Hastane girişinin beş kat altında, kapısında “Nükleer Enerji” – “Girmek Yasaktır” yazılı loş, genzi yakan bir kokunun hakim olduğu kata indi. Her tarafta, kalın, mavi, üzerinde yandaki işaret bulunan ve “tıbbi atık” yazan büyük poşetler vardı.. Taşıyanların ve tüm görevlilerin maske taktığı ve uzay adamı gibi giyindiği bu katta ellerinde sevk kağıdı olan ve yer olmadığı için ayakta zor bekleyen kurbanlık koyunlar misali hastalar için hiçbir koruma gereği duyulmamıştı.. Öylece bekliyorlardı!! Sıralarının gelmesini!!!
* * * * *
Odaya ilk giren doktorun arkasında 5 beyaz önlüklü, doktor olacaklarını düşünen gençler vardı.. Hoca, hastanın karnı üzerine bırakılmış dosyaya şöyle bir göz atıp, “anfizem, ciğerleri zorlamış, ayrıca zatürre koah için zaten başlıbaşına bir tehlikedir..” dedikten sonra tamamı Latince olan bir anlatıma geçti verilmesi gereken ilaçları söyledi ve “ hasta kesinlikle konuşturulmamalı, oksijen ve kortizon sabaha kadar devam.. sonra odasına alınacak” dedi.. Gözleri kapalıydı hastanın.. zaten hiç birisi hastanın gözleri açık mı kapalı mı dikkat bile etmemişti.. hatta hasta kadın mı erkek mi, onu bile fark ettikleri şüpheliydi.. geldikleri gibi uygun adım hocalarının peşinden gittiler.. ders bitmişti!
Sonra, çok kısa bir aradan sonra bu defa daha kalabalık bir grup ellerinde dosyaları ile geldiler.. hocaları kadındı ve doktor olacağını düşünen kızlar daha çoktu! Doktor hanım devamlı hastaya nesi olduğunu sorup durdu.. net cevap alamayınca zahmet edip karnının üzerine bırakılmış dosyaya şöyle bir göz attı.. Sonra hastanın bakımı ile görevli başhemşireye “niye baygın bu hasta” diye sordu.. Hemşire biraz şaşkın ve çokça kızgın bir sesle “baygın değil doktor hanım sadece konuşma yasağı olan bir anfizem hastası kortizon veriliyor” dedi.. Doktor hanım öğrencilerine döndü ve kendi branşı genel cerrahi ile ilgili dersini icra etmeye başladı.. “akciğer naklinde en önemli…..” baygın olmadığı halde baygın zannettiği hastanın kadavra olmadığını ve anlattığı her bilgiyi dehşet içinde duyduğunu düşünememişti.. Sonra büyük ve anlaşılamayan bir hırsla hemşireye döndü ve “ hastayı devamlı konuşturun hemşirehanım beyne oksijen gitmesi gerek” dedi.. ve peşinde doktor olacaklarını zannedenlerle çıktı gitti..
Konuşursa ciğerlerindeki tahribatın artacağı söylenen, konuşmazsa beynine oksijen gitmeyeceği için tahribatın orada olacağını öğrenen hasta gece yarısını epey geçe, ağzından buharla verilen ilaçlı hava ile burnundan minik hortumlarla püskürtülen oksijen ve kortizon bitince, kolundaki takılı serumun bitmesini beklemedi.. Canı yanarak serumun iğnesini çıkarttı.. Kalktı.. devamlı karnının üzerinde durup nefes alışını zorladığını düşünerek sinir olduğu dosyayı aldı .. başucundaki ilaçları topladı..giyindi ve öyle ayaklarının ucuna basarak falan değil.. tak tak tak yürüyerek hatta öksürük nöbetinin ortalığı çınlatmasına engel olmadan çıktı hastaneden.. Tek bir Allahın kuluna rastlamadı.. Alacakaranlıkta, sadece ağaçların altına çömelmiş sigara içenleri gördü..
Evine geldi.. ilk işi duşa girmek oldu.. sonra bir çay demledi. telefonların fişini çekti.. cep telefonlarını kapattı.. Beynindeki tahribatla, ciğerlerindeki tahribatı kortizon denen kurtarıcı azraille aza indirmek mümkün olmuştu..
Ah!.. Uyusa .. saatlerce uyursa… belki derin bir uyku, yüreğindeki tahribatı da yok edebilirdi.
20 yorum:
Ne demeli, nasıl demeli?
Hastane klasikleriyle, orada yaşananlarla ve o ruhsuz koridorlarla ilgili söyleyebilecek fazla birşey yok. Öncelikle çok ama çok geçmiş olsun diyebiliyorum ve sonrasında ve en önemlisi yüreğinizdeki tahribatların iyilişmesini diliyorum. Uyumak keşke bir çözüm olabilseydi. Sizi tanıdıktan sonra ne denli güçlü bir insan olduğunu gördükten sonra herşeyin "zamanla" iyileşebileceğine, iyileştirilebileceğine inancım sonsuz.
Yolu hastaneden geçenlerdenim hemde oldukça uzun süreler ikinci adres denilecek kadar ve hatta yarısını o hastane odasında bırakan biri olarak.Geçmişe o ruhsuz zannettiğimiz ama o koridorların o ilaç kokularının karıştığı ruhların askıda acılarıla kan revan yaşandığı görmeye tahammülümün bile kalmadığı ama,,,canımız burnumuza gelince ilk koştuğumuz o mekanları ancak yaşayan anlar ve anlatabilir.Acıyla hüzünle karışık bir yolculuk yaptım hoş olmayan bir yolda dilerim kimsenin yolu düşmesin o mekanlara sağlıkla huzurla güzel günlere sevgili hocam
Olmaz...
Derhal hastaneye dönmek gerek, şaka değil bu.
Biliyorum çok zor ama olması gereken bu, lütfen ...
Lütfen...
Aman! Aman diyorum Gülsen hocam, lütfen, hafife alınacak, tek başına kalarak halledebilinecek bir durum değil bu. Ne olursa olsun, o hastane olmazsa başka bir hastane, ama mutlaka doktor kontrolü gerek. Çok endişelendim. Lütfen... Büyük geçmiş olsun... :((
''önce zarar vermeyeceksin''
hekimliğin besmelesi olan bu sözü ne yazıkki bir kısmı yeterince iyi anlamamış...
zarar sadece yanlış tedavi veya hatalı teşhisden ibaret değil...
minik bir dokunuş,görmek ve anlamak amaçlı bir bakış,minicik bir şefkatle desteklenmeyen her tedavi yarımdır...
çok çok çok geçmiş olsun...
kendinize zararı olabilecek bir şeyi yapmyacağınıza eminim...
o yüzden yarım kalan tedavinize devam edeceğinizede eminim:)
yanılmıyorum di mi...
tekrar çok geçmişler olsun...
sağlık ve sevgiyle...
Ağaçtan düşenin acısı ağaçtan düşen anlar misali bu pisikolojiyi anladığımı sanıyorum,aslında en güzel ilaç insanın kendisi ve moralini çok yüksek tutması ama doğru doktor ve doğru tedavi ile beraber.
İnsanın ikilem de kalması çok büyük bir çöküntü yaratıyor ve güven duygusu azalıyor malesef,radyasyon tehlikesine karşı korunmasız ve savunmasız hastalarımız ne bilinçli nede bilinçlendiriliyor,diyeceksiniz ki personel ne kadar bilinçli,o da ayrı bir sorun.
İnsan vucudu kendi enerjisi ile bir çok hastalığı yeniyor,hiç bir problem çözülmez değil,o güler yüzünüz ve yüksek moraliniz her şeyin üstesinden gelecektir ben bundan eminim,tıpkı sizin gibi.
Saygılar sevgiler.
konyadan merhabalar arada yeğenimin pc sinden bakabiliyorum.çok geçmiş olsun oldum bittim bu doktorları anlayamadım ve benim doktor fobim var moralinizi yüksek tutun ve gerçekten doktorunuzu bulun sevgi ve dostlukla...
Yaşam kadar sert ve güzel bir yazı.
İyilikler dilerim.
Bekliyorum..yazının sonunun bir kurgu olduğuna inanmaya çaba göstererek. Gülsen hocam yapmak istediğini anlatmış hikayesinde ama, yapmamıştır diyorum kendime.
...
Benim yapabileceğim bir şey olabilir mi hocam? Arayıp, sorayım mı ve dahi geleyim mi bilemedim???
MERHABALAR GÜZEL İNSANLAR..
BİR HİKAYE ŞEKLİNE DÖNÜŞTÜRMEK İSTEMİŞTİM SIKINTILARI VE ÇEKİLENLERİ.. HER ZAMAN YAPTIĞIM GİBİ!! DEĞİL SİZLERİ ÜZMEK, MERAKLANDIRMAK İSTEMEM BİLE MÜMKÜN DEĞİLDİ.
BEN 2001 YILINDA KONAN TEŞHİSLE KOAH HASTASI OLDUĞUMU ÖĞRENDİM VE SÜREGELEN BİR TEDAVİ İÇİNDEYİM ZATEN.. SADECE ÇEŞİTLİ NEDENLERE BAĞLANAN ATAKLAR, BÖYLE ARA ARA CANIMA OKUMAKTA..
İLGİ VE SEVGİ, KORTİZONDAN DAHA ETKİLİ VE HİÇ AMA HİÇ TEHLİKESİ YOK!..
İYİYİM BEN..
SONSUZ TEŞEKKÜRLERİMLE KUCAKLIYORUM HEPİNİZİ..
Nolur beni Türk Hekimlerine emanet etmeyin!...
Hemen iyileşmeni istiyorum.
Bu bir emirdir.
Son açıklamanızı okuyuncaya kadar anlatılanı gerçekten yaşayıp yaşamadığınızı veya sadece hikayeleştirdiğinizi düşünerek dakikalarca boş boş baktım...
Ohhh!!..çok şükür :))
Ah ki ne ah!
Söylemişim zamanında:
http://antipatikyazar.blogspot.com/2010/04/devlet-hastaneleri.html
Çok geçmiş olsun. Şifa diliyorum tüm yüreğimle...
Hepimizin hastane ve doktorlarla ilgili anılarımız var.En hassas olduğumuz, en çok ilgi beklediğimiz anlarda oraya gidiyoruz.Çoğunlukla da umduğumuzu bulamıyoruz.
Doktorların da kendilerince haklı nedenleri vardır.
Aslında temel sorun insana yeterince değer vermememiz galiba.
Öğretmenlik gibi doktorluk da insan sevgisi olmadan yapılacak bir meslek değil. Hatanın bedeli çok ağır ödeniyor ikisinde de...
Kendinize iyi bakın lütfen. Sevgilerimle...
Yorumlara yazdığınız yanıttan bunun bir kurgu olmadığını anladım. İyilikler dilerim.
13 Yaşındaki oğlumun astımı var. Anlattığınız durumun benzeri, on yıldır her ekim ve mart ayında bizde de tekrarlanıyor. Sizi anlıyor ve yüreğinizi karartmamanızı diliyorum.
Saygılarımla.
Nihayet! O "İyiyim ben" ifadeniz çok mutlu etti beni. Daima iyi olun, iyilikler güzellikler hep sizinle olsun. Hastanelere gelince... Özellikle devlet hastanelerine gidip de kendimi kötü hissetmeden döndüğüm gün olmadı sanırım. Hafızamdan anında siliyorum oralarda gördüklerimi. Hastaneye gitmek psikolojimi bozuyor benim. Doktorlar ayrı dava. Sayın Aysema'nın ifadesine yürekten katılıyorum ben de. Öğretmenlik ve doktorluk yürekten sevmeden yapılacak iş değil. Yoksa her ikisi de ticarete ve ruhsuzluğa, sevgisizliğe dönüşürse, insan sevgisiyle yapılmazsa sonucu çok acı verici oluyor, tabi onlardan hizmet alanlar için. İşin en acı yönü, gerçekten insana değer verilmiyor ülkemizde. Çok kırıcı bir gerçek bu. Sağlık dolu günler diliyorum size. içten sevgilerimle...
Büyük geçmiş olsun sevgili hasretsenfon,ileri...Lütfen ihmal etmeyin sağlığınızı.hastanelere ve doktorlar ne kadar tahribata uğratsa da yüreğimizi onlarsız da olmuyor.
Tekrar çok geçmiş olsun diyorum.Sevgilerimle
Sevgili Hocam,
Baştan sona yazınızı ve ardından tüm yorumları okuduktan sonra, derin bir oh çektim! Korkuttunuz beni de!renkten renge girdim!
Öncelikle geçmiş olsun Öğretmenim. Koah hastalığını ilk kez duyuyorum! bu konuda cahil kalmışlığımı web deki araştrmalarımla gidermeye çalıştım. Biraz da kendimde nükseden üst solunum yolu enfeksiyonu halimi de irdelemek istedim. Acaba dedim!..
Doktorlarımız var olsunlar yine de!Aklı kullanmak hep şart oldu. Her şeyin ilacı Sevgi...
Dediğiniz gibi ilgi ve sevgi kortizondan bile daha etkili....
Size sımsıcak sevgi dolu ve esin kokulu çiçekler gönderiyorum...Ama şu aralar polenden uzak kalmalıyız her ikimiz de:)
Birde bir fincan sıcak ıhlamur yaptım size, kabul buyurun lütfen...
Yüzünüz hep gülsün.
Sevgi ve saygılarımla...
İzmir'e yolculuğuna engel olan adı neyse o hastalığınsa neden, can kuşum zerdeçal adaçayı ve zencefil birleşimi bir çayın yararlı olacağı fikrindeyim.Ben seni sağlıklı ve hiçbir hastalığa geçit vermeyen bir bünyeye sahip olduğuna inananlardanım haberin ola. sevgilerimle.
izmir'e yolculuğuma geçit vermedi hastalık sevgili İzmir'li dostlarım.. ŞİMDİLİK!!!
Kısa bir erteleme olarak düşünüyorum.. Sevgili Sufi.. Bu, adı koah olan hastalıktır.. anfizem atak yaptığında ciğerler fonksiyonlarını durdurur.. Ağabeyimi de genç sayılacak yaşta kaybetmemize sebep olan hastalıktır bu..
Ailemin mirası olarak kabul ettiğim o şahane genler içinde bu da benim nasibime düşendir !!
Yorum Gönder