır efem" diyor bana :))
Pek çok yerlerin neresi olduğunu, parasını verdiğimiz halde yararlanamadığımız rehberimiz yüzünden bilemiyoruz..
Aklıma "izler ve yansımalar" geliyor..Esmir/Esin'i anıyorum.
Onun yaptığı belgesel sunumları hatırlıyorum ister istemez..
Şimdi o olsaydı diyorum içimden .. Tek tek arayıp sorup anlatırdı ..
Ne yapalım benimki biraz simple bir sunum oluyor farkındayım..
Hâlâ ayılamadım mı ne???
ama meselâ bunu biliyorum..
Burası Dubrovnikteki 1391 yılında yapılan meşhur
Antik Kilise..
Kaleden çıkarken kulağımıza gelen çok güzel bir müzikle
yön değiştiriyoruz.
"aklıma doğa için çal" geliyor nedense..
Sanki hepsi kendi kafasına göre takılıyor gibi çalmakta ..
'caz' zaten biraz da o şekilde oluşmuş bir müzik türü..
Bayılıyorum.. cebimde ne varsa gitar kutusuna koyuyorum...
Yok.. brandiyi fazla kaçırdım ben!!
Burada dilenci yok.
İhtiyacı olan, bir sanat icra ederek para topluyor..
Ya sokak müziği yapıyor,
ya isteyenlerin resimlerini yapıyor karakalem..
veya böyle ünlü bir görüntüye bürünüp
saatlerce ama saatlerce hiç kımıldamadan heykel gibi
ayakta durarak önündeki kutuya atılanlarla geçimini sağlıyor..
ilgimi çeken ve çok enteresan bulduğum bir görüntü bu..
Önce kurumuş çeşme zannettim..
sonra "tarihi bir kalıntı ama ne ? " sorusuna yanıt aradım.
Magnet aldığımız dükkan sahibine sorduk ingilizce bimiyordu..
Sonra bundan önceki gezilerinde öğrendiği bilgilerle
bize rahberden daha faydalı olan Burak anlattı..
Hani bizim evlerin damlarının kenarlarından akan
yağmur sularının toprağa karışmasını sağlayan
pimaş borular var ya.. bu da, aynı görevi yapıyormuş..
Beton içinde gizli borulardan, damdaki yağmur suları
aslanın ağzından çeşme suyu gibi akıyor
ve isteyen o suyu alıp kullanabiliyormuş..
Aklıma, çocukluğumda babamın yaptığı sarnıç geldi..
Yağmur sularını biriktirip arıtıp
saçlarımızı o suyla yıkatırdı
yumuşacık olması ve gürleşmesi için!!
A-AAAA o da ne???
Burak allerjik bünyeye sahip maalesef..
Kedi köpek kuş vs. için deli olur ama
iki saniye sonra parça parça kaşınıp kabarır..
Ama fotoğrafını değişik bir pozda yakalayabilmek için
(azıcık tırsmış da olsa) kolundakinin resmini çekmeye çalışıyor..
çok memnun.. fotoğraf şahane oldu demek ki...
ama öbürünün gitmeye hiç niyeti yok!
a-aa yok gitmiyor.. üstelik ikisi de memnun!!
dişi mi ne? diye düşünürken..
birden!...
bu sağ omuzda bir hikmet var!!!
:)))
Benim sarışın afetim Fenerbahçeli..
"Ben doğuştan fenerbahçeliyim" diyor..
Bir gün "Neden?" diye sorduğumda, "Allah öyle istemiş" dedi..
biraz kızarak saçma bir cevap olduğunu söylediğimde de,
"ama babannecim gözlerim lacivert saçlarım sarı" demişti..
Kuşu omuzuna koyup fotoğrafını çekmek istediğinde babası,
itiraz etti. Önce korktu sandık, annesi yardım etti
elele verdiler ama gözler kızarınca,
çekildiği kadarıyla yetinip ısrar etmediler..
Babası, "iyi de kızım biz yanınızdayız
ayrıca bu evcil bir kuş neden korktun" diye sorduğunda,
diklenerek "korkmadım babacım,
omuzuma konunca galatasaraylı oluyorduk" dedi..
NO COMMENT! :)))
en büyük beşiktaş!
Hoşça kal Dubrovnik..
can-ı gönülden, güzel bir günü sularında batırıyorum.
29 yorum:
Mutluluk, gülümseme bulaşıcıdır. İyi anlarınızın çoğalması dileğimi yineliyorum.
Okurken ve fotoğraflara bakarken hem gülümsüyorum, hem kıskanıyorum hem de inanın sizin adınıza çok mutlu oluyorum. Ne muhteşem yerler, ne enteresan kareler ve ne güzel satırlar... Hele sarışın afetinizin verdiği cevaplara inanamadım.
Yok yok bugünden gelecek yıl için hayal kurmaya başladım bile :))
Doyamadım fotoğraflarınıza bakmaya,herşe harika sevgili Öğretmenim.Ah bu rehberler benim katıldığım turlarda da böyle oluyorlar kaygısız ve bilgisiz...Sarışının çok tatlı,sevgiler size...
Fotograflar da anlatiminiz da harika, merakla bekliyorum devamini :)) Dubrovnik cok guzel gorunuyor mutlaka gidilecekler listesine eklemek lazim, belki birgun gideriz...
Teşekkürler sevgili Alizafer.. Gerçekten doğru bir tesbit.Daha bu günüme kadar, yanımda olup da gülümsememin ve hatta kahkahalarımın bulaşmadığı bir kişiye rastlamadım.. :))
Tüm gezi boyunca, zaman zaman Burak, "anne niye gülüyorsun?" diye sorduğunda, ona sevdiklerimle konuştuğumu, o ânı onlara anlattığımı birlikte güldüğümüzü söyleyemedim.. "aklıma bir şey geldi" diyerek geçiştirdim..
Sana sadece bu gezinin değil, EYLÜL aynın muhteşem geçtiğini ve aslında hiç geçmediğini söyleyebilirim. :)
İçimde bir his, bir gün seninle de bir geziye katılacağımı söylüyor sevgili Arzu.. yanımda koluna girdiğim Özgem'le beraber!!
Dilerim dileğin kabul edilen saate denk gelmiştir sevgili A-H.. ve o gezide tanışmamız nasip olur!! :))
Gülsen hocam
ne muhteşem yerler..... Sayenizde bizde faydalanıyoruz.
Torununuzu çok sevmiştim. Şimdi daha çok seviyorum. Çünkü en önemli ortak noktamız Fenerbahçe.....:))))))))
Aklım, brandide daha doğrusu sizinle karşılıklı içmek düşüncesinde kaldı:)))
kimbilir dünya bu belki bu düşümü gerçekleştirebiliriz bir gün:)))
sevgilerimle
Ben Dubrovnik'te yaşasam, daha doğrusu o gemiyle bir daha seyahat etsem, kesin alkolik olurum sevgili Nazlım.. Çünki ağzıma içki koymazken,(sadece sevmediğim için)damağımda tadı kalan, adını yeni öğrendiğim, rengine şişesine kokusuna ve beni bir HOŞ yapışına hayran olduğumo içkilere alışabilirim.. :))
Siz ve çevrenize yaydığınız o sinerji ile tüm aile fertleriniz harikasınız..Sizin penrenizden bu seyahati öylesine renkli ve keyifle okuyorum ki...bu arada seve seve Rehberlik yapabilirim o gemide, tek şartım bir tek bizim sınıfımızdaki (büyümeyen!) çocuklara...Dubrovnik ile ilgili önemli detaylardı da öğreniyorum paylaşımlarınızla...
teşekkürler Gülsen Hocam...
İNŞALLAH (BU KELİMEYİ PEK SIK KULLANMAM AMA İÇİMDEN GELDİ) SENEYE YAZ SONU HERKES İÇİNDEKİ ÇOCUĞUN TUTUP ELİNDEN MOR SALONDA BULUŞURUZ SEVGİLİ ESİN..
günün telaşına sakinlik, kasvetine ışık, iç sıkıntısına huzur getirdin. iyi ki gittin, döndün, paylaştın. öperim kocaman.
evrenim..seni ilk tanığım resmine kavuştuğum için mutluyum!!.. dilerim gerçeğine de kavuşurum ve sana tükenmeyecek bir huzur sunarım..
İstiyoruuum! Ben de sizinle bu gemide geziye çıkmak, o güzellikleri paylaşmak istiyorum! Kıskanmak değil, imreniyorum.
Görüntüler harika, anlatımınız muhteşem. Sanki birlikte geziyormuşuz gibi ama tüm canlılığıyla yaşamak inanılmaz güzel olmalı. Ah bir gerçek olsa...
Ve sarışınınız, gerçekten tam bir afet! Ve de doğuştan Fenerbahçe'li. Ortak noktamız. :)) Aman yarabbim. Güzelliğine bayılıyordum, zekâsına ve muhteşem kişiliğine hayran oldum. Eh, armut dibine düşer diye boşuna mı demiş atalarımız? :))
Aile olabilmenin sıcaklığını hissediyorum,ne güzel bir duygu bu uzun yıllar özlemini çekerken,içim ısındı satırların arasında..
Saygılar sevgiler...
dilerim o armudu ayının biri yemez!! :))
Eğer ölmez sağ kalırsam gelecek yaz sonu programında olman dileği ile Anjelikam..
Sevgili Tufan sen, zaten bizim ailemizin bir ferdi gibisin.. Oğlumun hiç ilgilenmediği bu sanal alemde tanımak istediği iki kişiden birisin sen..
Kitabım için yazdığın yazıyı okuduğunda ve yaptığı müzikleri video haline getirdiğinde,
"tanışmak isterim bu müstesna kişiyle" demişti.. Ailemin kapısı sana daima açık.
Hiç te "simple" değil, komple geziyi yaşatan bir post...yorgun bir günün ardından nasılda iyi geldi hocam...
Fotoğraf ve keskin zekânızın kıvrımlarının halâ etkisindeyim ama
yakışıklı kaptanında her post da adı bir kez nedense geçiyor(?).:)
(Ben geeçen sene Ağustos ayında Mersin'e taşındım, ancak ankara mı özlemiyor dersem yalan olur!)
Diper anılarınız beklerken sevgiler
saygılar...
İnsanları bir şekilde dinlendirebilmek beni mutlu ediyor sevgili Mehmet.. hele de yorgun bir günün adından olunca!!! :))))
Kaptanın görüntülerine henüz sıra gelmedi..
Bu gezi dizisinin uzayıp gitmesi bizi
sevindirir. Siz, mütevazi olsanızda
enerjinizi biliyoruz hocam.
Bir önceki yorumumda ki cümle düşüklüğü ve kelime hatalarımı yorgunluğuma verin lütfen.
İyi geceler dilerim tekrar...
Tüm yolculuğunuzu daha önce okudum. Yorum yazmak şimdiye kalmış. Ben çok sevdim bu kaçamağı.
Hani yanınızdaymış gibi de hissettim...
"kaçamak" kelimesi ile yakından uzaktan bir ilgisi olmadığı halde, dervişin fikir/zikir ilişkisini dile getirişine çok güldüm sevgili antipatik (olmadığını düşündüğüm) yazar..
Hiç umudum olmadığı halde ben de gelecek gezide yanında olmayı diliyorum. Hayali bile güzel..
İnsanlar ya güzellikleri bozuyor İstanbul'umda olduğu gibi..ya da işte Dubrovnik örneği, güzelliği koruyup güzellik katıyor şehirlere. Bu yaz ikinci yakınımsınız oralara giden..ne güzel yerlermiş deyip, iç geçirmekten helâk oldum:))
Fotoğraflar gerçekten harika..
Minik genç kızınızın papağanlı(mıydı?) zekî itirazına ise bayıldım.
Seninle tanışmamız da hiç aklımızda yokken oldu sevgili meslekdaşım..Evimde ağırlamak şansına sahip olduğum az sayıda dostum içindesin..
Bakmışsın seneye ilk katılan sen olmuşsun!
Eğer gerçekleşirse bu hayâl, sen sevgili Lodoscum yanımda olmalısın.. Mutlaka!
Şimdi de ki; bunca yazıda gittin oraya mı takıldın? He evet takıldım; demek brandi içtin ha? Vereceğin olsun ;-)
hah ha ha ha... ilâhi Ecelerinecesi.. Ruhumda gizli kalmış bir Avrupalı dişinin uyanışı diyelim!! Ya da mekâna adapte olmak!! Veya yanımda olamayanlar için ya da olması mümkün olamayacak her şey için!!
Bir de alacağım olsa yüreğim yanmayacak..:)))
Yorum Gönder